Yüce
Allah Hazret-i Âdem ile eşi Hazret-i Havvâ'yı yeryüzüne uyum sağlamadan
ve dünya nimetlerinden tattırmadan derhal Cennet'e koydu ve onlara
şöyle buyurdu:
"Ey Âdem! Sen ve eşin Cennet'e
yerleşin. Dilediğiniz yerde, dilediğiniz şeyleri yiyin, yalnız
şu ağaca yaklaşmayın (meyvesinden yemeyin) zalimlerden olursunuz."
(Âraf, 19)
Yüce
Allah, Hazret-i Âdem'e eşi ile birlikte Cennet'e yerleşmelerini,
diledikleri gibi gezip dolaşmalarını, diledikleri yerlerde, diledikleri
Cennet nimetlerinden bol bol doyasıya yemelerini, yalnızca yasaklanan
o belirli ağaca yaklaşmamalarını, onun meyvelerinden yememelerini
haber verdi. Aksi halde nefsine zulmedenlerden olacaklarını bildirdi.
Hazret-i
Âdem ile Hazret-i Havvâ, dünya yılı ile bin yıl kadar Cennet'te
kaldılar ve bu süre içinde hiç hastalanmadılar, yaşlanmadılar,
yaratıldıkları aynı halde sürekli genç ve zinde kaldılar.
Gezdiler,
dolaştılar, yediler, içtiler, tüm güzelliği ile Cennet hayatını
yaşadılar, bütün duyguları ile tatmin oldular ve gerçekten çok
mutlu oldular.
Ancak
bir kuşkuları vardı. ÖLÜM, Ah! ölüm olmasa ve ölümsüz bir yaşama
kavuşabilseler!...
Hazret-i
Âdem ile Hazret-i Havvâ'yı Cennet'te gördükçe kıskançlığından
çılgına dönen ve intikam almak için fırsat gözleyen İblis, Hazret-i
Âdem ile Hazret-i Havvâ'daki yaşama hırsını sezince, ohh! diye
sevindi ve onlara bu açıdan yaklaşmaya karar verdi.
Şeytanın
tek kozu vardı, bunu iyi kullanması gerekiyordu ki, o da yasaklanmış
ağacın meyvesinden yedirmekti.
Yüce
Allah buyuruyor:
"Şeytan
onlara (Âdem ve Havvâ'ya), kendilerinden gizlenen çirkin (edep)
yerlerini açığa çıkarmak için vesvese verdi (gizlice fısıldadı)
ve Rabbiniz ikinizin de ancak melek olacağınızdan, ya da ölümsüz
hayata kavuşacağınızdan dolayı size o ağacı yasakladı dedi." (Âraf, 20)
Aradığı fırsatı yakalayan ve Hazret-i Âdem ile
Hazret-i Havvâ'ya Cennet'in dışından gizlice fısıldayan şeytan,
kendisinin binlerce yıl Cennet'te kaldığını, Cennet'teki meleklerin
lideri olduğunu, bu nedenle Cennet'le ilgili gizli sırları bildiğini
söyledi ve yasaklanmış ağacı göstererek;
"İşte, kim
bu ağacın meyvesinden yerse, dilerse melek olur, dilerse ölümsüz
hayata kavuşur ve Cennet'te sürekli mutlu yaşar," dedi.
Genç,
dinamik, sağlıklı ve hayat dolu bir kadın olan Havvâ, şeytanın
bu sözlerine hemen aldandı. Hazret-i Âdem ise, duraklayıp, çekimser
davranınca, şeytan:
"Ben kesinlikle sizin
iyiliğinizi isteyenlerdenim diye (Allah adına) yemin etti."
(Âraf, 21)
Hiçbir
varlığın yüce Allah adına yalan yere yemin edemeyeceği inancını
taşıyan Hazret-i Âdem, şeytanın yeminine inandı ve kendisini sabırsızlıkla
bekleyen Hazret-i Havvâ ile birlikte yasaklanmış ağaca doğru yürüdü.
Ölümsüz
bir hayata kavuşma ve o güzelim Cennet'te sürekli yaşama hayali
ile sevincinden çılgına dönen Hazret-i Havvâ, yasaklanmış ağacın
meyvelerinden kopardı, önce kendi yedi ve sonra eli ile Hazret-i
Âdem'e de yedirdi.
(Şeytan)
ikisini de aldatarak (manevî açıdan) aşağılara indirdi ve o ağacın
meyvesinden tattıkları (yedikleri) anda ikisinin de çirkin (edep)
yerleri açılıp, meydana çıkıverince, Cennet yapraklarını üst üste
ekleyip örtmeye başladılar ve Rab'leri onlara: "Ben size o ağacı yasaklamadım mı? Ve şeytan
size açık bir düşmandır demedim mi? diye nida etti." (Âraf, 22)
Bir
anda şaşkınlıktan şoka giren ve yaptıklarına çıldırırcasına pişman
olan Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havvâ, sağa sola koşuşmaya ve
Cennet yapraklarını toplayıp ve üst üste ekleyip edep yerlerini
örtmeye başladı.
Rab'leri olan Allah; "Ben size o ağacı yasaklamadım mı? ve şeytan
size apaçık düşmandır demedim mi?" deyince Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havvâ: "Ey
bizim Rabbimiz! Biz nefislerimize zulüm ettik. Eğer Sen bizi bağışlamaz
ve bize merhamet etmezsen, en büyük zarara uğrayanlardan oluruz
dediler." (Âraf, 23)
|