NAFAKALAR |
6. Kocanın Evlilik
Masraflarını Karşılayamaması
Bu bölümde, kadının
ilişki konusunda kocasına müsaade etmesine engelolan, "kadının
masraflarını kocanın karşılayamaması" konusu ele alınacaktır.
1. Koca nafakayı
ödeyemeyecek duruma gelirse bakılır: Kadın bu duruma sabrederse nafaka
kocasının zimmetinde borç olur. Kadın sabretmezse daha güçlü görüşe göre nikahı
feshetme hakkı vardır.
2. Daha doğru görüşe
göre hazır olsun gaip olsun, ödeme gücüne sahip olan kocanın nafakayı ödememesi
durumunda nikah feshedilmez. Koca hazır olduğu halde malı gaip olursa bakılır:
Namazın kısaltılacağı kadar uzak bir mesafedeyse kadının nikahı feshetme hakkı
vardır, aksi takdirde bu hakkı yoktur, kocaya malını getirmesi emredilir.
3. Üçüncü bir şahıs
kadının nafakasını [koca adına] karşılıksız olarak bağışlasa kadının bunu kabul
etmesi gerekmez.
4. Kocanın kazanma
gücünün olması malının olması gibidir.
5. Nikah ancak kocanın,
maddi imkanı kıt olan kocanın vereceği nafakayı bile veremeyecek duruma gelmesi
halinde feshedilir.
6. Kocanın elbiseyi
veremeyecek durumda olması nafakayı verememesi gibidir. Daha doğru görüşe göre
katık ve mesken de böyledir.
Ben [Nevevi] derim ki:
Daha doğru görüşe göre katıkta böyle değildir. Allah daha iyi bilir.
7. Kocanın mehri
ödeyememesi halinde nikahın ne olacağı konusunda İmam Şafii'ye ait birkaç görüş
bulunmaktadır. Daha güçlü olanına göre zifaftan önce nikah feshedilebilir, zifaftan
sonra feshedilemez.
8. Kocanın ödeme
imkanının olmadığı mahkemede sabit olup da hakim tarafından nikah
feshedilmedikçe veya hakim kadına bu konuda izin vermedikçe nikah feshedilmez.
9. İmam Şafii'ye ait bir
görüşe göre fesih derhal yerine getirilir. Daha güçlü görüşe göre ise kocaya üç
gün süre tanınır. Kadın, nafakası teslim edilmedikçe dördüncü günün sabahında
nikahı feshedebilir. İki gün nafakasız geçtikten sonra koca üçüncü gün nafaka
verse ve dördüncü günde nafaka veremez hale gelse kadın bunu öncekilere ekler,
bir görüşe göre ise sayım yeniden başlar.
10. Kocaya süre
tanındığı zaman diliminde kadın nafaka temin etmek için evden dışarı çıkabilir,
geceleyin geriye dönmek zorundadır.
11. Kadın kocasının
nafakayı ödeyemeyecek durumda olmasına razı olsa veya onun bu durumunu bilerek
evlenmiş olsa daha sonra yine feshedebilir. Kadın, kocanın mehri ödeyememesine
razı olsa sonradan bu sebeple nikahı feshedemez.
12. Küçük kızın veya
akıl hastası kadının velisi, kocanın nafaka ve mehri ödeyememesi durumunda
nikahı feshedemez.
13. Cariyenin kocası
onun nafakasını ödeyemese cariye nikahı feshedebilir. Şayet razı olursa, daha
doğru görüşe göre efendinin nikahı feshetme hakkı yoktur.
14. Efendi, earlyesine
nafaka ödemeyip "ya nikahı feshet veya aç kal!" diyerek onu nikahı
feshetmeye mecbur bırakabilir.
154. Koca -veya onun
yerine alt soy hısımı veya bir başkasımalının telef olması gibi bir sebeple
karısının gelecekteki nafakasını ödeyemeyecek duruma gelirse [iki ihtimal söz
konusu olur:]
Birinci ihtimal
Kadın bu duruma
sabrederek harcamasını kendi malından veya borç almak suretiyle yaparsa -hakim
onun için nafaka belirlememiş olsa bile- diğer sabit borçlarda olduğu gibi bu
nafaka koca üzerinde borç olur.
Not: Bu, kadın kendisini kocasından
engellemediğinde söz konusu olur. Şayet engellerse borç olmaz. Bunu, Rafii
kocaya süre tanınması bahsinde söylemiştir.
İkinci ihtimal
Kadın bu duruma
sabretmezse [hükmün ne olacağı konusunda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
-ki alimlerin çoğunluğu bunu tek görüş olarak zikretmiştir- nikahı,
belirtilecek olan yolu izleyerek feshedebilir.
Bunun delili
"onları ya güzellikle nikahınızda tutun ya da güzellikle salıverin"
[Bakara, 229] ayetidir. Koca, karısını güzellikle nikahında tutamadığında
geriye tek yololarak ikinci seçenek kalmaktadır.
Ayrıca BeyhakI sahih bir
senetle şunu rivayet etmiştir: Said İbnü'l-Müseyyeb'e ailesine nafaka verecek
bir şey bulamayan kimsenin durumu sorulunca "ikisi [hakim kararıyla]
ayrılır" demiştir. Buna "bu sünnet midir?" diye sorulduğunda
"evet sünnettir" demiştir.(Beyhaki, Nafakat, 7, 469) İmam Şafii şöyle demiştir: Muhtemelen bununla
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in sünnetini kastetmiştir.
Yine kadın, kocasının
cinselorganının kopuk olması veya iktidarsız olması sebebiyle nikahı feshetme
hakkına sahip olduğuna göre, kocasının nafaka ödeyemeyecek durumda olması
sebebiyle evleviyetle feshedebilir. Çünkü insan vücudu nafaka [olarak verilen
gıda] olmadan varlığını sürdüremez.
İkinci görüş
Kadının bu durumda
nikahı feshetme hakkı yoktur. Bu, Ebu Hanife ve Müzenl'nin de görüşüdür. Bunun
delili, şu ayetteki genel ifadedir: "Eğer borçlu, ödeme zorluğu içindeyse
imkan buluncaya kadar ona süre tanıyın. " [Bakara, 280]
Ayrıca kadının
itaatsizlik etmesi ve ilişkiye müsaade etme konusunda aciz olması halinde koca
için nikahı feshetme hakkı sabit olmadığı gibi bunun mukabilinde kocanın da
nafaka ödeyememesi durumunda kadın için nikahı feshetme hakkı sabit olmaz.
155. Koca, karısının geçmişte
ödenmemiş olan nafakalarını ödeme imkanından mahrum olsa daha güçlü görüşe göre
nikahı feshetme hakkı yoktur. Yine, kocanın hizmetçi için nafaka ödeyemeyecek
durumda olması halinde kadın ister kendi işini kendi görsün, ister ücretle
hizmetçi tutsun isterse hizmetçinin nafakasını kendisi ödesin onun için fesih
söz konusu olmaz. Meşhur görüşe göre bu durumda borç, kocanın zimmetinde olur.
Ezral'nin belirttiği üzere bu hüküm, mertebesi sebebiyle hizmet edilmeye alışık
olan kadın için olmalıdır. Hastalık vb. sebeple hizmete muhtaç olan kadına
gelince, tıpkı akraba nafakasında olduğu gibi bu durumda da fesih hakkı söz
konusu değildir.
Not: Metinden de anlaşılacağı üzere bu ayrılık,
boşama olmayıp fesihtir. Ric'ı talakla boşanmış olan kadın, evliliği devam
etmekte olan kadın gibidir. Bunu, İbrahim el-Mervezı söylemiştir.
156. [Nafakayı ödeme
gücüne sahip olan kocanın nafakayı ödememesi, kadına nikahı feshetme hakkı
verir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
ödeme gücüne sahip olan kocanın nafakayı engellemesi yani kadına hakkı olan
nafakayı vermemesi durumunda koca ister hazır ister gaip olsun kadının nikahı
feshetme hakkı yoktur; çünkü kadın hakime başvurmak suretiyle veya güç
yetirebilirse nafakasını bizzat almak suretiyle hakkını tahsil etme imkanına
sahiptir.
Kocanın kayıp olması
durumunda ise hakim, kocanın bulunduğu yer biliniyorsa oranın hakimine haber
gönderir ve o hakim de kocayı nafakayı ödemekle yükümlü tutar. Kocadan haber
alınamadığı için yeri bilinmiyorsa kadının nikahı feshetme yetkisi var mıdır
yok mudur? Zerkeşi el-Mühezzeb ve el-Kafi yazarları ve başkalarından kadının
fesih hakkının oldUğU görüşünü nakletmiştir. Ruyani, et-Tecribe adlı eserde
el-Ümm'ün ifadesi olarak şu görüşü nakletmiştir: "Koca ödeme gücüne sahip
olduğu sürece, kendisinden haber alınamayacak şekilde ortadan kaybolsa ve
nafakayı onun malından almak imkansız olsa bile kadının nikahı feshetme hakkı
yoktur."
Ezrai şöyle demiştir:
Benim kanaatim, bu ifadenin el-Ümm'de olduğudur. İmam Şafii'nin buna aykırı bir
ifadesi sabit ise o zaman durum açıktır. Şayet böyle bir ifadesi yok ise o
zaman Rafil ve Nevevi'nin tercih ettiği üzere İmam Şafii'nin görüşü, kocaya
ulaşmanın imkansız olması halinde kadının nikahı fesih hakkının bulunmadığı
şeklindedir.
Bu görüş ihtiyata daha
uygun, önceki görüş ise daha kolaydır.
Not: Nevevi'nin "ödeme gücü olan"
ifadesi olmazsa olmaz bir kayıt değildir; çünkü koca kaybolsa ve kendisinin
zenginlik ve fakirlik yönünden durumu bilinmese, kadının fesih hakkı yoktur.
Çünkü fesih sebebinin varlığı kesinleşmemiştir.
Rafii şöyle demiştir:
Şahitler, kişinin kaybolduğunda fakir olduğuna şahitlik etseler İbn Salah'ın
fetvasına göre, ıstıshab yoluyla nikahın varlığını devam ettirdiğine
hükmedileceğinden kadının fesih hakkı yoktur. Şahitler, ıstıshaba bina en
kocanın şu an itibarıyla ödeme gücüne sahip olmadığına şahitlik etseler,
kocanın fakirliğinin ortadan kalktığı bilinmediğinde kadının nikahı feshetmesi
caiz olur. Koca döner ve kendisinin memleketinde malının bulunduğunu, bu
durumun şahitler tarafından bilinmediğini iddia ederse bunun bir etkisi olmaz.
Ancak karısının bu durumu bildiğine dair şahit getirir ve buna güç
yetirebilirse feshin batıl olduğu anlaşılmış olur. Bunu Gazali fetvalarında
söylemiştir.
157. Koca hazır olmakla
birlikte malı yanında olmasa [iki ihtimal söz konusu olur:]
Birinci ihtimal
Mal, namazların
kısaltılabileceği kadar veya daha uzak bir me safedeyse kadın nikah akdini
feshedebilir, sabretmesi gerekmez; çünkü zarar görmektedir. Bu, bir satım
akdinde müşterinin parası bu kadar uzakta olduğunda satıcının satım akdini
feshetme hakkına benzemektedir.
İkinci ihtimal
Mal, namazların
kısaltılabileceği mesafeden daha yakında ise kadının nikahı feshetme hakkı
yoktur. Bu durumda kocaya malını derhal getirmesi emredilir; çünkü namazın
kısaltılabileceği mesafeden daha yakında olan mal, kadının yaşadığı şehirde
olan mal gibidir.
158. Bir kimse, ödeme
gücü bulunmayan koca adına nafakayı kadına bağışlasa kadının bunu kabul etmesi
gerekmez, nikahı feshetme hakkı vardır. Bu şuna benzer: Kadının bir kimsede
alacağı olsa, başkası onun yerine karşılıksız olarak bu alacağı ödese bunu
kabul etmesi gerekmez; çünkü bunda minnet altında kalma söz konusudur. İbn Kecc
"bu durumda kadının nikahı feshetme hakkı yoktur" şeklinde bir görüş
de nakletmiştir. İmam Gazalı de bu şekilde fetva vermiştir; çünkü burada minnet
yükü kadın değil kocasının üzerine olur.
159. Nafakayı
karşılıksız olarak veren kişi baba veya dede olsa, koca da onun denetimi
altında olsa İsnevl'nin belirttiği üzere bu durumda kadının bunu kabul etmesi
gerekir. Ezrai kocanın çocuğunu ve efendisini de aynı kapsamka görerek şöyle
demiştir: "Baba ödeme güçlüğü içinde olduğunda onun iffetini korumakla
görevli olan çocuğu nafakayı karşılıksız olarak verdiğinde, babanın karısının
bunu kabul etmesinin gerekli olduğu konusunda şüphe yoktur."
Not: Koca nafakayı ödeyemeyecek durumda olsa,
kendisinin başkasında vadeli alacağı olsa, vade süresi kocanın namazların
kısaltılabileceği mesafede olan malını getirebileceği süre kadar olsa kadın bu
durumda nikah akdini feshedebilir. Ancak vade bundan daha kısa olursa o zaman
feshedemez.
Yine kadın, kocanın
malının rağbet görmeyen ticaret malı olması veya ödeme gücü olmayan birindeki
alacak olması halinde de nikah akdini feshedebilir. Burada borçlu olan kadın da
olsa böyledir; çünkü kadın ödeme gücüne sahip .olmadığında kendi hakkına
kavuşamaz, ödeme gücüne sahip olmayan kişiye süre tanınır. Ödeme gücüne sahip
olduğunda ise durum farklı olur. Yine kocanın alacağı ödeme gücüne sahip olan,
hazır olan ve ödememe konusunda inat etmeyen bir kimse üzerinde olduğunda da
kadının akdi feshetme hakkı yoktur.
Ödeme gücüne sahip
borçlu gaip olsa ve malı da namazların kısaltılabileceği mesafeden daha yakında
olsa kadının akdi feshetme hakkı var mıdır yok mudur? Bu konuda mezhep içinde
iki görüş bulunmaktadır. Daha güçlü olanı İkinci görüştür. Rafi!'nin ifadesi de
buna meylettiğini göstermektedir. Borçlu hazır olmakla birlikte malı,
namazların kısaltılabileceği mesafede bulunsa kadının nikahı feshetme hakkı
vardır. Bu, kocanın malının gaip olması durumuna benzer.
Kocanın borcu bütün
malvarlığını kaplasa bile koca malını bu borçları ödemek için sarfetmedikçe
kadının nikah akdini feshetme hakkı yoktur.
Üçüncü bir şahsın,
kocanın izniyle kadına verilecek nafakaya gün be gün kefil olması halinde kadın
nikah akdini feshedemez. Kişi nafakaya bütün olarak kefil olursa bu kefalet
sahih olmadığından kadın bu durumda nikahı feshetme hakkına sahip olur.
160. Kocanın çalışıp
kazanma gücünün olması, mal bulmaya güç yetirmesi gibi kabul edilir. Buna göre
koca her gün, günlük nafaka miktarını kazanma gücüne sahipse kadın nikah akdini
feshedemez. Çünkü nafaka da bu şekilde [günden güne] gerekli olmaktadır.
Kocanın gelecekteki
nafaka için para biriktirmesi gerekmez.
161. Koca bir günde üç
günlük peşpeşe nafakaya yetecek kadar kazanıyor sonra iki gün veya üç gün bir
şey kazanmıyor, sonra bir günde geçen günler için yetecek kadar kazanıyorsa
kadının akdi feshetme yetkisi yoktur; çünkü bu durumda koca, ödeme güçlüğü
içinde değildir. Bu kadarlık kısa süreli gecikme süresince kadının borç yapmak
suretiyle ihtiyaç duyduğu şeyi alması zor olmaz.
162. Burada kasıt
kadının bu süre boyunca nafakasız sabretmesi değildir. Maverm, Ruyanı ve
başkalarının belirttiği üzere kastedilen şey bu kişinin, karısına nafaka
verebilecek imkanı bulan kişi hükmünde olduğudur. Bu durumda kadına kocanın
borç olarak aldığı şeyden nafaka verilir, çünkü kocanın ödeme imkanı vardır.
163. Bir günde bir
haftalık kazanç sağlayan kişinin o hafta bir arızi durum sebebiyle çalışması
imkansız olsa kadın zarar göreceği için nikah akdini feshedebilir. Kocanın
kazanma gücüne sahip olması, başkasında kendi ödemesi gereken nafaka miktarında
vadeli alacağının bulunması gibi kabul edilir.
164. Koca, çalışıp
kazanma gücüne sahip olduğu halde bunu yapmaktan kaçınırsa, tıpkı ödeme gücüne
sahip olduğu halde nafaka ödemeyen kocanın durumunda olduğu gibi kadın nikah
akdini feshedemez.
Not: Nevevi'nin ifadesinden kocanın, karısına
nafaka vermek için çalışmasının gerekli olduğu anlaşılmaktadır ki kişinin kendi
nafakası için bunu yapması gerekli olduğu gibi karısının nafakası için de bunu
yapması gereklidir.
Yine anlaşıldığına göre
koca, maddi imkanı iyi olan kocanın vermesi gereken nafakayı kazanabilecek
güçte ise bunu yapması gerekir. Ancak Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'l-kebir'de
bu bölümün baş tarafında "kocanın, zengin kişilerin ödeyeceği nafakayı
kazanabilecek güçte olması, onu maddi durumu fakir olan kimseler kapsamından
çıkarmaz."
Rafii ve Nevevi, kazanç
ifadesini mutlak olarak zikretmişlerdir. Bu, kocanın helal yoldan kazanma
imkanına sahip olması anlamındadır. Şayet kazanç, şarap gibi haram olan
malların satımından sağlanıyorsa veya yapılan iş haram kazanca götüren
müneccimlik, kahinlik [falcılık] gibi bir iş ise böyle bir kazancın varlığı ile
yokluğu eşittir. Maverdi ve Ruyani ise ikinci kısımda aksine görüş
belirtmişlerdir.
165. Kadının nikahı
ancak ve ancak kocanın, hazır olan fakir kimsenin ödeyebileceği nafakayı bile
ödeyemeyecek durumda olması halinde feshedilir. çünkü bu durumda zarar kesin
olarak gerçekleşir.
Koca, maddı durumu iyi
veya orta olan kişinin nafakasını ödeyemeyecek durumda olsa bu sebeple nikah
feshedilmez; çünkü kocanın an itibarıyla ödeyeceği nafaka, fakir kimsenin
ödeyeceği nafakadır, bunun üzerindeki kısım onun borcu olmaz. Ancak maddı
durumu iyi veya orta halli olan kişi karısına bir müd miktarında gıda maddesini
nafaka olarak verdiğinde o zaman kadın nikah akdini feshedemez, kalan miktar
kocanın zimmetinde borç olur.
Not: Koca, bir müddün yarısını ertesi günün
sabahında diğer yarısını da akşamında temin edebilse daha doğru görüşe göre
kadın yine nikahı feshedemez.
Koca bir gün bir müd bir
gün yarım müd nafaka temin etse kadın nikahı feshedebilir.
Koca her gün yarım
müdden daha fazla nafaka temin etse Zerkeşi aksini iddia etse bile Nevevi'nin
ifadesinin kapsamından anlaşıldığına göre bu durumda kadının nikahı feshetme
hakkı vardır.
166. Kocanın karısına
elbise temin edememesi, doğru görüşe göre nafakayı [yiyecek maddesini] temin
edememesi gibidir; çünkü kadın için elbise de şarttır. Normal şartlarda insan
bedeni elbise olmadan yaşayamaz. Bir görüşe göre ise elbiseyi temin edememek
böyle değildir; çünkü insan, elbisesi olmadan da yaşayabilir.
Not: Rafii ve Nevevi,
elbisenin bir bölümüne güç yetirememe meselesinden bahsetmemişlerdir. Fariki bu
durumda kadının fesih hakkı olduğunu mutlak olarak belirtmiştir. Ezral'nin
belirttiği üzere bu konuda işin özü İbnü's-Salah'ın fetvasında yer almaktadır.
Buna göre şayet kocanın almaktan aciz kaldığı elbise gömlek, başörtüsü ve
kışlık palto gibi zorunlu elbiselerden ise kadın nikahı feshetme konusunda
seçim hakkına sahiptir. Şayet şalvar, ayakkabı, halı, kırlent gibi zorunlu
olmayan şeylerden ise kadının seçim hakkı yoktur.
Mütevelli'nin tek görüş
olarak belirttiğine göre kaplar vb. şeyleri kocanın alamaması kadına fesih
hakkı vermez; çünkü bunlar kocanın zimmetinde borç olmakla birlikte mesken gibi
zorunlu şeylerden değildir.
167. Kocanın katık ve
mesken gibi şeyleri temin edememesi [durumunda karısının nikahı feshetme hakkı
var mıdır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
kadının bunlara ihtiyacı bulunduğundan [bunların karşılanmaması durumunda]
nikahı feshetme hakkı vardır. Çünkü yanında katık olmaksızın yalnızca ekmek
yemeye sabretmek zordur. Yine insanın sıcak ve soğuktan korunabilmesi için bir
meskene ihtiyacı vardır.
İkinci görüş
Kadın bu sebeple nikahı
feshedemez. Mesken sebebiyle feshedemez; çünkü kişi mesken olmaksızın da
yaşayabilir, zira insanın başını sokabileceği bir mescit ya da serbest bir
mekan mutlaka bulunur.
Bu görüş şu şekilde
reddedilmiştir: İşi bu şekilde mescid vb. şeylere havale etmek, kadını nafaka
konusunda dilenmeye havale etmeye benzer.
Kadın katık verilmemesi
sebebiyle de nikahı feshedemez; çünkü insan bedeni katık olmaksızın
yaşayabilir. Nitekim Nevevi bu yüzden aşağıdaki görüşü ileri sürmüştür.
168. Ben [Nevevi] derim
ki: Daha doğru görüşe göre kadın, kocasının temel gıda maddesinde olduğunun
aksine katık alabilecek durumda olmaması sebebiyle nikah akdini feshedemez.
Allah en iyi bilendir.
Rafii,
eş-Şerhu's-sağir'de bu görüşü doğru kabul etmiştir. eşŞerhu '[-kebir'deki
ifadeden alimlerin çoğunluğunun bu görüşü benimsediği anlaşılmaktadır.
Maverdi orta bir görüş
ileri sürerek şöyle demiştir: Gıda maddesi, fakirlerin daima katıksız olarak
yiyebileceği maddelerden ise kadının fesih hakkı yoktur, aksi taktirde vardır.
Hizmetçinin nafakasını
temin edememe konusundaki açıklama daha önceden geçmişti.
169. Koca, karısının
mehrini ödeyemeycek durumda olduğunda [kadının nikah akdini feshetme hakkı var
mıdır? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait birkaç görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Alimlerin çoğunluğunun
en güçlü kabul ettiği görüşe göre zifaf öncesinde kadın nikah akdini feshedebilir;
çünkü bedele konu olan şey mevcut olduğu halde koca onun bedelini ödeyemeyecek
durumdadır. Bu durum, bir satım akdinde satılan mal mevcut iken satıcının
bedeli teslim almasından önce müşteriye iflas nedeniyle kısıtlama getirilmesine
benzer.
RafiI'nin belirttiğine
göre bu fesih hakkı, derhal kullanılması gereken bir haktır. Et-Tetimme adlı
eserdeki ifadeden bunun aksi anlaşılmaktadır.
Kadın zifaf sonrasında
nikah akdini feshedemez; çünkü bedele konu olan şey [yani kadından cinsel
istifade] telef edilmiş, bedel de kocanın zimmetinde borç olmuştur.
İkinci görüş
Fesih mutlak olarak
sabit olmaz; çünkü kadın, mehir olmaksızın da yaşayabilir.
Üçüncü görüş
Kadın mutlak olarak
feshedebilir. Zifaf öncesinde belirttiğimiz sebeple feshedebilir. Zifaf
sonrasında feshedebilmesinin sebebi ise şudur: Cinsellik gerçekte ilişkide
bulunmakla telef edilmiş olmaz.
Not: Belirtilen ayrım, kadının mehirden herhangi
bir şeyi tahsil etmemesi halinde geçerlidir. Şayet örfte yer aldığı üzere bir
kısmını zifaf öncesinde teslim almış, koca geriye kalan kısmı ödeyemez duruma
gelmişse, İbnü's-Salah'ın fetvasına göre kocanın geriye kalan kısmı ödeyemez
hale gelmesi sebebiyle kadının fesih hakkı yoktur. Çünkü koca lehine, ödediği
mehir oranında kadının cinselliği üzerindeki hak sabit olmuştur. Kadın akdi
feshederse kadının cinselliği tamamen kendisine dönecektir; çünkü bu konuda
ortaklık mümkün değildir. Bu durum, koca için sabit olan hak üzerinde de fesih
sonucuna götürür.
Benzer meseledeki şu
durum farklıdır: Müşteri iflas ederek bedelin bir kısmını ödeyemez hale gelse
satım akdinde ortaklık mümkündür.
Barizı kadının fesih
hakkının olduğuna fetva vermiştir. Nevevi'nin ifadesinden de bu sonuç
çıkmaktadır; çünkü mehrin bir kısmını ödeyememek, mehri ödeyememek anlamına
gelir.
Maverdi bunu açık olarak
ifade etmiştir. Ezrai "gerek nakil gerekse akıl bakımından uygun olan
budur" demiştir.
Subki ve başkalarının da
esas aldığı üzere itimad edilmesi gereken budur. Çünkü İbn Şühbe'nin belirttiği
üzere İbnü'sSalah'ın fetvasına göre "koca mehrin bir kısmını teslim
ettiğinde kadının kendisini kocasına teslim etmesi gerekir; çünkü kocanın,
kadının cinselliği üzerinde sabit olan hakkı kadının iptal etme hakkı
yoktur." Bu, doğru olma ihtimali uzak bir görüştür.
Şayet kadın, mehrini tam
olarak teslim almadığı halde kendisini teslim etmeye zorlansa kocalar -mesela-
bin dirhemlik mehirden bir dirhem teslim etmek suretiyle bu durumu kadının
kendisini teslim etmeme hakkını iptal etmek için bir yololarak kullanırlar. Bu
ise doğruya son derece uzak bir yaklaşımdır. İbnü's-Salah'ın "kadına
nikahı feshetme hakkı verirsek, cinsellik bütünüyle kendisine geri döner"
ifadesine aynı şekilde karşılık verilebilir. Yani kadının nikahı feshetme hakkı
olmasa o zaman da kadının cinselliğini bütünüyle kocaya teslim etmesi gerekir,
oysa cinselliğin bütünüyle kadına dönmesinde bir mahzur yoktur; çünkü mehir
bütünüyle kocaya geri verilmektedir. Zira kadının nikahı feshetmesi durumunda
teslim aldığı mehri kocaya geri vermesi gerekir.
170. Kocanın yukarıda
belirtilen şeyleri ödeme konusunda maddı zorluk içinde bulunmasına binaen
kadının nikahı fesih hakkı, durumun mahkemeye götürülmesinden sonra hakim veya
hakem tayin edilen kişi nezdinde şahitlik veya ikrar yoluyla kocanın ödeme
güçlüğü içinde olduğu sabit olmadıkça söz konusu olmaz.
Cinsel iktidarsızlık
meselesinde olduğu gibi bu meselede de durumun mahkemeye götürülmesi şarttır;
çünkü bu konu ictihada açık olan bir konudur.
171. "Hakim kendi
bilgisine dayanarak hüküm verebilir" görüşünü kabul ettiğmizde hakimin
durumu bilmesi yeterlidir.
172. Durumun hakim
nezdinde sabit olmasından sonra hakimin kendisi veya vekili nikahı fesheder
veya kadına nikahı feshetme konusunda izin verir.
173. Kadın, kocasının
maddı imkansızlık içinde bulunduğunu bildiğinde meseleyi mahkemeye
götürmeksizin nikahı feshedemeyeceği gibi, bunu öğrendikten sonra da hakimin
izin vermesinden önce nikahı feshedemez. Cüveyni'nin belirttiği üzere hakimin
fesih işlemini mahkemede yapmasına gerek yoktur; çünkü bununla ilgili olan şey
fesih hakkının ispatıdır [feshin gerçekleştirilmesi değil].
Not: Yukarıdaki hüküm, kadının durumu mahkemeye
götür me gücü bulunuyorsa geçerlidir. Şayet hakimin veya hakem tayin edilen
kişinin bulunmaması sebebiyle kadın kendi başına akdi feshederse veya durumu
mahkemeye götür me gücü yoksa zorunluluk sebebiyle kadının verdiği hüküm hem
hukukı hem de dinı açıdan geçerli olur. Kadının buna gücü yettiği durumda
nikahı kendi başına feshetmesi hukukı açıdan geçerli olmaz.
Cüveyni'nin imamların
ifadelerinden çıkan sonuç olarak nakletmelesine binaen İbnü'l-Mukrl'nin tercih
ettiği, İsnevi'nin de açık olarak belirttiğine göre dim olarak da geçerli
olmaz.
Nevevi'nin
"feyefsehuhu" ifadesi kendi yazısı ile merfu olarak belirtilmiştir.
Gerek bu ifade gerekse "ye'zenü" ifadesi "yesbütü"
ifadesine atıfla mansup olarak da okunabilir.
174. Kocanın nafakayı
ödeyemeyecek durumda olmasına bağlı olarak kadının nikah akdini feshetme hakkı
sabit olduğunda [bu hak hemen kullanılması gereken bir hak mıdır, yoksa
geciktirilebilir mi? Bu konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Bir görüşe göre -ki bu
görüş İmam Şafii'nin eski görüşü olarak nitelenmiştir- nafakanın kadına teslim
edilmesi gereken vakitte kocanın maddı sıkıntısının bulunması durumunda fesih
derhal yerine getirilir. Çünkü feshin sebebi kocanın ödeme güçlüğüdür ve bu da
gerçekleşmiştir, feshi geciktirmek gerekmez.
İkinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
koca süre verilmesini istemese bile
onun ödeme imkanının
bulunmadığının kesin olarak sabit olması bakımından, fesih için üç günlük süre
verilir. Zira koca geçici bir durumdan ötürü nafakayı ödeyemeyecek halde
bulunabilir ve bu durum da ortadan kalkabilir. Üç günlük süre, kocanın borç
alarak veya
başka bir yolla nafakayı
ödeyebilir hale gelmesine yetecek bir süredir. Süre tanınmasının ardından üç
gün geçtikten sonra kadın dördüncü günün sabahında kocasının nafaka
ödeyemeyecek durumda olması halinde nikahı gündüzün aydınlığının gelmesini
beklemeksizin fesh edebilir; çünkü kocanın ödeme güçlüğü içinde olduğu
kesinleşmiştir. Ancak koca yalnızca dördüncü günün nafakasını teslim ederse
kadın geçmiş zamanların nafakasının ödenmemesi sebebiyle nikah akdini
feshedemez; çünkü feshi gerektiren arızı durumun ortadan kalktığı r:;;:;n
anlaşılmıştır.
175. Koca, kadına
dördüncü günün nafakasını ödedikten sonra beşinci günün nafakasım ödeyemeyecek
duruma gelse kadın önceki sürenin üzerine devam eder, süre yeniden başlamaz.
Nitekim bu, Nevevi'nin aşağıdaki ifadelerinden anlaşılmaktadır.
176. Koca karısına iki
gün nafaka vermeyip üçüncü gün verse, dördüncü günün nafakasım veremese kadın
ilk iki günün üzerine veremediği günü ekler. Her iki durumda da kadın beşinci
günün sabahında nikah akdini feshedebilir; çünkü yeni baştan sayması ona zarar
verir. [Zayıf] bir görüşe göre süreyi yeni baştan sayar; çünkü kocanın ilk
acizlik durumu ortadan kalkmıştır. Cüveyni bu görüşü "bu durum adet
edinilir ve bu, büyük bir zarara sebep olur" diyerek zayıf görmüştür.
Not: Kadın, süre tamamlandığında akdi
feshedebilmek için kocanın nafaka verme gücünün bulunduğu gündeki nafakayı,
nafaka veremediği gündeki nafakaya sayamaz; çünkü nafaka ödemede ödeyen kişinin
kastı dikkate alınır. Karı-koca bu konuda anlaşırlarsa iki ihtimal söz konusu
olur:
Birincisi: Kadın üçüncü
günün tamamlanması halinde ilk iki gün ile diğer günü birleştirmek suretiyle
akdi feshedebilir.
İkincisi: Kadın bunu
yapamaz. Kocanın nafakayı ödeyebilecek durumda olması, süreyi geçersiz kılmış
olur.
Ezrai "ilk anda
birinci ihtimalin tercih edilmesi akla gelmektedir" demiştir. İbnü'r-Rif'a
ise "geçmiş zamanın nafakası sebebiyle nikah akdi feshedilmez"
hükmüne binaen ikinci ihtimali tercih etmiştir. Buna şöyle cevap verilmiştir:
Önceki zamanın ödenmemiş nafakası sebebiyle nikah akdinin feshedilmemesi,
kocaya süre tanınmadan önceki zamanla ilgilidir, tanınmış süre devam ederkenki
zamanla ilgili değildir.
177. Kadın, kocaya
tanınan süre esnasında gündüz vakti çalışarak, ticaret yaparak veya dilenerek
nafaka elde etmek için çıkabilir. Ö Kadın fakir olsun zengin olsun kocası onun
dışarı çıkmasına engel olamaz; çünkü kadının ilişkiye izin vermesi ve kocasına
itaat etmesi nafaka alması karşılığındadır. Koca karısına vermesi gereken şeyi
vermeyince ona kısıtlama getirme hakkı da yoktur.
Not: Nevevi'nin ifadesinden şu çıkmaktadır:
"Kadın nafakasını kendi malından veya evde çalışarak temin edebilecek
durumda olsa dışarı çıkamaz." Mezhep içindeki görüşlerden biri böyle
olmakla birlikte sahih olan ve bizzat İmam Şafii tarafından esas alınan hüküm
öncekidir.
178. Kadının gece vakti
eve dönmesi gerekir; çünkü gece, çalışma ve kazanma vakti değil eve sığınma
vaktidir.
179. Kadın gündüz vakti
kocasının kendisinden yararlanmasını engelleyebilir, bununla nafaka alacağı düşmez.
Aynı şekilde gece vakti de engelleyebilir. Ancak gece vakti engellediği süre
esnasındaki nafaka alacağı kocanın zimmetinden düşer.
İbnü'I-Mukrl'nin
ifadesinin zahirinden kadın her ne zaman engellerse engellesin nafakasının
düşeceği anlaşılmakla birlikte itimad edilmesi gereken görüş ilkidir.
EI-Havi'de şöyle belirtilmiştir: "Kocaya süre verildiği dönemde koca
gündüz vakti değil gece vakti karısından yararlanabilir. Kadın gündüz vakti
kocasına müsaade etmekten kaçındığında itaatsizlik etmiş olmaz, gece vakti
kaçınırsa itaatsizlik etmiş olur, nafakaya hak kazanamaz." EI-Kifaye'de de
bu görüş esas alınmıştır.
180. Kadın, kocasının
sonradan durumunun kötüleşmesine [ve bu sebeple nafaka ödeyemez hale gelmesine]
razı olsa veya onun durumunun kötü olduğunu bilerek onunla evlenmiş olsa her
iki durumda da razı olduktan sonra nikahı feshetme hakkına sahiptir; çünkü
kadının zararı her gün yenilenmektedir. Kadının "ben kocamın maddı sıkıntı
içinde olmasına razıyım" demesinin bir etkisi yoktur, çünkü bu ille de yerine
getirmesi gerekmeyen bir vaaddir.
Not: Nevevi'nin mutlak ifadesinin kapsamından
kadının razı olduğu gün çıkarılır. BendenıCı ve Beğavl'nin belirttiğine göre
kadının o gün evliliği feshetme hakkı yoktur. Kadın razı olduktan sonra nikahı
feshetmeyi talep ettiği zaman kocaya yeniden süre verilir.
181. Kadın, kocasının
mehri ödeyemecek durumda olmasına razı olsa, bu rızadan sonra nikahı feshetmeyi
talep edemez; çünkü [mehrin ödenmemesinden kaynaklanan] zarar
yenilenmemektedir. Mevcut zarara ise kadın razı olmuştur.
Not: Nevevi, kadının, kocanın mehir ödeme imkanına
sahip olmadığını bilerek onunla evlenmesinin hükmünü belirtmemiştir. Nevevi'nin
ifadesinden anlaşılan bu durumda fesih hakkının söz konusu olacağı şeklindedir.
Ancak Rafİl ve Nevevi fesih hakkı olmadığı görüşünü tercih etmişlerdir. Bu,
nafakanın aksine evlilikte iken kadının buna razı olup sonradan nikahı
feshetmeye karar vermesine benzer.
İsnevi şöyle demiştir:
"Bu zayıf bir görüştür, mezhebin görüşü bunun aksinedir. Zira İmranı bunu
İmam ŞafiI'nin yeni görüşü olarak nakletmiştir, diğeri ise İmam ŞafiI'nin eski
görüşüdür. Nevevi, Ravdatü't-talibin'de Rafİl'nin konuyla ilgili bir görüşe
rastlayamaması sonucu kendi görüşü olarak belirttiği ifadeye aldanmış, buna
eklemeler yaparak "daha doğru görüş" diye nitelemiştir. "
Zerkeşi şöyle demiştir:
"İbnü'r-Rif'a'nın belirttiğine göre Maverdi ve alimlerin çoğunluğu kadının
fesih hakkı bulunduğu görüşünü aktarmakla yetinmiştir."
Özetle söylemek gerekirse
yukarıda belirttiğimiz gerekçeyle bu durumda kadının fesih hakkı yoktur.
Nevevi şu meselenin
hükmünü de açıklamamıştır: Kadın evlendikten sonra kocasının ödeme gücünün
olmadığını öğrense ve durumu mahkemeye taşımasa ne olur? Rafİl ve Nevevi'nin
Ruyanl'den aktardıkları görüşe -ki bu görüş el-Havi'de de vardır- göre bu durum
kadının mehri talep etmesinden sonra olmuşsa kadın kocasının ödeyememesine razı
olmuştur, nikahı feshetme hakkı düşer. Bu durum kadının mehri talep etmesinden
önce olmuşsa kadının feshetme hakkı düşmez. Kadın mehri talep etmeyi kocasının
durumunun düzelmesi vaktine kadar ertelemiş olabilir. Durumun mahkemeye
götürülmesinden sonra kadının fesih hakkını kullanması derhal yerine getirmesi
gereken bir şeydir, feshi geciktirirse hak düşer; çünkü zarar yenilenmemekte ve
kadın da kocanın ödeme gücünün olmamasına razı olmaktadır. Durumun mahkemeye
götürülmesinden önce ise fesih hakkı geciktirilebilir; çünkü kadın, kocasının
durumunun iyileşmesini ümit ederek mehir talebini geciktirebilir.
Bunun talep sonrasında
derhal yerine getirilmesi gerektiği hususundan kocaya üç gün veya daha az süre
tanınmayacağı anlaşılmaktadır ki Maverdi ve RGyanl bunu açık olarak ifade
etmiştir. Ezrai ise şöyle demiştir: "Bu açık değildir. Aksine burada kocaya
süre tanınmasının daha öncelikli olduğu bile söylenebilir; çünkü kadın
nafakasının geciktirilmesinden zarar görmekte olduğu halde mehrin
geciktirilmesinden zarar görmez.
Bu güçlü bir görüş
olmakla birlikte nakledilen görüş buna aykırıdır.
182. Bil ki fesih
kadının hakkıdır. Böyle olunca küçük kız veya akıl hastası olan kadının
kocasının mehir ve nafakayı ödeyememesi durumunda maslahatları gerektirse bile
bunların velilerinin boşama hakkı olmadığı gibi yine maslahatları gerektirse
bile nikahı feshetme hakkı da yoktur. Çünkü nikShı feshetmeyi seçmek insanın
tabiatına ve şehvete dayalıdır. Bu ise hak eden kimseden başkasına
devredilemez. Bu durumda veli bu ikisi için onların kendi malından harcama
yapar. Şayet malları yoksa, -tıpkı kocası bulunmayan kadının durumunda olduğu
gibi- onların nafakasını vermekle yükümlü olan kimselerin mallarından harcama
yapar. Bunların nafaka ve mehirleri kocanın üzerinde borç olup ödeme imkanına
kavuştuğunda kendisinden istenir.
Not: NevevI'nin sözlerinden velinin, yetişkin olan
kızın nikahını feshedemeyeceği evleviyetle anlaşılmaktadır. Burada yetişkin
olan sefih kız, reşid olan kız gibidir.
183. Cariyenin kocası
nafakayı veya elbiseyi temin edemeyecek durumda olsa diriye bu sebeple nikahı
feshedebilir, efendinin bunu engelleme yetkisi yoktur, çünkü bu, kadının
hakkıdır. Efendi, kadına nafaka verilmesi gereken günün fecri doğduğunda
nafakaya kefil olsa yabancı bir şahsın kefaleti sahih olduğu gibi bu da sahih
olur.
Şöyle bir soru
sorulabilir: Alacağın sahibi olan efendi alacağa nasıl kefil olabilir?
Buna şöyle cevap
verilir: Nafaka aslen cariyeye aittir, daha sonra efendi onu alır. Bu sebeple
efendinin buna kefil olması geçerli olur.
Not: Cariye için fesih hakkının sabit olmasından
şu durum istisna edilmiştir: Efendi kendi malından cariyeye nafakasını verse
cariyenin nikahı feshetme hakkı yoktur. Yine cariye, maddi durumu iyi olan ve
üst soy hısımının iffetini korumakla yükümlü olan efendisinin üst soy hısımının
karısı olsa o zaman onun nafakasını efendi vermekle yükümlü olur. Bu durumda
efendinin de cariyenin de nikahı feshetme hakkı yoktur. Bunun benzeri olan
durumlar da buna kıyaslanmıştır. Örneğin kişi cariyesini kölesiyle evlendirse
ve kölesinden kendisine hizmet etmesini talep etse durum böyle olur. Şayet kölenin
hizmetini talep etmese ve köle de kazanmaktan aciz olsa bu durumda şayet kadın
kölenin zimmetinden alacaklı olmaya razı olmazsa ve efendisi de cariyeye nafaka
vermezse nikahı feshedebilir.
184. Mükellefiyet
şartlarını taşıyan cariye, kocasının maddi durumunun kötü olmasına razı olsa
[efendisinin nikahı feshetme yetkisi var mıdır? Bu konuda mezhep içinde iki
görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
efendinin fesih hakkı yoktur.
İkinci görüş
Feshedebilir; çünkü nafaka
üzerindeki mülkiyet efendiye ait olduğundan bunun ortadan kalkmasının zararı
efendiye dönmektedir.
İlk görüş sahipleri buna
yukarıda belirtildiği şekilde cevap vermişlerdir, bu sebeple fesih hakkı
cariyeye aittir.
Not: "Nafaka" ifadesi mehri dışarıda
bırakmaktadır, zifaf öncesinde mehri ödeyememe durumunda fesih söz konusu
değildir. Aksine bu durumda fesih hakkı efendiye aittir. Çünkü bu tamamen
efendinin hakkı olup kadın açısından bunun temin edilmemesinin bir zararı
yoktur.
185. ilk görüşe göre
cariye akıl ve baliğ ise efendisi onun nafakasını ödemekle yükümlü değildir.
Bununla birlikte kendi zararını ortadan kaldırmak için cariyesine "ya
nikahını feshet ya da aç kal!" diyerek nafaka vermemek suretiyle onu
nikahı feshetmeye mecbur bırakabilir. Cariye nikahı feshettiğinde efendisi ona
nafakasını verir, kendisinden [cinsel yönden] istifade eder veya başkasıyla
evlendirebilir, böylece onun nafakasını karşılama yükünden kurtulmuş olur.
186. Küçük kız ve akıl
hastası kadına gelince; bunların velisinin onları nikahı feshetmeye mecbur
kılma hakı yoktur. Çünkü onların nikahı feshetmeleri mümkün değildir.
Not: Cariye efendisinden nasıl nafaka istiyor
idiyse kocasından da nafaka isteme hakkına sahiptir. Şayet kocası nafakasını
ona verirse nafaka yükümlülüğünden kurtulmuş olur, nafakaya cariye değil efendi
sahip olmuş olur. Çünkü cariyenin mülkiyeti olmaz. Bununla birlikte cariye
nafakayı teslim alıp yiyebilir; çünkü nikah hükmü gereğince cariye nafakayı
teslim almaya, örf hükmü gereğince de yemeye izinli gibidir.
Cariyenin teslim alınmış
olan nafaka üzerinde bir tür hakkı oluştuğundan efendi bu nafaka yerine bir
başka şey vermedikçe nafakayı başkasına satamaz. Çünkü cariyenin nafakası her
ne kadar mülkiyet hakkı gereğince efendiye ait olsa da cariyenin bu nafaka
üzerinde güvence hakkı vardır. Efendi o nafaka yerine başka bir şey verirse
satmak vb. yollarla nafaka üzerinde tasarrufta bulunabilir.
Cariye kocasını o günün
nafakasından ibra edebilir; çünkü günlük nafaka acil olan ihtiyaç içindir.
Efendinin nafaka üzerindeki mülkiyeti ancak teslim sonrasında sabit olur.
Öncesinde ise hak
tamamen cariyeye aittir.
Cariye kocasını geçmiş
günün nafakasından ibra edemez.
Efendinin ise kocayı
geçmiş günün nafakasından ibra etmesi sahih olmakla birlikte o günün
nafakasından ibra edemez.
Koca geçmiş, şu an veya
gelecekteki nafakayı teslim ettiğini iddia ettiği halde cariye bunu inkar etse
yeminle birlikte cariyenin sözü kabul edilir; çünkü aslolan teslim almamış
olmasıdır. Efendi kocanın sözünü tasdik ederse koca gelecekteki ve şu anki
nafakadan değil geçmiş nafakadan berı olur; çünkü efendi kocaya karşı -tıpkı
mehirde olduğu gibi- yalnızca geçmiş nafaka konusunda dava açabilir.
Geçmiş dönemin nafakası
bir kimseden istendiğinde o kişi, nafakanın ödenmesinin gerekli olduğu esnada
ödeme güçlüğünün olduğunu, dolayısıyla fakir kimsenin ödemesi gereken nafaka
ile yükümlü olduğunu iddia ederken karısı o esnada kocasının maddı yönden iyi
olduğunu iddia etse şayet kocanın malı olduğu bilinmiyorsa yeminle birlikte kocanın
sözü kabul edilir, aksi takdirde kabul edilmez.
Köle, nafaka ödediği
kazancı elde etmekten aciz duruma düşse ve karısı da nafaka borcunun onun
zimmetinde kalmasına razı olmasa nikah akdini feshedebilir. Kadın razı olursa
nafaka borcu kölenin zimmetine yerleşir.
Efendi ümmüveledinin
nafakasını ödeyemeyecek duruma gelse, çalışıp kazanarak nafakasını temin etmesi
için onu serbest bırakmaya veya ücretle çalıştırmaya zorlanır, azat etmeye veya
evlendirmeye zorlanamaz. Nitekim kişinin cinsel ilişkide bulunamayacak duruma
düşmesiyle carlyesi üzerindeki mülkiyeti ortadan kalkmaz. Ümmüveled
çalışamayacak durumda olursa onun nafakası devlet hazinesinden ödenir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN