Birincisi: Onunla beraber olmasıdır. Şöyle ki:
Muayyen eserin zamanı müessirin zamanı olur. Felsefecilerin kavli budur. Akıl sahiplerinin cumhuruna göre sarih akıl ölçülerinde bu, fasidliği bilinen bir şeydir.
İkincisi: Eserin müessirin tamamının peşinde olmasıdır. Akıl sahiplerinin cumhuru bunu kabul eder. Bu alemde kadim olan bir şeyin olmamasını gerektirir. Bilakis kendi nefsiyle vacip olan kadının yaptığı her fiil muhdestir.
Eğer "O her zaman faildir" denilirse:
Eğer bununla failliğinin devamı söyleniyorsa bu, onun dışındakilerin hadis olmasıyla çelişmez. Aksine onun dışındakilerin hudusunu gerektirir. Çünkü her meful muhdestir ve onun dışındakiler mefuldür, kendisinden önce yokluk olan muhdestir. Eğer ondan önce zaman olarak bir geçmişse o kadim olmaz. Eser te'sirin
tamamlanma zamanını takip eder.
Örneğin zamanın bazı cüzlerinin bazılarını takip
etmesi gibi. Zamanın cüzlerinde kadim bir şey yoktur. Halbuki onun cinsi
kadimdir. Hatta zamanın bir cüzü diğerinden öncedir. Buradaki tesirler bizzat
etkilenme olarak kadim tesir değildir. Nitekim zamanın cüzlerinde kadim bir
parça yoktur.
Bu gerçekleri düşünen kimse onda bazı müphemlikler karışıklıklar olduğunu görür. Büyük düşünürlerin insanların gözlerini nasıl bağladığını anlar. Allah dilediğini doğru yola iletir.
İşin gerçeği bu felsefeciler alemin kıdemiyle ilgili görüşlerini iki mukaddime üzerine bina etmişlerdir.
Bunlardan biri:
Kuşkusuz tercihin, onu gerektirecek tam bir müreccihi olması gerekir.
İkincisi: Eğer tercih hadis olursa teselsül lazım olur ki bu batıldır. onlar bu iki mukaddimenin çeliştiğini söyleyerek tenakuza düşmüşlerdir.
Teselsülün cevazına gelince:
Eğer bununla eserde bir şeyden sonra bir şeyin takip etmesini kastediyorlarsa bunu kendileri caiz görür. Bu durumda Allah'ın dışındakilerin muhdes olması mümteni olmaz. Eğer onun hudusu kendisinden önceki bir hadise dayalı olsa da (yani teselsül olsa da) sonuç değişmez.
Eğer onlar bitişik teselsülü - eğer bir hadis hadis olmuşsa onun te'sirinin
tamamının hadis olması gerekir - kastedilmişse bu sarih akılla batıldır. Onlar bunun mümteni olduğunu kabul ederler. Eğer teselsül ile
"eğer herhangi bir mürecceh hadis olursa bir şey hadis oluncaya kadar hiçbir şey hadis olmaması lazım gelir" kastediliyosa bu çelişkilidir ve aynı zamanda mümtenidir.
Eğer biri:
"Fiilin cinsini tercih etmeyi gerekli kılan bir sebep hadis olursa bu teselsülü gerektirir"
derse o doğrudur. Ancak bu fiilin tercihini gerektiren müreccehin ihdası anlamına gelmez. Aksine fiilin cinsi her zaman vardır. Bu müslüman alimlerin dediğine çıkar. Ancak bunda "alemde kadim şeyin olduğu" görüşlerini doğrulamaz. Aksine Allah'ın dışındaki her şeyin hudusunu gerektirir. Eğer fiilin cüzi ezeliyse mefuller sürekli olarak peşpeşe muhdes olmalıdırlar. Her muhdes meful, kendinden önce kendisinin yokluğu geçmiştir. Ama onlar mefulun faile ve mefulune bir zamanda bitişmesini gerekli görmüşler. Bu açık bir yanlış olup, bu konu üzerinde düşünenler bu yanlışı görürler. Onun fasit olduğu akılla bilinir. Bu yüzden akıl sahipleri arasında
"gökler ve yer ezeli ve kadimdir" diyen sadece küçük bir gruptur. Alem hakkında
"O mefuldur, o kadimdir" diyen sadece bu grubun içinde sarih akla ve sahih makula muhalif olan bir kaç kişidir.
Onların tam - ezeli müessirin eserini gerektireceği sözü alemde hiçbir şeyin hadis olmamasını gerektirir. Onu söyleyenler zaman bakımından hiç bir müessirin eserinden önce olmadığını iddia ederler. Bu müşahedeye aykırıdır. Onlar akla, hislere ve enbiyanın haberlerine aykırı şeyler söylemektedirler. Bu durumda mümteni olan te'sirin aslındaki teselsülün ve ona mutlak olarak bitişmiş olanın teselsülünün cevazıdır.
Eserlerde bir şeyin peşinden bir şeyin gelmesi anlamındaki teselsülü onlar caiz görürler. Alemin kıdemi teselsülün cevazına bağlı ve onun gereği değildir. Mutezile, ona uyan kelamcılar ve diğerleri - ki bunlar zatın kendisiyle kaim olan fiillerin nefyinde veya sıfatların ve fiillerin nefyinde onlara uyarlar - alemin kıdemini bu teselsüle bağlamışlardır. Onlara derler ki:
"Siz ezelde fiillerden uzak bir zat olduğunu taktir ettiniz. Ondan bir şey hadis olması mümtenidir. Çünkü müreccehsiz tercihi gerektirir."
|