HIRSIZLIK |
2. El Kesme Cezasının
Rükünleri
El kesmenin rükünleri
üçtür:
a) Çalınan mal,
b) Hırsızlık fiili,
c) Hırsız.
Nevevi konuya birinciye
ilişkin şartlarla başlamıştır.
2.1. Çalınan Mala
İlişkin Şartlar
2.1.1. Malın Değerinin
Çeyrek Dinara Ulaşması
1. El kesme cezasının
gerekli olması için çalınan malda bazı hususların bulunması şarttır:
2. Bunların ilki saf
halde [katışıksız] çeyrek dinar veya bunun değerinde olmasıdır.
3. Kişi, darp edilmiş
haldeki çeyrek dinara denk olmayan çeyrek külçe çalsa, daha doğru görüşe göre
eli kesilmez.
4. Kişi, çaldığı şeyin
çeyrek dinara eşit olmayan, altın-gümüş dışında madenden yapılmış para olduğunu
zannederek onu çalsa [ama zannı doğru çıkmasa] eli kesilir.
5. Yine kişi, [cebinde
para bulunduğunu bilmediği] eski bir elbiseyi çalsa ve elbisenin cebinde çeyrek
dinar bulunsa daha doğru görüşe göre eli kesilir.
6. Bir kimse, hırsızlık
nisabına uygun miktardaki bir malı, koruma altında olduğu yerden iki kere
çıkarsa bakılır: Mal sahibi arada durumu öğrenip malı tekrar koruma altına
almış sa ikinci çıkarma ilk hırsızlıktan ayrı müstakil bir hırsızlık olmuş olur
[bundan dolayı el kesilmez]. Aksi taktirde kişinin eli kesilir.
7. Kişi bir arpa kabı
vb. bir şeyi delse ve bu kaptan, el kesmeyi gerektirecek miktarda mal dökülse,
daha doğru görüşe göre bunu yapanın eli kesilir.
8. İki kişi, ortaklaşa
iki nisap miktarı yapacak miktarda malı [koruma altında olduğU yerden]
çıkarsalar her ikisinin de eli kesilir, aksi taktirde [ikisinin de eli]
kesilmez.
9. Kişi, şarap, domuz,
köpek, ölmüş hayvanın tabaklanmamış derisini çalsa eli kesilmez. Şarabın
kabının değeri nisap miktarına ulaşıyorsa doğru görüşe göre çalanın eli
kesilir.
10. Tanbur vb. [müzik
aletlerini] çalma durumunda el kesilmez. [Zayıf] bir görüşe göre bu aletin
kırılmış haldeki [yani malzeme] değeri nisap miktarına ulaşıyorsa çalanın eli
kesilir. Ben [NevevI] derim ki ikinci görüş daha doğrudur. Allah daha iyi
bilir.
3. El kesme cezasını
uygulamanın gerekli olması için çalınan malda bazı şartların bulunması gerekir.
4. Bu şartların
birincisi çalınan malın çeyrek dinar değerinde veya daha fazla olmasıdır. Bu
çeyrek dinar, birden fazla kişiye ait olsa da hüküm böyledir.
Bunun delili şu
hadistir:
> Hırsızın eli ancak
çeyrek dinar ve daha yukarısında kesilir. (Müslim, Hudud, 4378)
5. NevevI daha sonra bu
çeyrek dinan, "halis / kalışıksız" olarak nitelemiştir. Çünkü katışık
çeyrek dinar, hakikatte çeyrek dinar değildir. Şayet alaşımın içinde saf halde
çeyrek dinar miktan bulunuyorsa o zaman hırsızın elini kesmek gerekir.
6. NevevI "ya da
[çeyrek dinar] değerinde" ifadesiyle değerlendirmede aslolanın saf altın
olduğuna işaret etmiştir. Buna göre kişi dirhem veya başka bir şey çaldığında
bunun allın üzerinden değeri belirlenir.
7. Çalınan malın, koruma
altına alındığı yerden çıkanldığı andaki değeri dikkate alınır. Malın değeri
bundan sonra düşse, el kesme cezası düşmez.
8. İmam Şafii'nin kızının
oğlu şöyle demiştir:
"Konuyla ilgili
ayetin genelolması sebebiyle kişi az miktarda mal çaldığında da eli kesilir,
nisap şartı aranmaz. Sahih hadiste şu ifade geçmektedir:
"Allah hırsızlık
yapana lanet etsin! Bir yumurta çalar eli kesilir, bir ip çalar eli kesilir.
"(109)
Ayetle ilgili olarak bu
görüşe şöyle cevap verilmiştir: Bu ayet, yukarıda geçen hadisle tahsis
edilmiştir.
Sahih hadiste yer alan
ifadeyle ilgili olarak da şu şekilde birkaç cevap verilmiştir:
a) A'meş'in belirttiğine
göre alimler bu hadiste geçen "beyda" kelimesinin yumurta anlamında
değil, demirden miğfer anlamında olduğunu söylemişlerdir. Hadiste geçen
"ip" ise tıpkı gemi halatları gibi birkaç dirhem değerinde olan
[pahalı] iptir. Bunu Buhari kendisinden rivayet etmiştir.
b) Bu ifade, [basit ve
ucuz olana değil, içinde pahalısı da bulunan] yumurta ve ip cinsine hamledilir.
c) Bununla kastedilen
şudur: Kişinin bir yumurta ve ip çalarak başladığı hırsızlık, [artık çalmaya
alışa alışa] tedricen sonuçta onun elinin kesilmesine yol açar.
Not: Malın değerini belirlemede kesinlik dikkate
alınır. Şahitliğin dayanağı zan olsa da bu konudaki şahitlik ancak kesin
olduğunda kabul edilir.
9. Çalınan malın değeri
belirlenirken, darp edilmiş [basılmış] haldeki çeyrek dinar dikkate
alındığından bir kimse külçe haldeki çeyrek dinar çalmış olsa ve bu çaldığı,
darp edilmiş haldeki çeyrek dinara denk olmasa [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep
içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
-her ne kadar da rp edilmiş halde olmayan çeyrek dinara denk olsa bile- kişinin
eli kesilmez; çünkü hadiste "dinar" ifadesi geçmekte olup bu, basılı
para anlamındadır.
İkinci görüş
Tıpkı zekatta olduğu
gibi burada da altının ağırlığına bakılır, çeyrek dinar ağırlığına ulaşıyorsa
hırsızın eli kesilir. Basılı haldeki dinarı dikkate alarak değer belirlemeye
gerek yoktur, zaten çalınan altının kendisi [hırsızın elinin kesilmesini
gerektiren] nisap miktarına ulaşmıştır.
Ezrai "çoğunluğun
görüşü bu şekildedir" demiştir.
Bulkini "İmam
Şafii'nin açık ifadelerinden de bu anlaşılmaktadır" demiştir.
Şeyh Ebu Hamid, "bu
konuda mezhebin görüşü ihtilaf etmemektedir" demiştir.
Bununla birlikte itimad
edilmesi gereken görüş, Nevevi'nin burada esas aldığı görüştür.
Nevevi, Ravdatü't-talibin'de
de bunu esas almıştır. Rafii ise her iki şerhinde de hangi görüşü tercih
ettiğini açıkça belirtmemiştir.
10. Yukarıdaki görüş
ayrılığına bağlı olarak şu meselede de görüş ayrılığı meydana gelmektedir: Bir
kimse, ağırlığı dört dinardan daha düşük olan, ancak işçiliği ile dört dinar
miktarına ulaşan bir yüzük çalsa ne olur? el-Minhac'taki tercih esas
alındığında bu durumda hırsızın elinin kesilmesi gerekir. Ancak
eş-Şerhu'l-kebir' de "doğru olan bu durumda elin kesilmemesidir" demiştir.
Nevevi el-Minhac'da el kesilmemesi görüşünü doğru kabul etmiştir.
İsnevi şöyle demiştir:
Bu, açık bir hatadır. Çünkü Nevevi el kesmenin gerekli olmaması konusunda
bununla önceki meseleyi eşitlemiş, ardından şunu söylemiştir: "Her iki
meselede görüş ayrılığı, dikkate alınacak olan şeyin ağırlık mı yoksa kıymet mi
olduğu konusuna dayalıdır." Bu doğru olmamaktadır.
Bulkın! şöyle demiştir:
"Bu bir hata değildir, aksine bu -RafiI'nin sözünden anlaşılmasa da- doğru
bir fıkht anlayıştır.
Altının ağırlığının dikkate
alınması şart olmakla birlikte, basılı para halinde olmadığında değerinin,
basılı haldeki altın dinarın dörtte birine ulaşması dikkate alınır mı? Alaşım
halindeki altına dair görüş ayrılığı burada da geçerlidir.
Altının ağırlığı çeyrek
dinardan az olmakla birlikte değeri, basılı çeyrek dinara eşitse bu durumda
yalnızca değeri ile yetinmek zayıf bir görüş olur ve Ravdatü't-talibin'de
belirtilen görüş uygun olur. RafiI'nin zikrettiği hususta bir karışıklık
bulunmaktadır. Ravdatü 't-talibin yazarının buna dikkat çekmesi
gerekirdi."
Hocamız Zekeriya
el-Ensarl'nin de belirttiği üzere bu açıklamadan şu anlaşılmaktadır: Her iki
meselede de hem ağırlık hem de değerin dikkate alınması şarttır.
Not: Çalınan malın dinar üzerinden değeri
bilinmiyorsa dirhem üzerinden değeri belirlenir. Daha sonra dirhemlerin de
dinar üzerinden değeri belirlenir. Bunu Darimı söylemiştir.
Hırsızlığın
gerçekleştiği yerde dinar bulunmuyarsa [ne olur?] Zerkeşi şöyle demiştir: Bu
durumda oraya en yakın bölgedeki değerin dikkate alınması uygun olur.
Alimlerin ifadesinden şu
sonuç çıkmaktadır: Her ne kadar altının değerini altınla belirlemek gibi bir
durum söz konusu olsa da katışık haldeki altının dinar üzerinden değeri
belirlenir.
Darimı ise buna
muhalefet ederek "onun değeri dirhem üzerinden sonra dirhemin değeri de
dinar üzerinden belirlenir" demiştir.
Değer belirlenirken
mekan ve zaman dikkate alınır; çünkü değer bunlara göre değişir.
Bir bölgede, altından basılan
ve değerleri birbirinden değişik olan saf halde iki para birimi bulunuyarsa
hırsızlık zamanında bu paralardan hangisi daha yaygın ise çalınan şeyin değeri
o para üzerinden belirlenir. Her iki para birimi kullanım bakımından eşit ise
değer belirleme hangisine göre yapılır? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:
Birinci görüşe göre
zahir ifadenin umumi olması sebebiyle bunların hangisi daha düşükse ona göre
belirlenir.
İkinci görüşe göre mal
açısından hangisi daha yüksekse o, el kesme açsından ise -şüphe sebebiyle-
hangisi düşükse onun üzerinden değer belirlenir.
Bunu Zerkeşi,
Maverdi'den aktarmış ve güzel bulmuştur. Darimı, mutlak olarak değeri düşük
olanın esas alınacağını söylemiştir.
El kesmenin gerekli
olması için hırsızın, çaldığı malın değerinin nisap miktarı olduğunu bilmesi
şart değildir.
11. Kişi, değeri çeyrek
dinarın altında olan ve altın-gümüş dışındaki madenden basılmış para zannederek
dinarları çalsa eli kesilir; çünkü bu kişi bizzat o dinarları çalmış ve
dinarların değeri de çeyrek dinara ulaşmaktadır. Ayrıca burada
"dinar" adı verilecek bir mal bulunmaktadır. Kişinin, yanlış olduğu
açık olarak ortaya ÇıkmıŞ olan zannına itibar edilmez.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Gazzall'nin dile getirip tercih ettiği görüşe göre bir kimse
kendisinin olduğunu zannettiği bir evden kendi mülkü zannettiği bir malı
çaldıktan sonra zannının yanlış olduğu anlaşılsa bu durumda eli kesilmez. Bu
mesel e de -tıpkı et-Tehzib'te belirtildiği üzere- el-Minhac'taki gibi
değerlendirilmeliydi.
Buna şöyle cevap
verilir: Mülkiyet zannı bir şüphe teşkil eder. Had cezası bu şüpheyle
uzaklaştırılır. Çalınan paranın, altın-gümüş dışındaki para olduğunun
zannedilmesi ise böyle değildir; çünkü burada kişi çalmayı kastetmiştir. Ancak
dinar olduğunu zannederek altın-gümüş dışındaki madenden yapılan parayı çalan
kişinin durumu bundan farklıdır. Şayet bu paranın değeri nisap miktarına
ulaşmıyorsa, hükmün "dinar" isminin var ve yok olmasına bağlanması
kuralından hareketle burada el kesme cezası uygulanmaz.
12. Aynı şekilde kişi
değeri çeyrek dinarın altında olan bir elbiseyi çalsa ancak elbisenin cebinde
onu çeyrek dinara tamamlayacak şekilde para bulunsa daha doğru görüşe göre eli
kesilir; çünkü nisap miktarı malı, çalmak amacıyla koruma altında olduğu yerden
çalmıştır.
Çalınan malın cinsini
bilmemek, tıpkı niteliğini bilmemek gibi el kesmeyi düşürmeye bir etkisi
yoktur. Diğer görüşe göre ise kişinin bilgisizliği dikkate alınarak eli
kesilmez.
13. Kişi, el kesme
nisabına ulaşan miktarda bir malı koruma altına olduğu yerden, önce bir kısmını
sonra diğer kısmını olmak üzere her birinde nisap miktarının altında olmak
şartıyla iki defada çıkarsa bakılır:
> Bu iki çıkarma
arasında mal sahibi durumu öğrenip malı tekrar koruma altına almışsa ikinci
çıkarma fiili başka bir hırsızlık olarak kabul edilir, kişinin eli kesilmez;
çünkü her biri diğerinden ayrı olup her biri nisap miktarına ulaşmamıştır.
Kişinin malını yeniden korumaya alması kendi başına olabileceği gibi
Ravdatü't-talibin'deki ibareden anlaşılacağı üzere izin verdiği kişi
aracılığıyla da kapıyı kapatmak, malın çalınması için açılan deliği örtrnek vb.
yollarla olur.
> Şayet iki fiil
arasında mal sahibi durumu öğrenmemiş ve malı da tekrar koruma altına almamışsa
[ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
hırsızın eli kesilir. Bulkini'nin görüşünün aksine malın korumasının ortadan
kalktığı şöhret bulsa bile böyledir. Çünkü malı alan kişi açısından malın
koruma altında oluşu devam ediyor gibi kabul edilir. Zira o nisap miktarı bir
malı, o türden bir malın korunduğu yerden çıkarmış, dolayısıyla da malı bir
defada çıkaran kişiye benzemiştir. Çünkü kişinin fiili, kendi fiiline
dayalıdır. Bu sebeple bir kimse bir şahsı yaraladıktan sonra onu öldürse, erş
diyeti can diyetinin içine dahil olur. Bir kimse bir şahsı yaralasa, daha sonra
o şahsı başka bir kişi öldürse erş, can diyetinin içine girmez.
İkinci görüş
El kesme cezası
uygulanmaz; çünkü bu kişi, bir kere delinmiş olan koruma yerinden malı almıştır.
Üçüncü görüş
İki çalma fiili arasında
malın koruma altına alındığı yerin açılmış olduğu insanlar arasında duyulmuş
ise hırsızın eli kesilmez, aksi taktirde kesilir.
Mal sahibi durumu
bilmediği halde üçüncü bir şahıs malı tekrar koruma altına alsa yahut mal
sahibi durumu bildiği halde malını tekrar koruma altına almasa el-Minhac'taki
ifadeden çıkan sonuca göre kişinin eli kesilir. Çünkü her iki mesele de
Nevevi'nin "aksi taktirde" ifadesinin kapsamına girer.
Şöyle bir itiraz söz
konusu olabilir: Her ikisini de bu ifadenin kapsamına soksaydın daha iyi
olurdu.
Buna şöyle cevap
veririm: Önceki görüş aynlığı önceki meseleye özgü olduğundan ZerkeşI'ye tabi
olarak bu iki meseleyi sona bıraktım.
Bulkini bu iki meselede
el kesmenin olmayacağı görüşünü esas almıştır. Cüveyni ve İmam Gazall ikinci
meselede el kesmenin olacağını, üçüncü meselede ise yine el kesme olmayacağını
söylemişlerdir.
Not: Rafit, el-Veciz'de meselenin burada ele
alınmasına itiraz ederek şöyle demiştir: "Bu meselenin, çalınan malın
miktarıyla ilgisi yoktur. Zira bu mesele malın koruma altına alındığı yerden
nasıl çıkarıldığıyla ilgilidir. Onu buradan başka yerde vermek daha
uygundur." Daha sonra el-Muharrer'de buna muhalefet ederek zikretmiştir.
Uygun olan, bu meselenin şu ifade esnasında zikredilmesidir: "Kişi, malın
bulunduğu yeri delip sonra başka bir gece gelerek malı çalarsa eli
kesilir."
14. Hırsızlıktan söz
edebilmek için hırsızın malı, koruma altında olduğu yerden eliyle alması şart
değildir. Buna göre hırsız bir buğday çuvalı, zeytin yağı kabı vb. bir şeyi
delse ve bunun sonucunda o kaptan nisap miktarı yani değeri çeyrek dinar olan
bir mal dökülse [bu durumda hırsızın eli kesilir mi? Bu konuda mezhep içinde
iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
hırsızın eli kesilir; çünkü ni sap miktarı malı koruma altında oldUğU yerden
çalmıştır. Bu şahıs hakkında [had cezasını düşürmeyi gerektirecek] bir şüphe de
söz konusu değildir.
İkinci görüş
Bu durumda el kesme
uygulanmaz; çünkü bu mal o kişinin delmesi sebebiyle kabından çıkmıştır. Sebep
zayıf bir durum olduğundan kişinin eli bununla kesilmez.
Not: Görüş aynlığı, alimlerin çoğunluğunun da
belirttiği gibi el kesmeyi gerektirecek miktardaki malın peyderpey dökülmesi
durumuna özgüdür. Şayet mal bir defada dökülürse o zaman elin kesileceği
kesindir.
el-Minhac metninde yer
alan meselenin örneklerinden birisi de kişinin cebi veya elbisesinin yeninde
bulunan şeyi gizlice almak (yankesicilik yapmak) hakkındadır. Bu mesele bir bilmece
haline getirilerek şu şekilde sorulur: "Malın koruma altına olduğu yere
girmediği ve oradan malı almadığı halde eli kesilen şahıs kimdir?"
15. Hırsızlık yapan
kişinin tek bir şahıs olması gerekmez. Buna göre mükellef durumda olan iki kişi
bir malın koruma altına alındığı yerden iki veya daha fazla nisap miktarı malı
[çalarak] dışarı çıkarsa her ikisinin de eli kesilir; çünkü her ikisi de nisap
miktarı mal çalmıştır.
Kamuli bunu "her
biri, nisap miktarına denk malı taşıyabilecek durumdaysa" şeklinde
kayıtlamıştır. Buna göre şahıslardan biri buna güç yetiremiyor, diğeri ise
bunun üzerinde mal taşımaya güç yetirebiliyor ise ilk şahsın eli kesilmez.
Alimlerin mutlak ifadesinden anlaşılan z&hir anlama göre ise bu kişi
nisabın iki katı kadar olan malın çıkarılmasına ortaklık ettiği için eli
kesilir.
16. [Yukarıdaki durumda
iki kişi tarafından] çıkarılan mal iki nisaptan daha aşağı miktarda olursa
hiçbirinin eli kesilmez; çünkü her biri nisap miktarı mal çalmamıştır.
17. "Malı ortaklaşa
çıkarsalar" ifadesi her ikisinin ayrı ayrı çıkarması durumunu dışarıda
bırakmaktadır. Bu durumda kimin çaldığı mal nisap miktarı ise onun eli kesilir,
bunun altında çalanın eli kesilmez.
Not: Nevevi'nin belirttiği hüküm, her iki şahıs da
kendi başına hareket eden kimselerden ise geçerli olur. Şayet şahıslardan biri
çocuk veya akıl hastası ise -ZerkeşI'nin EzraI'ye tabi olarak belirttiğine
göre- bu durumda zahir olan çıkarılan mal nisap miktarı olmasa bile mükellef
olan kişinin elini kesmektir. Çünkü bu durumda diğer şahıs onun aleti gibidir.
Bu gerekçeden
anlaşıldığına göre söz konusu hüküm, mükellef şahıs, diğerinin bunu yapmasına
izin verdiğinde geçerli olur.
18. Çalınan malın dince
dokunulmaz kabul edilen bir mal olması gerekir. Buna göre Müslüman veya gayri
müslim bir kişi şarap, domuz, elde bulundurulmasına izin verilen köpek, ölmüş
bir hayvanın tabaklanmamış derisini çalsa yani [koruma altına alındığı yerden]
çıkarsa eli kesilmez. Çünkü bu belirtilenler [din açısından] bir mal değildir.
19.
"Tabaklanmamış" ifadesi tabaklanmış olan deriyi dışarıda
bırakmaktadır. Kişi tabaklanmış deriyi çalarsa eli kesilir.
20. Deriyi çalan kişi,
malın korunduğu yerde deriyi tabakladıktan sonra dışarıya çıkarsa, derinin
değeri hırsızlık nisabına denk ise [iki ihtimal söz konusu olur:]
> Daha doğru olan
"deriyi gasp eden kişi onu tabaklasa bile deri yine de gasp edilen kişiye
ait olur" görüşünü kabul ettiğimiz taktirde bu meselede çalan kişinin eli
kesilir.
> [Diğer görüşe göre
kesilmez.]
Bulkınl'nin şu ifadesi
de bunun benzeridir: "Kişi şarabı çalıp da ona el koyduktan sonra koruma
altında olduğu yerden çıkarmadan önce şarap sirkeye dönüşse [yukarıdakine
kıyasla çalanın eli kesilir].
21. Şarabın kabı nisap
miktarına ulaşıyorsa [hüküm ne olur?
Bu konuda mezhep içinde
iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Doğru görüşe göre çalan
kişinin eli kesilir; çünkü nisap miktarı malı, koruma altında bulunduğu yerden,
herhangi bir şüphenin bulunmadığı durumda çalmıştır. Bu, içinde idrar bulunan
bir kabı çalan kişinin durumuna benzer ki o kişinin eli -Maverdi ve
başkalarının belirttiği üzere- ittifakla kesilir.
İkinci görüş
Bu kişinin eli kesilmez;
çünkü kabın içindeki sıvı, dökülmeyi hak etmiş bir sıvı olduğundan bu durum,
elin kesilmesi konusunda bir şüphe oluşturur.
Bu gerekçeden şu
sonuçlar çıkar:
> Kabın içindeki
şarap dokunulmazlığı bulunan bir şarap olsaydı o zaman çalan kişinin eli
kesinlikle kesilirdi; çünkü o durumda dökülmeyi hak etmiş olmazdı.
> Kişi şarabı, koruma
altında olduğu yerde dökmüş olup sonradan kabı dışarı çıkarsaydı eli kesinlikle
kesilirdi.
> Şarap zımmı bir
kimseye ait olsa ve o kişi de bunu açıktan içmiyor ve satmıyor olsaydı, çalan
kişinin eli kesinlikle kesilirdi. Şayet şarabı açıktan içiyor ise ortada
[şarabın dökülmesini gerektiren] illet bulunduğundan söz konusu görüş ayrılığı
burada da söz konusu olur.
Not: Görüş ayrılığı, kişinin şarabı dışarı
çıkanrken çalmayı kastetttiği durumla ilgilidir. Şayet kendisi şarabın yanına
girerken veya şarabı dışarı çıkanrken onu [sirkeye] dönüştürmek istemişse o
zaman kesinlikle eli kesilmez. Bu ikinci hüküm eş-Şerhu'l-kebir'de açıkça ifade
edilmiştir. İlk mesele ise, söz konusu kitaptaki ifadeden anlaşılmaktadır.
Kişi ilk durumda şarabı
çıkarmış olsa veya ikinci durumda ister malı çalma amacıyla ister başka bir
amaçla girmiş olsa da hüküm aynıdır. Her iki mesele, Ravd adlı eserden
anlaşılmakta, ikinci mesele ise Ravdatü't-talibin'den anlaşılmaktadır.
22. Şeriatın kırılmasına
müsaade ettiği tanbur, fülüt vb. [müzik aletlerini], put ve haç gibi şeyleri
çalma durumunda kişinin eli kesilmez. Çünkü günah olan bir şeyi ortadan
kaldıracak sebeplere başvurmak dinde teşvik edilen bir şeyolduğundan bunu yapan
kişinin fiili -tıpkı şarabı döken kimsenin fiilinde olduğu gibi- [el kesme
cezasını ortadan kaldırıcı mahiyette] bir şüphe teşkil etmektedir.
[Zayıf] bir görüşe göre
çalınan şeyin kırılmış hali nisaba ulaşıyorsa çalan kişinin eli kesilir; çünkü
bu kişi, nisap miktarında malı koruma altında olduğu yerden çalmıştır.
Ben [Nevevi] derim ki:
Bu ikinci görüş -Ravdatü't-talibin, eşŞerhu'l-kebir ve başka eserlerde
belirtildiği ve İmam Şafii'nin de el-Ümm'de açık olarak ifade ettiği üzere-
alimlerin çoğunluğuna göre daha doğru olan görüştür. Allah en iyi bilendir.
RafiI'nin kesin bir
biçimde belirttiği şu hüküm de bunu desteklemektedir: "Bir kimse,
kendisinden yararlanılması helal olmayan bir takım kitapları çalsa, şayet bu
kitapların cilt ve kağıtları [hırsızın elinin kesilmesi için belirlenen] nisap
miktarına ulaşıyorsa çalanın eli kesilir. "
Not: Görüş ayrılığı -Ravdatü't-talibin'de
belirtildiği üzere- kişinin şarabı dönüştürmeyi kastetmediği duruma özgüdür.
Şayet şarabı dışarı çıkarırken onun kolayca dönüştürülmesini kastetmişse o
zaman kesinlikle eli kesilmez.
Yine görüş ayrılığı,
şarabın Müslümana ait olması durumuna özgüdür. Şayet zımmıye ait ise o zaman
çalanın eli kesinlikle kesilir.
Kişi, altın-gümüşten
yapılma bir kabı çaldığında eli kesilir; çünkü zaruret durumunda bu kabı
kullanmak mubahtır. Ancak kişi bunu göstererek kırmak amacıyla koruma altında
olduğu yerden çıkarmışsa o zaman eli kesilmez.
Kişi şarap kabını veya
tanbur vb. bir şeyi yahut altın-gümüşten kabı, koruma altında olduğu yerde
kırdıktan sonra dışarı çıkarsa şayet bunun değeri nisap miktarına ulaşıyorsa,
sağlam halde çıkarması durumunda olduğu gibi eli kesilir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
Malın Mülkiyetinin
Başkasına Ait Olması.