MUĞNİ’L-MUHTAC

NAFAKALAR

 

B. AKRABALIK NAFAKASI

 

1. Kişi, ikisinin dinleri farklı olsa bile ne kadar yukarı çıkarsa çıksın ana-babasının ve ne kadar aşağı inerse insin çocuğunun nafakasını vermekle yükümlüdür. [Nafaka yükümlülüğü için] nafaka verecek olan kişinin kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin günlük yiyeceğinden geriye bir şeyartmak suretiyle ödeme gücüne sahip olması gerekir.

 

2. Borcu ödemek için satılan şey nafakayı ödemek için de satılır.

 

3. Daha güçlü görüşe göre çalışıp kazanabilecek durumda olan kişinin [nafakayı temin etmek için] çalışması gerekir.

 

4. Kendisine yeterli olacak miktara sahip olan kimseye ve bunu kazanabilecek durumda olan kimseye nafaka vermek gerekmez.

 

5. Kötürüm, küçük veya akıl hastası olan ve bu sebeple çalışıp kazanabilecek durumda olmayan fakir akrabaya nafaka vermek gerekir. Şayet fakir akraba böyle değilse [nafaka vermenin gerekli olup olmadığı konusunda] İmam Şafii'ye ait birkaç görüş vardır. En güzel görüş, nafaka vermenin gerekli olduğu görüşüdür. [İkinci görüşe göre nafaka gerekmez].

Üçüncü görüşe göre üst soy hısımına vermek gerekir, alt soy hısımına gerekmez.

 

Ben [Nevevi] derim ki: Üçüncü görüş en güçlü görüştür. Allah daha iyi bilir.

 

6. Bu nafaka, kişiye yeterli olacak miktarda olmalıdır. Bunun ortadan kalkması halinde nafaka yükümlülüğü düşer.

 

7. Akraba nafakası ancak hakimin hükmetmesi veya nafaka yükümlüsünün gaip olduğu yahut nafakayı vermekten kaçındığı durumda hakimin kişinin borç almasına izin vermesi ile kişinin zimmetinde borç olur.

 

8. Anne, doğumdan sonra kendisinden gelen sütle çocuğu [ilk olarak] emzirmekle yükümlüdür.

 

9. Bundan sonra anneden veya yabancı bir kadından başka, çocuğu emzirecek bir kadın yoksa, çocuğun ona emzirtilmesi gerekir yoksa çocuğu annenin emzirmesi gerekir.

 

10. Şayet anneyle birlikte başka bir kadın daha çocuğu emzirebilecek olursa bakılır: çocuğu annesi emzirmek isterse ve bu kadın çocuğun babasıyla evliyse baba daha doğru görüşe göre annenin bunu yapmasını engelleyebilir.

 

Ben [Nevevi] derim ki: Daha doğru görüşe göre koca bunu engelleyemez. Alimlerin çoğunluğu bu görüşü doğru kabul etmişlerdir. Allah daha iyi bilir.

 

11. Karı-koca çocuğu annenin emzirmesi konusunda anlaşsa ve kadın emzirme karşılığında emsal ücret istese kadının isteği yerine getirilir. Daha fazla isterse yerine getirilmez.

 

12. Yine yabancı bir kadın çocuğu bedelsiz emzirmek isterse veya annenin istediğinden daha az ücret isterse daha güçlü görüşe göre annenin emzirme isteği yerine getirilmez.

 

13. Bir kimsenin [nafaka ile yükümlü olma şartların sahip] eşit iki tane alt soyu bulunsa bu ikisi nafakayı karşılar. Aksi takdirde daha doğru görüşe göre bunlar içinden daha yakın olanı nafakayla yükümlü olur. Yakınlık bakımından da eşitseler daha doğru görüşe göre mirasçılık yönü dikkate alınır. İkinci görüşe göre ise önce mirasçılık sonra yakınlık dikkate alınır.

 

14. İkisi de mirasçı olan iki kişi birbirine eşit midir yoksa naraka yükümlülüğü mirasçılık paylarına göre mi dağıtılır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır.

 

15. Nafaka alacaklısının ana-babası hayatta ise baba nafakayla yükümlü olur. Bir görüşe göre baliğ olan kişi için bu ikisi nafaka vermekle yükümlüdür.

 

16. Kişinin dedeleri ve nineleri hayatta ise bakılır: Bunların bir kısmı nafaka verilecek kişiye diğerleri aracılığıyla bağlanıyorsa daha yakın olan kişi nafakayla yükümlü olur, aksi takdirde yakınlık dikkate alınır. Bir görüşe göre mirasçılık yönü dikkate alınır. Bir görüşe göre ise mal velayeti dikkate alınır.

 

17. Bir kimsenin üst ve alt soy hısımı bulunsa daha doğru görüşe göre nafaka yükümlüsü ne kadar alta inerse insin alt soy hısımıdır.

 

18. Nafakaya muhtaç birden fazla kişi bulunsa kişi önce karısına sonra da yakınlık sırasına göre akrabasına nafaka verir. Bir görüşe göre mirasçısına, bir başka görüşe göre velisine nafaka verir.

 

 

1. Nafaka Alacaklısı Olan Akrabalar

 

187. İster erkek olsun ister olmasın kişinin, ne kadar yukarı çıkarsa çıksın hür olan erkek ve kadın üst soy hısımlarınının ve ne kadar aşağı inerse insin hür olan erkek ve kadın alt soy hısımlarının nafakasını vermesi gerekir.

 

Üst soy hısımlarının nafakasını verme yükümlülüğünün delili "dünyada onlarla iyi geçin" [Lokman, 15] ayetidir. İhtiyaç duyduklarında onlara yeterli olacak nafakayı vermek de onlarla iyi geçinme kapsamında yer alır.

 

Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

> Kişinin yiyebileceği en hoş yiyecek kendi kazancıdır. Kişinin çocuğu da kendi kazancıdır, öyleyse onların mallarından yiyin.(Tirmizi, Ahkam, 1358; Müstedrek, Buyu', 2, 46. Tirmizi hadisin hasen O olduğunu, Hakim ise sahih olduğunu söylemiştir)

 

İbnü'l-Münzir şöyle demiştir: Alimler, kazancı ve malı bulunmayan ana-babanın nafakasInI çocuğun kendi malından ödemekle yükümlü olduğu konusunda icma etmişlerdir.

 

Dede ve nineler şayet "ana-baba" ifadesinin genel kapsamına dahil kabul edilmezlerse kıyas yoluyla onlar gibi değerlendirilirler. Nitekim azat olma, mülkiyet altına girme, kısasın geçerli olmaması, şahitliğin reddedilmesi vb. gibi konularda dede ve nineler, ana-baba gibi değerlendirilmiştir.

 

Alt soy hısımlarına nafaka vermenin gereklililiğinin delili şu ayettir: Şayet onlar çocuklarınızı emzirirlerse [emziren kadınlara emzirme] ücretlerini verin. [Talak, 6]

 

Çocukların emzirilmesi karşılığında ücret vermeyi gerekli kılmak, çocukların masraflarını karşılamayı da gerektirir.

 

Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.) Hind'e şöyle buyurmuştur: [Sana nafaka vermeyen kocanın malından] örfe göre kendine ve çocuğuna yetecek kadar al!(Buhari, Nafakat, 5364; Müslim, Akdiye, 4452)

 

"Çocuk" ifadesinin kapsamına torunlar girmese bile onlar da kıyas yoluyla çocuklar gibi değerlendirilir.

 

Not:  Hind hadisinden, karının ve çocuğun nafakasını vermenin gereklililiği dışında on üç hüküm daha çıkarılmıştır ki bunlara İbnü'n-Naklb dikkat çekmiştir. Ben bunları Şerhu't-Tenbih adlı eserimde zikrettim.

 

188. Zikredilen nafaka yükümlülüğü konusunda [nafaka yükümlüsü ile nafaka alacaklısı arasındaki] din farklılığının zararı yoktur. Nitekim NevevI "ikisinin dinleri farklı olsa bile" diye bunu belirtmiştir.

 

Buna göre Müslüman bir kimse, can dokunulmazlığı bulunan kafir bir şahsa nafaka vermekle yükümlü olabileceği gibi bunun aksi de söz konusu olabilir; çünkü konuyla ilgili deliller [kafir ya da Müslüman ayrımı yapmayacak şekilde] geneldir. Ayrıca nafaka yükümlülüğünü gerektiren "[yükümlü ile alacaklının] birbirinin parçasını teşkil etme" özelliği mevcuttur. Nitekim köle azadı ve şahitliğin reddedilmesi konusunda da din farklılığının etkisi yoktur.

 

Şayet "nafaka yükümlülüğü niçin miras gibi değildir?" diye sorulacak olursa buna şuşekilde cevap verilir: "Miras karşılıklı yardımlaşma esasına dayalıdır. Din farklılığının olması halinde bu durum söz konusu olmaz."

 

189. "Üst soy hısımları" ve "alt soy hısımları" ifadesi erkek kardeş, kız kardeş, amca ve hala gibi diğer akrabaları dışarıda bırakmaktadır. Ebu Hanife, üst ve alt soy hısımları dışındaki akrabalarda aynı dinden olma şartıyla birbiriyle evlenemeyecek derecede yakın akrabaya nafaka vermeyi gerekli kılmıştır. O, "mirasçı üzerine de aynı yükümlülük söz konusudur" [Bakara, 233] ayetini esas almıştır.

 

İmam Şafii buna şöyle cevap vermiştir: Burada "mirasçı da aynı şekilde zarar vermemekle yükümlüdür" anlamı kastedilmiştir. Bu kaydı İbn Abbas koymuş olup o Allah'ın kitabını daha iyi bilmektedir.

 

190. "Hür" kaydı köleyi dışarıda bırakmaktadır. Köle kısmı veya anlaşmalı değilse bakılır:

 

> Bu köle nafaka verilmesi gereken birisi ise bunu efendisi vermelidir.

> Şayet nafaka verecek kimse ise onun durumu ödeme güçlüğü içindeki kimseden daha kötüdür. Ödeme güçlüğü içindeki kişi, yakınının nafakasını vermekle yükümlü değildir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Köle, karısının nafakasını vermekle yükümlüdür, öyleyse burada da böyle olmalıdır.

 

Buna şöyle cevap verilir: Kadına verilen nafaka bir bedelolarak ödendiğinden ödeme güçlüğü içindeki kişinin de bunu ödemesi gerekir, köle de bu ödemeyi yapmaya ehildir.

Akrabaya verilen nafaka ise yardım amaçlı olup ödeme güçlüğü içindeki kişi üzerine gerekli olmadığından ve köle de ödeme güçlüğü içinde olduğundan onun bunu ödemesi gerekli değildir.

 

191. Kısmı köleye gelince bakılır:

 

> Nafaka ödeyen kişi ise tam nafaka ödemesi gerekir; çünkü onun kendi malı üzerindeki mükiyeti tamdır, zira o bütünüyle hür olan kimse gibidir. Bir görüşe göre ise hürriyeti oranında nafaka öder.

 

> Nafaka alacak olan kimse ise nafaka yükümlülüğü kendisindeki kölelik ve hürlük oranında akrabası ile efendisine dağıtılır.

 

192. Özgürlük sözleşmesi yapmış olan köleye gelince bakılır:

 

> Nafaka ödenmesi gereken kimse ise yakınının ona nafaka ödemesi Ravdatü't-talibin'in bu bölümünde daha doğru olarak belirtilen görüşe göre gerekmez; çünkü onun üzerinde kölelik hükümleri devam etmektedir. Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'[-kebir'in "sadakalar" bölümünde ise onun nafaka ödemekle yükümlü olduğu, bu nafakanın onun kazancından ödeneceği belirtilmiştir. Bu köle, kendisinin özgürlük bedelini ödeyemeyecek durumda olduğunu belirtirse onun nafakasını efendisi öder.

 

> Nafaka ödemesi gereken kimse ise nafaka vermesi gerekmez; çünkü o, yardım yapmaya ehil olan kimselerden değildir. Zira elinde olan mal tamamen onun mülkü değildir. Yahut da onun özgürlük sözleşmesi için ödenmesi gereken bir maldır. Ancak nafakası ödenmesi gereken yakın, sözleşmeli kölenin cariyesinden doğmuş ise o zaman bu kişinin o cariye ile ilişkide bulunması caiz olmasa bile nafakasını vermesi gerekir; çünkü bu kişi azat edilirse malını çocuğuna harcamış olur. Şayet köle olarak kalırsa çocuk da köle olarak kalır ve bu durumda efendisinin malını onun kölesine ödemiş olur. Çocuk, sözleşme li kölenin, efendisine ait olan cariye konumundaki karısından doğmuş ise o zaman bu kölenin o çocuğa nafaka ödemesi gerekir; çünkü çocuk, efendinin mülküdür. Şayet bu köle azat edilirse malını efendisinin mülkü olan kişiye ödemiş olur. Bu köle köle olarak kalırsa malını efendisinin malı için harcamış olur. Çocuk, efendisinin kitabet akdi yaptığı kadından doğan çocuk ise o zaman bu köle o çocuğa nafaka vermez; çünkü o kadın azat olursa çocuk da onun özgürlük sözleşmesine tabi olarak azat olur, kitabet akdi yapan köle bedeli ödeyemez durumda olursa o zaman efendisinin malını zayi etmiş olur.

 

193. "Can dokunulmazlığı bulunan" ifadesi mürted ve harbi gibi kimseleri dışarıda bırakmış olup bunlara nafaka verme yükümlülüğü yoktur; çünkü bunların öldürülmesi emredildiği için dokunulmazlıkları yoktur.

 

Şayet "kölenin can dokunulmazlığı olmasa bile ona nafaka vermek gerekir" denilecek olursa buna şöyle cevap verilir: "Efendi kölenin mülkiyetine sahip olup onun üzerinde tasarrufta bulunabildiğinden ona nafaka vermek veya onun üzerindeki mülkiyetini ortadan kaldırmak arasında seçim yapabilir. Üst ve alt soy hısımları ise böyle değildir. "

 

Not:  Çocuk ana-babasına nafaka vermekle yükümlü olduğu gibi, ana-baba kölenin hizmetine muhtaç ise kişi o kölenin nafakasını vermekle de yükümlüdür. Kişinin karısı da böyledir. Nevevi bunu "ana-babayı iffetlendirme" bölümünde zikretmiştir. Daha doğru görüşe göre oğlun karısı böyle değildir.

 

 

2. Akrabalık Nafakasının Şartları

 

Nevevi daha sonra akrabalık nafakasının şartları konusunu ele alarak şöyle demiştir:

 

194. Nafaka ile yükümlü olan ana-baba veya çocuğun nafaka ödeyebilecek durumda olması şarttır. Çünkü bu bir yardımlaşma olduğundan ödeme gücünün bulunması dikkate alınır.

 

Zayıf bir görüşe göre babanın küçük çocuğuna nafaka vermesinde ödeme gücünün bulunması şart değildir. çocuğa, babası tarafından ödenmek üzere hesabına borç alması ve babanın da ödeme gücüne sahip olduğunda bunu ödemesi emredilir.

 

195. Ödeme imkanı, kişinin bir gün ve o günün gecesinde kenO di si ve bakımında olan kişilerin gıdalarını karşıladıktan sonra geriye bir şeyartması ile olur. Bu ister kişinin kazanmasıyla ister başka bir yolla artsın fark etmez.

Şayet geriye herhangi bir şey artmıyorsa bu kişi bir şey ödemekle yükümlü olmaz. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

> Önce kendinden başlayıp kendi nefsine tasadduk et. Bir şeyartarsa ailene harca. Ailene yaptığın harcamadan sonra bir şeyartarsa akrabalarına harca.(Müslim, Zekat, 2310)

 

Not:  Mesken ve giyecek gibi temin edilmesi gereken diğer şeyler de gıda maddesi gibidir. NevevI bunun yerine "ihtiyaç" demiş olsa daha iyi olurdu.

 

NevevI "bakımında olan" ifadesini mutlak olarak zikretmişse de Rafiı ve başkaları bunu "karısı" diye sınırlamıştır. NevevI de bu şekilde yapsa daha iyi olurdu.

 

Ezrai'nin belirttiğine göre zahir olan, kadının hizmetçisi ve kişinin ümmüveledinin de karısı hükmünde olmasıdır.

 

Rafii'nin "sadakalar" bölümünün başındaki ifadesi ise aksini ima etmekle birlikte alimlerin "iflas" bölümünde ifade ettiklerine göre kişinin nafaka ödeyeceği paranın, borcundan artması şart değildir.

 

196. [Borçlu olan kişinin] borcu ödemek için sattığı gayri menkul vb. eşyalar, nafaka borcunu ödemek için de satılır; çünkü akrabaya ödenecek nafaka, borcun ödenmesinden önceliklidir. Bu gibi mallar borcun ödenmesi için satıldığına göre ondan daha öncelikli olan bir şey için evleviyetle satılır.

 

197. Gayrimenkulün nasıl satılacağı konusunda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:

 

Birinci görüş

 

Her gün, o günlük ihtiyaç miktarında satılır.

 

İkinci görüş

 

Gayri menkulün, karşılığında satılmasının kolayolacağı miktarda borç alınır [borç bu miktara ulaştığında gayri menkul satılır].

 

Ezrai şöyle demiştir: "İkinci görüş doğru olan görüştür."

 

Nevevi köleye ödenecek nafaka ile ilgili benzer meselede bu görüşü tercih etmiştir. Bulkini "burada da bu görüş tercih edilmelidir" demiştir.

 

198. Gayrimenkulün bütününü satın alan kişiden başkası bulunmaz ve borç almak da imkansız olursa ne olur?

 

Zerkeşi şöyle demiştir: Bu durumda Rafii'nin "mehrin yarısının geri verilmesi" bölümünde işaret ettiği üzere gayrimenkulün tamamı satılır.

 

199. Çalışıp kazanacak durumda olan bir kimsenin malı bulunmadığında [ne yapılması gerekir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre çalışıp kazanabileceği mübah bir iş bulursa bunu yapması gerekir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

> Kişinin, yiyeceğini temin etmesi gereken kişiye bunu temin etmemesi günah olarak yeter.(Müslim, Zekat, 2309)

 

Ayrıca çalışıp kazanma gücünün bulunması malın bulunması gibidir. Bu yüzdendir ki çalışıp kazanabilecek durumdaki bir kimseye zekat verilmesi haramdır. Kişinin çalışıp kazanarak kendisini hayatta tutması nasıl gerekli ise kendi parçası olan kişi için de aynısını yapması gerekir.

 

İkinci görüş

 

Kişinin borcunu ödemek için çalışması gerekli olmadığı gibi yakınına nafaka vermek için çalışıp kazanması da gerekli değildir.

 

ilk görüşte olanlar buna şöyle cevap vermişlerdir: Nafakanın miktarı azdır, borcun miktarının ise bir sınırı yoktur.

 

200. Bir kimse, akrabasının nafakası için dilenmek, hibe veya vasiyeti kabul etmek zorunda değildir. Bununla birlikte böyle bir şey yapar ve zengin olursa yakınının masraflarını karşılaması gerekir.

 

Not:  Bir kimse babasının karısının nafakasını temin etmek için, ödeme güçlüğü içinde olan kimselerin ödemesi gereken nafaka miktarını temin edinceye kadar çalışmakla yükümlüdür. Orta halli veya zengin bir kimsenin ödeyeceği nafakayı kazanabilecek durumda olduğunda aradaki fazlalığı kazanmak için çalışmaya zorlanamaz. Maverdi'nin ifadesinden bu durumda zorlanacağı anlaşılmaktaysa da Cüveyni ve Gazzali'nin sözleri aksini gerektirmektedir.

 

201. Kötürüm, çocuk veya akıl hastası olsa bile kendisine yeterli gelecek şeye sahip olan kimseye nafaka ödemek gerekmez. Çünkü buna ihtiyacı yoktur.

 

202. Yine kendisine yetecek olan şeyi helal bir yoldan ve kendisine uygun bir işte çalışarak kazanma imkanına sahip olan bir kimseye nafaka ödemek gerekmez. Çünkü bu kimsenin başka bir şeye ihtiyacı yoktur. Ancak bu kişi kendisine yeterli olandan daha az kazanıyorsa yalnızca kazanmaktan aciz olduğu miktar oranında nafaka verilir.

 

Not:  İbnü'r-Rif'a'nın tek görüş olarak belirttiğine göre kişinin annesi ya da kızı evlenerek nafaka elde etme imkanına sahip olsalar bile kişinin bunlara nafaka ödeme yükümlülüğü düşmez.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: "Bu durum, çalışıp kazanma gücüne sahip olma gibi değerlendirilebilirdi."

 

Buna şöyle cevap verilir: Diğer kazanç türlerinin aksine nikahlanılan kadının koca yanında alıkonulmasının bir sının yoktur.

 

Bu kadın evlenirse, koca ödeme gücüne sahip olmasa bile nikahı feshedinceye kadar akit yapmasıyla birlikte yakınının ona nafaka verme yükümlülüğü kalkar ki kadın iki nafakayı elde etmiş olmasın.

 

203. Şayet kötürüm ise fakir olup çalışamayan akrabaya da nafaka vermek gerekir.

 

Beğavı hastalık veya körlük sebebiyle çalışamayan kimseleri de kötürüm gibi kabuletmiştir. Rafii de eş-Şerhu's-sağir'de bunu tek görüş olarak belirtmiştir.

 

204. Akraba küçük veya akıl hastası ise kendisine yeterli olacak şeyi kazanabilecek durumda olmadığından ona da nafaka vermek gerekir.

 

205. Çocuk çalışabilecek durumda ise veli onu çalışmaya yönlendirip onun kazancından nafaka ihtiyacını karşılar. Çocuk bazı günlerde kaçar veya çalışmayı terk ederse velinin onun nafakasını karşılaması gerekir.

 

206. Çocuk, şarkı aletlerini kullanarak para kazanma vb. haram kazanç imkanına sahip ise bu hiç yokmuş gibi kabul edilir. Yine çocuğun durumuna uygun olmayan işler de böyledir.

 

207. Akraba çalışma gücüne sahip olduğu halde çalışıp kazanmıyorsa ve yukarıda belirtilen [kötürüm vb.] kimselerden de değilse [o zaman ona nafaka vermek gerekir mi? Bu konuda İmam Şafii'ye ait birkaç görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

En güzel görüş, hem üst hem de alt soy hısımına nafaka vermenin mutlak olarak gerekli olduğunu söyleyen görüştür. Çünkü kişinin maddt durumu iyi olduğu halde [fakir olan] yakınını çalışmak zorunda bırakması kötü bir şeydir.

 

İkinci görüş

 

O kişi çalışarak başkasına muhtaç olmama imkanına sahip olduğundan mutlak olarak ona nafaka verilmez.

 

Üçüncü görüş

 

Kişinin erkek olsun kadın olsun üst soy hısımına nafaka vermesi gerekir, alt soya vermesi gerekmez; çünkü üst soyun saygınlığı güçlüdür.

 

[Nevevi şöyle demiştir:] "Belirtilen gerekçe sebebiyle üçüncü görüş en güçlü görüştür. Allah en iyi bilir."

 

Ezrai aksi yönde görüş belirtmiş olmakla birlikte bu, eş-Şerhu'lkebir'de daha doğru görüş olarak belirtilmiştir. Eş-Şerhu'l-kebir ve eş-Şerhu's-sağir'de meselenin ele alınış şeklinden de bu anlaşılmaktadır; çünkü alt soya, üst soyu ile iyi geçinmesi emredilmiştir. Onu yaşı ilerlemişken çalışmaya mecbur bırakmak iyi geçinmek olarak görülmez. Nitekim alt soy, üst soyun iffetini korumakla yükümlü olduğu gibi üst soya, alt soyunu öldürmesi durumunda kısas da uygulanmaz.

 

208. Akrabaya verilmesi gereken nafaka, onlara yeterli olacak miktardadır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) [kocasının cimriliğinden yakınan Hind'e hitaben] "örfe göre kendine ve çocuğuna yetecek kadar al!" buyurmuştur. (Buhari, Nafakat, 5364)

Ayrıca bu, acilolan ihtiyacı karşılamak için yardımlaşma amacıyla gerekli kılınmış bir şeydir.

 

209. Burada akrabanın yaş, zühd veya dünyaya rağbet durumu gibi hususlar dikkate alınır.

 

İbn Yunus'un belirttiğine göre onun doyurulması gerekir.

 

Gazali'nin "doyurulması gerekmez" sözü, doyurulmada aşırıya kaçmama şeklinde yorumlanır.

 

210. Akrabaya temel gıda maddesi yanında katık da vermek gerekir.

 

211. Akrabaya ihtiyaç duyarsa bir hizmetçi masrafını karşılayacak bedel, kendisine uygun mesken ve giyecek, doktor ücreti ve ilaç parası da vermek gerekir.

 

Not:  Nafaka akrabaya teslim edildikten sonra onun elinde telef olsa yeniden vermek gerekir. Yine kişinin kendisinin bunu telef etmesi halinde de böyledir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Akrabanın nafakayı telef etmesi halinde ona tekrar nafaka verilmesini gerekli kılmak -hele de telef birden fazla tekrar etmişse- nafaka veren kişiyi madelı açıdan zora sokmak vardır.

 

Buna şöyle cevap verilir: Burada nafka veren kişi kusurludur; çünkü nafakayı akrabasına teslim etmeden yedirmesi mümkündü. Ancak Rafii ve Nevevi'nin belirttiğine göre akrabanın madelı durumu iyileşirse telef ettiği şeyin değerini bu şahsa öder. Ezral'nin belirttiği üzere tazminin gerekli olduğu durum diğer şahıslarda değil reşid olan şahıstadır; çünkü veren kişi kusurludur. Bu durumda kişinin yapması gereken, akrabasına yiyecek maddesini teslim etmeksizin yiyeceği yedirmek veya yedirecek bir kişiyi vekil kılmaktır.

 

212. Nafaka ve onun yanında zikredilen diğer şeyler [akrabaya mülkiyet olarak verilmez yalnızca] yararlandırmadır. Bu yüzden Nevevi şöyle demiştir: "Nafaka verilmeksizin zaman geçse nafaka düşer." Kişi nafakayı haksız yere engellemiş olsa bile böyledir. Çünkü

nafaka, acilolan ihtiyacı gidermek için gerekli kılınmıştır, bu ihtiyaç da ortadan kalkmıştır. Kişinin karısına verdiği nafaka ise bundan farklıdır; çünkü o bir şeyin bedeli olarak gerekli kılınmıştır.

 

Nafaka bir kere düşünce ancak ve ancak ya hakimin ödenmesini gerekli kılması veya nafaka borçlusunun kayıp olması ya da engellemesi sebebiyle nafaka alacaklısının onun adına borç almasına izin vermesi durumunda kişinin zimmetinde borç olur; çünkü hakimin gerekli kılması veya izin vermesi sebebiyle artık nafaka yükümlülüğü pekişmiştir.

 

Not:  Nevevi, bu istisna konusunda tıpkı el-Muharrer, eş-Şerhu'l-/kebir ve eş-Şerhu's-sağir'de olduğu gibi Gazzali'nin el-Vasit ve el-Veciz adlı eserlerine tabi olmuştur. Halbuki mezhebin iki rivayetini zikreden kitaplar arasında bu hiçbir şekilde zikredilmemiştir.

 

Ezrai şöyle demiştir: "Bu, çokça karşılaşılan meselelerdendir. Zamanımız hakimleri mezhebimizin görüşünün bu olduğunu zannederek hüküm veriyorlar bu konuda uyanık olmak ve iyi araştırmak gerekir. "

 

Ezrai bu konuda uzun açıklamalar yaptıktan sonra şöyle demiştir: "Doğrusu bizim mezhebimizde hakimin nafakayı zorunlu kılmasının herhangi bir etkisi bulunmadığı konusunda ittifak vardır. Bu konuda mezhep içinde bir görüş ayrılığı bulunduğunu ispat etmeye çalışmak tamamen zorlama bir iştir."

 

Çoğunluğun da esas aldığı üzere itimad edilmesi gereken görüş bunun ancak bizzat hakimin veya onun izin verdiği şahsın hükmetmesiyle borç olacağıdır. Sonrakilerden birinin belirttiği üzere Gazzalı, Rafiı ve Nevevi'nin ifadelerini şu şekilde yorumlamak mümkündür: [Nafaka yükümlüsü olan] akrabanın ortada olmadığı veya nafaka vermediği durumda hakim [nafaka alacaklısı olan] bir çocuk için bir nafaka miktarı belirler ve bir şahsın da bu çocuğa o miktarda harcama yapmasına izin verir. Daha sonra bu şahıs yaptığı harcamayı çocuğun [nafaka yükümlüsü olan] akrabasından alır. Kişi bu harcamayı yaptığında ödediği miktar, çocuğun akrabasının zimmetinde borç olur.

 

Sonrakilerden olan şahıs "bu, nafaka alacaklısı adına borç alma meselesinden farklıdır" demiştir.

 

Nevevi'nin borçlanma ile ilgili olarak "veya hakimin izniyle" ifadesi mücerret olarak bu durumda nafakanın zimmette borç olacağını gösterir.

 

Subki şöyle demiştir: Bana göre borç isteme hakimin izninden ve sürenin geçmesinden sonra olsa nafaka yükümlüsü adına borç yapılamaz. Yani buna dair fetva verilmez.

 

Bu ifadeyi şöyle yorumlamak gerekir: Burada borç isteme konusunda izin istenmiş ve daha sonra borç alınmıştır.

 

Bu yorum, kastedilen yorumdur, aksi takdirde hüküm, çoğunluğun kabul ettiği hükme ters düşer. Bu durumda istisna anlamdan değil lafızdan yapılmış olur. Çünkü akraba üzerine gerekli olan şey yalnızca borcu ödemektir. Bu borç ödemeye nafaka adı verilemez.

 

Nevevi'nin sözünün zahirinden hükmün bununla sınırlı olduğu anlaşılmaktaysa da bu kastedilmemiştir; çünkü baba çocuğun nesebini reddettikten sonra onun nesebini kendine bağlasa anne, nafakayı ondan geri alır. Ortada bir hakim olmasa, anne de baba adına borç yapsa ve buna dair şahit tutsa bu durumda babanın, anne tarafından yapılan borcu ödemesi gerekir. Şayet şahit tutmazsa kadın, ödediğini çocuğun babasından geri alamaz.

 

Hamile kadına ödenen nafaka -bu nafakayı ana karnındaki yavru için ödenmiş saysak bile- zamanın geçmesiyle düşmez; çünkü bu nafakadan yararlanan kişi kadın olduğu için bu da kadının nafakası gibi değerlendirilir.

 

Nafaka alacaklısı olan kişi, nafaka vermekle yükümlü olan akrabası nafakayı vermemekte direnirse nafaka alacağıyla aynı cinste bir mal bulursa bunu onun malından alabilir. Daha doğru görüşe göre aynı cinsten olmasa bile alabilir. Şayet onun malını bulamaz ve durumu da mahkemeye götüremezse onun adına borç yapabilir. Buna dair şahit koşarsa yaptığı ödemeyi ondan geri alır. Örneğin muhtaç olan çocuğun babası gaip olsa, dede o çocuk için gereken malı çocuğun babasının malından alabilir.

 

Baba ve dede, velayet hükmü sebebiyle velayetleri altındaki küçük ve akıl hastası olan alt soylarının malından kendi nafakalarını alabilirler. Yine nafakasını karşılaması için velayetleri altındaki kişileri güç yetirebilecekleri işlerde ücretle çalışması için bir kimsenin yanına verebilirler. çocuğun malından annenin nafakasını vermek gerekli olsa anne nafakasını çocuğunun malından alamaz. Yine çocuk da babasından nafaka almaya hak kazandığı durumda babası akıl hastası olsa nafakasını onun malından -hakim hükmü olmadıkça- alamaz; çünkü annenin çocuğu üzerinde, kişinin babası üzerinde velayet hakkı yoktur.

 

Kötürüm olan bir kimse akıl hastası olan babasından nafaka alabilecek durumda ise hakim o babanın kira gelirini bu kötürüm çocuğa nafaka olarak verebilir.

 

213. Anne, doğurduğu çocuğa doğumdan hemen sonra kendisinden gelen sütü emzirmekle yükümlüdür; çünkü çocuk normal şartlarda bu süt olmadan yaşayamaz. El-Kd!i'de belirtildiği üzere başka süt, bu sütün yaptığı görevi görmez.

 

Rafii'nin de belirttiği üzere bununla kastedilen çocuğun genellikle bu sütü emmeksizin yaşayamaması veya güçlenip bünyesinin dayanıklı hale gelmemesidir. Rafii "biz, bu sütü içmeden de yaşayanların olduğunu görüyoruz" demiştir. Bu yüzden böyle bir sütü emzirmek için ücret ödeniyorsa anne o ücreti alır. Nasıl ki açlıktan ölme durumuna gelmiş bir kimseye bedelsiz yemek yedirmek gerekmiyorsa annenin de bu sütü karşılıksız emzirmesi gerekmez.

 

Not:  Annenin bu sütü ne kadar süreyle emzireceği konusuna alimler temas etmemiştir. Rafii "bunun süresi kısadır" demiştir.

 

El-Beyan'da "çocuk doyuncaya kadar bu sütü vermelidir" denilmiştir. Bu ifadenin zahirinden bir defa emzirmenin yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Ezrai'nin de dediği gibi bu konuda bilirkişilerin görüşü esas alınmalıdır. Onlar bir kere emzirmenin herhangi bir zarara yol açmaksızın yeterli olacağını söylerlerse bu yeterli olur, aksi takdirde onlar [ne kadar emzirilmesi gerektiğini söylerlerse] onların sözüyle amel edilir.

 

214. Kadın ilk sütü çocuğa emzirdikten sonra bakılır:

 

> Anneden veya yabancı bir kadından başka bu çocuğu emzirecek bir kadın bulunmazsa çocuğun hayatta kalmasını sağlamak için bu kadının çocuğu emzirmesi gerekir. Gerek anne gerekse yabancı kadın şayet çocuğun malı varsa onun malından emzirme ücreti talep edebilir. Çocuğun malı yoksa, onun nafakasını vermekle görevli olan kişiden ücret talep edebilir.

 

> Şayet anne dışında çocuğu emzirecek yabancı bir kadın da bulunursa anne çocuğun babası ile evli bile olsa çocuğu emzirmeye zorlanamaz. Bunun delili "şayet zorluk çekerseniz çocuğu bir başkası emzirecektir" [Talak, 6] ayetidir. Kadın çocuğu emzirmek istemediğinde karşılıklı bir zorluk söz konusu olmuştur.

 

215. Kadın çocuğun babasıyla evli olup çocuğu emzirmek istese [çocuğun babası yani kadının kocası onun çocuğu emzirmesini engelleyebilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre engellemesi mekruh olmakla birlikte engelleyebilir; çünkü koca, kadının süt emzirmeye ayıracağı vakitlerde ondan yararlanma hakkına sahiptir.

Eş-Şerhu'l-kebir ve eşŞerhu's-sağir'de bu, iki görüş içinden daha güçlü görüş olarak zikredilmiştir.

 

İkinci görüş

 

Nevevi şöyle demiştir: "Daha doğru olan görüşe göre başka kadının bulunduğu durumda koca karısının çocuğu emzirmesini engelleyemez. Alimlerin çoğunluğu bu görüşü doğru kabul etmiştir. Allah daha iyi bilir."

 

Çünkü bu, çocuğa zarar verir. Zira anne çocuğa daha şefkatlidir ve onun sütü çocuğa daha uygundur.

 

216. Çocuğu annenin emzirmesi halinde bu emzirme sebebiyle gıdasının arttırılmasına ihtiyaç duyulsa bile annenin nafakası arttırılmaz; çünkü nafaka miktarı kadının durumuna ve ihtiyacına göre değişmez.

 

Not:  Nevevi'nin "evli" ifadesinden şöyle bir anlam çıkmaktadır:

 

"Kadın kocasından ayrılmış olsa koca, o kadının çocuğu emzirmesini kesin olarak engelleyebilir." Bu kastedilmemiştir. Aksine kadın emzirme karşılığında ücret istemezse koca çocuğu kadından ayıramaz.

 

Kadın ücret isterse onun durumu, evli olup da kocasıyla anlaşan ve ücret talep eden kadının durumu gibi olur.

 

Nevevi'nin "babası" ifadesinden anlaşıldığına göre kadın, çocuğun babasından başka biriyle evli olsa çocuğun babası o kadının çocuğu emzirmesini engelleyebilir ki bu doğrudur. Ancak kadın, nikah öncesinde süt emzirmesi için ücretle tutulmuşsa baba onun emzirmesini engelleyemez. Bunu İbnü'r-Rif'a söylemiştir. Bu durumda kadına nafaka verilmez.

 

Ezral'nin belirttiği üzere bu hükümlerin tümü hür olan kadın

ve çocuğa ilişkindir. Şayet çocuk köle annesi hür olsa, çocu-

ğun babası kadının onu emzirmesini -tıpkı çocuğun başkasın-

dan olma durumunda olduğu gibi- engelleyebilir. Kadın köle

olsa çocuk ister hür ister köle olsun Ezral'nin belirttiğine göre "efendinin görüşü ile kim uyumlu ise onun isteğine uyulur" şeklinde bir görüş ileri sürülebilir. Bununla birlikte diğer görüş de ihtimal dahilindedir. İlk görüş daha uygundur.

 

217. Şayet çocuğun annesi ile babası annenin çocuğu emzirmesi konusunda anlaşır ve anne de emzirme karşılığında emsal ücret talep ederse onun bu talebine olumlu cevap verilir. Çünkü ayette şöyle buyrulmuştur: "Şayet onlar sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretlerini verin. " [Talak, 6]

 

Bu durumda kadın, çocuğu emzirme konusunda öncelikli hak sahibidir. Kocanın bu iş için karısına ücret ödemesi caizdir.

 

Iraklılar şöyle demiştir: Bu caiz değildir; çünkü koca bu durumdayken kadından cinselolarak yararlanma hakkına sahip oldUğundan bu hakkını almasını engelleyecek başka bir akit yapması caiz değildir.

 

ilk görüş sahipleri buna şu şekilde cevap vermişlerdir: Kocanın bu iş için karısına ücret ödemesi, cinsel yararlanmayı terk etmeye razı olduğunu gösterir.

 

218. Kadın ücret karşılığında çocuğu emzirdiğinde bu emzirme kocanın ilişkide bulunmasını engellemiyor ve azaltmıyorsa kadın ücretle birlikte nafaka almaya da hak kazanır, aksi takdirde nafakaya hak kazanamaz.

 

Not:  NeveVi, evli olan kadının hükmünü zikretmiş ancak kocasından ayrılmış kadının hükmünden bahsetmemiştir. EI-Muharrer'de bunun eşit olduğu söylenerek şöyle denmiştir: "Şayet karıkoca anlaşırsa veya kadın o şahsın nikahında olmayıp ücret isterse ... "

 

 

İbn Şühbe'nin de belirttiği üzere NeveVi'nin bu kısmı kitaba almamasının bir gerekçesi yoktur.

 

219. Anne, çocuğunu emzirme karşılığında emsal ücretten daha fazlasını isterse koca bundan zarar göreceği için bu isteğe olumlu cevap vermek gerekmez, yabancı bir kadına ücretle emzirtebilir.

 

220. Aynı şekilde yabancı bir kadın çocuğu ücretsiz olarak veya emsal ücretten -arada az fark olsa bile- daha düşük bir ücret karşılığında emzirmeyi kabul ederse İmam Şafii'nin daha güçlü görüşüne göre annenin emsal ücret karşılığında emzirme isteğine olumlu cevap vermek gerekmez; çünkü ücretsiz emziren varken babayı ücret ödemekle yükümlü tutmak veya diğer kadının razı olduğundan daha fazla ödemekle yükümlü tutmak ona zarar verir. Yüce Allah "çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz bunda sizin için bir günah söz konusu değildir." [Bakara, 233] buyurmuştur. Diğer görüşe göre ise annenin çocuğa şefkati daha fazla olduğundan annenin isteği dikkate alınır.

 

Not:  Görüş ayrılığı, bebek yabancı kadının sütünü sindirebildiğinde söz konusudur. Şayet sindiremiyorsa o zaman anne emsal ücret karşılığında emzirmek istediğinde -sonrakilerden birinin de dediği üzere- kesinlikle onun isteğine olumlu karşılık verilir.

Çünkü annenin isteğine cevap vermemek emzirilen çocuğa zarar verir.

 

Daha güçlü görüşe göre baba, bebeği ücretsiz veya emsal ücretten daha az bir ücret karşığında emziren birinin olduğunu iddia ettiği halde anne bunu inkar etse, yeminle birlikte babanın sözü kabul edilir; çünkü anne, baba üzerinde ücret alacağı iddiasında bulunmaktadır ki aslolan bunun olmamasıdır. Ayrıca buna dair delil getirmek de zordur.

 

Ücretin çocuğun malından verilmesi gerekir. Şayet onun malı yoksa çocuğun nafakasını vermekle yükümlü olan kimsenin ücreti ödemesi gerekir.

 

 

3. Nafaka Yıikümlüsü ve Alacaklısı Akrabaların Bir arada Bulunması

 

Nevevi daha sonra nafaka yükümlüsü olan ve nafakaya muhtaç olan akrabaların bir arada bulunması meselesini ele almış, ilk kısımla başlamıştır.

 

A. Nafaka yükümlüsü akrabaların bir arada bulunması

 

221. Bir kimsenin alt soyu olan iki kişi -cinsiyetleri farklı bile olsa akrabalık ve mirasçılığa sahip olma veya bunlara sahip olmama bakımından eşit olsa her ikisi de üst soy hısımına nafaka verir. Bu ikisinin maddı durumu iyi olmakla birlikte birbirinden farklı olsa yahut birinin maddi durumu elindeki mal, diğerininki ise çalışması sebebiyle iyi olsa bile hüküm aynıdır. Çünkü nafakayı gerekli kılma gerekçesi her ikisini de kapsamaktadır.

 

222. Bu iki şahıstan biri ortadan kaybolsa onun ödemesi gereken miktar onun malından alınır. Malı yoksa, mümkün ise hakim onun adına borç alır, aksi takdirde hakim, mevcut olan alt soy hısımına nafakayı kayıp olan şahıs geldiğinde ondan veya bulursa malından geri almak kastıyla ödemesini ister.

 

223. Bu hüküm, Ezrai'nin de belirttiği üzere mevcut alt soy buna ehil ve güvenilir ise söz konusudur. Aksi takdirde hakim ondan borç alır ve güvenilir bir şahsa bunu günlük olarak muhtaç olan kişiye harcamasını emreder.

 

224. [Alt soy hısımı olan] iki kişinin yakınlığı birbirinden farklı olsa [ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır.]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre nafaka, bunlar içinden -mirasçı olsun ya da olmasın, erkek olsun kadın olsun- daha yakın olanına gerekli olur. Çünkü yakınlığın dikkate alınması daha önceliklidir.

 

Şayet iki kişinin yakınlığı birbirine eşit ise daha doğru görüşe göre nafaka, gücü sebebiyle mirasa göre değerlendirilir. Örneğin kişinin bir oğlu bir tane de kızının oğlu olsa nafaka verme yükümlülüğü ikinci değil birinci şahıs üzerine gerekli olur.

 

İkinci görüş

 

Bu görüş "daha yakın olanına göre gerekli olur" şeklindeki görüşün karşısındaki görüştür. Buna göre nafaka yükümlülüğü önce mirasçılık sonra da yakınlığa göre değerlendirilir.

Yani kişiye uzak bile olsa mirasçı olan akraba, ondan daha yakın bile olsa mirasçı olmayana göre öncelikli olur [yani nafakayı vermekle yükümlü olur.]. Her ikisi de mirasçılık bakımından eşitse daha yakın olana öncelik verilir.

 

Not:  Asıl mesele hakkındaki görüş aynlığı mezhep içindeki iki rivayet arasındadır. Birinci rivayet meşhur alandır. Ashab-ı vücuh olan alimlerin rivayetlerine de "vecih [mezhep içi görüş]" denilebileceğinden Nevevi'nin Birinci görüşe "daha doğru görüş" demesi yerinde olmuştur.

 

225. Her iki rivayete göre de -el-Muharrer'de belirtildiği üzere- iki mirasçı mirasçı olma bakımından eşit olmakla birlikte diğer noktada eşit olmasa, mesela kişinin oğlu ve kızı olsa bu durumda ödeyecekleri nafaka miktarında eşit mi olurlar yoksa nafaka yükümlülükleri, bunların miras payları oranında mı olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır.

 

Payları oranında yükümlü olmaları, yakınlık gücünün artmasıyla mirasın da artmasını hissettirmekte, eşit yükümlü olmaları ise onların mirasçılıkta ortak olmalarına dayanmaktadır.

 

Zerkeşi ve İbnü'l-Mukrı bu [ikinci] görüşü tercih etmişlerdir. El-Envar'da belirtildiğine göre ilki daha güçlüdür. Bu, ana-babası hayatta olan kişinin ana-babasının nafaka yükümlülüğü konusunda "bu kişinin nafakası ikisi üzerine gereklidir" şeklinde Nevevi'nin tercih ettiği görüşe de kıyas bakımından uygundur. Daha önce "cemaatle namaz" konusunda geçtiği üzere bu mesele, el-Minhac metninde tercihin yapılmadığı ikinci meseledir. Bunun bir üçüncüsü yoktur. Ancak zayıf bir görüşe dayalı olarak üretilen olabilir.

 

226. Bir kimsenin ana-babası hayatta olsa, ister küçük ister büyük olsun o kişinin nafaka yükümlülüğü babanın üzerindedir.

 

Küçüğün nafaka yükümlülüğünün baba üzerinde olduğunun delili şu ayettir: "Şayet onlar sizin için çocuğunuzu emzirirlerse onlara ücretlerini verin!" [Bakara, 233]

 

Büyüğün nafaka yükümlülüğünün baba üzerinde olması ise küçüklükteki yükümlülüğün ıstıshab yoluyla devam ettirilmesine dayanır. Ayrıca diğer bir delil de Hind hadisindeki genel ifadedir.

 

Zayıf bir görüşe göre büyük çocuğun nafaka yükümlülüğü her ikisi [hem anne hem baba] üzerine gereklidir; çünkü ikisi de akrabalıkta eşittir. Babanın küçük çocuğun nafakası konusunda öncelikli kabul edilmesi onun üzerinde velayeti bulunması sebebiyledir, büyük çocukta ise velayet ortadan kalkmıştır.

 

Bu durumda ana-babanın yükümlülüğü eşit midir, yoksa miras payları oranında babaya üçte iki anneye üçte bir sorumluluk mu yüklenir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş vardır. Nevevi ikinci görüşü tercih etmiştir.

 

Not:  Görüş ayrılığı, büyük olan çocukta akıl zayıflığı bulunmadığında söz konusudur. Aksi takdirde o da küçük çocuk gibidir.

 

Daha doğru görüşe göre çocuğun annesi ile birlikte babasının babası hayatta ise o, baba gibi kabul edilir.

 

227. [Nafakaya muhtaç olan] alt soy hısımının dedeleri ve nineleri olsa, şayet bunlar birbiri aracılığıyla çocuğa bağlanıyorsa daha yakın olanları nafaka vermekle yükümlü olur. Çünkü daha önce geçtiği üzere yakınlık, dikkate alınma konusunda önceliklidir. Şayet bunlar birbiri aracılığıyla çocuğa bağlanmıyorsa o zaman nafaka yükümlülüğü için akrabalık dikkate alınır. Bir görüşe göre ise mirasçılık dikkate alınır. Bu görüş ayrılığı alt soy hısımları tarafında geçmişti.

 

Zayıf bir görüşe göre ise mal velayeti dikkate alınır. Çünkü bu, çocuğun terbiyesinin kendisine bırakıldığını göstermektedir.

 

Not:  Ravdatü't-talibin ve eş-Şerhu'[-kebir'de belirtildiği üzere mal velayeti ile kastedilen bu velayetin bir faydasının olduğu cihet olup ortada bir cihet olmakla birlikte bir engel tarafından engellenen velayetin kendisi kastedilmemiştir. Buna göre Nevevi'nin sözünde mahzuf bir muzaf bulunmaktadır.

 

228. Nafakaya muhtaç olan bir kimsenin bir üst soy hısımı ile alt soy hısımları olsa [ne olur? Bu konuda mezhep içinde üç görüş bulunmaktadır: ]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre ne kadar uzakta olursa olsun nafaka yükümlülüğü alt soy üzerinde olur. Mesela bir kimsenin babası ve oğlunun oğlu bulun sa oğlunun oğlu nafaka yükümlüsü olur. Çünkü onun asabeliği daha güçlüdür. O, saygınlığının büyüklüğü sebebiyle babasının ihtiyacını karşılama konusunda daha önceliklidir.

 

İkinci görüş

 

Küçüklükteki nafaka yükümlülüğünün ıstıshab yoluyla devam ettirilmesi sebebiyle üst soy hısımı nafaka yükümlüsü olur.

 

Üçüncü görüş

 

Her ikisi de nafaka alacaklısı ile parça-bütün ilişkisine sahip olduklarından ikisi de nafakayla yükümlü olur.

 

B. Nafaka alacaklısı akrabaların bir arada bulunması

 

229. Bir kimse karısı veya karıları ile birlikte iki türden veya bir türden olan birden fazla akrabanın nafakasını vermekle yükümlü olursa şayet hepsinin nafakasım verme gücüne sahipse ortada bir sorun yoktur.

 

230. Bir kısmının nafakasım verme gücüne sahipse kendi nafakasını temin ettikten sonra ilk olarak karısının nafakasını verir; çünkü onun nafakası daha güçlüdür. Zira -daha önce geçtiği üzere- zaman geçse bile nafaka düşmez.

 

231. Daha sonra [kimin nafakasının verileceği konusunda üç görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Yakınlık sırasına göre diğer akrabalarının nafakasını verir. Buna göre karısından sonra küçük çocuğunun nafakasını verir, çünkü o son derece acizdir. Akıl hastası olan büyük çocuk da böyledir.

 

Daha sonra anneye nafaka verir. Çünkü annenin hamilelik, doğum, süt emzirme ve terbiye gibi fiilleri sebebiyle hakkı güçlüdür.

 

Sonra babanın, sonra büyük çocuğun sonra da yukarıya doğru dedelerin nafakasını verir.

 

Çocuk küçük, baba da akıl hastası veya kötürüm olsa Bulkın!' nin belirttiğine göre bu ikisi eşittir.

 

Fıtır sadakasında bununla ilgili konular geçmişti.

 

İkinci görüş

 

Bir görüşe göre -üst soy hısımları konusunda geçen görüş ayrılığına bina en- mirasçıya öncelik verilir.

 

İlk görüşe göre daha uzak olan akraba kötürüm olsa, ihtiyacının çok olması sebebiyle daha yakın olan akrabaya tercih edilir.

 

İki akraba derece bakımından eşit olsa; örneğin iki oğul, iki kız veya bir oğul bir kız nafakaya muhtaç olsa nafaka bu ikisine eşit şekilde verilir.

 

Oğulun kızı zayıflığı ve babasının asabe olması sebebiyle kızın oğluna tercih edilir.

 

Bu dört durumda ikisinden biri süt emme çağında, hasta vb. olsa, ihtiyacının şiddetli olması sebebiyle ona öncelik tanınır.

 

Bir arada bulunan iki dededen biri asabe derecesinde olsa örneğin babanın babası ile annenin babası bir arada bulunsa, asabe olana öncelik verilir. Asabe olan daha uzak olsa akrabalık ve asabeliğin birbirine denk olması sebebiyle ikisi birbirine eşit olur.

 

Derece farklı olduğunda asabelikte veya asabe olmama konusunda eşit olduklarında daha yakın olana öncelik tanınır.

 

Üçüncü görüş

 

Veliye nafaka verilir.

 

Not:  Aynı dereceden olanların sayısı çok olup mevcut olan nafaka onlara dağıtıldığında her birine düşen payanların ihtiyacını karşılamasa aralarında kura çekilir.

 

Bir derecede iki nine bulun sa ve birinin doğum yönünden diğerine göre fazlalığı olsa ona öncelik tanınır. Şayet diğeri yakın olursa o zaman yakınlığı sebebiyle ona öncelik tanınır.

 

Baba, iki çocuğundan birinin nafakasını veremeyecek durumda olsa, bu şahsın maddı durumu iyi bir babası olsa nafakasını veremediği çocuğunun nafakasını babasının [yani çocuğun dedesinin] karşılaması gerekir. Eğer nafaka yükümlüsü bu iki kişiden her biri bir çocuğun nafakasını üstlenme veya ortak olarak nafaka ödeme konusunda anlaşırlarsa bunu uygularlar. Şayet anlaşamazlarsa ortak olarak ödemeyi isteyenin isteğine olumlu karşılık verilir. Bulkini" aralarında kura çekilir" demiştir.

 

Bir kimse ana-babasından birinin nafakasını veremeyecek durumda olsa ve kendisinin de maddı durumu iyi bir oğlu olsa oğul, babasının babasınının nafakasını vermekle yükümlü olur, çünkü annenin nafakası oğluna özgüdür. Zira daha önce belirtildiği üzere daha doğru görüşe göre anne, nafaka konusunda babadan önceliklidir.

 

Daha yakın kişi nafakayı veremeyecek durumda olsa daha uzak olan akrabanın nafakayı vermesi gerekir. Sonradan durumu kötü olan kişinin durumu iyileşse, durumu iyi olan kişi nafaka için ödediğini ondan geri alamaz.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

ÇOCUĞUN BAKIMI: A. TEMYİZ ÇAĞINDAN KÜÇÜK OLAN ÇOCUĞA BAKMA HAKKI