|
Mitingler ne diyor? Daha önceki bir yazımda laikçi-ulsalcıların
yaptıkları mitinglere katılanların sayısı konusunda abartma yapıldığını ifade
etmiştim. Bu yazıda ise başka yönlerine dikkat çekeceğim. Mitingleri
yorumlayan laikçilere göre "orada millet iradesini ortaya koymuş ve şunları
istemiş, şunları da istememiştir." Peki soralım: Bizim
milletimiz iki milyon mu? Mitinglere katılanlar 74 milyonu temsil
edecek çeşitlikte mi? Yani dengeli olarak her siyasi ve ideolojik düşünce/talep
orada temsil edilmiş mi? Bu sorularn kesin cevabı, miting esnasında
yapılan kamu oyu araştırması ile ortaya çıkmıştır. Buna göre mitinge
katılanların yüzde sekseni, yaklaşık yüzde 65 artı 15 olmak üzere CHP ve DSP den
oluşmaktadır. Bunun da manası, toplananların yüzde sekseninin, ideoloji,
zihniyet ve siyasi tercih olarak Halk Partisi mensubu olduğudur. Halk
Partisi'nin (çeşitli isimlerle bölünse ve ortaya çıksa da) nasıl bir Türkiye,
nasıl bir cumhuriyet, demokrasi ve laiklik istediği yıllardan beri bellidir;
önemli hiçbir değişiklik yoktur. Durum ve gerçek bundan ibaret olunca
her gün dinlediğimiz CHP sözcülerinin konuşmaları, temsil ve düşünce olarak neyi
ifade ediyorsa, cumhuriyet adı kullanılarak yapılan mitingler de aynı şeyi ifade
ediyor demektir. Bir de korku edebiyatı var. Halkın bir kısmı,
AK Parti iktidarının güçlenmesinden korkuyormuş, bunlar Çankaya'yı da ele
geçirirlerse bizim hürriyetlerimizi elimizden alırlar, ülkeyi İran'a çevirirler
diye endişe ediyorlarmış. Bu masalı bir uyduranlar var bir de
okuyup/dinleyip aldananlar. Uyduranlar kurt politikacılar ile ideoloji
bağnazlarıdır. Ellerinde bulunan bütün telkin araçlarını kullanarak bu masalı
anlatıyor, hem de -kendileri inanmadıkları halde- gerçekmiş gibi anlatıyorlar.
Hem Türkiye'nin ve dünyanın içinde bulunduğu şartları, hem de ülkemizde yaşayan
dindar Müslümanların taleplerini gerçek tarafıyla bilmeyen, tek yönlü
bilgilendirilmiş ve şartlandırılmış bulunan "aldananlar" ise masala inanıyor ve
korkuyor olabilirler. İşe yarar mı bilmem ama bir deneyeyim:
Türkiye'de yaşayan dindar Müslümanların kahir çoğunluğunun gerçek talebi,
"başkalarına inanç ve hayat tarzı dayatmak değil, kendilerinin inançlarına göre
yaşamalarına imkan tanınmasından ibarettir". Bu ülkede birileri
korkacak ise bunlar, laikçiler ve onların aldattığı vatandaşlar değil, dindar
Müslümanlardır; çünkü onların korktukları başlarına gelmiştir: Başlarını örterek
okuyamazlar, çalışamazlar, çocuklarına istedikleri yerde ve şekilde din eğitim
ve öğretimi yaptıramazlar, inançlarını ve düşüncelerini açıklamada, hatta
ibadetlerini yapmada sınırlara tabidirler... hasılı kendilerine belli bir dünya
görüşü ve hayat tarzı dayatılmıştır. Müslümanım diyenler arasında
"haklara riayet ederek birlikte yaşama" ilkesine ters düşen sözler söyleyenler,
davranışlarda bulunanlar yok mu? Elbette vardır, ama devede kulak. Bunların en
hızlı ve şiddetlisinin bir iki gün içinde haklarından gelindiği de unutulmamalı.
Ayrıca bunların bir kısmının özellikle -karşı tarafça- hazırlanmış olduğu
gerçeği de bilinmektedir. Bu gerçek durum karşısında tuzları kuru
olanların çıkıp da korkudan, tehlikeden filan söz etmeleri traji-komik oluyor.
11 Mayıs 2007 Cuma
|