Tefvize gelince: malumdur ki Allah Teala Kur'an'ı düşünmemizi emretmekte, onun ayetlerini anlamaya teşvik etmektedir. Bu durumda onun, Kur'an'ı anlamaktan, bilmekten yüz çevirmemizi istemesi nasıl caiz olabilir?
Aynı şekilde kastedilen hitap bizim hidayetimiz ve bize yapılan bir beyandır. O bizim karanlıklardan nura çıkışımızdır. Nasslarda zikredilen şeylerin zahiri batıl ve küfür ise demek ki bizden onun ne zahirini ne de batınını bilmemiz istenmemektedir. Veya bizden lafzın batınını bu konuda herhangi bir açıklama olmaksızın bilmemiz istenmektedir. Her iki takdirde de biz hak bir şekilde hitap edilmemiş oluruz. Aynı şekilde bu kitabın madlulünün batıl ve küfür olduğunu bile bilmeyiz.
Konuşan açısından bunların görüşleri gerçekte şu anlama gelmektedir:
"O gerçeği ne beyan ne de izah etmiştir. Bununla birlikte bizim onlara inanmamız gerekir. Onun bize hitap ettiği, uymamızı veya reddetmemizi emrettiği şeyleri hak üzere açıklamamış ve onu açıkça ortaya çıkarmamıştır. Aksi onun zahiri küfre ve batıla delalet etmektedir. O bizden ondan hiç bir şey anlamamızı veya - en azından- delalet etmediği şeyleri anlamamızı emretmiştir!"
Allah ve Rasûlunun bütün bunlardan uzak olduğu zorunlu olarak bilinmektedir. Bütün bu sözler tahrifçi ve ilhadçıların sözlerindendir.
|