MUĞNİ’L-MUHTAC

HIRSIZLIK

 

2.2. Hırsızlık Fiiline ilişkin Şartlar

 

Bu bölümde el kesmeyi engellemeyen ve engelleyen durumlar ile bir kişi açısından korunak kabul edilip diğer kişi açısından korunak olarak kabul edilmeyen durumlar ele alınmıştır. Nevevi bu bölümü "yankesicinin eli kesilmez" ifadesinden sonraya ertelemiş olsa daha iyi olurdu; çünkü o, el kesmenin ikinci rüknünün baş tarafıdır.

 

1. Bir malın korunduğu şeyi / yeri kiraya veren kişi [orada kiracıya ait olan malı çaldığında] eli kesilir.

 

2. Daha doğru görüşe göre ödünç veren de böyledir.

 

3. Kişi malın korunduğu şeyi gasp etse, [ve içine kendi malını koysa, mal sahibinin onu çalması durumunda] yerin sahibinin eli kesilmez. Daha doğru görüşe göre yabancı da böyledir.

 

4. Bir kimse bir mal gasp ederek onu kendi korumasına alsa, malın sahibi de bu korunağın içinden gasıbın malını çalsa veya yabancı bir kimse gasp edilmiş malı çalsa daha doğru görüşe göre eli kesilmez.

 

5. Yankesici, yağmacı, kendisine emanet bırakılan malı inkar eden kişinin eli kesilmez.

6. Bir kimse bir malın bulunduğu yeri delip başka bir gece gelerek malı çalsa daha doğru görüşe göre eli kesilir.

 

7. Ben [NevevI] derim ki: Bu, mal sahibinin delinmeden haberinin olmaması ve deliğin de gelip geçenler tarafından görülmeme si halindedir. Aksi taktirde kesinlikle el kesilmez. Allah daha iyi bilir.

 

8. Kişi bir malın korunağını delse, başka bir kimse de malı çalsa el kesme cezası [ikisine de] uygulanmaz.

 

9. Bu ikisi delme konusunda yardımlaşsa, malı teki çıkarsa veya delen kimse deliğin yanına malı koysa, diğeri de onu çıkarsa, çıkaran kişinin eli kesilir.

 

10. Delen kimse malı, deliğin ortasına koysa, dışarıdaki kişi de onu alsa, mal iki nisap miktarına eşitse daha güçlü görüşe göre her ikisinin eli de kesilmez.

 

11. Kişi malı koruma altında oldUğU yerin dışına atsa veya akan suya koysa yahut yürüyen hayvanın sırtına koysa yahut esen rüzgara bıraksa ve bunlar da malı dışarı çıkarsa kişinin eli kesilir. Hayvan durmakta olup da çalan kişi malı onun üzerine koyduktan sonra hareket etse daha doğru görüşe göre çalanın eli kesilmez.

 

12. Hür bir kimse üzerinde zilyetlik kurulduğunda o kişi tazmine tabi olmaz, onu çalan kimsenin eli kesilmez.

 

13. Kişi boynunda gerdanlık bulunan ufak bir çocuğu kaçırsa daha doğru görüşe göre hüküm böyledir.

 

14. Bir köle bir devenin üzerinde uyusa, bir şahıs da bu deveyi götürerek kafilenin dışına çıkarsa eli kesilir. Şayet devede uyuyan kişi hür ise daha doğru görüşe göre eli kesilmez.

 

15. Kişi, kapalı bir evdeki eşyayı evin kapısı açık olan sahanlığına çıkarsa eli kesilir, aksi taktirde eli kesilmez. Bir görüşe göre her ikisi de kapalı ise kesilir.

 

16. Bir handaki ev ve onun sahanlığı, daha doğru görüşe göre bir yalı ve onun içindeki ev gibidir.

 

113. Bir malın korunduğu eşyayı sahih bir kira akdi ile kiraya vermiş olan kişi, mal sahibinin o korunağın içine bıraktığı malı çalarsa eli kesin olarak kesilir; çünkü bu konuda [had cezasını ortadan kaldırmayı gerektiren] herhangi bir şüphe söz konusu değildir.

Çünkü kira akdi yapıldığında kiraya verilen malın menfaatleri kiracının olur. Kiralanan yerde mal korumak da menfaatlerdendir. Şu durum bundan farklıdır: "Cariyenin sahibi, evlendirmiş olduğu cariyesiyle zina etse kendisine had cezası uygulanmaz; çünkü zina mahalli olan cariye üzerinde şüphe bulunmaktadır. Yine mülk sahibi, kiracının oraya koyma hakkı olmayan şeyi çaldığında eli kesilmez. Örneğin kişi ekim yapmak için tarla kiraladığı halde tarlaya hayvanlarını koysa, [tarla sahibi hayvan çaldığında eli kesilmez.]

 

Bundan şu sonuç anlaşılır: "[Malını kiraya veren] kişi kira müddeti tamamlandıktan sonra oradan bir mal çalsa kendisinin eli kesilmez." İbnü'r-Rif'a'nın sözünden bu durumda elin kesileceği gibi bir sonuç anlaşılsa da yukarıdaki sonuç doğrudur.

 

Kira akdi fasid ise mal sahibinin eli kesilmez.

 

Not:  Nevevi'nin tek görüş olarak belirttiği hususa itiraz olarak şu husus ileri sürülebilir: Kiraya veren kişi için muteber bir yolla -mesela ertelendiği taktirde akdin batıl olmayacağı bir yolun sabit olması halinde- akdi feshetme muhayyerliği sabit olduğunda kiraya veren kişi kiracının malını çalarsa eli kesilir. Örneğin kiraya veren kişi kiracının iflas ettiğini geceleyin öğrense ve o gece onun malını kendisinin kiraya vermiş olduğu koruma altında olan yerden çalsa "ödünç veren kişi" konusundaki görüş aynlığı burada da söz konusudur.

Çünkü kiraya veren kişinin akdi feshetmesi mümkündü. Nitekim ödünç veren kişi de ödünç vermekten vazgeçebilirdi. Bunu Bulkıni kendi görüşü olarak belirtmiş ve "buna temas eden birini görmedim" demiştir.

 

114. Malın korunduğu yeri sahih bir akitle ödünç veren kişi, ödünç alanın oraya koyduğu malını çalsa [eli kesilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre eli kesilir; çünkü dokunulmazlığı bulunan korunaklı bir yerden nisap miktarı mal çalmıştır. Mal sahibi ancak mal kendisine döndükten sonra oraya girebilir.

 

İkinci görüş

 

Eli kesilmez; çünkü ödünç akdi bağlayıcı değildir, kişi dilediği zaman dönebilir.

 

115. Bu gerekçeden şu sonuç çıkar:

 

Görüş ayrılığı, bağlayıcı olmayan ariyet hakkındadır. Şayet ariyet bağlayıcı olmuşsa -tıpkı kiraya veren kişinin durumunda olduğu gibi- o zaman şahsın elinin kesileceği ihtilafsız kabul edilir.

 

116. Yine bu görüş ayrılığı, çalma fiili öncesinde ariyet veren kişi akitten caymadığında söz konusu olur. Şayet ödünç veren kişi, çalma fiili öncesinde sözlü olarak ödünçten caydığını söylediği halde ödünç alan kişi malı geri verme imkanı olduğu halde vermek istemez ve mal sahibi de ödünç verdiği şeyin içindeki malı çalarsa o zaman onun eli kesinlikle kesilmez. Çünkü böyle bir durumda ödünç alan kişi, ödünç aldığı malda haksız olarak tasarrufta bulunduğundan gasıp konumundadır.

 

117. Ödünç veren kişi ödünç sözleşmesinden caydıktan sonra karşı taraf ödünç verilen yeri boşaltma imkanı bulamadan önce oradaki malı çalsa el kesme cezası uygulanmaz. Nitekim bir ev satın alan kişi satım bedelini ödedikten sonra henüz evi teslim almadan ve ev sahibi evi boşaltma imkanı bulamadan önce evde satıcıya ait olan malı çalsa eli kesilmez. Satım bedelini ödemeden önce ise çalan kişinin eli kesilir. Çünkü müşteri satım bedelini teslim etmeden önce satıcının malı hapsetme hakkı bulunmaktadır. O, bu yönüyle kiracıya benzemektedir. Satım bedelini ödedikten sonra ise durum farklıdır.

 

118. Bu gerekçeden şu sonuç çıkar: Satım bedeli vadeli olsa, çalan kişinin eli kesilmez.

Hocamız Zekeriya el-Ensarl'nin belirttiği üzere zahir olan budur.

 

119. "Sahih bir akitle ödünç veren" ifadesi fasid akdi dışarıda bırakmaktadır ki bu durumda -tıpkı kira akdinde belirtilen gerekçe sebebiyle- hırsızın eli kesilmez.

 

120. "Ödünç alanın oraya koyduğu malını çalsa" ifadesi şunu dışarıda bırakır: Kişi, bir tarlayı ekin ekmek için ödünç alıp ağaç dikse, ödünç veren kişi tarlaya girerek dikili ağaçlardan çalsa -daha önce kira konusundaki benzer durumda geçen hükme kıyasla- eli kesilmez.

 

Not:  Bir kimsenin bir malı konumak veya bir sürüyü gütmek için kölesini ödünç verdikten sonra kölesinin koruduğu mal veya sürüden çalması meselesi, malın korunacağı yerin ödünç verilmesi meselesi gibidir.

 

Nevevi'nin "malın korunacağı yer" ifadesi şu durumu dışarıda bırakmaktadır: Bir kimse bir gömleğini ödünç verse, ödünç veren kişi gömleğin cebini keserek onda bulunan malı alsa Cüveyni'nin belirttiğine göre eli kesinlikle kesilir.

 

Ezrai şöyle demiştir: "Bana göre, ödünç verilen yerin duvarının delinmesi de tıpkı ödünç verilen gömleğin cebinin kesilmesi gibidir.

 

121. Bir kimse, bir yeri gasp ederek oraya malını koysa, yerin sahibi de gasıbın koruması altına geçen yerden bir mal çalsa eli kesinlikle kesilmez; çünkü o kendi mülküne girme ve gasıba hücum etme yetkisine sahip olduğu için burası ona karşı korunmuş bir yer değildir.

Ayrıca malın sahibi [orayı gasp etmekle] haksızlık yapmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Haksız olarak dikilmiş bulunan bir şeyin [tarlada bırakılma] hakkı yoktur. "(Ebu Davud, Harac, 3073)

 

122. Yabancı bir şahıs, gasp edilen yerde gasıba ait olan bir malı çalsa [eli kesilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre gasp edilen yerde gasıba ait olan malı çalan yabancı şahsın eli de kesilmez. Çünkü malı korumak menfaat olup gasıp bunu hak etmemektedir.

 

İkinci görüş

 

Eli kesilir; çünkü yabancı şahsın orada hakkı yoktur. Onun oraya girme yetkisi de yoktur.

 

Not:  Kişi kendine ait bir malı başkasının evine onun bilgisi ve rızası dışında koysa ve maloradan çalınsa çalan kişinin eli kesilir mi? Hannat! fetvalarında şöyle demiştir: "Bir görüşe göre onun eli kesilmez; çünkü malın konulduğu mekan haddi zatında bir korunak olsa bile o mal için korunak olarak kabul edilmez. Bir başka görüşe göre ise çalanın eli kesilir; çünkü korunak malın korunmasıyla ilgili bir durumdur, burada da bu özellik bulunmaktadır. Bana göre bu [ikincisi] hakka daha yakındır." Daha uygun olan birincisidir.

Hatta bu, Nevevi'nin "malın korunduğu yeri gasp etse" ifadesine dahildir.

 

123. Kişi bir malı gasp edip veya çalıp kendi korumasında olan bir yere koysa, malın sahibi de o koruma yerinden gasıbın malını çalsa yahut yabancı bir şahıs o koruma altındaki yerden gasp edilen yahut çalınan malı çalsa [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre her ikisinin de eli kesilmez.

 

Mal sahibinin eli kesilmez; çünkü onun, kendi malını almak için koruma altındaki yere girme hakkı vardır. Onun gasıbın veya hırsızın malından aldığı şey, kendisi açısından koruma altında olan bir şey değildir.

 

İkinci görüş

 

[Her ikisinin de] eli kesilir; çünkü bu kişi başkasına ait malı almıştır.

 

Rafii şöyle demiştir: Muhakkik alimler her iki görüşü, mal sahibi ile ilgili olarak şu şekilde sınırlandırmışlardır: "Gasıbın malı kendi malından ayrıştırılmış halde olup da kişi tek başına gasıbın malını veya kendi malını aldığında". Şayet mal karıştırılmış halde olup biri diğerinden ayrıştırılmıyorsa o zaman kesinlikle malı alanın eli kesil-

mez.

 

Yukarıdaki ilk görüşte yabancı şahsın elinin kesilmeme sebebi şudur: Malın korunması, mal sahibinin rızası ile olmadığından o mal sanki koruma altında değilmiş gibi kabul edilir.

 

İkinci görüş, malın korunduğu yerin haddi zatında korunaklı olmasını dikkate almıştır.

 

124. Nevevi "gasıbın malı" ifadesi ile kişinin yalnızca kendi malını çalması durumunu dışarıda bırakmıştır ki bu durumda şahsın eli kesinlikle kesilmez.

 

125. Nevevi "veya yabancı şahıs gasp edilen malı çalsa" ifadesi ile şu durumu dışarıda bırakmıştır: Yabancı şahıs, gasp edilmemiş olan malı çalsa onun eli kesinlikle kesilir.

 

Not:  Nevevi'nin "veya yabancı bir şahıs çalsa" ifadesi, görüş aynlığını "yabancı bir şahsın, korunaklı yere gasp edilen malı çalmak kastıyla girmesi" durumuna özgü kılmak için zikredilmiştir. Şayet yabancı şahıs oraya malı sahibine geri vermek kastıyla girmişse Beğavl'nin belirttiği üzere kesinlikle onun eli kesilmez.

 

126. Bil ki hırsızlık, malı gizlice almaktır. Buna göre kapkaççının eli kesilmez. Kapkaççı, mal sahibinin gözü önünde zorla alma söz konusu olmaksızın malı alarak kaçan kimsedir.

 

127. Yağmacının eli de kesilmez. Yağmacı, malı herkesin gözü önünde güç ve kuvvet kullanarak [zorla] alan kimsedir.

 

128. Kendisine emanet mal bırakılan veya ödünç verilen kişinin bunu inkar etmesi halinde onun eli kesilmez.

 

[Yukarıdaki hükmün delili] şu hadistir:

 

> Kapkaççı, yağmacı ve hainin elinin kesilmesi söz konusu değildir.(Tirmizi, Hudud, 1448)

 

Akli açıdan bakıldığında bu şahıslarla hırsız arasında şu farkın olduğu belirtilmiştir: Hırsız, malı gizlice aldığından onu engellemek mümkün olmaz. Bu sebeple onu engellemek için el kesme cezası konulmuştur. Yukarıda belirtilen kimseler ise malı açıktan almayı kast ettiklerinden onları devlet yetkililerine bildirmek vb. yollarla engellemek mümkündür. Bunu Rafii ve başkaları belirtmiştir.

 

Anlaşıldığı kadarıyla bu, yaygın durum göz önünde bulundurularak verilen bir hükümdür.

Aksi taktirde kendisinde başkasına ait mal bulunduğunu inkar eden kimse bunu inkar ederken malı açıktan almayı kast etmemekte, dolayısıyla devlet yetkilisine bildirmek vb. bir yolla onu engellemek de mümkün olmamaktadır.

 

Not:  Alimlerin "yağmacı" konusunda yaptığı açıklamaların kapsamına "yol kesici" de girmektedir. Dolayısıyla onu dışarıda bırakacak bir lafız zikretmek zorunludur.

 

129. Kişi bir gece malın koruma altında olduğu şeyi delse ancak malı çalmasa, diğer bir gece mal tekrar koruma altına alınmamışken gelip malı çalsa [eli kesilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre, nasıl ki kişi gecenin baş kısmında delip son kısmında çaldığında eli kesiliyorsa burada da eli kesilir.

 

İkinci görüş

 

Eli kesilmez; çünkü bu kişi malı, koruma kalktıktan sonra almıştır.

 

İlk görüş sahipleri, o şahıs açısından korumayı devam ediyor kabul etmişlerdir.

 

130. Şayet mal tekrar koruma altına alındıktan sonra çalınırsa o zaman kesinlikle el kesilir.

Bu, konunun başında geçen şu mesele gibidir: Kişi koruma altında olan bir yerden nisap miktarı malı iki kere çalsa eli kesilir.

 

131. Nevevi, "başka bir gece geri dönse" ifadesi ile şu durumu dışarıda bırakmıştır: Kişi malın korumasını deldikten hemen sonra nisap miktarı malı çıkarsa o zaman eli kesinlikle kesilir.

 

132. [NevevI şöyle demiştir:]

 

"Ben [Nevevi] derim ki: (el-Minhac metnindeki meselede) elin kesilmesi, mal sahibinin korumanın delindiğini bilmediği ve bu durum da gelip geçenlere oranın gizli kalması sebebiyle görünmediği durumda söz konusu olur. Aksi taktirde (yani malın sahibi, korumanın delindiğini öğrenirse veya bu durum gelip-geçenler tarafından görülürse) el kesinlikle kesilmez. Allah en iyi bilir." Çünkü koruma ortadan kalkmış, bu malı sanki başkası çalmış gibi olur.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Oranın delindiği herkes tarafından bilindiğinde Nevevi'nin şu meselede tercih ettiği görüşle çelişmektedir: Kişi bir malın koruma altında olduğu yerden iki defada olmak üzere nisap miktarı malı çıkarsa oraya ikinci gelişi, oranın delindiğinin etrafta duyulmasından sonra olsa bile daha doğru görüşe göre elinin kesilmesi gerekir.

 

Buna şöyle cevap verilir: Diğer meselede kişi hırsızlığı tamamlamış olup, meselenin duyulması buna zarar vermemektedir. Burada ise kişi hırsızlığa yeni başlamıştır.

 

Not:  Bazı nüshalarda "aksi taktirde onun eli kesinlikle kesilir" ifadesi yer almışsa da bu hatadır. Doğrusu burada olumsuzluk harfinin bulunması [ve "kesilmez" şeklinde olması]dır. Nitekim bu, Nevevi'nin kendi el yazısında yer almaktadır. Bunu Ezrai söylemiştir.

 

133. Bir kimse malın korumasını delse, diğer bir şahıs da malı o delikten çıkarsa -isterse bunu derhal yapmış olsun- her ikisinin de eli kesilmez; çünkü delen kişi çalmamıştır. Malı alan ise koruma altında olmayan bir yerden almıştır. ilk şahıs duvarı, ikinci şahıs ise alınan malı tazminle yükümlü olur.

 

Not:  Nevevi meseleyi mutlak olarak belirtmiştir. Mesele, evde kimsenin bulunmaması ile kayıtlıdır. Şayet evde delinen yere yakın bir bekçi var ve malı da gözetiyorsa o zaman malonun sayesinde koruma altında olmuş olur ve malı alan kişinin elinin kesilmesi gerekli olur. Bekçi uyuyorsa, daha doğru görüşe göre tıpkı kapı açıkken uyuyan kimsenin durumunda olduğu gibi burada da el kesme uygulanmaz.

 

ZerkeşI'nin belirttiğine göre deliği açan kimsenin elinin kesilmemesi, binadan deldiği yerin nisap miktarına ulaşmaması durumu ile ilgilidir. Aksi taktirde kişi içeri girmese bile eli kesilir. Zira alimler duvarın, bizzat bina malzemesi için koruma olduğunu söylemişlerdir.

 

Debili'nin Edebü'l-kada adlı eserinde şöyle denilmiştir: "Kişi bir duvarı delip içeriden tuğla çalsa, İmam Şafii'ye göre tuğlanın değeri el kesmeyi gerektirecek miktara ulaşırsa o kişinin eli kesiIir." Bu durumda alimlerin "çünkü ilk kişi hırsızlık yapmamıştır" ifadesi ile kastedilen "koruma altında olan yerin içinden bir şey çalmamıştır" anlamıdır.

 

Bu hükümlerin tümü, malı çıkaran kimsenin mümeyyiz olması durumunda geçerlidir. Şayet kişi deliği açtıktan sonra mümeyyiz olmayan bir çocuğa veya onunla aynı durumda olan birine malı çıkarmasını emretse ve o da çıkarsa, emri veren kişinin eli kesiIir. Mümeyyiz bir çocuğa veya bir maymuna çıkarmasını emretse emir verenin eli kesilmez. Çünkü bu malı çıkaran, onun aleti konumunda değildir. Ayrıca hayvanın da kendine özgü bir seçimi söz konusudur.

 

Şu söylenebilir: Mümeyyiz olmayan kişiyi de maymunun hükmünde kabul etmeliydik.

 

Buna şöyle cevap verilir: Maymunun kendi isteğiyle hareket etmesi daha güçlüdür.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Kişi maymuna adam öldürmeyi öğrettikten sonra onu bir insanın üzerine salsa ve maymun da adamı öldürse bu durumda maymunu gönderen kişi tazminle yükümlü olmaz. Burada ona had cezası uygulanması gerekirdi.

 

Buna şöyle cevap verilir: Had cezası öldürme cezasından farklı olarak ancak doğrudan fiili gerçekleştirme halinde uygulanır, sebep olma durumunda uygulanmaz.

 

Maymun bir misalolarak mı verilmiştir -ki bu durumda eğitilmiş diğer hayvanlar da ona kıyas edilir- yoksa böyle değil midir? İlki daha güçlüdür.

 

Bir kimse bir cini emrinde kullansa ve cin de nisap miktarı mal çıkarsa azmettirenin eli kesilir mi kesilmez mi? Bana göre kesilmez. Bu, baliğ ve mümeyyiz olan kimseyi malı çıkarmaya zorlamak gibidir. Bu durumda ikisine de el kesme cezası uygulanmaz.

 

134. İki kişi duvarı delme konusunda yardımlaşsalar;

 

> Sonra bunlardan biri, [hırsızlıkta el kesmeyi gerektirecek şekilde] nisap miktarı veya daha fazla malı dışarı çıkarsa,

> Veya duvarı delenlerden biri bunu deliğin yanına koyup delme konusunda onunla ortak olan diğeri dışarı çıkarsa, çıkardığı miktar da nisap miktarı veya daha fazlasına eşit olsa,

 

Her iki durumda da dışarı çıkaran kişinin eli kesilir; çünkü hırsız olan odur.

 

Not:  .... cümlesi .... cümlesine atıf olup bu, karşılıklı yardımlaşma meselesinin tamamlayıcısıdır. Bununla önceki mesele arasında şu fark vardır: Diğer meselede malı çıkaran kişinin duvarı delme konusunda bir katkısı olmadığı halde bu meselede vardır.

Nevevi', tıpkı el-Muharrer'de olduğu gibi "el-ahar" diye elif-lamlı söylemiş olsaydı daha iyi olurdu. (arp metin için: 16.cilt sf: 353)

İki kişiden biri bir takım tuğlaları, diğeri de başka tuğlaları alsa bile daha doğru görüşe göre ortaklık söz konusu olur. [Zayıf] bir görüşe göre ortaklığın söz konusu olabilmesi için tek bir aleti taşıma konusunda yardımlaşmaları şarttır.

 

135. Kişi duvarda kendisinin açtığı deliğin ortasına malı koysa, dışarıda bulunan bir şahıs da bu malı alsa yahut -Ravdatü't-talibin ve eş-Şerh u' l-kebir' de belirtildiği üzere- deliğin iç tarafından dışarıda bulunan şahsa malı verse, çalınan mal iki nisap miktarı veya daha fazlasına eşit olsa [bu durumda bu iki şahsın elleri kesilir mi? Bu konuda İmam ŞafiI'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

[İmam Şafii'nin] daha güçlü görüşüne göre her ikisinin de eli kesilmez; çünkü her biri koruma altında olan yerden yani duvardan malı tamamen çıkarmamıştır. Bu hırsıza "fıkıh bilen hırsız" denir.

 

Bazıları bunu tek görüş olarak belirtmişlerdir.

 

İkinci görüş

 

Her ikisi de duvarı delme ve malı dışarı çıkarmada ortak oldukları için ikisinin de eli kesilir. Ayrıca bu, had cezasını düşürmeye vasıta kılınmasın diye el kesilir.

 

ilk gerekçeden anlaşıldığına göre bu mesele her ikisinin de duvarı delerken yardımlaştığı, sonra içlerinden birinin içeri girerek malı, deliğin bir kısmına koyduğu, diğerinin de elini uzatarak malı aldığı duruma özgüdür. Her ne kadar Nevevi'nin ifadesi, dışarıda olan kişinin duvarı delmemiş olduğu durumda bile görüş ayrılığı bulunduğunu düşündürse de böyledir. Nevevi "ortağı da malı delikten alsa" demiş olsa amacı ifade etme bakımından daha açık olurdu.

 

136. Nevevi'nin "iki nisaba denk olsa" ifadesi malın iki nisaptan aşağı olması durumunu dışarıda bırakmaktadır ki bu durumda o iki şahsın ellerinin kesilmeyeceği kesindir.

 

137. Kişi, dışarıda bulunan ortağı için malı bağlasa ve dışarıdaki de çekerek malı çıkarsa, içeridekinin değil dışarıdakinin eli kesilir. Malın tazmin yükümlülüğü ise ikisinin üzerinde olur.

 

138. Yürüyemeyen bir kimse, kör bir şahsa bir malın yerini söylese ve kör kişi de bunu çalsa eli kesilir. Kör kimse, yürüyemeyen şahsı kucağında taşısa, malın korunduğu bölüme malı kendisine göstersin diye soksa ve sonra dışarı çıkarsa bile hüküm böyledir; çünkü malı kör Şahıs çalmıştır. Kör şahıs, yürüyemeyen kişiyi taşırken o da kucağında mal çıkarmış olsa aynı gerekçeyle taşıyan kişinin eli kesilir. Burada körün eli kesilmemiştir; çünkü o malı taşımamaktadır. Bu sebepledir ki kör bir şahıs "vallahi tabak taşımayacağım" diye yemin etse, kucağında tabak taşıyan bir kimseyi taşısa yemini bozulmaz. Diğer şahıslar da yürüyemeyen kişi gibidir.

 

139. Kapıyı ve kilidi açmak, duvarı atlayarak geçmek de yukarıda geçen hükümler bakımından tıpkı duvarı delmek gibidir.

 

140. Bir kimse,

 

> Koruma altında olan bir malı korumanın dışına atsa,

> Veya malı eline alıp korumanın dışına çıkardıktan sonra tekrar koruma altında olduğu yere getirse,

> Ya da malı koruma içinde yer alan akar suya bıraksa ve su bu malı dışarı çıkarsa,

> Yahut -evleviyetle anlaşılacağı üzere- malı durgun suya bırakıp sonra suyu hareket ettirse ve su da bu malı dışarı çıkarsa,

 

> Yahut da malı yürüyen bir hayvanın üzerine koysa veya -evleviyetle anlaşılacağı üzere- duran bir hayvanın üzerine koyup yürütse ve hayvan da malı korumanın dışına çıkarsa,

 

> Yahut da malı esen rüzgarın önüne bıraksa ve rüzgar malı korumanın dışına çıkarsa [ne olur?]

 

Bu durumların tümünde kişinin eli kesilir; çünkü bunların tümünde malın dışarı çıkarılması kişiye nispet edilir. Kişi ister malı delikten, ister kapıdan isterse duvarın üzerinden dışarı atsın, ister attıktan sonra alsın ister almasın, ister başkası alsın ister almasın, ister mal -ateşin içine atılma durumunda olduğu gibi- telef olsun ister olmasın fark etmez.

 

Not:  Nevevi, el-Muharrer adlı eserde olduğu gibi "hırz [koruma]" kelimesini harf-i tarifli bir şekilde getirse daha iyi olurdu; çünkü bu kelimenin nekira gelmesi şöyle bir izlenimi akla getirmektedir: "Kişi sandığı açarak onun içindeki parayı alsa ve sandığı evin arazisine atsa, sandık telef olsa veya başkası sandığı alsa o kişinin eli kesilir." Oysa bu konuda ileride gelecek bir takım ayrıntılar söz konusudur.

 

Nevevi "akarsu" veya "durgun olup da hareket ettirdiği su" ifadesi ile şu durumu dışarıda bırakmıştır: Kişi eşyayı durgun suya attıktan sonra eşya yarılma, sel vb. bir sebeple daha da artsa ve daha sonra malı sudan çıkarsa daha doğru görüşe göre eli kesilmez; çünkü sonradan meydana gelen bir sebeple mal, korumanın dışına çıkmıştır.

 

Kişi malı durgun bir suya koyduktan sonra bir başkası suyu hareket ettirse ve mal, koruma alanı dışına çıksa, el kesme cezası suyu hareket ettirene uygulanır.

 

Nevevi'nin mutlak ifadesine yönelik olarak şu durum bir itiraz noktası teşkil eder: Kişi, korumanın dışında bulunsa taş vb. şeyler atarak turunç vb. meyveleri suya düşürse ve meyve diğer taraftan çıksa daha doğru görüşe göre el kesme cezası uygulanmaz.

 

Nevevi "rüzgar esse" ifadesi ile rüzgarın esmediği durumda kişinin malı köşe tarafa koymasını, sonradan rüzgarın eserek malı dışarıya çıkarması meselesini dışarıda bırakmıştır. Bu durumda daha doğru görüşe göre tıpkı durgun su meselesinde olduğu gibi el kesme cezası uygulanmaz.

 

Nevevi'nin "yürüyen bir hayvanın sırtı" ifadesi ile kastedilen "malın koruma alanı dışına çıkması için"dir. Şayet hayvan, evin bir köşesinden diğer köşesine yürüyor olsa ve kişi de bu hayvanın üzerine malı koysa, sonra hayvan kendiliğinden dışarı çıksa Ezral'nin de belirttiği üzere zahir olan bunun, hayvan durgun iken sırtına malı koyup sonradan hayvanın hareket etmesi meselesi gibi kabul edilmesidir. Bunun hükmü ise Nevevi tarafından aşağıda zikredilmiştir.

 

141. Kişi, malı durmakta olan bir hayvanın sırtına yüklese, hayvan da onun malı koyması sebebiyle hareket ederek malı, koruma altında olan yerin dışına çıkarsa [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde üç görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre şahsın eli kesilmez; çünkü hayvanın yürüme konusunda kendi seçimi söz konusudur. Kişi hayvanı sevk etmediğinde hayvan kendi seçimi ile yürümüş demektir.

 

İkinci görüş

 

Şahsın eli kesilir; çünkü hayvanın dışarı çıkması onun fiili ile olmuştur. Zira hayvanın sırtına yük yüklendiğinde hayvan yürür.

 

Üçüncü görüş

 

Yükü yüklemenin ardından hayvan yürürse şahsın eli kesilir, aksi taktirde kesilmez. Bu, kuşun kafesini açma konusunda sahih olarak kabul edilen görüşün benzeridir.

 

Not:  Kişi, malın koruma altında olduğu yerde bir mücevher yutsa ve daha sonra bu yerden dışan çıksa, şayet bu mücevher daha sonra o şahıstan çıkarsa, bulunduğu hal üzere kalmış olduğundan şahsın eli kesilir. Bu, şahsın mücevheri korunduğu bir kap içinde dışarı çıkarmasına benzer. Şayet mücevher şahsın vücudundan çıkmazsa, mal koruma altında olduğu yerde tüketilmiş olduğundan şahsın eli kesilmez. Bu, kişinin çaldığı şeyi koruma altında olduğu yerde yemesine benzer.

 

Yine mücevher şahıstan çıkmakla birlikte çıktığı sıradaki değeri çeyrek dinardan daha az ise -Barizi'nin dikkat çektiği üzere- şahsın eli kesilmez.

 

Kişi, malın koruma altında olduğu yerde bulunan güzel kokuyu üzerine sürüp dışarı çıksa, vücuduna sürdüğü koku toplandığında nisap miktarı olsa bile şahsın eli kesilmez; çünkü güzel kokuyu sürmek, tıpkı yemeği yemek gibi malı tüketmektir.

 

Kişi bir inciyi bir kuşun kanadına bağlayarak bulunduğu yerden dışarıya çıkarsa, tıpkı hayvanın sırtına yükleyip sonra hayvanı yürütmesi durumunda olduğu gibi eli kesilir.

 

142. Hür bir kimse -çocuk bile olsa- bir kimsenin zilyedliğine girdiğinde tazmine konu olmaz, onu çalan [kaçıran] kimsenin eli kesilmez; çünkü hür kişi mal değildir.

 

Beğavı, özgürlük sözleşmesi yapmış köleyi, Rafii de kısmen hürriyet elde etmiş köleyi hür şahıs gibi değerlendirmiştir.

 

Şöyle bir itiraz söz konusu olabilir: Darekutnl'nin Hz. Aişe'den rivayet ettiğine göre Resulullah (s.a.v.)'a çocukları kaçırıp sonra onları başka yerlerde satan bir adam getirilmiş, Resulullah (s.a.v.) da onun elinin kesilmesini emretmiştir. (Beyhaki, Serika, 8, 268)

Buna nasıl cevap verilebilir?

 

Buna şöyle cevap verilir: Bu hadis zayıftır. Sahih olduğu var sayılsa bile buradaki çocuklar "köle" diye yorumlanır. Bunun hükmü şudur: Kişi küçüklük, akıl zaafı veya akıl hastalığı gibi bir sebeple temyizi bulunmayan bir köleyi, koruma altında olduğu yerden çalsa tıpkı diğer malları çaldığı durumda olduğu gibi eli kesilir. Onun korunduğu yer, Cüveyni'nin belirttiği üzere insanların gelip geçtiği bir yer olmaması kaydıyla evin avlusu vb. yerlerdir.

Hırsız ister bu köleyi taşımış olsun isterse çağırmış olup köle icabet etmiş olsun fark etmez. Çünkü bu kölenin durumu önden çekilen veya arkadan idare edilen hayvan gibidir.

 

143. Mümeyyiz olan köle baskı ve tehdit altında iken koruma altında olduğu yerden kaçırıIsa -tıpkı bir hayvanı ona vurarak sevk eden kimsenin durumunda olduğu gibi- bunu yapan kimsenin eli kesilir. Ayrıca [malın korunmasına vasıta olan] güç yani korunak ortadan kalkmıştır.

 

144. Kişi mümeyyiz köleyi bir tür hile ile koruma altında olduğu yerden çıkarıp kaçırsa eli kesilmez; çünkü bu hırsızlık değil hıyanettir.

 

145. Kişi mümeyyiz ve kendini savunabilecek derecede güçlü olan bir köleyi o uyurken veya sarhoşken koruma altında olduğu yerden taşıyarak kaçırsa Kadı Ebu't-Tayyib, Kadı Hüseyin ve başkalarının açıkça belirttiği üzere eli kesilir.

 

Bu, yukarıda ümmüveled konusunda geçen hükmün benzeridir.

 

Yukarıdaki durumda kişinin köle uyanık iken onu taşıması farklı olup bu durumda eli kesilmez; çünkü o, kendi kuvveti sayesinde koruma altındadır, kuvveti de kendisinde mevcuttur.

 

146. Bir kimse, hür olan küçüğü veya temyizi olmayan ya da akıl hastası olan yahut Arapça bilmeyen veya gözleri görmeyen bir kimseyi, orada bulunması kendisi açısından zayi olarak değeri endirilmeyecek bir yerden boynunda gardanlık olduğu halde veya ona kendisine uygun olan bir süs ya da giysi ile birlikte kaçırsa ve bu malın değeri de nisap miktarına ulaşsa [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre bu durumda da kaçıran kişinin eli kesil-

mez; çünkü hür bir kimsenin, kendisinin yanında olan şey üzerinde zilyedliği söz konusudur. Bu sebeple o kişi, yanında süs eşyası olduğu halde tek başına bulunsa o süs eşyasının kendisine ait olduğuna hükmedilir. Bu durumda hırsızlık yapan şahıs, sahibinin bindiği bir deveyi kaçıran kişiye benzemiştir.

 

İkinci görüş

 

Kaçıranın eli kesilir; çünkü o, şahsı, yanında bulunan mal için almıştır.

 

147. Kişi, kaçırdığı şahsı, orada bulunmakla zayi olacağı düşünülen bir yerden kaçırmış olsa elinin kesilmeyeceği konusunda ittifak vardır. Yine kaçırılan şahsın üzerinde kendisine uygun olanın üzerinde bir mal varsa ve kişi de şahsı, koruma altında olduğu yerden almışsa o zaman eli kesinlikle kesilir. Kaçırılan yer çocuğa uygun olmakla birlikte o kişiye uygun olmasa kaçıran kişinin eli kesinlikle kesilmez. Bu, el-Kifaye adlı eserde zikredilmiştir.

 

Not:  Bu, gerdanlık çocuğa ait olduğunda söz konusu olur. Şayet başkasına ait ise bakılır:

Kişi bunu, gerdanlığın korunabileceği türdeki bir korunaktan alırsa eli kesilir, aksi taktirde kesinlikle kesilmez. Bunu Maverdi belirtmiştir.

 

Kişi, çocuğu korunaklı olduğu yerden çıkardıktan sonra ondaki gerdanlığı alırsa İbnü'I-Mukri'nin belirttiğine göre eli kesilmez; çünkü gerdanlığı korunduğu yerden almamıştır.

 

Kişi koruma altında olan -hür bile olsa- küçük çocuk veya bir köpek üzerine takılı bulunan bir gerdanlığı alsa veya gerdanlığı köpekle birlikte çalsa eli kesilir.

 

Küçük hür çocuğun korunması, küçük köle çocuğun korunması gibidir. Köpeğin korunması da diğer hayvanların korunması gibidir.

 

148. Bir köle bir devenin üzerinde uyusa, bir hırsız gelerek deveyi götürüp kervanın dışına -Ravdatü't-talibin'de belirtildiği üzere açık araziye- çıkarsa [hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

o kişinin eli kesilir; çünkü deve, kervan sebebiyle koruma altında idi. Köle de [deve olmaksızın] kendi başına çalınan bir maldır. Üzerinde zilyetlik sabit olduğundan o köleye yönelik fiile de el kesme cezası ilişmiştir.

 

İkinci görüş

Kitapta bu ikinci görüş aşağıdaki meseleden sonraya geldiği halde anlama kolaylığı olsun diye buraya yerleştirdik. (çev.)

 

Kişinin eli kesilmez; çünkü kölenin deve üzerinde zilyedliği bulunmaktadır.

 

149. Hür bir kimse bir deve üzerinde uyusa [ve bir kimse yukarıda anlatıldığı şekilde deveyi götürse hüküm ne olur? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:]

 

Birinci görüş

 

Daha doğru görüşe göre kişinin eli kesilmez; çünkü deve hür şahsın elindedir. et- Tehzib adlı eserde açıkça belirtildiği üzere deveyi götüren şahıs ister bundan sonra kişiyi deveden indirmiş olsun ister indirmemiş olsun fark etmez.

 

Yukarıda geçen açıklamalardan anlaşılacağı üzere özgürlük sözleşmesi yapan köle ve kısmen hürriyet hakkı elde eden köle de böyledir.

 

Ravdatü 't-talibın' de belirtildiğine göre görüş ayrılığı her iki meseleyle ilgilidir.

 

İkinci görüş

 

Kişinin eli kesilir; çünkü deve, kervan ile birlikte bulunduğunda koruma altında idi.

 

150. Nevev'f'nin "uyusa" ifadesi deve üzerindeki şahsın uyanık ve kendini savunabilir durumda olmasını dışarıda bırakmaktadır.

 

151. Kişi deveyi bir kafileden başka bir kafileye veya şehre yahut köye çıkarıp götürse ikinci meselede elinin kesilmeyeceği konusunda ittifak vardır. Ravdatü't-talibın'deki ifadeden sanki ilk mesel ede de elin kesilmeyeceği anlaşılsa da bu kastedilmemiştir. Bu sebeple İbnü'l-Mukrı, Ravd adlı eserinde "açık alan" ifadesini zikretmemiştir.

 

152. Hırsız, [mal çalmak üzere girdiği evde] malı evin bir köşesinden başka bir köşesine nakletse [fakat dışarı çıkarmasa] eli kesilmez.

 

153. [Kişi, hırsızlık yapmak üzere içinde ev de bulunan bir köşke girse], malı [köşk içindeki] kapalı halde olan evden, kapısı açık olan köşkün sahanlığına çıkarsa ancak köşkün dışına çıkarmasa eli kesinlikle kesilir; çünkü malı koruma altında oldUğU yerden çıkarmış, zayi olacağı bir yere koymuştur.

 

154. Yukarıdakinin aksi durumda ise daha doğru görüşe göre kişinin eli kesilmez.

 

Burada "aksi durumda" ifadesiyle şu üç durum kastedilmektedir:

 

> [Köşk içinde yer alan] evin kapısının açık, köşkün kapısının kapalı olması,

> Her ikisinin de kapalı olması ki bu durumda arsa, çıkanlan mal için koruma olur.

> Her ikisinin de açık olması, bekçinin olmaması.

 

Bu durumlarda el kesilmez, çünkü ilk iki durumda kişi malı koruma altında olduğu yerin bütününden çıkarmamıştır. Üçüncü durumda ise mal koruma altında değildir.

 

Not:  Üçüncü meselede hükmün geçerli olduğu durum, kapıyı hırsızdan başkasının açtığı durumdur. Mesela hırsızın duvardan tırmanarak içeriği girdiği, başkasının da kapıyı açtığı durumdur. Şayet hırsızın kendisi kapıyı açmış sa bu kapı onun açısından kapalı konumunda olup kendisinin eli kesilmez. Çünkü malı, tamamen koruma altında olduğu yerden çıkarmamıştır. Aksi taktirde malı çıkardıktan sonra onun elinin kesilmemesi gerekir; çünkü malı, koruma altında olmadığı bir yerden çıkarmıştır.

 

[Zayıf] bir görüşe göre evin ve köşkün kapısı kapalı ise o zaman hırsızın eli kesilir; çünkü malı koruma altında olduğu yerden çİkarmıştır. Daha doğru görüşe göre ise kesilmez; çünkü malı, tamamen korumanın dışına çıkarmamıştır. Onun durumu malı, kapalı sandıktan kapalı haldeki eve çıkardığı ancak evin dışına çıkarmadığı duruma benzer.

 

155. Han, karakol vb. yerlerdeki ev ve onun sahanlığı, daha doğru görüşe göre ev ve köşk sahanlığı gibidir. Buna göre tıpkı malı evden, köşkün sahanlığına çıkarma meselesinde oldUğu gibi hanın kapısının açık ve kapalı oluşuna göre durum farklı olur. Diğer görüşe

göre ise her halükarda hırsızın elinin kesilmesi gerekir; çünkü hanın sahanlığı o handaki ev sahibi açısından bir korunak olmayıp bu sahanlık o handa oturanların tümü arasında ortaktır. Bu, çıkmaz bir sokağın o sokakta oturanlar açısından ortak olması gibidir.

 

Not:  Görüş aynlığı, hırsızın o han sakinlerinden olmadığı duruma özgüdür. Şayet onlardan ise ve malı her ikisi de kapalı olan ev ve odadan çalmış ise eli kesilir. Hanın arsasından [açık alanından] çalmışsa eli kesilmez.

 

Bazı ayrıntılar:

 

Bir kimse misafir olarak kaldığı mekandan veya komşusunun dükkanından yahut yıkandığı hamamdan bir şey çalsa -buraya çalmak için girmiş olsa bile- müşteri insanların girip çıktığı dükkandan koruma altında olmayan bir şeyi çalsa buna ilişkin kurala göre eli kesilmez.

 

İbnü'r-Rif'a şöyle demiştir: Kişi hamama yıkanmak için girip yıkanmasa ve hamamcının gafletinden yahut kendisine korumak üzere bir eşya bırakılmış ve bu eşyayı koruma altına almış başka bir kişinin gafletinden yararlanarak malı hamamdan dışarı çıkarsa eli kesilir.

Aneak mal, kişinin korumasına bırakılmamış olsa veya bırakılmış olmakla birlikte kişi uyumak, yüz çevirmek vb. bir sebeple malı koruması altında tutmasa yahut orada bekçi olmasa çalan kişinin eli kesilmez.

 

Kişi elbisesini hamamda çıkarsa, hamamcı veya bekçi oturuyor olsa, elbisenin sahibi elbisesini onlara teslim etmediği gibi korumalarını da istemeden adet olduğu üzere hamama girse, elbise çalınsa el kesmek gerekli olmadığı gibi hamamcı ya da bekçinin bu elbiseyi tazmin etmesi de gerekmez.

 

Kişi limanda bağlı olan gemileri çalsa eli kesilir; çünkü gemiler bu şekilde koruma altında tutulur. Gemiler bağlı değilse kişinin eli kesilmez; çünkü adete göre bu durumda gemi koruma altında olmuş olmaz.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN

 

Hırsıza İlişkin Şartlar