KADA - YARGI / YARGIÇ |
HAKİMİN HALEF ATAMASI
Devlet başkanının bir
kimseyi hakim olarak tayin ettiğinde ona, halef ataması için izin vermesi mendup
olur. Şayet bunu yasaklarsa hakim bunu yapamaz. Herhangi bir şey belirtmezse
hakim, kendisinin gücünün yetmediği konularda başkasını halef tayin eder, daha
doğru görüşe göre başka konularda halef tayin etemez.
Hakim tarafından halef
olarak atanan kişinin şartları hakimin Ö şartları gibidir. Ancak şahitleri
dinlemek gibi özel bir iş için halef tayin etmişse o kişinin bu işe dair
şeyleri bilmesi yeterlidir.
Halef tayin edilen kişi
kendi içtihadıyla hüküm verir, şayet mukallid ise taklid ettiği müçtehidin
içtihadıyla hüküm verir. Ona, buna aykırı hüküm vermesini şart koşmak caiz
olmaz.
41. Devlet başkanı bir
kimseyi hakim olarak tayin ettiğinde ona, yerine halef tayin etme konusunda
izin vermesi mendup olur. Böylece onun açısından iş daha kolayolur ve
anlaşmazlıklar daha hızlı çözümlenmiş olur. Yapılacak iş çok olup halkın sayısı
fazla ise bunu yapmanın gerekliliği daha da önem kazanır.
42. Devlet başkanı,
hakimin başkasını halef tayin etmesini yasaklamışsa hakim başkasını halef tayin
edemez. Bu durumda hakim, daha fazla sayıda davaya bakmak için görevlendirilmiş
olsa bile ancak bakması mümkün olan davalara bakar. Çünkü devlet başkanı
başkasının bu davalara bakmasına razı olmamıştır. Buna rağmen hakim birini
halef tayin ederse o şahsın vereceği hüküm geçerli olmaz. İki hasım, halef
tayin edilen şahsın vereceği hükme razı olursa Ravdatü'l-talibin ve
eş-Şerhu'l-kebir'de belirtildiğine göre bu durum, hakem tayin edilen kişinin
verdiği hüküm olarak değerlendirilir.
43. Devlet başkanı
hakime [halef tayin edecekse] kimi tayin edeceğini belirle se ancak belirlenen
kişi buna ehil olmasa hakim o kişinin [hüküm vermesinin] fasid olması sebebiyle
onu halef tayin edemez. İzin söz konusu olmadığı için başkasını da halef tayin
edemez.
Not: Devlet başkanı bir kimseye "seni
başkasını halef olarak tayin etmen ve davalara bizzat bakmaman şartıyla hakim
tayin ettim" dese [ne olur?]
Maverdi şöyle demiştir:
Bu bir kimseyi hüküm vermesi ve görüş belirtmesi için değil seçim yapması ve
riayet etmesi için atamaktır.
Zerkeşi şöyle demiştir:
Bunda atamanın iptalolması da muhtemeldir. Bu bir kadının, velisine "beni
evlendirmen için izin verdim, ama beni kendinle evlendirme" demesine
benzer.
İlk görüş daha güçlüdür.
Arada şu fark vardır: Nikahta veli olan kişinin velayeti sabittir. Kadın onun
velayetini kendisinden almak istemektedir. Bir kimseye istediği kişiyi hakim
olarak ataması konusunda izin vermek ise böyle değildir.
44. Devlet başkanı bir
kimseyi hakim olarak atarken ona mutlak olarak yetki verse yani halef tayin
etmesini yasaklamadığı gibi bu konuda izin de vermemiş olsa [hüküm ne olur?
Bu konuda mezhep içinde
iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha doğru görüşe göre
bu şekilde atanan şahıs davaların bir kısmına bakabilecek durumda olmasa,
kendisinin bakamadığı davalar için birini halef tayin eder; çünkü buna ihtiyacı
vardır. Ama kendisinin bakabileceği davalar için birini halef tayin edemez;
çünkü hal karinesi bunu gerektirmektedir.
Halef tayin eden kişinin
kendi mezhebine göre uygun görmediği bir şey, onun o davaya bakamaması
kapsamında değerlendirilmez.
Sonrakilerden birinin de
belirttiği üzere hakim, kendisinin bakma imkanı bulunan işlerde, kendisinin
uygun görmediği bir akdi yapması için muhalif görüşte olan [ve bunu caiz gören]
bir kimseyi halef tayin edemez.
Daha doğru görüşe göre
üstlendiği şeyi kendi başına yapabilecek durumda olan kişi o konuda başkasını
halef tayin edemez.
İkinci görüş
Her iki meselede de
tıpkı devlet başkanı gibi başkasını tayin edebilir. Aradaki ortak nokta kamu menfaatini
gözetmedir.
Not: Görüş ayrılığı, atama esnasında var olan
acziyet durumuna özgüdür. Şayet acziyet mesela hakimin hastalanması veya bir
işi sebebiyle yolculuk yapması gibi sonradan meydana gelen bir durumdan
kaynaklanıyorsa o zaman başkasını yerine halef tayin etmesi kesinlikle caizdir.
Bunu [Beğavı] et-Tehzlb'te söylemiştir.
Devlet başkanı hakimin
yerine halef tayin etmesine umumi bir şekilde izin verse veya izni umumi
yapmayıp mutlak izin verse genel ve özel şeylerde, güç yetirilebilen ve yetirilemeyen
şeylerde başkasını halef tayin etmesi caiz olur. Devlet başkanı belirli bir
konuda halef tayin etmesine izin verirse hakim onu aşamaz.
45. Halef olarak tayin
edilecek kişiye ilişkin şartlar, yukarıda geçtiği üzere hakimin şartları
gibidir; çünkü halef olan kişi de hakimdir.
Not: Nevevi'nin mutlak ifadesinden kişinin kendi
babasını ve oğlunu halef tayin etmesinin caiz olduğu anlaşılmaktadır. Maverm,
Beğavı ve başkaları bunu açık olarak ifade etmiştir.
Ancak bu, her ikisinin adil
olduğu başkaları nezdinde sabit olursa geçerlidir.
Devlet başkanı hakimi
seçme işini bir kimseye verse o kişi kendisini seçemediği gibi çocuk ve
babasını da seçemez.
46. Nevevi daha sonra
yukarıda yaptığı [halef de hakim gibidir şeklindeki] benzetmeden istisna
yaparak şöyle demiştir: "Hakim, şahitleri dinlemek gibi özel bir iş için
birini tayin ederse bu kişinin, ilgili konuda bilgi sahibi olması
yeterlidir." Yani şahitliğe ilişkin şartlar konusunda bilgili olması
yeterlidir, ictihad mertebesinde olması şart değildir. Rafi! ve Nevevi bunu Ebu
Muhammed'den nakledip onaylamışlardır. Metindeki ifadeden ise bunun da şart
olduğu, yani halef tayin etme konusundaki görüş ayrılığının özel bir iş için
halef tayin etme konusunda da var olduğu anlaşılmaktadır. Alimlerin
çoğunluğunun mutlak ifadesinin gerektirdiği de budur. Ancak Kaffal bunun caiz
olduğunu kesin olarak aktarmıştır. Ravdatü't-talibin'de yer alan ifadelerde
buna uyan hususlar vardır.
47. Hakimin halef tayin
etmesinin caiz olduğu durumda Şafii mezhebine mensup bir hakim, muhalif görüşte
olan birini halef tayin etse veya aksi olsa meşhur görüşe göre bu caiz olur.
Nitekim Nevevi'nin
birazdan gelen şu sözü buna işaret etmektedir: "Halef tayin edilen kişi
şayet müctehid ise kendi içtihadıyla hüküm verir. Eğer mukallid ise taklid
ettiği imamın görüşü ile hüküm verir. Bu durumda taklid edilen kimsenin hükmü
geçerli olur. Çünkü Allah "insanlar arasında hak ile hükmet" [Sad,
26] buyurmuştur. Hak ise müctehid nezdinde delilin gösterdiği görüştür. Bu
sebeple başka bir görüşle hüküm vermesi caiz değildir.
Mukallid de taklid
ettiği kimsenin yerine konulur; çünkü o yalnızca kendi inancına göre hüküm
verir. Bu sebeple o, taklid ettiği şahsın hükmünü icra etmiştir.
48. Halef olarak tayin
edilen kimseye kendi içtihadına veya taklid ettiği kimsenin içtihadına aykırı
hüküm vermesini şart koşmak caiz değildir; çünkü o buna inanmamaktadır. Bundan
şu sonuç çıkar: "Şayet hakim, halef tayin ederken ona bunu şart koşarsa
halef tayin etmek geçerli olmaz."
Bu, doğrudur. Çünkü
hakim sadece kendi içtihadıyla veya taklid ettiği müçtehidin içtihadıyla amel
eder.
49. Aynı şekilde devlet
başkanı bir kimseyi hakim tayin ederken ona bunu [yani kendi içtihadına veya
taklid ettiği imamın içtihadına aykırı hüküm vermeyi] şart koşsa belirttiğimiz
gerekçeyle onun tayin edilmesi caiz olmaz.
50. Devlet başkanı
hakimin kendisine muhalif olduuğ mesele ile ilgili olarak "şu meselede
hüküm verme" dese bu caiz olur. Bu durumda hakim diğer olaylar hakkında
hüküm verir.
Buna örnek olarak [Şafii
mezhebinde olan devlet başkanının, Hanefi mezhebinde olan bir hakime] "bir
Müslümanı kafire karşılık kısas yoluyla öldürmek, bir hürü bir köleye karşılık
öldürmek konusunda hüküm verme" demesi zikredilebilir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN