MUĞNİ’L-MUHTAC

HIRSIZLIK

 

2.1.2. Malın Mülkiyetinin Başkasına Ait Olması

 

1. Çalınan mala ait şartların ikincisi, malın başkasının mülkü olmasıdır.

 

2. Bu şart gereğince kişi bir mal koruma altında olduğu yerden çıkarmadan önce mirasçılık vb. bir yolla ona sahip olsa veya mal, koruma altında olduğu yerde yenilme vb. yollarla ni sap miktarının altına düşse çalan şahsın eli kesilmez.

 

3. Yine İmam Şafii'nin açık ifadesine göre kişi, çaldığı malın kendisine ait olduğunu iddia ettiğinde de eli kesilmez.

 

4. İki kişi bir malı çaldıktan sonra onlardan biri malın kendisine veya her ikisine ait olduğunu iddia ettiği halde diğer şahıs bunu yalanlasa, iddia eden şahsın eli kesilmez.

Daha doğru görüşe göre diğerinin eli kesilir.

 

5. Kişi ortaklığı bulunan bir malı, ortağına ait koruma altındaki yerden çalsa daha güçlü görüşe göre -kendisinin payı az bile olsa- eli kesilmez.

 

23. Çalınan malda bulunması gereken şartların ikincisi malın başkasının mülkü olmasıdır. Buna göre kişi başkasının elinde rehin veya kiralık bile olsa kendisine ait bir malı çaldığında eli kesilmez.

 

24. Kişi, başkasından satın almış olduğu malı henüz satım bedelini teslim etmeden önce veya muhayyerlik zamanı esnasında bile olsa çalsa eli kesilmez. Yine kişi kendisine hibe edilen bir malı henüz teslim almadan önce çalsa eli kesilmez. İkinci örnek, Nevevi'nin "başkasının mülkü" ifadesine bir itiraz olarak ileri sürülmüştür. Elin kesilmemesi mülkiyet şüphesi sebebiyledir.

 

25. Kişi, bir mal satın alıp parasını verdikten sonra o malla birlikte başka bir mal çalsa Ravdatü't-talibin' de belirtildiğine göre eli kesilmez.

 

26. Kendisine bir mal vasiyet yoluyla bırakılan kişi;

 

> Vasiyette bulunan henüz ölmeden önce malı çalsa,

> Yahut ölmüş olsa bile kendisi vasiyeti kabul etmeden önce malı çalsa her iki durumda da eli kesilir.

 

İlk durumda elin kesilmesinin sebebi vasiyete kabulün bitişmemiş olmasıdır.

 

ikinci durumda ise mal üzerindeki mülkiyetin vasiyette bulunan şahsın ölümüyle gerçekleşmediği görüşüne dayalıdır.(116)

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir. Daha önce geçtiğine göre bir kimseye bir mal hibe edilse, o kişi bunu kabul edip henüz teslim almadan önce malı çalsa eli kesilmez. Burada da öyle olmalıdır.

 

Buna şöyle cevap verilir: Vasiyet yapılan kişi kabul edebileceği halde bunu yapmayarak kusurlu davranmıştır. Hibede ise durum böyle değildir; çünkü hibeyi kabul eden kişi malı [karşı taraf teslim etmedikçe] teslim alma imkanına sahip değildir. Yine orada kabul var olduğu halde burada kabul bulunmamaktadır.

 

27. Bir kimse "fakirlere" şeklinde vasiyette bulunsa, vasiyette bulunan kişinin ölümünden sonra bir fakir bu malı çalsa tıpkı ortak malı çalma durumunda olduğu gibi eli kesilmez. Zengin biri bu malı çalarsa eli kesilir.

 

28. NevevI çalınan malın, koruma altında olduğu yerden çıkarıldığı esnada başkasına ait olmasını kastetmiştir. Nitekim şu ifadeler de bunu göstermektedir:

 

Kişi, malı koruma altında olduğu yerden çıkarmadan önce;

 

> Çalınan malın tümüne veya bir kısmına, mirasçılık, satın alma vb. yollarla sahip olsa,

> Veya sahip olmasa bile mal, koruma alhnda olduğu yerde bir kısmının yenilmesi veya yanması vb. bir sebeple nisap miktarının altına düşse kişinin eli kesilmez.

 

İlk durumda kesilmemesinin sebebi kişinin kendi malını [koruma altında bulunan yerden] çıkarmış olmasıdır.

 

İkinci durumun sebebi şudur: Kişi malın korunduğu yerden nisap miktarı mal çıkarmamıştır.

 

29. Nevevi "çıkarmadan önce" ifadesiyle şu durumu dışarıda bırakmıştır: Bu durum, malın çıkarılmasından sonra meydana gelse el kesme cezası düşmez; çünkü cezada dikkate alınacak olan şey suçun işlendiği andır. Ancak mal çıkarıldıktan sonra olay henüz mahkemeye götürülmeden önce çıkaran kişi mala sahip olsa eli kesilmez. Bu, [iki farklı görüş içinden] doğru olan şu görüşe dayalıdır: "El kesme cezasının yerine getirilmesi hem çalınan mala ilişkin davaya hem de buna dayalı olarak talepte bulunmaya bağlıdır."

 

 

Not:  İkinci meselenin ilk şartta zikredilmesi daha uygun olurdu. Bunun burada zikredilmesini gerektiren şey, malın çıkarılına zamanına bakılması konusunda önceki meseleyle ortak olmasıdır.

 

30. Yine kişi, çalınan malın tümünün veya bir kısmının mülkiyetinin kendisine ait olduğunu iddia eder, mülkiyeti hırsızlık sonrasında dava mahkemeye intikal etmeden önceki bir zamana isnad etmez ve hırsızlık da şahitlerle sabit olursa [hükmün ne olacağı konusunda iki görüş vardır:]

 

Birinci görüş

 

İmam ŞafiI'nin açık ifadesine göre eli kesilmez. Çünkü bu kişinin doğru söylüyor olması mümkündür. Bu durum, el kesme cezasını ortadan kaldıran bir şüphe oluşturmaktadır.

 

Rivayet edildiğine göre İmam Şafii bu şahsı "fıkıhtan anlayan hırsız" diye isimlendirmiştir.

 

İkinci görüş

 

Mezhep içindeki alimlere veya İmam Şafii'nin ifadelerinden tahric yoluyla çıkarılan bir görüşe göre insanlar bunu, had cezasını def etmek için bir vasıta edinmesin diye hırsızın eli kesilir. Bu görüştekilere göre İmam Şafii'nin açık ifadaesi, kişi söylediğine dair bir delil ortaya koyduğunda söz konusu olur.

 

31. Bu görüş ayrılığı şu konularda da geçerlidir:

 

> Malın korunduğu yerin mülkiyetini iddia etme,

> Çalınan malın sahibinin nesebi bilinmediğinde onun [köle olup] mülkiyetinin kendisine ait olduğunu iddia etme,

 

> Malı, efendisinin izniyle aldığını iddia etme,

> Malı nisap miktarından daha az iken aldığını iddia etme,

> Malın babasına veya efendisine ait bir mülk olduğunu iddia etme.

> Malın korunduğu yerin açık olduğunu,

> Mal sahibinin malını korumaktan yüz çevirdiğini veya uyuduğunu iddia etme.

 

32* "Mülkiyet iddiası" ifadesi, ortada hırsızlığa dair şahitler varken kişinin hırsızlık yapmadığını iddia etmesi durumunu dışarıda bırakmaktadır. Bu durumda -İbn Kecc'in de belirttiği üzere- el kesme cezası düşmez.

 

33. Şahitler bulunduğu halde mülkiyet iddiasının kabul edilmesinin sebebi şudur: Bu iddia, şahitlerin şahitliğini yalanlamamaktadır. Oysa "çalmadım" şeklindeki iddia yalanlamaktadır.

 

Not:  Bunların tümü elin kesilmesi ile ilgili konuda geçerli hükümlerdir. Mal konusundaki hüküm açısından ise kişinin iddiası kabul edilmez. Bunun kabul edilebilmesi için şahitlerin veya [karşı taraf yemin etmekten kaçındığı için] geri döndürülen yeminin bulunması şarttır.

Karşı taraf yeminden kaçınırsa el kesmek gerekli olmaz.

 

Malı çalınan kişi, çalınan malın hırsıza ait olduğunu ikrar etse hırsız kendisini yalanlasa bile eli kesilmez.

 

Kişi bir adamın malını çaldığını ikrar ettiği halde lehine ikrar yapılan kişi bunu inkar etse ve malın kendisine ait olduğunu iddia etmese, ikrar edenin eli kesilmez; çünkü ikrar edilen mal -daha önce ikrarda geçtiği üzere- onun elinde bırakılır.

 

34. İmam Şafii'nin açık olarak ifade etmiş oldUğU görüşe göre iki kişi, iki veya daha fazla nisap miktarında bir malı çalsalar ve içlerinden biri çalınan malın kendisine veya her ikisine ait olduğunu iddia ettiği halde diğeri onu yalanlasa -yukarıda belirttiğimiz gerekçeyle- iddia eden kişinin eli kesilmez. [Diğerinin eli kesilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre diğerinin eli kesilir; çünkü o herhangi bir şüphe söz konusu olmaksızın nisap miktarı bir malı çaldığını ikrar etmiştir.

 

İkinci görüş

 

Arkadaşı tarafından kendisi lehine mülkiyet iddiasında bulunuldUğU için yalanlayan şahsın eli kesilmez.

 

Not:  NevevI'nin ifadesinden şu anlaşılmaktadır: "Arkadaşı onun sözünü tasdik ederse, bu iddiayı ileri süren şahsın eli kesilmediği gibi onunki de kesilmez." BeğavI ve başkaları bunu açık olarak ifade etmişlerdir.

 

Yine NevevI'nin sözünden şu sonuç çıkmaktadır: "Arkadaşı susup ne tasdik ne tekzip etse veya bilmiyorum dese onun eli kesilmez. " Bu doğrudur; çünkü ortada şüphe bulunmaktadır.

 

35. Kişi, başkasıyla ortak olarak sahip olduğu bir malı, o kişiye ait korunaklı yerden çalsa [hüküm ne olur? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre -kendisinin maldaki payı az bile olsa- eli kesilmez; çünkü o malın her bir parçasında kendisinin şayi [hisseli] ortaklığı bulunmaktadır. Bu, bir şüphedir. Bu, kişinin ortak olarak sahip oldUğu bir cariye ile ilişkide bulunmasına benzer.

 

İkinci görüş

 

Bu kişinin eli kesilir; çünkü onun, ortağının payında hakkı yoktur.

 

Not:  Görüş ayrılığı, kişiye ortağının malından hırsızlık nisabı miktarınca kaldığı durumla ilgilidir. Aksi taktirde kişinin eli kesinlikle kesilmez.

 

Nevevi'nin "ortak mal" ifadesinden şu sonuç çıkmaktadır: "Kişi, ortağının malı içinden kendisinin ortaklığı bulunmayan bir mal çalsa onun eli kesilir." Bu, ikisinin koruma yeri birbirinden farklı olduğu duruma hamledilir, aksi taktirde kişinin eli kesilmez. Bunu Maverdi söylemiştir. Kaffal'in "el kesilir" şeklindeki mutlak ifadesi de yine bu şekilde yorumlanır.

 

 

2.1.3. Mal Konusunda Şüphenin Bulunmaması

 

1. Üçüncü şart, malda [çalana ait olma ihtimali vb.] bir şüphenin olmaması gerekir. Buna göre kişi üst veya alt soy hısmının yahut [köle] efendisinin malını çaldığında eli kesilmez.

 

2. Daha güçlü görüşe göre eşlerden biri diğerinin malını çaldığında eli kesilir.

3. Kişi devlet hazinesine ait bir malı çalsa bakılır: Bu mal, o şahsın içinde bulunmadığı bir grup için ayrılmış ise o kişinin eli kesilir. Aksi taktirde daha doğru görüşe göre [şuna bakılır:] Kamunun maslahatına ayrılan mal gibi veya çalanın fakir olduğu durumda sadaka gibi kişinin hakkının bulunduğu mallardan ise o kişinin eli kesilmez, aksi taktirde kesilir.

 

4. Mezhepte esas alınan görüşe göre mescidin kapısı ve kirişini çalma durumunda hırsızın eli kesilir, hasırlarını ve aydınlatmada kullanılan kandillerini çalma durumunda ise eli kesilmez.

 

5. Daha doğru görüşe göre vakfedilen malı çalma durumunda kişinin eli kesilir.

 

6. Kişi uyur haldeki veya akıl hastası olan ümmüveledi kaçırdığında eli kesilir.

 

36. Çalınan malda bulunması gereken şartların üçüncüsü malda [el kesme cezasını def etmeyi gerektiren] bir şüphenin bulunmamasıdır. Çünkü hadiste şöyle buyrulmuştur:

 

> "Had cezalarını, gücünüz yettiğince Müslümanlardan uzaklaştırın. "

 

37. Bu konuda şu şüpheler birbirine eşittir:

 

> Mülkiyet şüphesi: Örneğin kişi -daha önce geçtiği üzerekendisiyle başkası arasında ortak olan bir malı çaldığında [mülkiyet şüphesi sebebiyle eli kesilmez.]

 

> Failde şüphe: Örneğin kişi, kendisine, üst veya alt soy hışmına ait olduğunu zannettiği bir malı hırsızlık suretinde alsa [şüphe bulunduğundan eli kesilmez.]

 

> Mahalde şüphe: Örneğin oğul, üst soyuna ait olan veya üst soydan biri alt soyuna ait olan bir malı çal sa eli kesilmez.

 

38. Kişi, ne kadar yukarı çıkarsa çıksın üst soy hısımına ait olan veya ne kadar aşağı inerse insin alt soy hısımına ait olan bir malı çaldığında kendisinin eli kesilmez. Sonrakilerden birinin belirttiği üzere bunların dinleri farklı olsa bile hüküm böyledir. Çünkü bu ikisi arasında birlik bulunmaktadır. Ayrıca her birinin malı diğerinin ihtiyacı için hazırda bekletilmektedir. Bu ihtiyaçlardan biri de kişinin elinin o malı çaldığında kesilmemesidir.

Diğer akrabalar ise böyle değıidir.

 

39. ZerkeşI'nin kendi fıkhı çıkarımı olarak belirttiğine göre hırsızlık yapan kişinin hür veya köle olması arasında fark yoktur. Zerkeşi bu görüşünü şununla desteklemiştir: Alimlerin belirttiğine göre bir köle, alt soy hısmına ait birinin cariyesi ile ilişkide bulunsa, şüphe sebebiyle kendisine had cezası uygulanmaz.

 

40. Bir köle, efendisinin malını çaldığında elinin kesilmeyeceği konusunda -İbnü'l-Münzir'in belirttiğine göre- icma vardır. Ayrıca kölenin o maldan yararlanma hakkı elde ettiği konusunda bir şüphe bulunmaktadır. Kölenin mal üzerindeki zilyedliği efendisinin zilyedliği gibidir.

 

41. Kısmı köle de normal köle gibidir. Mükatep de öyledir. Çünkü mükatep köle, özgürlük bedelini ödemeyez duruma gelebilir, bu durumda daha önceki haline yani köleliğe geri döner.

 

Genel kural:

 

Bir malı çaldığında eli kesilemeyecek olan kimsenin kölesi o malı çaldığında onun da eli kesilmez.

 

Örneğin üst soy hısımı, alt soydan olan birinin malını çaldığında eli kesilmez, bunun aksi de söz konusudur. Bu durumda bunların birinin kölesi diğerinin malını çaldığında onun da eli kesilmez.

 

Efendi, mükatep kölesinin malını çaldığında eli kesilmez.

 

Yine kısmı kölenin efendisi, o kölenin hür olan kısmı sebebiyle malik olduğu malı çalsa onun eli kesilmez. Bunu MaverdI, Şeyh Ebu Hamid ve başkaları kesin bir biçimde belirtmiştir. Çünkü onun hürriyet yönüyle malik olduğu şey hakikatte bedeninin bütününe ait olup bu durum bir şüphe teşkil etmektedir. [Zayıf] bir görüşe göre ortak malın taksim edilmesinden sonra çalınması durumunda olduğu gibi burada da kişinin eli kesilir.

 

Köle, efendisinin cariyesiyle zina ettiğinde kendisine had cezası uygulanır; çünkü onun, cariyenin cinselliği üzerinde [hak sahibi olup olmadığıyla ilgili] bir şüphe söz konusu değildir.

 

Bazı ayrıntılar:

 

Kıtlık zamanında yiyecek maddesi çalan ve bunu [hırsızlık dışında başka bir yolla] elde etmeye güç yetiremeyen kişinin eli kesilmez.

 

Yine bir eve veya dükkana bir şey satın almak vb. bir sebeple girmesine izin verilen bir kimse -İbnü'l-Mukrl'nin tercih ettiği görüşe göre- bir şey çaldığında eli kesilmez.

 

Konuyla ilgili delillerin genelolması sebebiyle odun, ot, av gibi şeyleri çalanların eli kesilir.

Bunların aslen herkesin kullanması mübah olan mallardan olmasının hükme bir etkisi yoktur.

 

Kavrulmuş un, meyve vb. gibi [bir zaman sonra] bozulmaya maruz kalacak olan bir şeyi çalan kişinin eli kesilir. Yine baklagiller de böyledir.

 

Su, toprak, Mushaf, şer'! ilimlere dair kitaplar ve buna ait şeyler, faydalı ve mübah şiir kitaplarını çalanların da eli kesilir. Şayet faydalı ve mübah olmazsa bu kitapların yaprak ve ciltlerinin değeri belirlenir. Bu değer nisap miktarına ulaşıyorsa eli kesilir, aksi taktirde eli kesilmez.

 

Bir malı çalması sebebiyle eli kesilen kişi, aynı malı yine aynı sahibinden veya bir başkasından ikinci defa çalsa yine kendisine kesme cezası uygulanır; çünkü kesme cezası bir mal üzerindeki bir fiile bağlı olan ceza olduğundan o fiil tekrarlandıkça ceza da tekrarlanır. Bu şuna benzer: Bir kimse bir kadınla zina edip kendisine had cezası uygulandıktan sonra tekrar onunla zina etse kendisine yine had cezası uygulanır.

 

Bir kimse, peşin borcunu inkar eden veya oyalayan borçlunun malını çalsa, bunu yaparken alacağını tahsil etmek amacıyla yapmışsa eli kesilmez; çünkü bu durumda o malı almasına [dince] izin verilmiştir. Bunun için almamışsa eli kesilir. Bu konuda hakkından farklı cinste bir şeyalması aynı cinste alması gibidir. Kişi hakkını alırken fazladan mal alsa, bu fazlalık müstakil olarak nisap miktarına ulaşmış olsa bile onun eli kesilmez; çünkü bu kişi malın bulunduğu yere girip de malı alma hakkına sahip olunca artık o malonun açısından korunma altında değildir.

 

42. [Eşlerden biri diğerinin malını çalsa eli kesilir mi? Bu konuda İmam Şafii'ye ait üç görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha güçlü görüşe göre konuyla ilgili ayetin ve haberlerin [hadislerin] genelolması [herhangi bir ayrım yapmaması sebebiyle] eşlerden biri, diğerinin koruma altındaki malını çaldığında eli kesilir.

 

Ayrıca nikah akdi [cinsel ilişkinin mübah hale gelmesi] menfaat{i] üzerine kurulu bir akit olup had cezasını düşürmez. Nitekim iki kişi kira akdi yaptığında kiraya veren veya kiralayan diğerinin malını çaldığında bu akit onun elinin kesilmesine engel teşkil etmez. Bu konuda köle, kişinin karısından şu açıdan farklıdır: Kocanın karısına yapması gereken harcama tıpkı satılan bir malın bedeli gibi mali bir bedeldir. Kölenin masrafı ise böyle değildir.

 

İkinci görüş

 

Şüphe sebebiyle her ikisinin de eli kesilmez; çünkü kadın kocasından nafaka almayı hak etmekte, koca da karısının malı tasarruflarına kısıtlama getirmeyi hak etmektedir.

 

Üçüncü görüş

 

Koca, karısının malını çaldığında onun eli kesilir, kadın kocasının malını çaldığında onun eli kesilmez; çünkü kadının kocasının malı üzerinde hakkı olduğu halde kocanın hakkı yoktur. Ezrai bu görüşe meyletmiştir.

 

Not:  Görüş aynlığı, kadının hırsızlık yaptığı esnada kocası üzerinde hakkının bulunmaması haline özgüdür. Şayet kadın hırsızlık yaptığı durumda kocasından nafaka ve giyecek elde etme hakkına sahip ise ne olur? el-Matlab adlı eserde belirtildiğine göre uygun olan şudur:

Nasıl ki peşin alacağı olan kimse, alacağını tahsil etmek amacıyla borçlu şahsın malından çaldığında eli kesilmiyorsa burada da kadın, hakkını almak amacıyla çaldığında eli kesilmez.

 

Geçen açıklamalardan anlaşılacağı üzere bu hüküm kocanın hakkı inkar ettiği veya oyaladığı durumda geçerlidir. Şöyle de söylenebilir: "Bunu belirtmeye gerek yoktur; çünkü burada söz konusu olan hırsızlıktır. Kişinin hakkı olan şeyi tahsil etmesi hırsızlık değiI-

 

Mal, her ikisinin evinde ve korumasız bir şekilde bulunuyorsa o zaman kesinlikle el kesme cezası uygulanmaz.

 

43. Müslüman bir kimse devlet hazinesinden mal çalmış olsa [eli kesilir mi? Bu konuda mezhep içinde üç görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

[Bu durumda şuna bakılır:]

 

> Bu mal, "Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yakınları", "fakirler" gibi bir zümre için ayrılmış ve çalan kişi de bu gruba giren şahıslardan yahut o şahısların üst ya da alt soy hısımlarından biri ise eli kesilmez.

 

> Mal, kendisinin dahil olmadığı bir grup için ayrılmışsa eli kesilir; çünkü bu durumda şüphe söz konusu değildir.

> Mal herhangi bir grup için ayrılmamışsa o zaman bakılır:

 

Hırsızın, çaldığı malda hakkı varsa eli kesilmez. Bu iki şekilde olabilir:

 

a) Çalınan mal Müslümanların maslahatı için ayrılmıştır: Bu durumda çalan kişi Müslüman ve fakir ise kesinlikle eli kesilmez. Çalan kişi zengin ise daha doğru görüşe göre kesilmez.

 

b) Çalınan mal sadaka gibi bir malolur da bu kişi fakir ya da iki kişinin arasını düzeltmek için borca girmiş biri veya gazi olursa o zaman çalanın eli kesilmez.

 

Yukarıdaki iki meselede el kesilmemesinin sebebi şudur:

 

İlk durumda kişi zengin bile olsa malda hakkı bulunmaktadır. Çünkü bu mal mescitlerin, karakolların ve köprülerin imar edilmesi için harcanan bir maldır. Bu gibi şeylerden Müslüman zenginler ve fakirler yararlanabilir. Zira bu onlara özgüdür. Buna göre zımmı bir kimse bunu yaparsa eli kesilir. Burada devlet başkanının, ihtiyaç anında onlara infakta bulunması dikkate alınmaz; çünkü onlara infakta bulunmak bir zorunluluktan kaynaklanır ve tazmin şartıyla infakta bulunulur. Nitekim zorda kalan kişiye de sonradan tazmin etme şartıyla infakta bulunulur. Bu kişinin köprüler, karakollardan yararlanması aslen değil tebean olur. Zira o, İslam ülkesinde yaşamaktadır.

Kendisinin bunlar üzerinde özel bir hakkı yoktur.

 

İkinci durumda el kesilmemesinin sebebi, çalan şahsın o malda hak sahibi olmasındandır. Zengin ise böyle değildir. Çünkü onun malda bir hakkı bulunmadığından eli kesilir. Ancak zengin kişi gazi ise veya iki kişinin arasını düzeltmek için borca girmişse o zaman -belirtilen gerekçeye binaen- eli kesilmez.

 

Kişinin çaldığı malda herhangi bir hakkı yok ise, ortada bir şüphe bulunmadığından eli kesilir.

 

İkinci görüş

 

Kişi zengin olsun fakir olsun, ister sadaka malını ister kamu maslahatına ayrılan malı çalsın eli kesilmez. Çünkü bu mal ihtiyaç için bekletilmektedir. Bu maldan fakire infak edilir.

Zengine de yüklendiği bir borç sebebiyle ödemesi gerekli olan şey bu maldan verilebilir.

 

Üçüncü görüş

 

Diğer mallarda olduğu gibi bu kişinin eli mutlak olarak kesilir.

 

Not:  Devlet hazinesinden mal çaldığında eli kesilmeyen kişinin üst veya alt soy hısımı yahut kölesi o malı çaldığında onun da eli kesilmez.

 

"Devlet hazinesi" ifadesi şu durumu dışarıda bırakmaktadır: Zekatta hak sahibi olan bir kimse, zekat ödeme yükümlüsünün malından çalarsa bakılır:

Şayet çalınan mal, zekat olarak verilmesi gereken mal cinsinden değilse hırsızın eli kesilir.

Zekat cinsinden olup o malın sarf edilmesi için söz konusu kişi taayyün etmişse ve biz "zekat alacaklısının zekat ödeyecek kimsenin malı üzerindeki hakkı, ortakların birbirinin malı üzerindeki hakkı gibidir" şeklindeki daha doğru görüşü benimser isek tıpkı ortak mal çalmada olduğu gibi burada da el kesilmez. Bunu Beğavı ve elKafı yazarı belirtmiştir.

 

44. Mezhepte esas alınan ve alimlerin çoğunun tek görüş olarak belirttiğine göre bir Müslüman mescidin kapısını, kirişini, duvarını, sütunlarını, tavanını, süs olarak konulmuş kandillerini çaldığında eli kesilir. Çünkü kapı mescidin korunması için, kiriş vb. diğer eşyalar da mescidin mamur olması içindir. Kandiller konusunda ise [kişinin bunu ihtiyaçtan dolayı çaldığına ilişkin] herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Kabe'nin örtüsü de böyle değerlendirilir. Şayet örtü, Kabe'nin üzerine dikilmişse onu çalan kimsenin eli kesilir; çünkü bu durumda örtü koruma altına alınmış olur.

 

45. Mescitte kullanılmak üzere hazır bulundurulan hasırları ve diğer yaygıları çalması sebebiyle kişinin eli kesilmeyeceği gibi aydınlatmada kullanılan kandilleri çaldığında da eli kesilmez; çünkü bu, Müslümanların maslahatı için olup kişinin de -tıpkı devlet hazinesindeki mal gibi- bunda hakkı bulunmaktadır.

 

46. "Hazır bulundurulan" ifadesi süs halılarını dışarıda bırakmaktadır. İbnü'l-Mulakkın'ın de dediği üzere bunu çalanın eli kesilir.

 

47. Minberin örtüsü de şayet minbere dikilmiş ise onu çalanın elinin de kesilmesi gerekir.

 

48. [El kesme ,cezasının uygulanabilmesi için] mescidin zemininde kullanılmak üzere atılmış bulunan halıların bulunması gerekir.

 

Zımm! bunları çaldığında, herhangi bir şüphe söz konusu olmadığı için eli kesin olarak kesilir.

 

Not:  Bu, genel mescide ilişkin hükümdür. Bir gruba özel mescide gelince, tercihe şayan olan "bir mescit bir gruba tahsis edildiğinde onlara özel •olur" görüşünü esas aldığımızda el kesme cezası, o şahıslardan başkalarına özgü olur.

 

Bir kimse, okunması için vakfedilmiş olan bir mushafı çalsa şayet Kur'an okuyabilen hir kimse ise eli kesilmez; çünkü bu mushafta kendisinin de hakkı yardır. Şayet okuyamayan bir kimse ise yine elikesilmez; çUn'küöğrenme ihtimali vardır. Zerkeşi şöyle demiştir:

"Yahut bu kişinin mushafı, hazır olan kişiler dinlesin diye okuyacak olan birine vermesi de mümkündür."

 

Hatip minberi çalsa veya müezzin oturağı çalsa elinin kesilmemesi gerekir. Buna temas eden birini görmedim. Hatta başkaları da bunları çalsa onların da ellerinin kesilmemesi gerekir; çünkü bunların yararı sadece hatip ve müezzine özgü değildir.

 

Bir kimse, yalartasında bulunan bir kuyunun kovasını çalsa eli kesilmez.

Ravdatü't-talibin'deki ifadeden elinin kesileceği anlaşılsa da el-Bahr yazarı elin kesilmeyeceğini tek görüş olarak belirtmiş, İbnü'l-Mukr! de bunu esas almıştır; çünkü bu kova insanların yararlanması içindir. el-Bahr yazarı şöyle demiştir: Bana göre bunu zimmı çaldığında da eli kesilmez; çünkü onun da o kovada hakkı vardır." Zahir olan da budur. Çünkü daha sonra geleceği üzere zımmı birisi, genel işler için vakfedilmiş olan bir şeyi çaldığında eli kesilmez.

 

49. [Kişi vakfedilmiş bir malı çalsa eli kesilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre başkasına vakfedilmiş olan malı çalan kimsenin eli kesilir; çünkü bu, koruma altına alınmış bir maldır. İster "vakfedilen malın mülkiyeti Allah Teala'ya ait olur" görüşünü kabul edelim ister "vakfedilen kimseye ait olur" ya da "vakfedene ait olur" görüşünü kabul edelin hüküm böyledir.

 

İkinci görüş

 

Bunu çalanın eli kesilmez; çünkü malın mülkiyeti Allah'a ait ise bu mal, insanlara serbest bırakılan mallar gibidir. Şayet vakfedilen kimseye veya vakfedene ait ise o zaman da mal üzerindeki mülkiyet zayıf olduğu için çalanın eli kesilmez.

 

50. [Şu durumlarda vakfedilen malı çalan kimsenin eli kesilmeZ:]

 

> Kişinin vakfedilen malda hakkı var ise,

> Veya hak sahibi olma şüphesi varsa.

 

Örneğin bir gruba vakfedilmiş bir malı o grupta olan bir kimse çalsa yahut kendisine vakfedilen kimsenin babası veya oğlu malı çalsa yahut mal fakirlere vakfedilmiş olup çalan kişi fakir olsa hırsızın eli kesinlikle kesilmez.

 

51. Ruyanı şöyle demiştir: Nevevi "vakfedilen mal" ifadesi ile malın ürünlerinden / gelirlerinden çalmayı dışarıda bırakmıştır ki bu durumda onun eli kesinlikle kesilir.

 

52. Kişi genel işler için veya hayır işleri için vakfedilmiş bir malı çalsa çalan kişi zımmı bile olsa eli kesilmez; çünkü o, Müslümanlara tabidir.

 

53. [Bir kimse, başkasının ümmüveledini çalsa / kaçırsa bu sebeple eli kesilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre kişi bir başkasının ümmüveledini şu durumlarda iken çalsa [kaçırsa] eli kesilir:

 

> Ümmüveled uyurken,

> Akıl hastası iken,

> ZerkeşI'nin belirttiği üzere kör iken,

> el-Beyan' da belirtildiğine göre efendisi ile yabancı bir şahsa itaati birbirinden ayırt edemeyen temyizi olmayan bir şahıs iken.

 

Bu durumlarda elin kesilmesinin sebebi şudur: Ümmüveled, tıpkı normal köle gibi değeri üzerinden tazmine tabidir.

 

İkinci görüş

 

Onda mülkiyet eksik olduğU için çalan kişinin eli kesilmez.

 

54. Yukarıda belirtilenler şunları dışarıda bırakmaktadır: Ümmüveledin aklı başında, gözleri gören ve gafil olmayan / uyanık bir kimse olması halinde kendisini savunma imkanı bulunduğundan onu kaçıran kimsenin eli kesilmez.

 

55. Ümmüveledin kocasından veya zinadan doğma küçük çocuğu da yukarıda belirtilen hükümler bakımından ümmüveled gibidir.

 

56. Azat edilmesi adanmış olan veya azat edilmesi vasiyet edilmiş olan köle de böyledir.

 

57. Bir kimse; küçük, akıl hastası veya baliğ olmakla birlikte temyizi bulunmayan bir köleyi çalsa şayet bu köleler bir kimsenin koruması altında bulunuyarsa hırsızın eli kesin olarak kesilir.

 

58. NevevI yalnızca ümmüveledi zikretmiştir; çünkü mezhep içinde onunla ilgili iki görüş bulunmaktadır.

 

59. Ümmüveled ifadesi özgürlük sözleşmesi yapan veya kısmen hür olan köleyi dışarıda bırakmaktadır. Bunları çalan kimsenin eli hiçbir şekilde kesilmez; çünkü bunlarda bir tür hürriyetin bulunması onu çalan kimsenin elinin kesilmesine engel teşkil etmektedir.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Malın Koruma Altında Olması