MELEK VE İNSAN

 
 
 

PEYGAMBERLER

 
 

      Peygamber, Farsça bir kelime olup, sözlükte; haber verici demektir ve Arapça'da nebî ile eş anlamdadır.
      Peygamberler, ruhlar âleminde ilâhî seçimle belirlenmiş manevî liderlerdir.
      İlk peygamber Hazret-i Âdem ve son peygamber Hazret-i Muhammed'dir. Aralarında kaç tane peygamberin gelip geçtiği kesin olarak bilinmemektedir. Bazı zayıf hadislerde 313'ü resul olmak üzere 124.000 ya da 224.000 peygamberin gelip, geçtiği haber verilmiş ise de, bu sayı kesin değildir.
      Çünkü yüce Allah şöyle buyuruyor:

      "(Yâ Muhammed) And olsun ki, senden önce nice peygamberler gönderdik. Onlardan bazılarının kıssalarını (anılarını) sana bildirdik ve bazılarının kıssalarını sana bildirmedik." (Mû'min, 78)

      Kur'ân'da yalnızca 28 peygamberin isim ve kıssaları bildirilmiş, bunlardan Hazret-i Zülkarneyn ve Hazret-i Lokman ile Hazret-i Üzeyir'in peygamber mi, evliya mı oldukları ise açıkça bildirilmemiştir.
      Yukarıda geçen âyete ve rivayet edilen hadislere baktığımızda, peygamber sayısının 28 ile ve yalnızca Orta Doğu ülkeleri ile sınırlı olmadığını görüyoruz.
      Ve yüce Allah, ayrıca şöyle buyuruyor:

      "Her ümmetin bir peygamberi vardır." (Yunus, 47)

      Ruhlar âleminde ilâhî seçimle belirlenen peygamberlerin diğer insanlardan farklı özellikleri vardır ve bazıları şunlardır;

      Fetanet: Süper zekâ demektir. En akıllı ve en bilinçli insanlar olan peygamberler, yaşadıkları çağın bütün bilim ve teknolojilerini de bilirler.
      İsmet: Günahlardan korunmuş demektir. Peygamberlerin ruhsal yönleri, nefis karşısında sürekli üstünlük sağladığından, yaşamları boyunca hiçbir dönemde yüz kızartıcı bir suç işlemedikleri gibi, yüce Allah'ın emirlerine isyan edemezler.
      Sıdk: Doğruluk ve sadakat demektir. Peygamberler halkla ilişkilerinde doğruluktan ayrılmadıkları ve hiç yalan söylemedikleri gibi, ilâhî emirleri tebliğ ederken de canları pahasına doğruluktan ayrılmazlar.
       Emanet: Emin ve güvenilir demektir. Peygamberler, çocukluk ve gençlik dönemlerinde bile, kendilerine emanet edilen söz, para, mal ve namus gibi şeylere kesinlikle ihanet etmedikleri için, yaşadıkları toplumlarda, en emin ve en güvenilir kişiler olarak ün yapmışlardır. 'Muhammedü'l-emîn' gibi.
      Peygamberler kendilerine vahiy olunan ilâhî emirleri de en emin ve en güvenilir bir şekilde tebliğ etmişler ve kesinlikle bir çıkar peşinde olmamışlardır.
Yüce Allah şöyle buyuruyor:

      "Hiç kuşkusuz, ben size gönderilen emin bir peygamberim, Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Bu görevime karşılık sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan, (Allah'a) aittir." (Şuarâ, 107-108-109)

      Adalet: Peygamberlerin hepsi âdildir. Peygamberlikten önceki dönemlerinde titizlikle adaleti gözettikleri gibi,
       İlâhî emirleri tebliğ ederken de herkese eşit davranıp, adaleti gözetir ve yakınları ile düşmanları arasında ayırım yapmazlar.
      Yüce Allah buyuruyor:

      "Her ümmetin bir peygamberi vardır. Onlara peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm olunur ve onlara zulüm (haksızlık) yapılmaz." (Yunus, 47)

      Tebliğ: Peygamberler, kendilerine vahiy olunan ilâhî emirleri görevli bulundukları toplumların bütün kesimlerine tebliğ etme ve ayrıntıları ile anlatma zorunluluğundadır.
      Bazı peygamberler, putlaştırılan diktatörlerin iki dudağı arasından çıkabilecek ölüm fermanından korkmadan ilâhî emirleri tebliğ ederken...
      Bazı peygamberler de, kendilerine saldıran, hakaret eden toplumların tepkisinden korkmadan onlara ilâhî emirleri tebliğ etmiş ve en yumuşak üslupla onları imana davet etmişlerdir.
      Peygamberler, diledikleri an mucize denilen olağanüstü güçten yararlanabilirler mi?
      Hayır yararlanamazlar. Yüce Allah buyuruyor:

      "Peygamberler, Allah'ın izni olmadan bir mucize getiremez." (Mû'min, 78)

      Peygamberler de bir beşerdir, insandır. Onların diledikleri an mucize denilen olağanüstü güçten yararlanmaları ve fıtrat kanunlarının dışına çıkmaları, Âdetullah'a ve sırr-ı imana ters düşer.
      Çünkü din, sapık ideolojiler ve sapık rejimler gibi baskı ve zorbalıkla empoze edilemez. Baskı ve zorbalıkla empoze edilen sapık ideolojiler ve sapık rejimler kısa zamanda devrilip yıkılırken,
      Hazret-i Âdem ile başlayan tevhid dini, hiç kesintisiz günümüze kadar geldiği gibi, hiç kuşkusuz kıyamete kadar da devam edecektir.

bironcesi

 

 

bir sonrasi