NAFAKALAR |
A. TEMYİZ ÇAĞINDAN KÜÇÜK
OLAN ÇOCUĞA BAKMA HAKKI
1. Hadane, kendi işini
göremeyecek durumda olan çocuğun korunup terbiye edilmesidir.
2. Bayanlar bu işi yapmaya
daha layıktır. Bunların en evla olanı annedir.
3. Daha sonra bayanlar
aracılığıyla çocuğa bağlanan anneler gelir, bunların en yakın olanı diğerlerine
göre önceliklidir.
4. İmam Şafii'nin yeni
görüşüne göre bunlardan sonra babaanneye sonra bir bayan aracılığıyla çocuğa
bağlanan onun annelerine sonra babanın babasının annesine sonra dedenin
babasının annesine sıra gelir.
İmam Şafii'nin eski
görüşüne göre kız kardeşler ve teyzeler bunlardan önceliklidir.
5. Kız kardeş teyzeden,
teyze, erkek ve kız kardeşin kızından, erkek ve kız kardeşin kızı haladan,
ana-baba bir kız kardeş bunlardan birinden olan kız kardeşten önceliklidir.
6. Daha doğru görüşe
göre baba-bir kız kardeş, ana-bir kız kardeşten önceliklidir. Yine baba-bir
teyze ve hala, ana-bir teyze ve haladan önceliklidir. Mirasçı olmayan her
ninenin hadane hakkı düşer. Teyze kızı gibi mahrem olmayan dişinin hadane hakkı
düşmez.
7. Mirasçı olan mahrem
her erkek için hadane hakkı, mirastaki tertibe göre sabit olur.
Doğru görüşe göre amcaoğlu
gibi mahrem olmayan için de böyledir. Kendisine şehvet duyulabilecek durumdaki
kız, ona bakım hakkına sahip olan amcaoğluna teslim edilmez, onun belirleyeceği
güvenilir bir kişiye verilir.
8. Mirasçılık ve
mahremiyet durumu veya mirasçılık durumu söz konusu değilse amcaoğlunun hadane
hakkı yoktur.
9. Erkekler ve bayanlar
bir arada bulunduğunda anne, sonra onun anneleri sonra baba hak sahibidir. Bir
görüşe göre teyze ve ana-bir kız kardeş, babadan daha önceliklidir.
10. Üst soy hısımı yan
soy hısımlarından önceliklidir. Üst soy hısımı bulunmazsa daha doğru görüşe
göre yakınlık sırasına riayet edilir, aksi takdirde bayanlara öncelik verilir,
bu da yoksa kur'a çekilir.
11. Köle, akıl hastası,
fasık için hadane hakkı yoktur. Müslüman üzerine kMirin hakkı yoktur. Yine
çocuğun amcası, amcaoğlu ve daha doğru görüşe göre erkek kardeşinin oğlu
dışında çocuğun babasından başka bir erkekle evlenen kadının hadane hakkı
yoktur.
12. Çocuk süt emen bir
çocuk ise daha doğru görüşe göre hadane hakkına sahip olan kadının onu
emzirmesi şart koşulur.
13. Hadane yetkisi
açısından eksik olan kadın kamil hale gelse veya evli olan kadın boşansa hadane
hakkı geri döner. Anne ortadan kaybolsa veya çocuğa bakmaktan kaçınsa doğru
görüşe göre nine hadane hakkına sahip olur.
Bu hükümlerin tümü
mümeyyiz olmayan çocuk hakkındadır.
232. Arapça'da [çocuğa
bakmak anlamına gelen] "hadane" sözcüğü [köken olarak] insanın
bedeninin yan tarafını [yani kucağını] ifade eden "hidn" kelimesinden
alınmıştır. Çünkü çocuğa bakan kadın, bakımında olan çocuğu kucağına doğru
döndürmektedir. Küçük çocuk açısından hadane temyiz ile sona ermektedir. T
emyizden sonra buluğa kadar olan dönemdeki bakıma ise "kefalet" adı
verilmektedir. Bunu Maverdi söylemiştir. Başkaları ise buna da
"hadane" denildiğini belirtmişlerdir.
233. "Hadane"
kelimesinin terim anlamı; ufak çocuk ya da akıl hastası olan büyük kimselerde
olduğu gibi temyiz sahibi olmadığından kendi işini kendisine zarar vermeyecek
şekilde yapamayacak durumda olan bir kimseyi korumak ve onu terbiye etmektir.
Yani yemek yedirmek, su içirmek vb. işleri yaptırmak suretiyle bakım altında
olan kimsenin işlerini yaparak onu yetiştirmektir.
Kitabın "kira
akdi" bölümünde "hadane" kelimesinin açıklaması bundan daha
geniş bir şekilde geçmişti.
234. Bakım masrafları,
bakılan kimsenin malından karşılanır. Onun malı yoksa, nafakasını vermekle
yükümlü olan kimsenin bunu karşılaması gerekir.
Çünkü bakım da tıpkı
nafaka gibi, kişiye yeterli olan şeyi verme sebeplerine dayanır. Bu yüzden,
nafakalar konusunun ardından zikredilmiştir.
235. Çocuğa bakmak
[hadane] bir tür yetki ve otoritedir. Bununla birlikte kadınlar buna daha
layıktır; çünkü onlar daha şefkatlidirler, çocuğu eğitmeyi daha iyi
becerebilirler, daha sabırlıdırlar ve çocuğa daha bağlıdırlar.
Çocuğa bakma konusunda
hak sahibi olanlar üç kısımdır:
1. Sırf bayanlar,
2. Sırf erkekler,
3. Her iki grup
birlikte.
NevevI ilk konuyla
meseleye başlamıştır.
1. Bakım Hakkına Sahip
Bayanlar
236. Bayanlar bir arada bulunur
ve çocuğa bakma konusunda rekabet içinde olurlarsa bunlar içinde en öncelikli
olanı annedir; çünkü onun çocuğa şefkati tamdır. Haberde şöyle denilmiştir:
Bir kadın peygamberimize
şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Karnım şu oğlum için bir sığınak, göğsüm
bir barınak, göğüslerim de bir sağanak oldu. Babası beni boşadı ve çocuğumu
benden zorla alabileceğini iddia ediyor!"
Bunun üzerine Hz.
Peygamber (s.a.v.) ona "başkasıyla evlenmedikçe sen herkesten çok hak
sahibisin" buyurdu. (Müstedrek, Talak, 2, 207; Beyhaki, Nafakat, 8, 4-5.
Hakim bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir)
Not: çocuğa bakım konusunda annenin öncelik sahibi
olduğu durum, bakım altındaki çocuk erkek ya da kız olsun bir eşi
bulunmadığında söz konusu olur. Şayet [çocukken evlendirilmesi sebebiyle eşi
varsa] o zaman eşin bu çocuktan yararlanma hakkı varsa ona öncelik verilir.
Burada "yararlanma hakkı" ile cinsel ilişki kastedilmektedir. O halde
kız çocuğun buna müsait olması gerekir. Aksi takdirde -daha önce mehir
bölümünde de geçtiği üzere- kız çocuğu, eşine teslim edilmez.
İbnü's-Salah
fetvalarında "hadane" bölümünde bunu açık olarak ifade etmiştir.
Bu durumda bu mesele de
istisna edilmiş olur.
Çocuk temyiz çağına
ulaştıktan sonra eşi onu hür olan anne ve babasından ayırarak başkasına teslim
edebilir; çünkü o durumda çocuğun anne-babasından ayrılması caizdir. Kısmen hür
olan kişinin efendisi ve bakım hakkına sahip olan yakını o kişinin hürlük ve
kölelik oranında çocuğun bakımında hak sahibi olur. Şayet nöbetleşe olarak veya
ona bakacak bir kadını ücretle tutmak konusunda anlaşırlarsa yahut da biri,
çocuğun diğerinde kalmasına razı olsa buna uygun hareket edilir. Eğer
anlaşamazlarsa hakim çocuğa bakacak bir kadını ücretle tutar ve bu ücreti de
ikisinin ödemesine hükmeder.
237. Anneden sonra
çocuğa bakma yetkisi, mirasçı olan bayanlar vasıtasıyla o çocuğa bağlanan
annenin annelerine geçer. Çünkü onlar da mirasçı olma ve doğum açısından anneye
iştirak ederler.
238. Bunlar, yakınlık
sırasına göre bakım hakkına sahip olurlar; çünkü şefkat özelliği [daha yakın
olanda] daha fazladır.
239. Annenin
annelerinden sonra [çocuğa bakım hakkı kime aittir? Bu konuda İmam Şafrı'ye ait
iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
İmam Şafrı'nin yeni görüşüne
göre annelerin annelerinden sonra babanın annesi gelir; çünkü onlar da
belirtilen özellik bakımından anne annelere ortaktır. Anne anneler -ne kadar
üste çıkarsa çıksınbaba annelerden öncelikli tutulmuştur; çünkü onlarda doğum
yönü kesindir. Baba annelerde ise zanna dayalıdır. Ayrıca anne anneler, baba
annelerden daha güçlü mirasçılığa sahiptir; çünkü bunlar babanın mevcut
olmasıyla düşmez, baba anneler ise düşer.
Daha sonra mirasçı olan
bayanlar vasıtasıyla çocuğa bağlanan anneler gelir, sonra da babanın babasının
annesi aynı şekilde gelir, sonra bunların, mirasçı olan bayanlar vasıtasıyla
çocuğa bağlanan anneleri gelir. Sonra da aynı şekilde dedenin babasının annesi
sonra da mirasçı olan bayanlar vasıtasıyla çocuğa bağlanan onun anneleri gelir ve
bu durum bu şekilde devam eder. Çünkü bunların tıpkı anne ve onun anneleri gibi
hem doğum bağı hem de mirasçıllğı söz konusudur.
Belirtilen anneler
içinde daha yakın olanlara öncelik tanınır.
İkinci görüş
İmam Şafii'nin eski
görüşüne göre kız kardeşler ve teyzeler, belirtilen kimselere yani babaanne ve
dedelere göre önceliklidir.
Kız kardeşlerin
öncelikli olmasının nedeni şudur: Kız kardeşler, bakılan çocukla hem babanın
sulbünde hem annenin karnında veya bunların birinde bir arada bulunmuşlar ve nesep
bakımından onlara ortak olmuşlardır, bu sebeple ona daha çok şefkat duyarlar.
Teyzelerin öncelikli
olmasının ndeni ise şu hadistir: "Teyze, anne yerindedir. "(Buhari,
Meğazi, 4251)
İlk görüş sahipleri buna
şöyle cevap vermiştir: Burada dikkate alınacak olan şey, bakılacak çocuğa
şefkat duymaktır. Bu ise nin elerde [kız kardeş ve teyzelere göre] daha
fazladır.
240. Hangi cihetten
olursa olsun kız kardeşin teyzeye göre öncelikli olduğu tek görüş olarak
benimsenmiştir. Çünkü o daha yakındır.
241. Teyze, erkek
kardeşin ve kız kardeşin kızına göre önceliklidir; çünkü teyzesi çocuğa,
diğerlerinin aksine anne aracılığıyla bağlanmaktadır.
242. Erkek ve kız
kardeşin kızı, haladan daha önceliklidir. Nitekim erkek kardeşin oğlu da
mirasta amcaya göre önceliklidir.
Not: Nevevi, kız kardeşin kızı ile erkek kardeşin
kızı arasındaki tertipten söz etmemiştir. Bunlar içinde kız kardeşin kızı
önceliklidir.
243. Ana-baba bir kız
kardeş bunlardan yalnızca birinden olan kız kardeşe göre önceliklidir; çünkü
onun şefkati daha fazladır. Zira o, bakıma muhtaç olan çocukla birlikte hem
babanın sulbünde hem de anne karnında bir arada bulunmuştur, dolayısıyla
şefkati daha fazladır.
244. [Baba-bir olan kız
kardeş, ana-bir olan kız kardeşe göre öncelikli midir? Bu konuda mezhep içinde
iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
baba-bir kız kardeş, ana-bir kız kardeşe göre önceiliklidir; çünkü o, bakılacak
olan çocukla nesep noktasında birleşmekte ayrıca onun mirasçılık yönünden diğerine
göre gücü bulunmaktadır. Zira bu kız kardeş asabe olmaktadır.
İkinci görüş
ilk görüşün aksidir.
[Yani ana-bir kız kardeş önceliklidir.] Çünkü onunla bakılacak çocuk arasında
anne bulunduğundan bu kişi, çocukla arasında baba olan kişiye göre daha
öncelikli olur.
245. Daha doğru görüşe
göre baba-bir olan teyze ve hala, anabir olan teyze ve halaya göre
önceliklidir; çünkü tıpkı kız kardeşte olduğu gibi cihet yönünden daha
güçlüdür. Diğer görüşe göre ise bunun aksi geçerlidir; çünkü baba-bir kız kardeşin
ana-bir kız kardeşten öncelikli olması onun mirasçılık yönünden daha güçlü
olması sebebiyle idi. Burada ise mirasçılık söz konusu değildir.
246. Daha doğru görüşe
göre mirasçı olmayan hiçbir nine çocuğa bakma hakkına sahip değildir. Mirasçı
olmayan nine, iki dişi arasına giren bir erkek vasıtasıyla ölüye bağlanan
ninedir. Örneğin annenin babasının annesi böyledir. Çünkü bu kişi çocuğa, bakım
hakkına sahip olmayan bir kimse aracılığıyla bağlandığından yabancı şahıslara
benzemiştir. Diğer görüşe göre ise arada doğum bağı bulunduğundan onun bakım
hakkı düşmez, ancak bu bağ zayıf olduğundan belirtilen kimselerin tümünden daha
sonra gelir.
Not: Rafii ve NevevI şöyle demiştir: Mirasçı
olmayan bir erkek aracılığıyla çocuğa bağlanan her mahrem kişi de bakım hakkı
düşen nin e gibidir. Bunun örneği kızın oğlunun kızı ve ana-bir amcanın
kızıdır.
Şayet "kişinin amca
kızının mahrem olarak zikredilmesi bir zuhul eseridir" denilecek olursa
buna şöyle cevap verilir: Bu kelime bunun bir zuhul olduğunu zanneden kimsenin
zannettiği gibi "kızın oğlunun kızı" ifadesine değil "her
mahrem" kelimesine atfedilmiştir.
247. Metindeki (...)
"dune ünsa" ifadesi de "daha doğru görüş" kapsamındadır.
Buradaki "dOne" ifadesi olumsuzluk anlamına gelip ifade şu
anlamdadır:
"Daha doğru görüşe
göre mirasçı olmayan her ninenin çocuğa bakım hakkı düşer. Teyze kızı, hala
kızı, dayı ve amca kızı gibi mahrem olmayan dişinin ise çocuğa bakım hakkı
düşmez."
Çünkü bunların
akrabalıktan dolayı çocuğa şefkatleri vardır, ayrıca dişi olmaları sebebiyle de
çocuk bakımını iyi bilirler.
Diğer görüşe göre ise
tıpkı bakım hakkı düşen nineler gibi bunların da çocuğa bakım hakkı yoktur.
Rafii ilk görüşe şu
şekilde cevap vermiştir: Bakım hakkı düşen nine, bu sayılan şahısların aksine,
çocuğa mirasçı olmayan bir kimse aracılığıyla bağlanmaktadır.
Buna şöyle itiraz
edilmiştir: Belirtilen kimseler içinde asabe olan amcanın kızı hariç çocuğa
mirasçı aracılığıyla bağlanan yoktur. Bu yüzdendir ki İsnevi şöyle demiştir:
Yukarıda geçen açıklamalara göre dayı kızının bakım hakkına sahip olacağı
görüşünü tercih etmek uygun düşmemektedir; çünkü o, çocuğa mirasçı olmayan bir
erkek aracılığıyla bağlanmaktadır.
Daha önce geçtiği üzere
bu durumda olan kimsenin bakım hakkı yoktur. T eyze ve hala kızı ise böyle
değildir; çünkü onlar bayan aracılığıyla çocuğa bağlanmaktadır. Asabe olan amca
kızı da böyle değildir; çünkü o, mirasçı olan bir erkek aracılığıyla çocuğa
bağlanmaktadır.
Buna şöyle cevap verilebilir:
Dayı kızı ile bakıma muhtaç olan çocuk arasında akrabadan olan bir mahrem yani
dayı bulunduğundan onun için bakım hakkı sabit olmuştur. Düşen nine ise böyle
değildir; çünkü o, çocuğa uzak kalmaktadır. Yakında olanın şefkati mevcut
olduğundan bu sebeple dayı kızı için çocuğa bakım hakkı sabit olmuştur.
Daha sonra hocam
Remli'nin şöyle cevap verdiğini gördüm: Hakkı düşen ninede bakım hakkı, nesepte
akraba olan için sabit olduğundan bakım hakkı bu nineden ona intikal etmiştir.
Dayı kızında ise nesep özelliği bulunmadığından onun nesepten olan bir mirasçı
aracılığıyla çocuğa bağlanmamış olmasının bir etkisi olmamıştır.
248. Bakıma muhtaç olan
kişinin ana babası yoksa kızı, ninelerine tercih edilir.
2. Bakım Hakkına Sahip
Erkekler
Nevevi daha sonra ikinci
kısma yani yalnızca erkekler kısmına geçmiştir. Bunlar dört sınıftır:
a. Mahrem ve mirasçı
olan kimse,
b. Mirasçı olup mahrem
olmayan kimse,
c. Mahrem olan mirasçı
olmayan kimse,
d. Mahrem de mirasçı da
olmayan kimse.
Nevevi önce ilki ile
başlamıştır.
2.1. Mirasçı ve Mahrem
Olan Erkek
249. çocuğa bakım hakkı,
mahrem ve mirasçı olan her erkek için sabittir. Buna örnek olarak baba, ne
kadar yukarı çıkarsa çıksın dede, ana-baba bir veya baba-bir erkek kardeş, yine
aynı şekilde amca zikredilebilir. Bunlar bakım hakkına sahiptir; çünkü bunlar
mahremlik, mirasçılık ve velilik sebebiyle güçlü bir akrabalık bağına sahiptir.
250. Bu sayılan kişiler
bir arada bulunduğunda mirasçılıktaki sıralamaya göre bakım hakkına sahip
olurlar. Bu durumda öncelikli hak babanın, sonra ne kadar yukarı çıkarsa çıksın
dedenin, sonra ana-baba bir erkek kardeş, sonra baba-bir erkek kardeş gelir ve
böylece devam eder. Burada dede, erkek kardeşe göre önceliklidir. Bu sebeple
Nevevi "nikah velayetindeki sıralamada olduğu üzere" demiş olsaydı
daha iyi olurdu.
2.2. Mirasçı olan mahrem
olmayan erkek
251. Mirasçı olup mahrem
olmayan erkek de -mesela amcaoğlu gibi- doğru görüşe göre bakım hakkına
sahiptir; çünkü velayet sebebiyle onun çocuğa şefkati tamdır. İkinci görüşe
göre ise mahremiyet bulunmadığı için onun bakım hakkı yoktur.
Bu, [bakım hakkına sahip
olan erkekler grubunun] ikinci sınıflı] dır.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Nevevi'nin ifadesi, azat eden efendiyi de kapsamaktadır, zira o
da mahrem olmayan mirasçıdır, oysa onun bakım hakkı yoktur.
Buna şöyle cevap
verilir: Örnek olarak amcaoğlunun zikredilmesi, bakacak kimsede akrabalığın
bulunmasının dikkate alındığına işaret etmektedir.
252. Cinsel açıdan
kendisine şehvet duyulabilecek çağa gelmiş olan kız, haram olan halvete
düşmelerini önlemek için mahrem olmayan mirasçısına teslim edilmez. Malından
ücret ödemek suretiyle bile olsa onun belirleyeceği güvenilir bir kimseye
teslim edilir. Çünkü bu konuda hak ona aittir. Belirlemenin onun tarafından
yapılmasının sebebi, bakım hakkının ona ait olmasıdır. Kız çocuğuna bakma hakkı
onun amca oğlu için sabit olduğu halde erkek çocuğuna bakım hakkı onun amca
kızı için sabit olmamaktadır. Aradaki fark şudur: Erkek, elinin altındaki
çocuğa bakmak için başkasına vekalet vermek zorunda oldUğu halde kadın böyle
değildir.
Ayrıca amcaoğlu asabe
olma, veli olma ve mirasçılık gibi özelliklere sahiptir. Şayet -iddetler
bahsinde geçtiği üzere- amcaoğlunun kendisinden haya edebileceği yaşta bir kızı
varsa, bakıma muhtaç olan kız amcaoğlu ile kızının yanında bırakılır. Şayet
kızın amcaoğlu, kızıyla birlikte yolculuk halinde olur ve her ikisi farklı
binekte yolculuk ederlerse, bakıma muhtaç olan kız, amcaoğluna değil onun
kızına teslim edilir. Nitekim hazarda da amcaoğlunun kızı onun evinde olmasa,
bakıma muhtaç kız, amcaoğlunun kızına teslim edilir. Böylece el-Minhac'daki
ifade ile el-Muharrer, Ravdatü 't-talibın ve eş-Şerhu' l-kebır' deki ifadeler
uzlaştırılmış olur. Çünkü bu kitaplarda bir yerde "amcaoğluna teslim
edilir" derken, bir başka yerde "amcaoğlunun kızına teslim
edilir" denilmiştir.
İsnevi şöyle demiştir:
"[Bakıma muhtaç olan kızın amcaoğlunun kızına teslim edilebilmesi için]
amcaoğlunun kızının güvenilir olmasına itibar edilir. "
Zerkeşi de ona tabi
olarak şöyle demiştir:
"Bu kızın,
akrabasından bakıma muhtaç olan kıza ve babasına olan düşkünlüğü bunun
zikredilmesine gerek bırakmamaktadır" ifadesi reddedilir. Ayrıca insanlar
bu konuda farklı derecelerdedir. Bu yüzden kapıyı bütünüyle kapatmak için
şefkatin bulunması dikkate alınmıştır.
Not: Nevevi'nin ifadesinden bakıma muhtaç olan
erkeği -kendisine şehvet duyulabilecek durumda olsun ya da olmasın- amcaoğlunun
teslim alacağı anlaşılmaktadır.
Ravdatü't-talibin'deki
ifadeden bu anlaşılmaktadır. İbnü's-Sabbağ bunu açık olarak ifade etmiştir.
Zerkeşi ise şehvet duyulabilecek olan erkeğin ona teslim edilmeyeceği görüşünü
doğru bulmuştur.
2.3. Mirasçı ve / veya
Mahrem Olmayan Erkekler
253. Dayı ve hala
oğlunun durumunda olduğu gibi çocuğun bakımını üstlenecek olan erkekte
mirasçılık ve mahremiyet özelliklerinin her ikisi de bulunmazsa -ki bu üçüncü
sınıfı teşkil etmektedir- veya annenin babası veya dayıda olduğu gibi
mahremiyet bulunmakla birlikte yalnızca mirasçılık özelliği bulunmazsa -ki bu
dördüncü sınıfı teşkil etmektedir- [o zaman ne olur? Bu konuda mezhep içinde
iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
bunların bakım hakkı yoktur; çünkü ilk durumda hem mirasçılık hem de mahremiyet
bulunmamaktadır. İkinci durumda ise akrabalık zayıftır. Zira bu konumda olan
kişi mirasçı ve veli olamaz, akıle olarak diyeti üstlenemez.
İkinci görüş
Bu kişinin, akrabalıktan
dolayı çocuğa şefkati söz konusu olduğundan bakım hakkı vardır.
Not: Mezhepte esas alınan görüşe göre süt
emzirmeden dolayı mahremiyeti bulunan kişinin çocuğa bakma ve kefalet hakkı
olmadığı gibi köleyi azat eden şahsın ve onun asabesinin de böyle bir hakkı
yoktur. Çünkü ilk durumda mirasçılık yoktur. İkincisinde mirasçılık olmakla
birlikte akrabalık yoktur.
3. Bakım Hakkına Sahip
Erkekler ve Kadınların Bir Arada Bulunması
NevevI daha sonra üçüncü
kısım olan "her iki grubun bir arada bulunması" meselesine
başlamıştır.
254. Erkekler ve kadınlar
bir arada bulunur ve çocuğa bakma konusunda anlaşmazlığa düşerlerse, daha önce
geçen hadis sebebiyle öncelik hakkı anneye ait olur. Daha sonra annenin,
çocukla aralarında bayan bulunan annelerine sıra gelir; çünkü onlar da şefkat
bakımından anne gibidir.
255. Bunlardan sonra
baba, babanın annelerine göre önceliklidir; çünkü baba, babaannelerin bu
çocukla aralarındaki asıl kişidir. [Zayıf] bir görüşe göre teyze ve ana-bir kız
kardeş babaya göre önceliklidir; çünkü bunlar çocuğa anne vasıtasıyla bağlandığından
bunların bulunması halinde babanın bakım hakkı düşer. Baba-bir kız kardeş ise
baba aracılığıyla bağlandığından böyle değildir.
256. Baba, daha önce
geçtiği üzere kendi annelerinden önceliklidir.
257. İster erkek ister
kadın olsun daha önce geçen tertibe bağlı olarak üst soy hısımı, ister erkek
ister kadın olsun -erkek kardeş ve kız kardeş gibi- yan soy hısımından önce
gelir; çünkü üst soy hısımlarının gücü bulunmaktadır.
Not: Nevevi'nin üst soy hısımının öncelikli
olduğunu kesin bir şekilde belirtmesi, "zayıf bir görüşe göre"
şeklindeki ifadesine aykırıdır.
Zayıf bir başka görüşe
göre teyze ve ana-bir kız kardeş babadan daha önceliklidir.
258. Erkek veya bayan
üst soy hısımı bulunmaz da yan soy hısımları bulunursa [ne olur? Bu konuda mezhep
içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
tıpkı mirasta olduğu gibi erkek olsun kadın olsun daha yakın olana öncelik
verilir. Azat eden kişi azat etme hakkına dayanarak, daha yakın olan akrabanın
önüne geçemez.
Bu kural gereğince;
çocuğun amcası ve onu azat eden babasının amcası bulunsa azat eden kişiye
öncelik verilmez, daha yakın olana öncelik verilir. Şayet eşit seviyede iseler
diğerine ortak olur.
Şayet içlerinde çocuğa
daha yakın olan yoksa bakılır: Hepsi eşit olur da içlerinde bayan ve erkek
olursa bayanlar erkeklere göre öncelikli olur. Örneğin kız kardeş erkek
kardeşten, erkek kardeşin kızı, erkek kardeşin oğlundan önceliklidir. Çünkü
bunlar çocuk bakımı konusunda daha becerikli ve daha sabırlıdır.
Bundan anlaşılacağı
üzere her bir sınıfın bayanları o sınıftakl erkeklere göre önceliklidir.
Bu meselede çift
cinsiyetli şahıs, erkek gibidir. Buna göre şayet bayan olsaydı kendisine
öncelik tanınacak olan bir durumda erkeğe göre öncelik hakkına sahip olmaz; çünkü
kendisinin dişi olduğuna hükmedilmemiştir. O, kendisinin dişi olduğunu iddia
etse yeminle birlikte sözü kabul edilir. Çünkü normal şartlarda böyle bir
şeyancak onun haberiyle bilinebilir. Bu durumda çocuğa bakma hakkını elde eder.
Şayet cinsiyetinin ne olduğunu açıklamasa o zaman onun cinsiyeti doğrudan değil
zımnen sabit olur. Çünkü hükümler bir bütün olup parçalanamaz.
Şayet bakım hakkına
sahip olan kimseler arasında dişi ve erkek şeklinde hak sahipleri bulunmasa
yani iki kişi her bakımdan eşit olsa, örneğin iki erkek kardeş veya iki kız
kardeş yahut iki teyze olsa o zaman anlaşmazlığı sona erdirmek için aralarında
kur'a çekilir. Kurada çıkan kişiye öncelik tanınır.
İkinci görüş
Daha doğru görüşün
karşısında yer alan görüşe göre akrabadan olan kadınlar daha uzak olsa bile
erkeklere göre asabeden bile olsalar önceliklidir; çünkü kadınlar çocuk bakım
işini daha iyi becerirler.
4. Bakım Hakkına Sahip
Olan Kimsede Bulunması Gereken Şartlar
NevevI, çocuğun bakımını
üstlenecek kimseye ilişkin altı şartı zikretmiştir. Ben bunların kalan kısmını
şerhte zikredeceğim.
4.1. Hür olması
259. Bunların birisi
bakacak kimsenin hür olmasıdır. Nitekim Nevevi buna "kölenin çocuğa bakma
hakkı yoktur" ifadesiyle işaret etmiştir. Köle kısmen hür bile olsa ve efendisi
buna izin verse bile onun böyle bir hakkı yoktur; çünkü bu bir velayettir, köle
ise buna ehil değildir. Ayrıca köle, efendisine hizmet etmekle meşguldür.
Burada efendinin izin vermiş olmasının bir etkisi yoktur; çünkü efendi her an
iznini geri alarak çocuğun durumunu bir belirsizliğe atabilir.
Şu durum istisna edilir:
Kafir bir kimsenin ümmüveledi Müslüman olsa, başkasıyla evlenmediği sürece onun
çocuğu kendisine tabi olur ve bakım hakkı da ona ait olur.
Nevevi, Ravdatü
't-talibın 'in "ümmüveledler" bölümünde nakletmiştir. Yine NevevI ve
Ram bunu Ebu İshak el-Mervezl' den nakledip onaylamışlardır.
İsnevi, el-Mühimmat'ta
şöyle demiştir: Bunun gerekçesi şudur: Efendi bu durumda iken ümmüveledi ile
ilişkide bulunamayacağından ümmüveled tamamen çocukla ilgilenebilecek
durumdadır, ayrıca onun çocuğuna olan şefkati tamdır.
4.2. Akıllı olması
260. Bakım hakkına sahip
olan kimsede bulunması gereken şartların ikincisi akıldır. NevevI buna
"akıl hastasının bakım hakkı yoktur" diyerek işaret etmiştir. Bu
kimsenin akıl hastalığı kesintili olsa bile böyledir; çünkü bakım bir
velayettir, akıl hastası ise böyle bir şeye ehil değildir. Ayrıca bu durumda
olan bir kimse çocuğu koruyup onunla ilgilenemez. Aksine onun kendisi bakıma
muhtaçtır. Ancak rahatsızlık senede bir gün gibi çok kısa bir zaman için söz
konusu oluyorsa bu tıpkı araya hastalığın girip sonra ortadan kalkması
durumunda olduğu gibi bakım hakkını düşürmez.
4.3. Güvenilir olması
261. Üçüncü şart
güvenilir olmaktır. NevevI buna "fasık olan kimsenin bakım hakkı
yoktur" diyerek işaret etmiştir. Çünkü fasık veli olamaz, güvenilemez.
Ayrıca bakıma muhtaç olan kimsenin, fasık bir kimsenin bakımı altında
bulunmasının kendisine bir yararı yoktur; çünkü bu çocuk da ona benzeyerek
büyüyüp yetişecektir. Nikah şahitlerinde oldUğu gibi zahiren adaletli olmak
yeterlidir. Ancak ehliyetin varlığı konusunda bir anlaşmazlık söz konusu olsa o
zaman Kadı Hüseyin'in de dediği ve NevevI'nin de fetva verdiği üzere adaletin
sabit olması şarttır.
et-Terşfh adlı eserde
şöyle denilmiştir:
Çocuğu teslim öncesinde
ikisi anlaşmazlığa düşmesi halinde benim fetvam da bu şekildedir. Şayet ikisi
daha sonra anlaşmazlığa düşerse, çocuk teslim edildiği kişiden alınmaz, onun
ehliyet konusundaki sözü kabul edilir.
Hocamız Zekeriya
el-Ensarl'nin de belirttiği üzere Nevevi'nin fetvası da bu şekilde yorumlanır.
4.4. Müslüman olması
262. Bakıma muhtaç olan
çocuğun Müslüman olduğu durumda bakıcının da Müslüman olması şarttır. Nitekim
NevevI buna "Müslüman bir çocuğa bakacak kişinin kMir olmaması
gerekir" diyerek işaret etmiştir. Çünkü kMirin Müslüman üzerinde velayet
hakkı yoktur. Ayrıca kafir bir kişi, Müslüman çocuğu din konusunda yanlış
yönlendirebilir.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Restilullah (s.a.v.), bir çocuğa Müslüman olan babasıyla
müşrik olan annesi arasında seçim yapma hakkı vermiştir, çocuk da annesine
meyletmiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) "Allah'ım ona hidayet
et!" diye dua etmiş ve çocuk da babasına dönmüştür. (Ebu Davud, Talak,
2244)
Buna şöyle cevap
verilir:
1. Bu hadisteki hüküm ya
yürürlükten kaldırılmıştır veya Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin fetvasında yer
aldığı üzere şöyle yorumlanır: Hz. Peygamber (s.a.v.) duasının kabul
edileceğini ve çocuğun Müslüman babasını tercih edeceğini biliyordu. Ona seçim
hakkı vermekteki amacı annesinin kalbini İslam'a meylettirmektir.
2. Bu hadiste
belirttiğiniz şekilde bir delalet yoktur. Çünkü annesinin bir hakkı olsaydı,
Hz. Peygamber (s.a.v.) çocuğu onun yanında bırakır, dua etmezdi.
Belirtilen durumda bu
çocuğu Müslüman olan akrabaları, daha önce geçen sıralamaya uygun olarak
bakarlar. Şayet hiçbir Müslüman akrabası bulunmazsa o zaman ona Müslümanlar
bakar ve onun bakım masrafları kendisinin malından karşılanır. Şayet malı yoksa,
nafakasını vermekle yükümlü olan kimse tarafından karşılanır, o da yoksa bu
şahıs Müslümanların muhtaçlarından kabul edilir.
263. "Buluntu
çocuk" konusunda geçtiği Üzel'e zımmılerin çocuğu Müslüman olduğunu ifade
ettiğinde o çocuğun, zımmi akrabalarının elinden alınması menduptur. Ezrai ise
"tercih edilen ve İmam Şafii'nin açık ifadesi bunun zorunlu
olduğudur" demiştir.
Not: Nevevi'nin ifadesinden kafir bir kimse için
kafir bir kimsenin bakım hakkı olduğunu ifade etmektedir ki doğrusu böyledir.
Kafir bir kimse üzerine müslümanın evleviyetle bakım hakkı vardır; çünkü bunda
kafir şahsın maslahatı vardır.
4.5. Bakım hakkına sahip
kadının evli olmaması
264. Bakan kişide
bulunması gereken beşinci şart, bakan kişi kadın ise çocuğa yabancı olan bir
kocayla evli olmamasıdır. Nitekim Nevevi "çocuğun babası dışında bir
kocayla evli olmaması" ifadesiyle buna işaret etmiştir. Kadının evlendiği
kocası onunla zifafta bulunmasa bile ve çocuğun kendi evinde kalmasına razı
olsa bile hüküm böyledir. Bunun delili daha önce geçen hadiste yer alan
"evlenmediğin sürece öncelikli bakım hakkı senindir" ifadesidir. (Ebu
Davud, Talak, 2276)
Ayrıca burada kadın,
kocasının hakkını yerine getirmekle meşgulolduğundan çocuğa bakamaz.
Maverdi şöyle demiştir: Ayrıca
çocuğun, annesinin kocasıyla birlikte bulunması hem çocuk hem de onun asabesi
için utanılacak bir şeydir.
Yabancı kocanın razı
olmasının bir etkisi yoktur; çünkü o bu izninden dönebilir ve çocuk bundan
zarar görür.
Baba ve koca buna razı
olmadığında kadının bakma hakkı düşer ve sonrakine intikal eder.
Şayet buna razı
olurlarsa, eş-Şerhu'lkebir' de belirtildiğine göre doğru görüşe göre ninenin
bakım hakkı düşer. Bunun zahirinden annenin hakkının devam ettiği
anlaşılmaktadır ki Beğavi ve Havarizmi bunu sahih kabul etmiş, el-Kifaye'de de
bu esas alınmıştır.
EI-Matlab'ta bu görüş
"babanın razı olmasıyla ninenin hakkı nasıl düşer?" denilmek
suretiyle garip karşılanmıştır. Bu yüzden Ezrai şöyle demiştir: "Kıyasa en
uygun olanı ninenin hakkının düşmemesidir." Bu, şu şekilde reddedilebilir:
"Bu durumda hak nineye intikal etmemiştir ki ninenin hakkının düştüğü
söylensin!"
Evlenme halinde bakım
hakkının düşmesi hükmünden şu durum istisna edilir: Kadın, tek başına veya
başka bir şeyle birlikte belirli bir süreliğine çocuğa bakım hakkı karşılığında
kocasıyla hul' yapsa ve bu süre esnasında başkasıyla evlense bakım hakkı
düşmez; çünkü bu, bağlayıcı bir hizmet akdidir. Ancak burada bakma hakkı
akrabalıktan değil hizmet akdinden kaynaklanmaktadır.
265. Bakım hakkı olan
kadın çocuğun amcası, amcaoğlu veya erkek kardeşinin oğluyla evlenmişse o zaman
daha doğru görüşe göre bakım hakkı düşmez; çünkü kadının evlendiği erkek de
burada bakım hakkı olan kimselerdendir. Onun şefkati, kendisini çocukla
ilgilenmeye yönlendirir, böylece karı-koca birlikte çocuğun bakımını yaparlar.
Bu tıpkı kadının, çocuğun babasıyla evlenmesi gibidir. Ayrıca Hz. Peygamber
(s.a.v.) Hz. Hamza'nın kızı hakkında Cafer "o benim amcamın kızı, teyzesi
de benimle evli" dediğinde o kızın teyzesinin bakımında kalmasına
hükmetmiştir. Yabancı bir erkekle evli olması durumu ise farklıdır. Diğer
görüşe göre ise bu durumda kadının hakkı geçersiz olur, çünkü o kocasıyla
meşgulolacaktır. Ayrıca o erkeğin, an itibarıyla çocuğa bakım hakkı
bulunmadığından yabancı bir erkek konumundadır.
Not: Görüş ayrılığı, kadınla evlenen kocanın, onun
çocuğa bakmasına razı olduğu duruma ilişkindir. Şayet razı olmazsa o zaman
kadının hakkı kesinlikle düşer; çünkü kocanın bundan kaçınma hakkı vardır.
Kadının, erkek kardeşin
oğlu ile evlenmesi ancak hak sahibi olan kadının anne ve onun annelerinden
başkası olması halinde olur. Örneğin çocuğun ana-bir kız kardeşi, çocuğun
baba-bir erkek kardeşinin oğluyla evlenir. Bu durumda o kadın, daha doğru
görüşe göre baba-bir erkek kardeşin oğluna göre öncelikli olur.
Istisna yalnızca metinde
zikredilen duruma özgü değildir. Bunun ölçüsü, bakım hakkına sahip olan
herkestir. Nevevi "ancak kadın, bakım hakkına sahip olan bir erkekle
evlenir ve o erkek de kadının çocuğa bakmasına razı olursa" demiş olsaydı
yukarıda zikredilen durumları da kapsamış olurdu.
Annenin babası olan dede
veya dayı gibi bakım hakkına sahip olmayan erkeğe gelince; kadın onunla
evlendiğinde çocuğa bakma hakkı düşer.
İbn Şühbe şöyle
demiştir: Ravdatü't-talibin'de ve eş-Şerhu'l-kebir'de bakım hakkı sahipleri
arasında dayı da zikredilmiştir. Doğru görüşe göre ise dayının bakım hakkı
yoktur.
Ezrai şöyle demiştir:
Bana göre bu, bazılarının "kadın şayet bakıma muhtaç çocuğun erkek
kardeşiyle evlenmişse" ifadesinin tahrif edilmiş hali olabilir. Burada
kelimenin başındaki elif harfi gözden kaçmış olabilir. Başka ihtimal de
geçerlidir.
4.6. Bakıcı kadının
çocuğu emzirmesi
266. Bakıcı kadında
bulunması gereken altıncı şart onun küçük çocuğu emzirecek durumda olmasıdır.
Nitekim Nevevi'nin şu ifadesi buna işaret etmektedir: "Bakıma muhtaç olan
çocuk süt emme çağındaysa, doğru görüşe göre kadının bakım hakkını elde
edebilmesi için süt emzirmesi gerekir." Şayet sütü yoksa veya süt
emzirmekten kaçınıyorsa bakım hakkı olmaz. Diğer görüşe göre ise bu şart
değildir. Bu durumda baba, bakıcı kadının yanında çocuğu emzirecek süt anneyi
ücretle tutmak zorundadır.
ilk görüş sahipleri buna
şu şekilde cevap vermişlerdir: Babayı, kendi evini terk ederek bakıcı kadının
yanında çocuğa süt emzirecek bir kadını ücretle tutmakla yükümlü tutmak onun
açısından bir zorluk doğuracağından baba bununla yükümlü tutulmaz.
Not: Nevevi'nin
ifadesinin zahirinden anlaşılan budur. Kadının sütü olmadığı duruma ilişkin hüküm
itiraza açıktır. Çünkü bu durumda kadın nihayetinde sütü olmayan baba vb. gibi
olur. Bu ise bakım hakkını engellemez. Ezrai ve başkalarının belirttiğine göre
imamların ifadesinden bakıcı kadının sütü olan bir kadın olmasının şart
olmadığı kesin olarak anlaşılmaktadır.
Bulkini şöyle demiştir:
Bu ifadelerden özetle anlaşıldığına göre kadının sütü yoksa onun bakım hakkını
elde edeceği konusunda bir görüş ayrılığı yoktur. Sütü olduğu halde emzirmekten
kaçınırsa daha doğru görüşe göre kadının bakım hakkı olmaz.
Bana göre de böyledir.
4.7. Daimı bir
hastalığının olmaması
267. Bakıcı kadında
bulunması gereken yedinci şart kendisinde verem, felç vb. gibi çocuğa bakmayı
engelleyecek derecede bir hastalığın bulunmamasıdır. Şayet hastalık acısı onun
çocukla ilgili işleri düşünemeyecek derecede engelliyorsa veya bakım işini
doğrudan yapacak kişinin hareket etmesini engelleyecek derecede olursa bu durum
onun bakma hakkını düşürür. Ancak çocukla ilgili işler konusunda görüşünü
söylüyor ve bu işleri de bir başkası yerine getiriyorsa o zaman bakım hakkı
düşmez.
4.8. Abraş ve cüzamlı
olmaması
268. Kavaidü'l-Alai adlı
eserde belirtildiğine göre sekizinci şart, bakacak kişinin abraş ve cüzamlı
olmamasıdır.
4.9. Kör olmaması
269. İbnü's-Sabbağ'ın
akranlarından olan imamlanmızdan Abdülmelik bin İbrahim el-Makdisı'nin
fetvasına göre bakacak kişinin kör olmaması gerekir. İbnü'r-Rif'a bunu
Cüveyni'nin sözünden çıkardıktan sonra şöyle demiştir: "Şöyle de
denebilir: Şayet bakıma muhtaç olan çocuğun işlerini başkası görüyor, kör olan
kişi de fikirleriyle işi çekip çeviriyorsa -tıpkı felçli olanda olduğu gibi-
bunu engelleyen bir durum yoktur."
Bana göre de böyledir.
4.10. Reşid olması
270. Onuncu şart, bakan
kişinin reşid olmasıdır. Buna göre sefihin çocuğa bakma hakkı yoktur; çünkü o,
Maverdi ve Kadı Ebu'tTayyib'in de belirttiği gibi çocuğa bakmaya ehil değildir.
4.11. Gafil olmaması
271. Onbirinci şart
Cürcanl'nin eş-şafi adlı eserinde belirttiği üzere bakıcının gafil olmamasıdır.
4.12. Küçük olmaması
272. Bakıcıya ilişkin on
ikinci şart küçük olmamasıdır; çünkü bakım işi bir velayet olup küçük buna ehil
değildir.
273. Bakımın
gerektirdiği nitelik daha önce yokken sonradan meydana gelse örneğin bakım
açısından eksik olan bir kimsenin eksikliği sona erse, mesela kafir olan bir
kadın Müslüman olsa, fasık tövbe etse, akıl hastası olan kadın iyileşse, köle
olan kadın azat edilse veya evli olan kadın bain olarak -veya mezhepteki açık
ifadeye göre ric'i bile olsa- boşansa, bakıma engelolan durum ortadan kalktığı
için bakım hakkına sahip olur.
274. Boşanmış olan
kadın, mezhepte esas alınan görüşe göre iddeti bitmeden önce derhal bakım
hakkını elde edilir.
275. Boşanmış kadının
iddet bekleyeceği ev kocaya ait ise kadının bakım hakkını elde edebilmesi için
bakılacak çocuğun o eve girmesine kocanın razı olması gerekir. Şayet razı
olmazsa kadın bakım hakkı elde edemez. Şu durum bundan farklıdır: Yabancı olan
koca nikah akdi esnasında buna razı olsa bu durumda kadın çocuğa bakma hakkını
elde eder.
276. Anne ortada olmaz
veya çocuğa bakmaktan kaçınırsa [ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
vardır:]
Birinci görüş
Doğru görüşe göre tıpkı
ölmesi veya delirmesi durumunda olduğu gibi bakım hakkı annenin annesi olan
nineye ait olur. Bunun ölçüsü şudur: Yakın bir kimse çocuğa bakmaktan kaçımrsa
bakım hakkı sıradakine geçer.
İkinci görüş
Diğer görüşe göre yetki
idareciye aittir. Bu tıpkı nikahta velinin ortadan kaybolmasına veya kızı
evlendirmekten kaçınmasına benzer.
İlk görüş sahipleri buna
şöyle cevap vermişlerdir: çocuğun yakım, devlet yetkilisine göre çocuğa daha
çok şefkat gösterir ve ona daha çok vakit ayırır.
Not: Nevevt'nin ifadesinden şu sonuç çıkmaktadır:
Anne çocuğa bakmaktan kaçındığında bunu yapmaya zorlanamaz. Bu hüküm, bakıma
muhtaç olan çocuk sebebiyle ona nafaka ödenmesi gerekmediği durumla kayıtlıdır.
Şayet nafaka ödenmesi gerekiyorsa mesela çocuğun babası ve malı yoksa o zaman
İbnü'r-Rif'a'nın da belirttiği üzere anne bunu yapmaya zorlanır; çünkü bakım da
nafaka kapsamında yer alır. Belirtilen durumda anne, çocuğun babası gibidir.
Konunun başından bu ana
kadar zikredilen hükümlerin tümü mümeyyiz olmayan kimseye ilişkin idi ki o da
daha önce geçtiği üzere küçük çocuk ve yetişkin olsa da akıl hastası olup kendi
işini göremeyen kimselerdi. [Bundan sonra ise mümeyyiz olan kişiye ilişkin
hükümler ele alınacaktır.]
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
B. MÜMEYYİZ OLAN
ÇOCUĞA BAKMA HAKKI