|
Madde ötesi ruhsal varlık olan melekler, yüce Allah'ın
bir ol emri ile yaratıldıklarından ve onların hayatı doğrudan
ve yalnızca yüce Allah'ın Hayy esmasına bağlı olduğundan...
Melekler yaratıldığı zaman ne madde âlemi, ne yerler,
gökler, dünya, ay, güneş ne de yıldızlar vardı.
Madde âlemindeki canlılara gelince!...
Yüce Allah buyuruyor:
"Yeryüzünde
hareket eden bütün canlıların rızkı, ancak Allah'a aittir. Ve
o 'Allah' ki, onların sürekli barınacakları yerleri de, geçici
olarak kalacakları yerleri de bilir. Bunların hepsi Kitab-ı Mübin'dedir
(Levh-i Mahfuz'dadır)." (Hûd,
1)
Bu âyet-i kerimeye baktığımızda!...
Ruhsal açıdan meleklerle eşit konumda olan insan,
bedensel açıdan madde âleminin bir parçası olacağından ve madde
âleminde parça bütüne tâbi olduğu gibi, insan da madde âlemindeki
kurallara tabi olacağından...
İnsandan önce madde âleminin yaratılması, yerlerin,
göklerin, dünyanın, ayın, güneşin ve yıldızların, insanların yaşam
koşullarına uygun bir ortamda düzenlemesi, sonra insanların bitkisel
ve hayvansal rızıklarının yaratılması ve en son insanın yaratılması,
Yüce Allah'ın madde âlemi için koymuş olduğu denge-düzen kurallarının
ve ilâhî takdirin gereğidir.
GÖKLERİN
VE YERİN YARATILMASI
Yüce Allah buyuruyor:
"Sizin
Rabbiniz olan Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı."
(Araf, 54)
Evet, bizim ve bütün âlemlerin Rabbi olan yüce
Allah, gökleri ve yeri altı günde, yani altı dönemde yarattı.
Peki, neden bir anda değil de, altı dönemde?
Yüce Allah'ın madde âlemi için koymuş olduğu denge-düzen
kurallarının gereği, madde âleminde her şey belirli maddelerden,
belirli sebepler kuralı doğrultusunda, belirli zaman birimleri
içerisinde ve belirli aşamalardan geçerek yaratıldığından...
Yüce Allah koymuş olduğu bu denge-düzen kuralları
doğrultusunda gökleri ve yeri altı dönemde yarattı.
Birinci Dönem
Yüce Allah buyuruyor:
"O kâfirler görmediler (görür gibi bilmediler)
mi ki, gökler ve yer birleşik bir halde iken, Biz onları yarıp
(parçalayıp) birbirinden ayırdık." (Enbiyâ, 30)
Gökler ve yer birleşik ve duhan (gaz) halinde idi.
Yüce Allah'ın madde âlemindeki sebepler kuralını devreye sokması
ile korkunç bir enerjiye dönüştü. Sonra yüce Allah'ın takdir ettiği
anda, takdir ettiği boyutlarda şiddetli patlamalarla yarıldı,
parçalandı ve çok büyük kütlelere ayrıldı.Sonra tekrar şiddetli
patlamalar oldu ve bu patlamalarda büyük kütlelerden bazı parçalar
kopup, ayrıldı ve birinci dönem tamamlandı.
İkinci Dönem
Yüce Allah
buyuruyor:
"Sonra,
(ilâhî irade) göğe yöneldi. Gök, duhan (gaz) halinde idi. O'na
(göğe) ve yere, ister istemez (emrime) gelin dedi. Onlar, isteyerek
(emrine) geldik dediler." (Fussilet,
11)
Parçalanan kütleler kızgın gaz halinde ve korkunç
enerji yüklü iken, yüce Allah göğe (yıldızlara) ve yere (dünyaya)
ister istemez koymuş olduğum denge, düzen ve çekim kanunlarıma
uyun ve yörüngelerinize oturun emrini verdi (ilham etti).
Yer ve gök, yüce Allah'ın onlara verdiği duygu
ile ilâhî emri anladılar, "koymuş olduğun denge, düzen ve çekim kanunlarına
isteyerek uyacağız" dediler ve
yüce Allah'ın takdir ettiği yörüngelerine yerleştiler.
Ve yüce Allah buyuruyor:
"Bu şekilde
onları iki gün (dönem) de, yedi gök olarak yerlerine (yörüngelerine),
oturttu ve her göğe (görevi ile ilgili) emri vahyetti (ilham etti)."
(Fussilet, 12)
Yüce Allah'ın yerlere, göklere, yani katı, sıvı
ya da gaz halindeki atom yığınlarına emirler vermesini sakın ha,
yadırgamayalım!... Dış kulaktan gelen karmaşık sesleri beyindeki
işitme hücreleri ayırt edip anladıkları gibi, yerdeki ve göklerdeki
atomlar da, yüce Allah'ın emirlerini ayırt edip anlarlar. Dilediği
an atomları hücreye ve hücreleri atoma çeviren yüce Allah'ın katında,
atomlarla hücreler arasında ne fark var ki!...
|