ZIHAR |
ZIHARIN RÜKÜNLERİ
Zıharın dört rüknü
vardır:
1. Zıhar yapan kişi,
2. Zıhar yapılan kadın,
3. Sözlü ifade,
4. Kendisine benzetilen
kişi.
Nevevi bunlan sırayla
ele almıştır.
A. Zıhar Yapan Kişi
Mükellef olan her koca
tarafından yapılan zıhar -bu koca zımm! ve hadım edilmiş bile olsa- sahihtir.
Sarhoşun zıhan tıpkı
boşaması gibidir.
1. Zıhar koca tarafından
yapıldığında sahih olur. Buna göre efendinin cariyesine zıhar yapması -bu
cariye onun ümmü veledi bile olsa- sahih olmaz; çünkü Allah hükmü
"kadınlar" sözcüğüne bağlamıştır. Bu sözcük herhangi bir kayıt
konulmadan kullanıldığında bundan evli olan kadınlar anlaşılır.
2. Zıhar ancak mükellef
koca tarafından yapıldığında sahih olur. Bu da baliğ ve akıllı olmasıyla olur.
Buna göre çocuk, deli ve baygın kimsenin zıhan -daha önce boşama konusunda da
geçtiği üzere- ge(A\ çerli olmaz. Ancak mükellef olan kişi zıhan bir şarta
bağlasa ve bu şart da kendisi akıl hastasıyken veya baygınken gerçekleşse zıhar
kesin olarak gerçekleşmiş olur. Bunu İbn Kecc söylemiştir.
3. Zıharın geçerli
olabilmesi için zıhar yapan kişinin bunu kendi iradesiyle yapmış olması
gerekir. Buna göre baskı / tehdit altındaki kişinin zıhan geçerli değildir.
Sarhoşun zıhan birazdan gelecektir.
Nevevi, ila konusunda
yaptığı gibi burada da "zıharın geçerli olma şartı, boşaması geçerli olan
bir koca tarafından gerçekleştirilmiş olmasıdır" demiş olsa hem daha kısa
hem de sarhoşun zıhannı da kapsaması açısından daha kapsamlı olurdu.
Zıhar yapan kişi zımmı
bile olsa onun zıhan geçerlidir; çünkü ayetteki ifade geneldir. Aslında bu,
daha önce geçen ifadenin kapsamına dahil olduğu halde bu konuda Ebu Hanife'nin
ve İmam Malik'in farklı görüşü bulunduğu için zikretme gereği duymuştur.
Onların farklı görüş
belirtmesinin sebebi şudur: Allah zıharda keffareti şart koşmuştur.
Zımmı ise keffareti
yerine getirmeye ehil değildir.
Bizim delilimiz ise
şudur: Zıhar sözcüğü [tıpkı boşama sözcüğünde olduğu gibi] kadının kocasına
haram olmasını gerektiren bir sözcüktür, dolayısıyla zımmınin boşaması geçerli
olduğu gibi zıhan da geçerlidir. Burada keffarette [ibadet özelliğinden ziyade]
cezalandırma özelliği bulunmaktadır. Zımmınin keffaret olarak köle az at etmesi
mümkündür. Örneğin Müslüman bir köle kendisine miras olarak kalmış olabilir
veya elindeki köle Müslüman olmuş olabilir. Yahut da Müslüman bir kimseden
"Müslüman köle ni benim keffaretim yerine geçmek üzere azat et!" diye
talepte bulunabilir.
Ruyani ve başkalarının
belirttiğine göre harbi de bu konuda zımmı gibidir. Nevevi [zımmı ifadesi
yerine] "kafir" demiş olsaydı ifadesi onu da kapsayacaktı.
Zıhar yapan kişi hadım
edilmiş, cinselorganı kopmuş, doğuştan cinselorganı bulunmayan veya iktidarsız
olan bir kişi bile olsa tıpkı talakta olduğu gibi zıhan geçerli olur.
EI-Muharrer'de
"köle" ifadesi de yer almaktadır. Çünkü o konuda İmam Malik'in farklı
görüşü vardır. Zira kölenin köle azat etmesi düşünülemeyeceğinden Malik,
kölenin zıhannı geçerli kabul etmemiştir. Bize göre ise köle, köle azat
edemeyecek durumda olduğundan keffareti yerine getirirken bunu geçip oruç tutma
seçeneğini uygular.
4. Sarhoşun yaptığı
zıharın hükmü, boşamasının hükmü gibidir. Daha önce "boşama"
bölümünde sarhoşun boşamasının geçerli olduğu geçmişti. Şu halde sarhoşun
yaptığı zıhar da bu şekilde geçerlidir.
B. Zıhar Yapılan Kadın
5. Zıharın ikinci rüknü
zıhar yapılan kadındır. Zıhar yapılan kadın, evli olup da kocası tarafından
boşanması geçerli olan kadındır. Bu ifadenin kapsamına küçük kız, hasta kadın,
cinselorganında et veya kemik bulunan [ve bu sebeple ilişkide bulunulmaya
elverişli olmayan] kadın, kafir kadın, ric'ı talakla boşanmış kadın girer. Bu
ifadenin kapsamından -kendisiyle hulu' bile yapılmış olsa- yabancı olan kadın
ve -daha önce belirttiğimiz üzere- cariye çıkar.
Buna göre kişi, yabancı
bir kadına "seninle evlendiğim zaman sen bana anamın sırtı gibisin"
dese veya efendi cariyesine "sen bana anamın sırtı gibisin" dese bu
ifadeler [zıhar olarak] geçerli olmaz.
C. Sözlü İfade
1. Şartsız Zıhar
İfadeleri
Sarih zıhar ifadeleri
kişinin karısına "sen bana / benden / benimle birlikte / benim yanımda
anamın sırtı gibisin" demesidir.
Doğru görüşe göre "sen
anamın sırtı gibisin" ifadesi de sarihtir.
"Cismin / bedenin /
nefsin anamın bedeni / cismi / bütünü gibidir" ifadesi sarih bir ifadedir.
Daha güçlü görüşe göre
"[sen bana] anamın eli / karnı / göğsü gibisin" ifadeleri de
zıhardır.
Aynı şekilde "anamın
gözü gibidir" ifadesiyle kişi zıharı kastederse bu zıhardır. Bununla
saygıyı kastederse zıhar değildir. Daha doğru görüşe göre herhangi bir şeye
niyet etmediğinde de böyledir.
Kişi [karısına]
"senin başın / sırtın / elin bana anamın sırtı gibidir" dese daha
güçlü görüşe göre bu ifade zıhar olur.
Nineye benzetmek de
zıhardır.
Mezhepte esas alınan
rivayete göre bu, haramlığı sonradan oluşmayan her mahrem için de geçerlidir.
Süt anne ve oğlun karısı için geçerli değildir.
Kişi karısını yabancı bir
kadına, boşadığı kadına, karısının kız kardeşine, babasına, lian yaptığı kadına
benzetse bu ifadeler dikkate alınmaz [hiçbir sonuç doğurmazı.
6. Sari h zıhar
ifadeleri, kişinin karısına "sen bana / benden / benimle birlikte / benim
yanımda / benim nezdimde anamın sırtı gibisin" ifadeleridir. Yani cinsel
ilişkide bulunmak için onun üstüne çıkmak nasıl haramsa sen de bana öylesin.
Bu ifadenin aslı
şöyledir: "Seninle ilişkide bulunmak bana göre sanki anam[la ilişkide
bulunmak için] sırtı[na çıkmak] gibidir." Burada muzaf olan "seninle
ilişkide bulunmak" ifadesi hazfedilmiş, bitişik mecrur zamir de ayrık
merfu zamire dönüştürülmüştür.
7. "Bana"
kelimesi zikredilmeksizin "sen anamın sırtı gibisin" demek [zıhar
yapma konusunda sarih midir? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Doğru görüşe göre bu da
sarihtir. "Bana" sözcüğünün zikredilmemesinin bir zararı yoktur. Bu
tıpkı "sen boşsun" ifadesinde "benden" kelimesini
zikretmemek gibidir.
İkinci görüş
Boşamanın aksine burada
bu ifade kinayedir; çünkü bu ifadeyi "sen benden başkasına onun annesinin
sırtı gibisin" demek kastedilmiş olabilir.
8. Yukarıdaki ilk görüşe
göre kişi "ben bu sözümle benden başkasını kastetmiştim" dese bu
kabul edilmez. Ravdatü't-talibın ve eş-Şerhu'l-kebir'de bu görüş sahih kabul
edilmiş, Cüveyn! ve Gazzal! bunu tek görüş olarak belirtmişlerdir. Bazıları
bunun diyaneten kabul edileceğini söylemişlerdir.
Not: Burada "anne" ile kastedilen mahrem
olan annedir. Buna göre kişi karısını Hz. Peygamber'in hanımlarından birine
benzetse onlar müminlerin annesi olmakla birlikte [mahremiyet yönünden kişinin
annesi olmadıkları için] bu ifadesi hüküm ifade etmez.
9. Kişi karısına
"senin dsmin / bedenin / bütünün / nefsin / zatın annemin bedeni / dsmi /
bütünü / zatı gibidir" dese bu ifade sırtı da kapsadığı için sarih bir
zıhar ifadesi söylemiş olur.
Nevevi'nin ifadesinden
"bana" şeklinde bir sözcük kullanılmamış olsa bile [hükmün bu şekilde
olacağı ve] bu konuda tek görüş olduğu anlaşılmaktadır. Bu, el-Muharrer,
Ravdatü't-talibın ve eş-Şerhu'l-kebir'deki "bana" ifadesinin açıkça
zikredilmiş olmasına aykırıdır. Kişi bunu zikretmediğinde daha önceki görüş
ayrılığı burada da geçerlidir.
Nevevi, "kocanın
... demesi, sırta benzetmek gibidir" demiş olsa ifade bu durumdan
kurtulmuş olurdu.
10. Koca karısına
"sen bana anamın eli / karnı / göğsü gibisin" dese veya sırt dışında
saygıyı göstermek üzere zikredilmeyen başka bir organ zikretse [ne olur? Bu
konuda İmam Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
İmam ŞafiI'ye ait olan
daha güçlü ve yeni görüşe göre bu zıhardır; çünkü zikredilen organ, cinsel haz
almanın haram olduğu bir organ olduğundan onun zikredilmesi sırtın zikredilmesi
gibidir.
İkinci görüş
Bu ifade zıhar değildir;
çünkü cahiliyede bilinen zıhar uygulamasına benzememektedir.
11. Kişi karısına
"sen bana annemin gözü / başı gibisin" veya saygı ifade etmek için
söylenmesi muhtemelolan "sen bana anam gibisin / anamın ruhu / yüzü
gibisin" dese bakılır:
> Bununla zıhar
yapmayı kastetmişse yani karısının haramlık açısından anasının sırtı gibi
olmasını kastetmişse bu zıhardır.
> Saygısını göstermek
istemişse zıhar değildir; çünkü bu sözcükler saygıyı ifade etmede de
kullanılır.
> Daha doğru görüşe göre
bu ifadeyi [herhangi bir şeye niyet etmeksizin] mutlak olarak söylediğinde de
zıhar olmaz, saygıyı ifade için söylendiği kabul edilir; çünkü bu ihtimal
mevcuttur. Diğer görüşe göre ise bu ifade zıhar olarak yorumlanır. Gazalı bunu
tercih etmiştir; çünkü kullanılan ifade, kadını annenin organlarının bir
bölümüne benzetme yapma konusunda açıktır.
12. Kişi karısına
"senin başın / sırtın / elin / ayağın / bedenin / cildin / saçların bana
anamın sırtı gibidir" dese [hüküm ne olur? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait iki
görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
-"anamın eli / karnı gibisin" ifadesinde belirtilen sebeple- bu ifade
zıhar kabul edilir. Nevevi'nin "yarım, dörtte bir" gibi şayi bir cüzü
de misal vermesi uygun olurdu.
İkinci görüş
Bu zıhar değildir; çünkü
bu ifade, cahiliyede bilinen zıhar şeklinde değildir. Bunu Gazall, İmam
ŞafiI'nin eski görüşü olarak nakletmiştir. Buna göre her ne kadar Nevevi'nin
ifadesi bed! ilminde "cinas-ı laM" diye bilinen şeyi kapsamına alsa
da ilk görüşe "daha güçlü" yerine "İmam ŞafiI'nin yeni
görüşü" demek daha uygun olurdu.
Not: Nevevi'nin yalnızca annenin görünen
organlarını örnek olarak zikretmesi, ciğer ve kalp gibi iç organların bu hükmün
dışında bırakıldığını çağrıştırmaktadır. Er-Revnak ve el-Lübab adlı eserlerin
yazarları bunu açık olarak ifade etmişlerdir. Sonrakilerden birinin de esas
aldığı üzere daha uygun olan görüş bunların da görünür organlar gibi olmasıdır.
Nitekim bazı alimlerin
mutlak ifadeleri de bunu gerektirmektedir.
13. "Sen bana
ninemin sırtı gibisin" ifadesinde olduğu üzere kişinin karısını, uzaklığı
ne kadar olursa olsun her iki cihetten ninesine benzetmesi de zıhardır; çünkü
nine anne diye isimlendirilir. Ayrıca kişiyle ninesi arasında doğum ilişkisi
vardır. [Kişi tarafından satın alındığında ayrıca bir işleme gerek olmadan
kendiliğinden] azat olma, kısasın düşmesi ve nafaka ödemenin gerekınesi
açısından da nine, anne gibidir.
14. Mezhepte esas alınan
rivayete göre zıharı gerektiren benzetme, zıhar yapan kişi açısından haramlığın
sonradan oluşmayıp önceden beri mevcut olduğu nesep, süt emzirme ve sıhriyet
yoluyla haram olan her türlü kadın üzerinde geçerlidir. Örneğin kişinin
nesepten kızı ve kız kardeşi, annesini ve babasını emziren süt anne gibi. Çünkü
bunlar da ebedı haramlık konusunda anneye eşittir. Diğer rivayete göre ise
zıhar konusuyla ilgili nassta yalnızca anne ifadesi geçtiğinden diğer kadınlara
yapılan benzetme zıhar anlamına gelmez.
Not: Nevevi'nin sözünün zahirinden bu görüşlerin
bütün mahrem kadınlar hakkında geçerli olduğu anlaşılmaktaysa da bu
kastedilmemiştir. Aksine nesep yönünden mahrem olanlar konusunda İmam ŞafiI'ye
ait iki görüş bulunmaktadır. Süt emzirme ve musaheret sebebiyle mahrem olanlar
hakkında ise birden fazla rivayet bulunmaktadır.
15. Zıhar yapan kişi,
[karısını] kendisini emziren kadına veya oğlunun karısına [gelinine benzetse]
zıhar gerçekleşmiş olmaz; çünkü bu ikisi bir zamanlar kişiye helal idi. Zıhar
yaparken bunların helal olduğu dönemi kastetmiş olabilir. Süt annesinin kızına
gelince; bu kız, kendisinin anneden sütü emmesinden sonra doğmuşsa hiçbir
durumda kendisine helal olmuş olmaz, öncesinde ise helal idi. Sonrakilerden
birinin kendi görüşü olarak belirttiğine göre süt emen kişi ile aynı anda doğan
kız çocuğu, kendisinden daha sonra doğan gibidir.
16. Kişi karısını,
[arasında nikah bağı bulunmayan] yabancı bir kadına, boşadığı kadına, karısının
kız kardeşine, babasına, lian yaptığı kadına benzetse bu benzetme hükümsüz
olur.
Çünkü ilk üçü ebedi
haramlık açısından anneye benzemez.
Baba, oğul, köle gibi
erkekler ise bir erkeğin cinsel ilişkide bulunmasına elverişli kişiler
değildir.
Burada çift cinsiyetli
kişi, belirtilen hükümler bakımından erkek gibidir.
Lian yapılan kadının kişiye
haramlığı her ne kadar eb edi ise de bu haramlık mahremiyet ve akrabalık
bağlarından kaynaklanmamaktadır.
Koca karısını Mecusi
veya mürted bir kadına benzettiğinde de hüküm böyledir.
2. Şartlı Zıhar
İfadeleri
Yukarıdaki hükümler
zıharın şarta bağlanmadığı duruma özgüdür. Burada ise zıharın şarta bağlandığı
hükümleri Nevevi şu şekilde belirtmiştir:
Zıharı şarta bağlamak
sahihtir. Örneğin kişi [karılarından birine hitaben] "diğer karıma zıhar
yaptığımda sen bana anamın sırtı gibisin" dese sonra diğer karısına zıhar
yapsa her ikisine zıhar yapmış olur.
Kişi "falan kadına
zıhar yaptığımda" dese, o kadın ise yabancı olsa, kişi daha sonra o kadına
zıhar ifadelerini söylese kendi karısına zıhar yapmış olmaz. Ancak [sözlü
ifadeyi söylerken "diğer kadına zıhar ifadesini telaffuz ettiğimde sen
bana anamın sırtı gibisin"] demeyi kastetmişse o zaman zıhar yapmış olur.
Yabancı kadınla daha
sonra evlenip ona zıhar yapsa diğer karısına da zıhar yapmış olur.
Kişi "falan yabancı
kadına zıhar yaptığımda" demişse hüküm yine böyledir. Bir görüşe göre bu
durumda o kadınla nikah akdi yapıp ardından zıhar yapsa bile önceki karısına
zıhar yapmış olmaz.
Kişi "o yabancıyken
kendisine zıhar yaptığımda sen bana anamın sırtı gibisin" dese bu ifade
hükümsüzdür.
Kişi "sen anamın
sırtı gibi boşsun" dese ve bunu söylerken herhangi bir şeye niyet etmese
veya boşamaya ya da zıhara yahut her ikisine yahut da "sen boşsun"
ifadesiyle zıhara, "sen bana anamın sırtı gibisin" ifadesiyle de
boşamaya niyet etse boşama gerçekleşir, zıhar gerçekleşmez. Şayet "sen
boşsun" derken boşamaya, diğer sözcüklerle zıhara niyet etmişse boşama
gerçekleşir. Boşama ric'l ise zıhar da gerçekleşir.
17. Zıharın şarta
bağlanması sahihtir; çünkü boşama ve keffaret gibi işlemlere haramlık iliştiği ve
bu işlemlerin şarta bağlanması sahih olduğu gibi zıhar da böyledir.
18. Zıharın şarta
bağlanmasına örnek olarak kişinin karısına "Zeyd geldiğinde / güneş
doğduğunda sen bana anamın sırtı gibisin" demesini zikredebiliriz. Şart
gerçekleştiğinde şarta bağlanan şey de mevcut olacağından kişi zıhar yapmış
olur.
19. Aynı şekilde kişi
her ikisi de nikahında bulunan karılarından birine hitaben "diğer karıma
zıhar yaptığımda sen bana anamın sırtı gibisin" dese diğer karısına zıhar
yaptığında, şartsız ve şartlı yapılan zıhar hükümleri gereğince her ikisine de
zıhar yapmış olur.
20. Kişi, karısına zıhar
yapmayı onun eve girmesine bağlasa kadın da kocası akıl hastası iken veya
unutmuş bir haldeyken eve girse boşama işlemindeki aynı durumda olduğu gibi burada
da zıhar yapmış olur. Akıl hastası olmak veya unutmak yalnızca fiili üzerine
yemin edilen kimsenin fiili üzerinde etkili olur. Koca, akıl hastalığından
ayılmadan veya unutluktan sonra tekrar hatırlamadan ve boşamanın mümkün olacağı
kadar bir süre geçtiği halde zıhar yaptığı kadını boşamaksızın nikahında
tutmadan zıharını geri alamaz.
21. Kişi kendi karısına
hitaben yabancı bir kadını kastederek(8) "falan kadına zıhar yaparsam sen
bana anamın sırtı gibisin" dese sonra da o yabancı kadına hitaben zıhar
yaptığını belirtse [durum ne olur? Bu konuda farklı ihtimaller söz konusudur:]
> Kendi karısına
zıhar yapmış olmaz. Çünkü şeriat açısından burada şarta bağlanan durum
gerçekleşmiş değildir. Ancak koca yukarıdaki ifadeyi söylerken "falan
kadına zıhar sözlerini söylediğimde sen bana anamın sırtı gibisin" demeyi
kastetmişse o zaman şart gerçekleştiğinden karısına zıhar yapmış olur.
O Kişi daha sonra o
yabancı kadınla evlenip ona zıhar yapsa, şart yerine gelmiş olduğundan ilk
karısına da zıhar yapmış olur.
22. Kişi, "falan
yabancı kadına zıhar yaptığımda karım bana anamın sırtı gibi olsun!" dese
[hüküm ne olur? Bu konuda iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Hüküm yine böyle olur.
Yani o yabancı kadıla evlenmeden önce ona zıhar ifadelerini söylerse kendi
karısına zıhar yapmış olmaz; ancak yukarıdaki ifadeyi söylerken "falan
yabancı kadına zıhar sözlerini söylediğimde" demeyi kastetmişse veya o
kadınla evlendikten sonra zıhar yapmışsa ilk karısına zıhar yapmış olur.
İkinci görüş
Bir görüşe göre ise bu
ikinci kadınla evlenip ona zıhar yapmış olsa bile ilk karısına zıhar yapmış
olmaz. Çünkü zıhar yaptığı esnada o kadın yabancı değildir, bu sebeple de şart
gerçekleşmemiştir.
Bu ikinci görüş şu
şekilde reddedilmiştir: Zıharın şarta bağlandığı ifadedeki yabancı, kadını
tarif etmek için zikredilmiş olup şart koşmak için zikredilmemiştir.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Nahivcilerin şu sözü de bunu destekler: "Belirli bir isimde sıfat,
açıklamak için gelir. Buna örnek "Zeyd elalim" [alim olan Zeyd]
ifadesidir. Belirsiz isimde ise tahsis için gelir. Buna örnek "fazilet
sahibi bir adama uğradım" ifadesidir.
23. Kişi karısına
hitaben "falan yabancı kadına o yabancıyken zıhar yaptığımda sen bana
anamın sırtı gibisin" dese karısına zıhar yapmış olmaz. Çünkü "o yabancıyken"
ifadesi zıhar yapan kimsenin şart şeklinde söylediği bir ifadedir. Bu, zıhan
imkansız olan bir şeye bağlamaktır. Bu tıpkı kişinin "şarap satarsam sen
boşsun" diyen bir kimsenin sonra da "şarap sattım" demesi
gibidir. Bu durumda boşama gerçekleşmez.
24. "Yabancı olan
falan kadına zıhar yaptığımda" ifadesi de böyledir. Çünkü kendi karısını
boşamayı bağlamış olduğ şey, yani yabancı kadına zıhar yapmak ve kendi karısına
zıhar yapmak aynı anda gerçekleşmez.
25. Kişi yukarıdaki her
iki durumda yabancı kadına zıhar sözünü söylemiş olmayı kastetmişse,
İbnü'l-Mukrl'nin açık olarak belirttiğine göre zıhar yapmış olur.
26. Kişi karısına
"sen bana an amın sırtı gibi boşsun" dese [bakılır:]
> Bu sözün tamamı ile
herhangi bir şey kastetmemişse,
> Veya yalnızca
boşamayı kastetmişse,
> Ya da yalnızca
zıharı kastetmişse,
> Yahut her ikisini
birlikte kastetmişse,
> Yahut da "sen
boşsun" derken zıhar yapmayı, "sen bana anamın sırtı gibisin"
derken boşama yapmayı kastetmişse,
Bu beş durumda kadın boş
olmuş olur zıhar gerçekleşmez.
Boşamanın meydana
gelmesinin sebebi açık boşama ifadesini kullanmış olmasıdır.
Zıharın gerçekleşmeme
sebebine gelince; ilk iki durumda müstakil zıhar ifadesi kullanmamış ve buna
niyet de etmemiştir. Diğer durumlarda ise zıhara ona uygun olan lafızIa niyet
etmemiştir.
Boşama sözcüğü zıhar
anlamında anlaşılamayacağı gibi zıhar da boşama anlamında anlaşılamaz.
27. NevevI şu sözleriyle
bu meseleye ilişkin bir başka durumdan söz etmiştir:
Kişi "sen
boşsun" derken boşamaya, diğer ifade olan "sen bana anamın sırtı
gibisin" derken de zıharı kastetse kadın kesin olarak boş olur. Şayet
boşama ric'i ise zıhar da gerçekleşir; çünkü ric'ı talakla boşanmış kadın
üzerine yapılan zıhar sahihtir. Koca da zıhara niyet ederek bu ifadeyi
söylemiştir.
28. [Kocanın ifadesinin
nasıl anlaşılabileceği ile ilgili iki ihtimal söz konusudur:]
Birinci ihtimal, Kadı
Ebu't-Tayyib'in yaptığı açıklamada olduğu gibi bu ifade mübtedanın hazfedilmiş
hali olup açılımı "sen anamın sırtı gibi boşsun" şeklindedir.
İkinci ihtimal ise
haberin birden fazla olması şeklindedir. Yani burada "boşsun" ve
"anamın sırtı gibisin" ifadeleri "sen" mübtedasının iki
haberidir.
29. Nevevi "ric'ı
talakla boşanmış ise" diyerek Min talakla boşanmış kadını dışarıda bırakmıştır;
çünkü o, artık erkeğe yabancı olduğundan onun üzerinde talak gerçekleşmez.
30. Kişi, metinde yer
alan ifadenin aksi şekilde "sen anamın sırtı gibi boşsun" dese ve
"sen bana anamın sırtı gibisin" derken zıhar yapmayı, "sen
boşsun" derken de boşama yapmayı kastetse her ikisi de gerçekleşir,
zıhardan geri dönüş yapmış olmaz. Çünkü zıharın ardından boşamayı
gerçekleştirmiştir. Karısını tekrar nikahına aldığında ise -ileride geleceği
üzere- zıharından dönmüş olur.
31. Yukarıdaki durumda kişi
herhangi bir şeye niyet etmese zıhar yapmış olur. Bunun aksi durumla ilgili
yukarıda geçen hükme kıyasla burada boşama gerçekleşmiş olmaz.
32. Koca yukarıda
söylediği iki ifade ile hem zıhar hem talakı kastetse yalnızca zıhar meydana
gelir. Bu ifadelerle ikisinden birini kastettiğinde de böyledir.
33. Kişi, "sen
anamın sırtı gibisin" derken boşamayı, "sen boşsun" derken de
zıharı kastetse hüküm yine böyle olur.
Not: Kişi karısına "sen bana anamın sırtı
gibi haramsın" dese ve bu sözlerin tümüyle zıhara niyet etse zıhar yapmış
olur. Çünkü "haramsın" ifadesi, zıhara niyet edildiğinde zıhar yerine
geçer. Bir de zıhar sözcüğü kullanılır ve niyet de edilirse evleviyetle böyle
olur.
Kişi
"haramsın" derken boşamaya niyet etse boşama gerçekleşir; çünkü boşamaya
niyet etme halinde "haram" sözcüğü, sarih [açık] boşama ifadesi
olarak kabul edilir.
Kişi, sözün bütünüyle
veya "sen bana haramsın" ifadesiyle hem boşama hem zıharı kastetse
bunlardan birini seçer ve seçtiği şeyin hükmü gerçekleşir. İkisi birden
gerçekleşmez; çünkü her iki sözün gerektirdiği hüküm birbirinden farklı
olduğundan bir ifadeyle aynı anda ikisi birden gerçekleşmez.
İlkiyle boşamaya
diğeriyle zıhara niyet etse ve boşama da ric'ı olsa, yukarıda benzer meselede
geçtiği üzere hem boşama hem zıhar gerçekleşir. İlkiyle zıhara ikincisiyle
boşamaya niyet etse yalnızca zıhar meydana gelir; çünkü diğer ifade zıhar
konusunda sarih olduğundan boşama konusunda kinaye olarak kabul edilemez.
Herhangi bir şeye niyet etmese yalnızca zıhar meydana gelmiş olur. Çünkü
"haramsın" ifadesi, zıhara niyet edildiğinde zıhar olur, bir de zıhar
sözü olunca evleviyetle böyle olur. Boşamanın meydana gelmemiş olması ise açık
boşama ifadesinin ve niyetinin bulunmaması sebebiyledir.
Kişi
"haramsın" derken kadının zatının haramlığını kastetmiş olsa yemin
keffareti ödemesi gerekli olur; çünkü bu söz bunu gerektirir, zıhar
gerçekleşmez. Ancak "anamın sırtı gibisin" derken zıhara niyet
etmişse o zaman zıhar gerçekleşir.
Kişi
"haramsın" sözünü "zıhar" sözünden sonra söyleyerek
"sen bana anamın sırtı gibi haramsın" dese, açık zıhar ifadesi
bulunduğundan zıhar yapmış olur. Bu durumda "haramsın" ifadesi bir
pekiştirme olur. Kişi bununla kadının zatının haramlığına niyet etse de
herhangi bir şeye niyet etmese de hüküm böyledir. Çünkü kadının zatının
haramlığına niyet etmişse haramlığın gereği olan küçük keffaret, zıharın
gerektirdiği büyük keffaretin içine girer. Herhangi bir şeye niyet etmemişse de
böyledir. Haramsın derken boşamaya niyet etmişse hem zıhar hem boşama meydana
gelir, zıharın ardından hemen boşama gerçekleştiğinden kişi zıhardan dönmüş
olmaz.
Kişi "sen anam
gibisin / anamın ruhu gibisin / gözü gibisin" dese ve bununla boşamaya
niyet etse daha önce de belirttiğimiz gibi bu ifadeler açık zıhar ifadeleri
olmadığından boşama meydana gelir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN