İşârâtü'l-İ'câz - Bakara Sûresi, Âyet: 13 - s.1197

diyanet ve imanı sefahet ve sefalet telâkki ediyorlar. Ve nifaklarının icabıyla, bu sözlerinde de münafıklık yapıyorlar. Zira bu sözlerinin zahirinden "Biz divaneler değiliz, nasıl sefihler gibi olacağız?" diye bir mânâ çıkar. Bâtınından ise "Nasıl ekserîsi fukara ve nazarımızda sefih olan mü'minler gibi olacağız?" diye diğer bir mânâ çıkıyor.

Sonra, Kur'ân-ı Kerim, onların mü'minlere attıkları sefahet taşını e01455.gif (1381 bytes) cümlesiyle onlara iade etmekle kendilerine yutturmuştur. Çünkü inat ve cehaletleri bu dereceye vâsıl olanın hak ve müstehakı, beynennas teşhir edilmekle sefahetin kendisine münhasır olduğunu ilân etmektir.

Sonra e01456.gif (1267 bytes) cümlesiyle onların cehl-i mürekkeple cahil olduklarına işaret etmiştir ki, bu gibi cahillere nasihat tesir etmediğinden, onlardan tamamıyla iraz etmek lâzımdır. Çünkü, nasihati dinleyen ancak cehlini bilenlerdir. Bunlar cehillerini de bilmezler.

Bu âyetin ihtiva ettiği cümlelerin eczası arasında bulunan irtibata gelelim: e01457.gif (1582 bytes) cümlesindeki e01458.gif (927 bytes) kat'iyeti ifade ettiğinden emr-i mâruf ile halkı irşad etmek lüzumuna işarettir. Siga-yı meçhul ile zikredilen e01459.gif (949 bytes) nasihatın, alâ sebîli'l-kifâye vacip olduğuna işarettir.

Ve e01460.gif (1302 bytes) gibi, ihlâs lâfzını ihtiva eden bir cümleye bedel e01461.gif (976 bytes) lâfzının zikredilmesi, ihlâsı olmayan imanın, imandan addedilmemesine işarettir.

Ve e01462.gif (1179 bytes) lâfzıyla güzel bir misal, bir nümûne, bir örnek gösterilmiştir ki, onlara ittiba ederek ihlâslı bir imana gelsinler.

e01463.gif (1004 bytes) lâfzında iki nükte vardır ve o iki nükte, vicdanları emr-i mârufa icbar eden âmillerdendir.

Birincisi: e01463.gif (1004 bytes) ünvanı, herkesi cumhur-u nasa tâbi olmaya dâvet eder. Çünkü cumhura muhalefet öyle bir hatâdır ki, o hatâyı irtikâp etmek, kalbin, vicdanın şânından değildir.

İkincisi: e01462.gif (1179 bytes) tabirinden anlaşılıyor ki, imanı olmayanın nâstan addedilmemesi lâzımdır. Ancak nâs tabiri mü'minlere mahsustur. Bu da, ya imanın hâsiyetiyle insaniyetin hakikati mü'minlere mahsustur; veya imansız olanlar, insaniyetin mertebesinden sukut etmişlerdir.

e01466.gif (1328 bytes) Yani, "Bizler nasihatleri kabul etmiyoruz. Şu miskinlerin cemaatine nasıl gireceğiz? Bizim gibi ashab-ı câh ve mertebe, onlara kıyas edilemez."

e01467.gif (984 bytes) nefislerini tezkiye, mesleklerini terviç, nasihatten istiğna, mağrurane dâvâ şeklinde müdafaa etmelerine işarettir.

İnkârî bir istifhamı ifade eden e01468.gif (1025 bytes) kelimesi, onların cehalette gösterdikleri temerrüt ve inada işarettir. Sanki onlar istifham ile nasihat edene soruyorlar ki: "Mesleğimizi terk etmemize senin vicdanın razı olup insafın kabul eder mi?"

S - Onlar o sözlerinde kimleri muhatap etmişlerdir?

C - Evvelâ nefislerine, saniyen ebnâ-yı cinslerine, salisen nasihat edenlere tevcih-i hitap etmişlerdir.

Evet, birisine nasihat yapan adam evvelâ nefsine müracaat eder, sonra arkadaşlarıyla konuşur. Sonra nasihat ettiğine döner, yaptığı müracaatların neticesini ona söyler. Buna binaen, vakta ki münafıklar imana dâvet edildiler; onlar fesada uğramış kalblerine, tefessüh etmiş vicdanlarına müracaatta bulundular. İnkâr cevabını aldıkları için, kalblerindeki şeyi dışarıya verdiler. Sonra ifsat arkadaşlarına müracaat ettiler. Yine inkâr cevabını alarak, gizli gizli konuşmalara başladılar. Sonra, itizar şeklinde nasihat edene dönerek şöyle bir safsatada bulunurlar: "Yahu, aramızda çok fark vardır. Biz onlara kıyas edilemeyiz. Çünkü biz zenginiz, onlar fakirdirler. Onlar mecburiyet saikasıyla imana gelmişlerdir. Onların diyaneti ıztırarîdir. Biz ise ashab-ı izzet ve servet insanlarız."

Hülâsa, onlar gururlarının hükmüyle mürşidi insafa dâvet ettiler. Hud'a ve hilelerle ikiyüzlü bir konuşmada bulundular. Şöyle ki: "Ey mürşid! Bizleri süfeha zannetme. Bizler süfeha gibi olamayız. Ancak halis mü'minlerin yaptıkları gibi yapıyoruz" diye mürşidi kandırmak istediler. Halbuki, kalblerinde, "Bu fakir ve kıymetten sukut eden mü'minler gibi değiliz" gibi başka bir mânâyı izhar etmişlerdir.

Hülasa e01468.gif (1025 bytes) lâfzında onların fesadlarına, ifsadlarına, gururlarına ve nifaklarına gizli birer remiz vardır.

e01470.gif (1231 bytes) : Yani, "Kâmil zannettiğiniz mü'minler, nazarımızda zelil ve fakir bir cemaattır. Onların herbirisi bir kavmin sefihidirler."

O kâmil mü'minlerin tecvîz ettiği kıyasta birkaç işaret vardır:


İşârâtü'l-İ'câz - Bakara Sûresi, Âyet: 14,15 - s.1198

Birincisi: Mecmaü'l-mesâkin, melceü'l-fukara, hakkı himaye, hakikatı muhafaza, gururu men, tekebbürü def eden, yegâne İslâmiyettir. Evet, kemal ve şerefin mikyası İslâmiyettir.

İkincisi: Nifakı intaç eden, garaz, gurur, tekebbürdür.

Üçüncüsü: İslâmiyet, ehl-i dünya ve ashab-ı meratip ellerinde tahakküm ve tagallübe vesile olamaz. Ancak sair dinlerin hilâfına olarak, ehl-i fakr ve hacet elinde ihkak-ı hak için kırılmaz elmas bir kılıçtır. Bu hakikate tarih güzel bir şahittir.

e01471.gif (1373 bytes) : Bilinmesi lâzımdır ki, Kur'ân-ı Kerimin, nifakın aleyhine kesretle yaptığı şiddetli tehditler ve takbihlerin sebebi, ancak ve ancak âlem-i İslâmın nifak şubelerinden gördüğü darbelerdir.

e01472.gif (927 bytes) ikaz âleti olup, sefahetlerini teşhir ve efkâr-ı âmmeyi sefahetlerine istişhad etmek için zikredilmiştir. Hakikati göstermek için bir ayna ve hakikate delâlet için bir delil vazifesini gören e01473.gif (932 bytes) lisan-ı haliyle, "Hakikate bakınız, onların zahirî safsatalarının aslı yoktur, aldanmayınız" diyor.

Hasrı ifade eden e01474.gif (940 bytes) kelimesi, nefislerine iddia ettikleri tezkiyeyi red ve mü'minlere isnat ettikleri sefaheti def eder. Yani, bir lezzet-i faniye için âhiretini terk eden sefihtir. Bâki bir mülkü hevesat-ı faniyesinin terkiyle satın alan sefih değildir.

e01475.gif (1062 bytes) deki elif ve lâm, hükmün malûmiyetine ve kemaline işarettir. Yani, onların sefaheti malûmdur. Ve sefahetin son sistemi onlardadır.

e01476.gif (1262 bytes) cümlesinde üç işaret vardır:

Birincisi: Hakkı bâtıldan, iman mesleğini nifak mesleğinden temyiz etmek, ancak ilim ve nazar ile olur. Fakat yaptıkları fitne ve fesatları zahir olduğu için, ednâ bir şuuru olan farkında olur. Buna binaen, Kur'ân-ı Kerim birinci âyeti e01477.gif (1274 bytes) ile zeyillendirmiştir.

İkincisi: e01478.gif (1079 bytes) gibi, âyetlerin sonunda zikredilen e01481.gif (1170 bytes)* e01480.gif (1150 bytes) *e01479.gif (1144 bytes) gibi cümlelerle, İslâmiyetin akıl, hikmet ve mantık üzerine müesses olduğuna işaret etmiştir ki, İslâmiyeti herbir akl-ı selimin kabul etmesi, İslâmiyetin şânındandır.

Üçüncüsü: Onlardan iraz etmek ve onlara itimat etmemek lâzımdır. Çünkü cehillerini bilmediklerinden, nasihatin onlara tesiri olmuyor.


1e01482.gif (3688 bytes)

İstihza ve istihfaf gibi münafıkların dördüncü cinayetlerini beyan eden şu âyetin fesat, ifsat, tesfih gibi sebkat eden cinayetlerine atfını iktiza eden ayn-ı münasebetle bu âyetin meâliyle mâkablinin meâli arasında irtibat ve intizam hasıl olmuştur.

Bu âyetin cümleleri arasındaki vech-i irtibata gelince:

İnsanın musibet ve elemlere karşı nokta-i istinadı ve ihtiyaç ve emellerini tesviye için nokta-i istimdadı olan imanın üç hassası vardır.

Birincisi: Nokta-i istinadından neş'et eden izzet-i nefistir. İzzet-i nefsi olan, başkalarına kendisini zelil göstermeye tenezzül etmez.

İkincisi: Şefkattir. Şefkati olan, kimseyi tahkir ve tezlil etmez.

Üçüncüsü: Hakikatlere ihtiram etmek ve yüksek şeylerin kıymetini bilmekle istihfaf etmemektir.

Kezâlik, imanın zıddı olan nifakın da üç hassası vardır.

Birincisi: Zillettir.

İkincisi: İfsadata meyletmektir.

Üçüncüsü: Başkalarını tahkir etmekle gururlanıp zevk almaktır.

Binaenaleyh, iman, izzet-i nefsi intaç ettiği gibi, nifak da onun aksine zilleti intaç eder. Zilleti olan, herkese karşı kendisini zelil gösterir. Bu ise riyadır. Riya ise müdahenedir. Müdahene dahi kizbdir. Kur'ân-ı Kerim, şu silsileli kizbe e01483.gif (1356 bytes) ile işaret etmiştir. Yani, "Mü'minlere rast geldikleri zaman, biz de imana geldik' diyorlar."

Sonra nifak, imanın hilâfına, kalbleri ifsad eder. Kalbin fesadı ise, yetimliği intaç eder. Yani, bozuk olan bir kalb kendisini sahipsiz, maliksiz, yetim bilir. Bu hâletten korku neş'et eder. O korku onu kaçıp gizlenmeye icbar eder. Kur'ân şu hallerine e01484.gif (1090 bytes) ile işaret etmiştir. Yani, "Kaçıp halvetlere gittikleri zaman_"


İşârâtü'l-İ'câz - Bakara Sûresi, Âyet: 14,15 - s.1199

Sonra nifak, imanın aksine, akraba ve saireler arasında sıla-i rahmi kat eder, keser. Bu ise şefkati izale eder. Şefkatin zevâli ise ifsadata sebep olur. İfsaddan fitne çıkar. Fitneden hıyanet doğar. Hıyanet dahi zafiyeti muciptir. Zafiyet de himaye edecek bir zahîre, bir arkaya iltica etmeye icbar eder. Kur'ân-ı Kerim buna e01485.gif (1185 bytes) ile işaret etmiştir. Yani, "Şeytanlarına kaçıp, şeytanlarının himayelerine giriyorlar."

Sonra, imanın hilâfına, nifakta tereddüt vardır. Yani münafık olan kimse, kat'î bir hüküm sahibi değildir. Bu ise sebatsızlığı intaç eder. Bu da mesleksizliği. Bu dahi emniyetsizliği tevlid eder. Bu ise-kanunen maznunların hergün ispat-ı vücut etmeleri lüzumu gibi-daima şeytanlarına gidip küfürlerini, ahidlerini tazelemelerini icap ettirir. Kur'ân-ı Kerim bu silsileye e01486.gif (1217 bytes) ile işaret etmiştir. Yani, "Bizler sizinle beraberiz" diye ahidlerini tecdid ediyorlar.

Sonra mü'minlere gidip geldiklerinden hasıl olan şüpheyi izale etmek için, and dilemeye mecbur oldular. Ve imanın hilâfına, hakikatlere adem-i hürmet ve istihfafta bulunarak kıymetli şeylere ihanet ettiler ki, kendilerine atfedilen ithamları defetsinler. İşte, Kur'ân-ı Kerim buna e01487.gif (1426 bytes) ile işaret etmiştir. Yani, "Bizim mü'minlerle olan ihtilâtımız, onlarla istihza içindir. Aramızda samimiyet yoktur. Ancak yüzlerine gülüyoruz."

Sonra, münafıkların şu gidiş ve söyleyişlerini dinleyen sâmiîn mü'minlerin de mukabelede bulunmalarını intizar etmekte bulunduğu, siyak-ı kelâmdan anlaşıldı. Bunun için Kur'ân-ı Kerim de mü'minlere bedel e01488.gif (1272 bytes) diye mukabelede bulunmuştur. Yani, "Cenab-ı Hak, onların istihzaları üzerine eşedd-i ceza ile dünya ve âhirette tecziye eder ve edecektir." Cenab-ı Hakkın şu mukabelesi, mü'minlerin şerefine ve münafıkların yaptıkları istihzanın, Cenab-ı Hakkın tecziyesine karşı adem hükmünde kaldığına ve onların hamakatlerine işarettir.

Sonra Kur'ân-ı Kerim e01489.gif (1511 bytes) cümlesiyle cezalarını istihza suretiyle tasvir etmiştir. Yani, "Onlar dalâlet ve tuğyanı intaç eden esbaba su-i ihtiyarlarıyla ve arzularıyla tevessül ettikleri için, sanki lisan-ı halleriyle dalâletin talebinde bulunmuşlardır; Cenab-ı Hak da onların talepleri üzerine, istediklerine yardım etmiştir."

Bu âyetin tazammun ettiği cümlelerin heyetleri arasında intizam ciheti ise:

Dahil olduğu hükmün kat'iyetini ifade eden e01490.gif (1355 bytes) deki e01491.gif (942 bytes) onların mü'minlere olan mülâkatlarını amden ve kasten cezmettiklerine işarettir.

Alelekser yollarda rast gelmek mânâsını ifade eden e01492.gif (963 bytes) onların, yollarda halk içinde mü'minlere mülakatlarını taammüd ettiklerine işarettir.

e01493.gif (1102 bytes) kelimesine tercihan e01494.gif (1137 bytes) kelimesinin zikri, onların mü'minlerle cihet-i irtibatları, yalnız iman sıfatı hasebiyle olduğuna ve bütün sıfatlar içinde de en mümtaz ve medar-ı nazar yalnız iman sıfatı olduğuna imadır.

e01495.gif (994 bytes) Bu ünvan, onların sözleriyle kalbleri bir olmadığına ve söyledikleri sözler mahzâ riya ve müdahene perdesi altında kendilerine yapılan ithamları def etmek ve mü'minlerden celb-i menafi ile sırlarına vakıf olmak azminde bulunduklarına işarettir.

e01496.gif (935 bytes) Makamın iktizasıyla bu kelimenin tekitlerle müekked olarak zikredilmesi lâzım iken, tekitsiz zikri, kalblerinde tahrik edici bir şevkin ve bir aşkın bulunmamasıyla, sözlerini şiddetsiz ve tekitsiz, serseriyâne söylemiş olduklarına işarettir. Ve keza onların tekitleri adem hükmünde olup, mü'minleri inandıramadıklarına işarettir.

Ve keza e01496.gif (935 bytes) kelimesi ile nifaklarına örttükleri perde pek zayıf olduğundan tekit ve teşdit edildiği takdirde yırtılması ihtimali olduğuna işarettir. Çünkü tekit ve teşdit şüpheyi dağıtır. Şüphe ise tahkikate bâistir. Tahkikat yapıldığı takdirde foyaları meydana çıkar.e01496.gif (935 bytes)  nın cümle-yi fiiliye ile zikri ise imanlarının sabit ve devamlı olduğuna mü'minlere inandırmak imkânını bulamadıklarına ve yalnız menfaatleri celb ve esrara muttali olmak maksadıyla mü'minlere müdahene ve tasannu yapmakla ihdas-ı iman ettiklerine işarettir.

e01499.gif (1717 bytes) Evvelki âyetle bu âyetin birbirine olan atıfları, onların mesleksiz ve sebatsız olduklarına işarettir.

e01500.gif (932 bytes) nın ifade ettiği cezmiyet, itiyad ettikleri fesat ve ifsat iktizasıyla şeytanlarına gitmelerini zarurî bir vazife bildiklerine işarettir.

e01501.gif (973 bytes) tabiri, cinayetlerinden korktuklarından tesettür ve gizlenmek istediklerine işarettir. e01502.gif (937 bytes) kelimesinin e01501.gif (973 bytes) kelimesiyle daha uygun olan e01504.gif (916 bytes) kelimesine tercihan zikredilmesi, iki şey içindir: