KADA - YARGI / YARGIÇ |
HAKİMİN HÜKÜM VERMESİNE
ENGEL OLAN DURUMLAR
Nevevi daha sonra hüküm
vermenin engelleri meselesini ele alarak şöyle demiştir:
Hakimin kendisi, köleleri,
müşterek bir konuda ortağı lehine hükmü geçerli olmaz.
Doğru görüşe göre usul
ve füruu lehine hüküm vermesi de böyledir.
Bu kimseler hakkında
devlet başkanı veya başka bir hakim hüküm verir. Daha dOğru görüşe göre hakimin
vekili de böyledir.
162. Hakimin kendi
lehine verdiği hüküm geçerli değildir; çünkü bu yalnızca Hz. Peygamber
(s.a.v.)'e hak hükümlerdendir. Ancak hakim, kendisinin verdiği hükümlere
ilişkin olarak kendisine "hükmünde haksızlık yaptın" vb. ifadelerle
edepsizlik yapan kimseyi tazir ile cezalandırabilir.
Bulkini, hakimin kendi
lehine hüküm verebileceği ve hükmünün geçerli olacağı bazı durumları istisna
etmiştir:
1. eş-Şerhu'l-kebir'de
belirtildiğine göre hakim, kendisinin vesayeti altında olan kimse lehine
vasiyetle hüküm verebilir. Hakkında hüküm verilen malı ele geçirme ve onun
üzerinde tasarruf ta bulunma durumunda bunu tazmin ettirebilir. Hakimin,
kendisinin hükmü altında bulunan bir vakıfta kendisine yönelik bir mal
bulunması da bu mahiyettedir.
2. Hakimin bakımının şart
koşulduğu veya özel nazınnın kalmamış olması sebebiyle umumı olarak yönetim
işinin hakime kaldığı vakıflarda hakim hüküm vakfın sahih olduğuna ve gereğinin
yapılmasına hükmedebilir. Bu hüküm, kendisinin vakıf üzerinde yetkili olup
tasarrufta bulunmasına olanak sağlasa da böyledir.
3. Devlet başkanı, bir
mülkün devlet hazinesine nakledilmesine hükmedebilir. Bu hüküm, her ne kadar
devlet başkanlığı vasfıyla o mal üzerinde hakimiyet kurması sonucunu doğursa da
böyledir. Hakim de -maaş vb. harcamaları bu maldan ödense bile- buna
hükmedebilir.
163. Hakim, köleleri
lehine bir hüküm veremez. Yani tazir, kısas veya mal davalarında [kölesinin
tarafını tuttuğuna dair] bir töhmet oluşması ihtimali sebebiyle kölesi lehine
hüküm veremez.
Bulkini bu meselenin
kapsamından da şu hususları istisna etmiştir:
1. Kölesine yönelik,
köleleştirilmeden önce işlenen bir öldürme / yaralama fiili hakkında kölesi
lehine hüküm verilmesi. Mesela İslamı hükümleri benimsemiş olan bir kimse bir
zımmlye yönelik suç işledikten sonra mağdur, zimmet akdini bozarak darulharbe
iltihak etse ve sonradan köleleştirilse [ve bu köle hakimin kölesi olsa, hakim
bu davada hüküm verebilir]. Bulkini şöyle demiştir: "Buna temas edeni
görmedim. Bu durumda mal, kölenin azat edilmesi zamanına kadar bekletilir.
Şayet köle olarak ölürse
daha güçlü görüşe göre bu mal fey olur."
2. Azat edilmesi vasiyet
edilen ve terikenin üçte birinin bu azat için yeterli olduğu köle. Biz "bu
kölenin kazancı mirasçıya değil kendisine aittir" görüşünü
benimsediğimizde mirasçı hakim ise uygun yolla bu konuda hüküm verebilir.
3. Azat edilmesi adak
olarak adanmış köle.
164. Hakim, [bir şahısla
ortak ise] aralarında ortaklığın bulunduğu konuda ortağı lehine hüküm veremez;
çünkü ortağının tarafını tuttuğu töhmeti söz konusudur.
Bulkini şöyle demiştir:
Şu durum bundan istisna
edilir: Hakim, ortağın getirdiği bir şahit ve bir de yemin etmesine dayanarak
hüküm verirse bu caiz olur; çünkü İmam Şafrı'nin açık ifadesine göre bu durumda
hakim, o şahsın ortağı değildir. Buna temas edeni görmedim.
165. [Hakim, usul ve
füruu lehine hüküm verebilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş
bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Doğru görüşe göre onlar
lehine hüküm veremez; çünkü onlar bu şahsın bir parçası hükmünde olduğundan
kişinin kendisi lehine hüküm vermesi gibi olur.
Kölesinin usul ve füruu
da kendisinin usul ve füruu gibidir.
İkinci görüş
Kişinin, usul ve füruu
lehine şahitlere dayalı olarak verdiği hüküm geçerli olur; çünkü hakim,
şahitlerin şahitliğine mahkumdur. Bu Ö durumda verdiği hükümde [usul ve
füruunun tarafını tuttuğu şeklinde] bir töhmet söz konusu olmaz.
Bundan anlaşılacağı
üzere görüş ayrılığı, şahitlerin varlığı durumuna özgüdür. Hakimin kendi
bilgisine dayalı olarak verdiği hüküm ise kesinlikle geçerli olmaz.
166. Nevevi belirtilen
kimselerin "lehine hüküm verilmesi" ifadesini zikrederek bunların
aleyhine hüküm verilmesini dışarıda bırakmıştır; zira bu hüküm geçerlidir.
Maverdi şöyle demiştir:
Bir hakim, kendi aleyhine
hüküm verse ve biz de bu hüküm sebebiyle kendisini sorumlu tutsak bu bir ikrar
mıdır yoksa hüküm müdür? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır.
Hocamız Zekeriya
el-Ensarı ikinci görüşü tercih etmiştir.
167. Hakim bir çocuğu
lehine diğeri aleyhine, bir aslı lehine bir fer'i aleyhine veya aksi şekilde
hüküm verse yukarıda geçen ifadelerden anlaşılacağı üzere bu hüküm geçerli
olmaz.
168. Oğlun, babasının
verdiği hükmü geçerli sayması caiz midir? Bu konuda Şurayh er-Ruyani'nin
nakletliğine göre mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır. O şöyle demiştir:
"Bunun tek bir görüş olarak caiz olduğu da söylenmiştir; çünkü bu durumda
bir töhmet söz konusu değildir."
Belirtilen gerekçeyle
bunun caiz olması görüşü güçlü bir görüştür.
169. Hakim, bir davada
iki şahidin adalet vasfına sahip olduğunu tescil etmediği oğlunun şahitliğine
dayanarak hüküm verebilir mi? Bu konuda mezhep içinde iki görüş bulunmaktadır:
Birincisine göre geçerli olur; çünkü amaç hasımdır, şahit değildir.
ikincisine göre geçerli
olmaz. ibnü'r-Rif'a şöyle demiştir: "el-Bahr ve başka eserlerde tercihe
şayan olan görüş budur; çünkü bu, onun adaletli olduğunu kabul etme anlamına
gelmemektedir. iki şahit onun adil olduğunu belirtse onun şahitliğiyle hüküm
verebilir.
Kişinin diğer usul ve
füruu da bu konuda oğlu gibidir.
170. Gerek hakim,
gerekse yukarıda zikredilen şahıslar hakkında davaya konu bir durum olduğunda
devlet başkanı veya müstakil bir başka hakim hüküm verir. Bu hakim ister diğeri
ile aynı beldede olsun ister başka beldede olsun fark etmez. Çünkü bu durumda
[onun tarafını tuttuğuna ilişkin bir] töhmet söz konusu olmaz.
171. [Hakim ve onun
yakınları hakkında, hakimin vekili hüküm verebilir mi? Bu konuda mezhep içinde
iki görüş bulunmaktadır:]
Birinci görüş
Doğru görüşe göre vekil
hakim diğer meselelerde hüküm verebileceği gibi bu meselede de hüküm verebilir.
İkinci görüş
[Hakimin ve yakınlarının
tarafını tuttuğuna ilişkin] töhmet sebebiyle hüküm veremez.
Not: Nevevi'nin, hakimin hakkında hüküm veremeyeceği
kimseler olarak yalnızca belirtilen şahısları zikretmekle yetinmesi sanki
düşmanı aleyhinde hüküm verebileceği izlenimini uyandırmaktadır. Maverdi'nin
naklettiği bir görüş bu şekilde olmakla birlikte mezhepte meşhur görüşe göre
hakimin düşmanı aleyhine hüküm vermesi caiz olmayıp onun lehine hüküm vermesi
ise caizdir.
BİR SONRAKİ SAYFA İÇİN
AŞAĞIDAKİ LİNK’E TIKLAYIN
HASIMLARIN DAVAYA
İLİŞKİN TALEPLERİNE İCABET EDİLMESİ