Altıncı Vecih:
Denilir ki:
"Nakil ve akıl çatıştığında naklin takdimi vaciptir. Çünkü akıl, naklin haber verdiği her şeyi tasdik ettiği halde, nakil aklın haber verdiği herşeyi
tasdik etmemektedir. Naklin doğruluğu bilgisi, sadece aklın haber verdiği
şeylere dayanmamaktadır. Malum bu, onların sözlerinden daha açıktır. "
Nitekim bazıları şöyle der:
"Akıldan sana yetecek olan şey Rasûlun sıdkını ve onun sözlerinin anlamını bildirecek kadar olanıdır."
Bazıları da der ki:
"Akıl "mütevelli"dir. Rasûlu veli göstermiş sonra kendini azletmiştir. Çünkü akıl,
Rasûlun haber verdiklerinin doğru olduğuna delalet eder."
Nitekim avamdan biri, müftüyü tayin eder ve başkalarına müftünün sözünü delil gösterir. Onun için müftünün alim olduğu açıktır. Delil gösteren avam ile müftü arasında ihtilaf olduğunda fetva isteyenin yapması gereken şey müftünün sözünü, diğerlerine tercih etmektir. Avami
ona:
"Senin ilmin konusunda benim dayanağım onun müftü
olmasıdır. Çatışma halinde onun görüşünü kendi görüşüme tercih edersem kötü iş
yapmış olurum, çünkü onun müftü olduğuna dair bendeki asli görüşe ters düşerim."
der.
Fetva isteyen der ki:
"Sen onun müftü olduğunu gördüğünde ve onunla delil getirdiğinde, kendine değil, ona bağlı olmayı gerekli gördün. Nitekim gösterdiğin delil de buna delalet etmektedir. Bu belirli bilgide sana muvafakat etmem ilmin, diğer meselelerinde de muvafakat etmemi gerektiremez. Senin, senden daha bilgili olan müftüye ters düştüğün konudaki hatan, onun müftü olması hakkındaki senin bilginin hatalı olmasını gerekli kılmaz. İctihad ve istidlal ile onun müftü olduğunu bilir ancak sonra ictihad ve istidlal ile onun hatalı olduğunu görürsen,
"onun, uyulması gereken alim ve müftü biri olduğu" na dair bilgiye götüren ictihad ve istidlalde yanılmışsın demektir."
Bu, müftünün hata yapabileceği ihtimali bilinmekle beraber böyledir. Halbuki akıl,
Rasûlullah'ın
(sallallahu aleyhi ve sellem), Allah Teala'dan verdiği haberlerde masum olduğunu ve onun hata yapmasının caiz olmadığını bilmektedir. Öyleyse masum olanın sözünün, akli istidlallerden muhalif olan görüşlere takdim edilmesi, avami'nin, müftünün görüşünü muhalif görüşe tercih etmesinden daha evladır.
İnsanlar filan kişinin tıptan veya izcilikten veya çiftçilikten veya pazarlamacılıktan haberdar olduğu şahid olduklarında ve bildiklerinde; hüküm verenin yanında o kişinin, diğerlerinden daha alim olduğu veya o kişinin, yukarıda sayılan
işleri daha iyi bildiği sabit olduğunda ve sonra tıpçı / izci/ çiftçi / pazarlamacı izleyen şahitlerin, izledikleri kimseler hakkındaki şahadetleri çatıştığında da durum aynıdır. Onlar
"Biz o kimseleri, sözlerimizle tezkiye ettik ihtilaf halinde onu yalanlamak, görüşlerinin sabit olduğu aslı kötülemektedir"
deseler de durum değişmez.
Nitekim bazı insanlar şöyle der:
"Şüphesiz akıl, şeriatı tezkiye eder ve doğrular. Şeriat önce alındığında bu, onu tezkiye eden ve doğrulayan şeyi kötülemek olur ve dolayısıyla şeriatı da kötüleme anlamına gelir."
Cevaben onlara denilir ki:
Diyelim ki, Siz bir kimsenin tıpta, pazarlamacılıkta, çifçilikte, izcilikte veya başka bir meslekte ehliyet sahibi kimse olduğunu ve onun görüşünün sizin görüşlerinizden ziyade makbul olduğunu bildiniz...
Şimdi eğer biz, bu meseleler hakkında sizin görüşlerinizi onun görüşlerine tercih edersek bu en başta sizin
"O kimsenin bu işleri en iyi bilen kimse" olduğuna dair bilginize ve şehadetinize hakarettir.
Sizin bunu haber vermeniz, sizin görşünüzün dışında, onun görüşünü kabul etmenizi nefyetmez. Çünkü sizin
"O kimse bizden daha bilgilidir" görüşünüzün isabetli olması mümkün olduğu gibi,
"Onun bizden daha bilgili olduğu konulardan biri hakkında tartıştığımızda biz, bizden daha bilgili kabul ettiğimiz kimseden daha bilgiliyiz"
görüşünüzün hatalı olması da mümkündür.
Hatta ikincisinin hatalı olması daha açıktır. Çünkü insan bilir ki bu kişi, çiftçilik, yüzücülük, inşaatçılık, terzicilik ve diğer mesleklerde kendinden daha bilgilidir. Kendisi bu mesleklerin inceliklerini bilmese bile durum aynıdır. Kendisi ve diğeri ihtilaf ettiğinde, o kimsenin görüşünü kendi görüşüne tercih etmesi, kendisinin
"o bu işi iyi bilir" görüşüne hareket etmek anlamına gelmez.
|