بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Mutezile ve Cebriyenin Delilleri

 

Mutezile şöyle delil getirir:

Eğer fiil hem Rabb hem de kul için makdur ise şöyle bir durum ortaya çıkar:

Onlardan birisi bir şeyi yapmak istese ve diğeri istemese -mesela Rabb, bir şeyi harekete geçirmek istese ancak kul istemese- bu durumda o fiil hem var hem yok olacaktır. Çünkü makdur olanın (yapılması planlanan şeyin) kadir olanın, o şeyi yapmak istediğinde o şeyin var olması, onu engellemek isteyenin çabası doğrultusunda da yokluk üzere kalmasıdır.

Kulun makduru, Allah için makdur olsaydı, Allah bir şeyi yapmak dileyip kul yapmamak istediğinde, o işin, onun olmasını isteyenin isteği doğrultusunda var olması, o işi engellemek isteyenin çabası doğrultusunda da var olmaması gerekirdi.

"Cebriye" buna, "Razi"nin zikrettiği şeylerle cevap vermiştir:

İşi reddedenin tahakkuku yanında yokluk üzere beka, mutlak olarak memnu'dur. Hatta onun yerine müstakil başka bir sebep konmazsa vacip olur.

Bu birinci meselede verilen cevap zayıftır. Çünkü tartışılan konu, eyleme çağıran değil, eylemi reddeden bir kalple ikame edilen, kula ait fiildir. Bu şekliyle böyle bir şeyin kul tarafından var olması mümtenidir.

Konu ihtiyari olan eylemlerde olduğu halde verilen cevap bu takdiri men etmektedir. Çünkü kul bir şeyi yapmak istemediği sürece Allah'ın o şeyin olmasını dilemesi mümtenidir. Çünkü eğer O, birşeyi dilemişse, kulun da o şeyi dilemesini gerçekleştirir. Eğer Allah, kulu isteksiz kılmışsa bilinir ki Allah da onu istememiştir.

Bu yüzden müslümanların imamları, bir kimsenin "Allah dilerse (inşaallah) vallahi şu işi yapacağım" dese ve sonra onu yapmasa yemininde yalancı olmayacağını ittifakla söylemişlerdir. Çünkü yemin eden kişi o işi yapmadığına göre Allah'ın o işi dilemediği ortaya çıkmıştır.

"Cebriye", "Razi" ve diğerlerinin zikrettikleri sözlerle şu şekilde delil getirirler:

"Allah bir cismin hareket etmesini, kul ise durmasını istese bu ikisinin bir arada olması mümteni'dir. Ve muhaldir. Çünkü her ikisinden birinin muradı, diğerinin varlığına engeldir. İkisinin birden engellenmesi de ikisinin birden gerçekleşmesi de muhaldir. Ayrıca ikisinden birinin isteğinin gerçekleşmesi de batıldır. Çünkü takdir edilen bir şey hakkında tesirden bağımsız iki kudret birbirine eşittir. Bir şey gerçekte tefavütü kabul etmez. Öyleyse takdir edilen şeyin varlığını gerektirmesi göz önüne alındığında iki güç de birbirine eşittir."

İşlerde tefavüt, bu manadan çıkmaktadır. Eğer durum böyleyse tercih imkansız olurdu.

Onlara denilir ki:  bu hüccet iki mezhebe göre batıldır.

 

İÇİNDEKİLER