Hem suçlu hem güçlü Bazı resmi ağızlar ile TÜSİAD gibi sivil toplum
örgütlerinin sözcülerinden sık sık şuna benzer sözler işitir olduk: "Dünya ve
ülkemiz çok nazik bir dönem yaşıyor, ülkenin huzur ve istikrara, kalkınmaya,
işsizlik, açlık, terör gibi problemlerin üstesinden gelmeye ihtiyacı var; bu
durum içinde ikide birde başörtüsü, İmam Hatip Okulları, laiklik gibi konuları
gündeme getirmek, tartışmak ülkeye zarar veriyor, hem başörtüsü ve İHL mesele
olmaktan çıkmıştır..." Önce bir Yahudi hikayesini hatırlayalım.
Yahudinin biri incik boncuk satarak para kazanırmış. Çocuklarımızdan biri
arkadaşlarına "Bu adam bizi kandırıyor, bir boncuk, bir şeker karşılığında çok
şeyimizi alıyor, bundan alış veriş yapmayalım" demiş. Yahudi, çocukların bu
sözden etkilendiklerini görünce kimse görmeden çocuğa bir çimdik atmış, canı
yanan çocuk ağlayacak iken kendisi yüksek sesle ağlamaya ve bağırmaya başlamış,
büyükler gelip durumu anlamak isteyince de "Bu çocuk bana çimdik attı ve hakaret
etti" diye şikayetçi olmuş, büyükleri çocuğa bir tokat atıp oradan
uzaklaştırmışlar. Kıssadan hisse: Kim çimdik atıyor, kim ağlıyor; kim
o problemleri çıkarıyor ve kim durmadan gündemde kalmasını ve asla çözülmemesini
istiyor ve çözüm isteyen mağdurları susturmak için "Bunlar hala konuşuyor?"
diyerek şikayetçi oluyor? Bu soruların cevapları üzerinde düşünmemiz gerekiyor.
Halk İmam Hatip gibi bir okul istedi, zamanın hükumetleri de bu okulları
açtılar. Halk bu okullarda okuyan çocukların hem dinlerini öğrenip
uygulamalarını hem de isteyenlerin din görevlisi, isteyenlerin de başka
tahsiller yaparak başka bilgi, iş, bürokrasi ve meslek dallarına intisap
etmelerini istediler. Dine veya dindarlaşmaya kaşı olanlar ise bu okullardan
mezun olanların yalnızca din görevlisi olmalarını istediler. Bu isteklerden biri
meşru (demokratik, hak) oluyor da diğeri niçin olmuyor? Biri hakkında konuşmak,
tartışmak caiz oluyor da diğeri hakkında niçin caiz olmuyor? İmam
Hatiplerden mezun olan veya başka okullardan mezun olup da dindar olan
kızlarımız başlarını örterek okumak istediler, bir süre de okudular, hiçbir
problem çıkmadı; başını örtenler ile örtmeyenler kamplara bölünüp kavga
etmediler, aralarında dost ve arkadaş oldular, başını örtenler çetesi hiçbir
zaman oluşmadı... Ama ülkede huzur, hak ve hürriyet olmasından rahatsız olanlar
başörtüsünü yasaklayarak fitili ateşlediler; yani çimdiği attılar, çimdik yiyen
çocuklarımız (başörtüsü mağdurları) ağlayacak olunca da kendileri daha yüksek
sesle ağlamaya, bağırıp çağırmaya, "Bunlar durup dururken mesele çıkarıyorlar,
huzur ve istikrarı bozuyorlar" demeye başladılar. İHL için de durum aynıdır.
TÜSİAD sözcülerini dinlerken, bunca okumuş yazmış insanların nasıl bu hale
geldiklerini düşünmeden edemiyor insan. "Ülkenin kalkınmasından başka hiçbir şey
konuşulmamalı, tartışılmamalı, problem edinilmemeli" imiş. Tabii kalkınmadan
maksatları da ekonomik; yani maddî. Peki insan yalnızca maddeden mi ibaret;
insanın yeme, içme, giyinme ve çiftleşmeden başka bir ihtiyacı yok mu? Ahlak,
san'at, din yalnızca insanlara ait değil mi ve insanların bu alanlarla ilgili
ihtiyaçları, talepleri, problemleri olmaz mı? Eğer insanlar farklı din, ahlak,
san'at anlayışları içinde bir arada yaşayacaklar ve buna rağmen huzur ve
istikrar olacaksa bunun da bazı kuralları olması gerekmez mi? Bu kuralları
yalnızca bir taraf (kesim, görüş, yaşayış ve inanış sahipleri) belirler,
diğerlerini susturmak ve bastırmak isterlerse bunun sonu neye varır?
Diyelim ki ortada bir hasta var, ağrı çekiyor ve inliyor, biri de sağlıklı,
dinlenmek için uyumak istiyor ve inleyenin sesinden rahatsı oluyor. Şimdi çözüm
nedir? Tabii birçok çözüm yolu söylenebilir ama insafı ve vicdanı olanların "Ey
hasta inleme, sesini çıkarma, ben uyuyacağım, sus" demeleri mümkün müdür? En
makul çözüm hem hastanın acısını dindirmek hem de sağlıklının uyumasını sağlamak
değil midir? İmam Hatip mezunları, İlahiyat öğrencileri, başörtüsü mağdurları
memlekette huzursuzluk çıksın diye mi inleyip ağlıyorlar, yoksa acı çektikleri,
mağdur oldukları için mi? Sebebi apaçık ortada iken "Biz sizi yaraladık ama
inleyip ağlamaya hakkınız yok, huzurumuzu bozmayın" demek hangi kitaba sığar?
Bu minval üzere devam edeceğim.
4 Haziran 2006 Pazar
|