ÖLDÜRME VE YARALAMA |
GİRİŞ
A. Adam Öldürme ve
Yaralamaya İlişkin Terimler
"Cirah"
kelimesi "cirahat" kelimesinin çoğuludur.
[Vücuda yönelik saldırı mahiyetindeki
bu fiil] ya ölüm, ya insan bedeninden bir organın aynıması sonucunu doğurur ya
da her iki sonuç da doğmaz.
Bu fiil sonucunda kimi
zaman doğrudan ya da sirayet yoluyla ölüm meydana geldiği, kimi zaman insanın
bir organının vücudundan aynıması söz konusu olduğu, bazen de her ikisi de
olmadığı için Nevevi "cirah" şeklinde çoğul ifade kullanmıştır.
Aslında bu konuya
ilişkin "cinayetler" başlığını kullanmak daha uygun olurdu; çünkü bu
ifade deli ci-kesici aletlerle öldürme-yaralamayı kapsadığı gibi ağır bir
cisimle vurarak veya zehirleyerek yahut da büyü yaparak öldürmeyi de
kapsamaktadır. Ancak Rafiı şöyle demiştir: "En yaygın öldÜrme,
delici-kesici aletler kullanarak yapıldığı için bu şekilde başlık konulması
uygun olmuştur."
"Cürh"
kelimesi ise "yara" anlamında isim olup çoğulu "curOh"
şeklindedir.
-evcterehe- fiili
-ektesebe- "işledi / kazandı" fiiliyle aynı anlamdadır. Nitekim ....
"gündüz vakti sizin ne işlediğinizi bilir" [En'am, 60] ayetinde bu
anlamda kullanılmıştır.
İnsanların organlarına
da "cevarih" denilir. "Cevanih" ise insanın kaburga
kemiklerine verilen isimdir.
B. Adam Öldürmenin
Haramlığı İlgili Ayet ve Hadisler
Bu konuya ilişkin
icmadan da önce temel delil konuyla ilgili ayetlerdir. Bu ayetlerden birisi
şudur:
Ey İman edenler!
Öldürülenler hakkında size kısas uygulaması farz kılındı. [el-Bakara, 178]
Yine bu konuyla ilgili
hadis rivayetleri de bulunmaktadır. Örnek olarak Buhar'i' ve Müslim'deki şu
hadisi zikredebiliriz:
Peygamberimiz (s.a.v.)
"insanları helak eden yedi günahtan uzak durun!" buyurdu. Kendisine
"bunlar nedir?" diye sorulduğunda şu cevabı verdi:
> Allah'a ortak
koşmak, sihir yapmak, Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana haksız yere kıymak, faiz
yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, iffetli-namuslu kadınlara iftira
atmak. (Buhari, Vesaya, 2615; Müslim, lman, 258)
Allah'ı inkar etme
günahından sonra günahların en büyüğü bir insanı haksız yere öldürmektir. Hz.
Peygamber (s.a.v.)'e "Allah katında en büyük günah nedir?" diye
sorulduğunda "seni Allah yarattığı halde başka varlıkları onunla eşit
kabul etmendir" buyurdu. "Sonra hangisidir?" diye sorulunca
"seninle birlikte yemek yiyeceğinden korkarak çocuğunu öldürmendir"
dedi. (Buhari, Tefsir, 4207; Müslim, lman, 253)
Bir başka hadiste Hz.
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
> Bir mümini öldürmek
Allah katında dünyanın ve içindekilerin yok olmasından daha büyük bir
kötülüktür.(Tirmizi, diyat 1395; Nesai, Tahrim, 3997. (Şirbini bu Ebu Davud'un
bu hadisi sahih bir senetle rivayet ettiğini söylemişse de hadis Ebu Davud'da
yoktur)
c. Kasten Adam Öldüren
Kimsenin Tövbesi
Kasten adam öldüren
kimsenin tövbesi kabul edilir; çünkü kafir bir kimsenin bile tövbe etmesi [ve
Müslüman olması] kabul ediliyorsa katilinki haydi haydi kabul edilir. Adam
öldüren kimsenin mutlaka cehennemde azap göreceği söylenemez, onun durumu artık
Allah'ın dilemesine kalmıştır. Azap görse bile ve hatta tövbe etmemekte ısrar
etmiş olsa bile cehennemde ebedı olarak kalmaz. Nitekim inkarcılık dışında
diğer büyük günah sahipleri için de durum aynıdır. "Bir mümini kasten
öldürenin cezası, içinde haliden kalmak üzere cehennemdir" [Nisa, 93]
ayetine gelince; burada "haliden" ile kastedilen uzun süre kalmaktır.
Müslümanların isyankar alanlarının azaplarının devam etmeyeceği konusunda birbirini
destekleyen deliller bulunmaktadır. Yahut da yukarıdaki ayet İkrime ve
başkalarının da belirttiği gibi öldürmeyi helal saydırarak öldüren kimseye
özgüdür.
Nevevi'nin de fetvasında
yer aldığına göre öldürülen şahsın mirasçısı katile kısas uygulattığında veya
onu bir mal karşılığı ya da karşılıksız olarak affettiğinde bu suçun ahirette
talep edilmesi söz konusu olmaz. NevevI' bunun benzerini Müslim şerhinde de
söylemiştir. Ancak eş-Şerhu'l-kebir ve Ravdatü't-talibin'deki ifadenin
zahirinden ahiretteki cezanın kalacağı anlaşılmaktadır. Zira onlar şöyle
demişlerdir: "Haram olan öldürme, ahirette cezayı gerektirmesinin yanında
dünyada da bazı sorumlulukları gerektirmektedir."
İki görüş şu şekilde
uzlaştırılmıştır: "Ravdatü't-talibin ve eşŞerhu'l-kebir'deki ifade, adam
öldürme konusunda ısrarlı olarak [tövbe etmeksizin] ölen kimseye ilişkindir.
NevevI"nin fetvaları ile Müslim şerhindeki ifade ise tövbe edip kendisine
had cezası uygulanan kimse hakkındadır."
Ravdatü't-talibin ve
eş-Şerhu'l-kebir'de "uhrevi ceza yanında" demek yerine "Haram
olan öldürme, uhrevi cezayı hak etmiş olmanın yanında" demiş olsaydı daha
iyi olurdu, çünkü affedilme imkanı sebebiyle kişinin cezalandınlacağı kesin
değildir.
Ehl-i sünnete göre, öldürülen
kimse eceliyle ölmüştür, öldürmek eceli kesintiye uğratmaz.
Mutezile ise farklı
görüş belirterek adam öldürmenin, öldürülen kişinin ecelini kesintiye
uğrattığını söylemişlerdir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN