بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Muvafakat

 

Bu konularda Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) muradı, ancak akli zıtlığın ortadan kaldırılması ve akli delillerin peygamberi nasslara takdim edilmemesiyle tam olarak bilinir.

Biz bu kitapta, insanları onunla Allah'ın yolundan çıkardıkları ve Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) muradını anlamaktan, haber verdiği şeyleri tasdik etmekten uzaklaştırdıkları fasit kanunun fesadını açıkladık.

Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) muradını açıklamak için hangi delil gösterilirse gösterilsin, akli muarız güç bulduğunda onu çürütecek, hatta işi Rasûlullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem), kötülemeye kadar vardıracak, kelamıyla delil getirdiği şeylerle onu karalayacaktır.

Bu bünyesinde bozucu hastalıklar barındıran hastanın gıdadan fayda görmemesine benzer; çünkü bozucu hastalık onda olduğu sürece, aldığı gıdayı da bozacak, onun hiçbir faydasını görmeyecektir.

Bunun gibi eğer bir kalp akli delilin sıfatların tümden veya kısmen nefyettiği ilgisini emirlerini ve yasaklarını inkar ettiğine veya ölümden sonra yeniden dirilişi ya da bunlara benzer konuları kesin olarak reddettiğine inanırsa, ona Kitap'tan ve Sünnet'ten deliller göstermek hiçbir fayda vermez. Ancak bu muarızın nerede fesada uğradığının açıklanması yapılabilir.

Bu muarızın fesadı genel olarak ve ayrıntılı olarak bilinebilir.

Genel olarak bilinmesi: O kişi Allah'a ve Rasulüne tam bir imanla inanmış, Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) muradını kesin olarak bilmiş, onun haberini verdiği şeylerin sabit olduğuna kani olmuştur. Yine o, bilmiştir ki, bütün bu sayılanlara karşı olan deliller "hükümsüz"dür.

"Allah'ın çağrısına icabet eden bulunduktan sonra O'nun hakkında tartışmaya girenlerin delilleri Rabbleri katında hükümsüzdür. Onlara bir gazap vardır; Çetin bir azap onlar içindir." (Şura: 42/16)

Ayrıntılı olarak bilinmesine gelince; karşıt olan delilin bozuk olduğunun bilinmesidir. Bu "asıl", mülhidlerden bir grubun dayandığı "asıl"ı çürütmektedir. Nitekim Razi "Nihayetü'l-Ma'kul" kitabının baş tarafında, asil meselelerde semiyyattan delil getirmenin hiçbir durumda mümkün olmayacağını anlatır. Onun belirttiğine göre:

"Böyle bir istidlal kesin olmayan (zanni) öncüllere ve akli muarızları ortadan kaldırmaya dayanmaktadır; Muarızın nefyiyle ilim mümkün olmaz; Çünkü dinleyenin aklına gelmeyen ancak işin aslında Kur'an'ın delalet ettiği şeye ters düşen akli delilin olması caizdir."

Biz dilin, Nahivin, Sarfın Nefy-i mecaz'ın, îzmarın, tahsisin, iştirakin nakle ters düşen aklın zanniliği hakkında geniş açıklamalarda bulunmuştuk. Yukarıda geçen görüşlerin bozukluğunu anlatmak yaklaşık otuz yıl önce bir kitap tasnif etmiş "El-Muhassal" da onların hangi yönlerden bozuk olduklarını açıklamıştık.

İşte bu kelam (kitap), sem'i delillerin takriri ve onların katiyet ve yakin ifade ettikleri hakkındadır.

Bu kitapta akli muarızların nefyini ve akli delillerin mutlak üstünlüğünü savunanların görüşlerinin batıl olduğunu açıklayan sözler bulunmaktadır. 

 

İÇİNDEKİLER