KADA - YARGI / YARGIÇ |
HAKEM TAYİN ETME
Anlaşmazlık halindeki
iki kişi bir şahsı Allah'a ait had cezaları dışındaki bir konuda hakem tayin etse,
hakem tayin edilen kişinin hakim olma ehliyetine sahip olması şartıyla bu işlem
mutlak olarak caiz olur. İmam ŞafiI'nin bir görüşe göre caiz olmaz. Bir görüşe
göre ise o bölgede hakim olmaması şartıyla caiz olur. Bir görüşe göre hakem
tayin etme kısas, nikah vb. şeyler dışında yalnızca mali konularda olur.
Onun hükmü ancak buna
razı olan kimseler hakkında geçerli olur. Katilin akılesine diyet yükü yükleme
konusunda katilin razı olması yeterli değildir.
Hakemin hüküm
vermesinden önce iki hasımdan biri rücu ederse hakem hüküm veremez.
Daha güçlü görüşe göre
hakemin hüküm vermesinden sonra tarafların buna razı olması şart değildir.
51. İki hasım, hakim
dışında bir şahsı Allah'a ait had cezaları dışında mal vb. konularda hüküm
vermesi için hakem olarak tayin etseler [bu hakem tayin etme geçerli olur mu?
Bu konuda dört görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Hakem tayin edilen
şahsın hakimlik ehliyetine sahip olması şartıyla bu işlem -aşağıda zikredilecek
şartlara bağlı olarak- mutlak bir biçimde caiz olur. Hakem tayin etmenin caiz
olması için orada hakimin olmaması şart koşulmaz; çünkü bunu sahabenin
büyüklerinden bir grup yapmış, hiç kimse de onlara tepki göstermemiştir.
Maverdi "böylece icma gerçekleşmiştir" demiştir.
Not: Nevevi'nin "iki hasım" ifadesi
husumetin varlığının dikkate alınacağını hissettirse de bu kastedilmemiştir.
Zira hakem tayin etme nisah konusunda da olur. Nevevi bunun yerine "iki
kişi" demiş olsa daha iyi olurdu.
NevevY'nin
"Allah'ın had cezaları dışında" ifadesi el-Muharrer'de yer almayan
bir fazlalıktır.
Bu fazlalığın
zikredilmesi zorunludur; çünkü had cezalarında hakem tayin etmek geçerli
değildir. Nevevi "Allah'ın cezaları dışında" demiş olsaydı bu ifade
tazir cezasını da kapsaması bakımından daha iyi olurdu; çünkü tazir cezası da
bu hususta had cezaları gibidir.
Nevevi'nin
"hakimlik ehliyetine sahip olması şartıyla" ifadesi hakem tayin
edilen kişinin bu ehliyete sahip olmaması halini dışarıda bırakmaktadır. Böyle
bir kişinin hükmü kesinlikle geçerli olmaz.
Burada
"ehliyet" ile sırf bu olaya özgü ehliyet değil mutlak ehliyet
kastedilmektedir. Bu sebeple el-Muharrer'de "hakemde, hakimin
niteliklerinin bulunması şart koşulur" denilmiştir. Bundan, nikah akdinde
hakemlik istisna edilir; zira orada -ilgili bölümde geçtiği üzere- müdehid
olmayan bir kimsenin hakem tayin edilmesi caizdir.
Bulkini tahkimin caiz
olması hükmünden iki vekili istisna etmiştir. Onların vekil tayin etmeleri
yeterli değildir. Muteber olan iki müvekkil veya velinin hakem tayin etmesidir.
Bu sebeple hakem tayin eden kişinin mezhebi iki taraftan birine zarar veriyorsa
bunların hakem tayin etmesi yeterli olmaz.
İflas sebebiyle marı
tasarrufları kısıtlanan şahsa gelince, hakem tayin edilen şahsın mezhebi
alacaklılara zarar veriyorsa onun hakem tayin etmesi yeterli olmaz.
Ticaret yapmasına izin
verilen kölenin, mudarebe akdinde sermayeyi işleten şahsın hakem tayin etmeleri
yeterli olmaz, bu durumda kölenin sahibinin ve sermaye sahibinin rızası
şarttır.
Sefihlik sebebiyle malı
tasarrufları kısıtlanan kişinin hakem tayin etmesinin bir etkisi yoktur.
Bulkım "buna temas
eden birini görmedim" demiştir.
İkinci görüş
Bir rivayette İmam
Şafii'ye ait bir görüşe göre hakem tayin etme işlemi, devlet başkanını devre
dışı bırakıp kendi başına hareket etmek anlamına geldiğinden mutlak olarak caiz
değildir.
Üçüncü görüş
Bir rivayette, mezhep
içinde yer alan zayıf bir görüşe göre şehirÖ de hakimin olmaması şartıyla hakem
tayin etmek caizdir; çünkü bu durumda bir zorunluluk bulunmaktadır.
Dördüncü görüş
Bir rivayette, mezhep
içinde yer alan zayıf bir görüşe göre hakem tayin etmenin caiz olması malı
davalara özgüdür; çünkü bu davalar diğer davalara göre daha hafiftir. Kısas,
nikah, lian, zina iftirası haddi gibi konularda hakem tayin etmek caiz
değildir; çünkü bunlar önemi büyük / riskli konulardır. Bu sebeple hakemin
görüşüne ve makamına bağlıdır. Doğru görüşe göre ise hakem tayin etmenin
caiz!iği sırf malı konulara özgü değildir; çünkü tıpkı devlet başkanı
tarafından tayin edilen kişinin durumunda olduğu gibi mal konusunda hüküm
vermesi sahih olan kişinin başka konuda hüküm vermesi de sahih olur.
Not: Allah hakkı olan had cezalarında hakem tayin
etmek söz konusu olmaz; çünkü bu had cezalarında hak talebinde bulunan muayyen bir
kimse söz konusu değildir. Bu gereçeden anlaşıldığına göre Allah hakkı olan ve
belirli bir talibi bulunmayan meselelerde de hakem tayin etmek caiz olmaz.
52. Hakem tayin edilen
kişinin hükmü ancak onun hüküm vermesinden önce onun hakemliğine razı olan
kişiler üzerinde geçerlidir; çünkü iki hasmın razı olması onun için bir yetki
doğurmuştur. Bunun, hüküm verme öncesinde olması şarttır.
Not: Rızanın şart koşulduğu durum iki hasımdan
birisi hakim olmadığında söz konusudur. Şayet hakim, bir şahısla anlaşmazlığa
düşer de bir şahsı hakem tayin ederse mezhepte esas alınan görüşe göre diğer
şahsın rızası aranmaz. Bu, "hakimin bu yaptığı yetkilendirmedir"
görüşüne dayalıdır.
İbnü'r-Rif'a,
İbnü's-Sabbağ ve başkalarının "hakem tayin etmek, yetkilendirme değildir"
görüşüne dayalı olarak bunu reddetmiştir; çünkü bu, uygun bir dayandırma
değildir.
Buna şöyle cevap
verilmiştir: Bu, hakem tayin etmek hakim dışında birisi tarafından yapıldığında
geçerlidir. Şu halde meselenin buna dayandırılması uygundur.
53. Yukarıdaki hükme
dayalı olarak katilin, akılesi üzerine diyet ödemeye hükmedilmesine ilişkin
hakemin kararına razı olması yeterli olmayıp akılenin de razı olması şarttır;
çünkü suçlunun ikrarı sebebiyle sorumlu tutulacak olanlar onlardır.
Onlar nasılolur da
suçlunun rızasına dayalı olarak sorumlu tutulabilir ki?
54. Rızanın, hüküm
vermenin tamamlandığı ana kadar devam etmesi şarttır. Buna göre iki taraftan
birisi, hakem henüz hüküm vermeyi tamamlamadan önce hakem tayininden caysa
-velev ki bu şahitlerin getirilmesinden ve hüküm vermeye başlamadan sonra
olsun- hakem hüküm veremez; çünkü rıza devam etmemektedir.
55. Hakem hüküm
verdikten sonra [tarafların buna razı olması şart mıdır? Bu konuda İmam
Şafii'ye ait iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Daha güçlü görüşe göre
tıpkı devlet başkanı tarafından tayin edilen hakimin hüküm vermesinde olduğu
gibi burada da hakem hüküm verdikten sonra tarafların buna razı olması şart
değildir.
İkinci görüş
Bu şarttır; çünkü
hasımların rızası hükmün aslında dikkate alındığı gibi hükmün bağlayıcı
olmasında da dikkate alınır.
Not: Hakem tayin edilen kişinin hapis cezası verme
yetkisi yoktur. O yalnızca bir davayı ispat edip hüküm verebilir. Bu ifadeden
çıkan zorunlu sonuca göre hakemin gözaltında tutma yetkisi de yoktur. Rafii,
Gazali'den naklen şunu söylemiştir: "Hakem kısas ve zina iftirası gibi bir
cezaya ilişkin hüküm verdiğinde bunu infaz edemez; çünkü bu idarenin azamet ve
mehabetini sarsar. Hakem nezdinde bir hak sabit olup da buna dair hüküm verdiğinde
veya vermediğinde yalnızca hüküm verdiği mecliste buna dair şahit tutabilir.
Çünkü tıpkı hakimin
azledildikten sonra durumunda olduğu gibi hakemin de hüküm meclisi dağıldıktan
sonra sözü kabul edilmez. Bunu Maverdi söylemiştir.
Hakem, tıpkı hakimin durumunda
olduğu gibi, taraf tutma töhmetinin söz konusu olacağı kimselerden çocuğu vb.
kimseler lehine hüküm veremeyeceği gibi düşmanı aleyhine de hüküm veremez.
Çünkü hakem, hakimden daha üst konumda bulunamaz.
Hakemin hükmü tıpkı
hakimin hükmü gibi geçerli olur. Onun hükmü, ancak başkasının verdiği hükmün
bozulabileceği durumlarda bozulabilir.
Not: İki hasım, iki kişiyi hakem tayin edebilir.
Bu durumda oybirliği yapmadıkça yalnızca birinin hükmü geçerli olmaz. Bu, bir
hükümde oybirliği ile karar vermek üzere iki tane hakim tayin etmekten
farklıdır; çünkü arada fark olduğu açıktır. Bu, el-Matlab adlı eserde
belirtilmiştir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
BİRDEN FAZLA HAKİM
TAYİN ETMEK