İnsanlar,
yaratılış amacının dışına çıkınca, dinsiz, dengesiz yaşam tüm
dünyayı kapsayınca ve inançlı kişiler için bu dünya manevî bir
cehenneme dönüşünce!...
Yerdeki
ve göklerdeki doğal dengeler hızla bozulmaya ve kıyâmetin öncü
belirtileri ortaya çıkmaya başlayacak.
Kıyâmetin
öncü belirtilerinden bazıları şunlardır;
Karada ve Denizde Fesad'ın Başlaması
Yüce
Allah buyuruyor:
"Yaptıkları (günahları)nın bir kısmının
cezasını (bu dünyada) tatsınlar diye, insanların elleri ile yaptıkları
(günahları) nedeni ile karada ve denizde fesad başladı. Ola ki
(tevbe edip) dönerler." (Rum,
41)
Gerçekte
ilâhî nimet ve ilâhî lütuf olan denizler, göller, akarsular, kıyılar,
kırlar, ovalar ve ormanlar,
Yaratılış
amacından sapan ve dinden kopan insanların çılgınca günah işlediği
yerlere dönüşünce, ilâhî gazaba, ilâhî kahra dönüşecek ve tüm
canlılar için yaşanılmaz bir Cehennem olacak.
Kıyâmet Depremi
Yüce
Allah buyuruyor:
"Ey İnsanlar! Rabbinizden korkun. Çünkü Kıyâmet
Depremi çok büyük (ve korkunç) bir şeydir.
O'nu gördüğünüz (deprem olduğu) gün, emzikli kadınlar emzirdiğini
unutacak, hamile kadınlar çocuğunu düşürecek. İnsanları sarhoş
(gibi dengesiz) göreceksin. Gerçekte onlar sarhoş değiller ama,
Allah'ın azabı çok şiddetlidir."
(Hac, 1-2)
Kıyâmete
yakın yeryüzü deprem ortamına girecek. dünyanın değişik bölgelerinde
sık sık depremler olacak ve sonuçta,
Kıyâmet
Depremi denilen ve bütün dünyayı kapsayan en büyük ve en korkunç
deprem olacak.
Dünya
tarihinde eşi görülmemiş boyutlardaki bu korkunç Kıyamet Depremi
bütün dünyayı kapsayacağından, ülkelerarası yardımlaşma da olmayacak
ve insanlar aşırı derecede alkol almış gibi, tutarsız çelişkili
konuşup, dengesiz hareket edecekler.
Kıyâmetten Önce Beldelerin Helâk Olması
Yüce
Allah buyuruyor:
"Kıyâmetten önce helak ya da şiddetli azap
ile, azap etmeyeceğimiz bir belde yoktur. Bu (kesin hüküm) Kitap'ta
(Levh-i Mahfuz'da) yazılıdır." (İsrâ, 58)
En son
Medine olmak üzere, bazı beldelerin halkı doğal âfetlerle ve salgın
hastalıklarla helâk olurken,
Bazı
beldelerde, Lût Kavmi'nin ve Pompei halkının helâk olduğu gibi,
daha şiddetli azaba uğrayacak ve sonuçta insanlarla birlikte ülkeleri
de batıp gidecek.
Gökyüzünün Yarılması
Yüce
Allah buyuruyor:
"Sema (gök)
yarıldığı zaman." (İnfitar, 1)
Gök,
sözlükte; üst, yukarı demektir ki, dünyanın her yönünden üst tarafına
gök denir.
Örneğin;
en alçaktaki yoğun yağmur bulutlarının bulunduğu yere de gök denir.
Nitekim
yüce Allah buyuruyor:
"O (Allah) ki, gökten (bulutlardan) su indirdi."
(Enam, 99)
İnfitâr
sûresinin başında bulunan semâ (gök) tekildir ve yalnızca bir
gökte yarılma olacak demektir. Ayrıca semâ kelimesinde belirlilik
ve ahd anlamına gelen lâm-ı tarif'in bulunması, bu yarılmanın
dünya semasında,
Yani
dünyayı kuşatan atmosferde olacağına işaret edilmektedir. Çünkü
yüce Allah buyuruyor:
"Ve gökyüzünü korunmuş tavan kıldık."
(Enbiya, 32)
Yüce
Allah gökyüzünü, yani atmosferi korunmuş (koruyucu) tavan kıldık
buyuruyor. Çünkü atmosfer, uzaydan yağan gök taşlarından ve güneşten
gelen öldürücü ultraviyole ışınları ile kozmik şualardan dünyamızı
korumaktadır.
Atmosferde,
özellikle ozon tabakasında yarılmalar olunca ve yer çekiminden
kurtulan hafif gazlar uzayda dağılınca, uzaydan gelen göktaşları,
meteorlar, insanların başına yağacak ve güneşten gelen aşırı ısı
ve zararlı ışınlarla dünya cehenneme dönecek.
Denizlerin Taşması ve Kaynaması
Yüce
Allah buyuruyor:
"Denizler (taşıp) akıtıldığı zaman." (İnfitar,
3)
Yüce
Allah'ın koymuş olduğu denge-düzen kanunlarının gereği, madde
âleminde her şey birbirine bağımlı ve birbirini etkileyici zincirleme
sebepler kuralı doğrultusunda geliştiğinden...
Gök
(atmosfer) yarılınca, ısı dengesi bozulacak ve dünyada aşırı sıcaklar
başlayacak.
Aşırı sıcakların etkisi ile kutuplarda depolanan buzlar ve yüksek
dağlarda depolanan karlar eriyince, su dengesi bozulacak ve dereler,
göller, denizler taşıp birbirine karışacak. Sonra?
"Denizler (ateş gibi) kaynatıldığı zaman."
(Tekvir, 6)
Aşırı
ısının etkisi ile eriyip, taşan ve birbirine karışan sular, sonra
kaynayarak buharlaşacak ve dünya susuz kalacak.
Yüce Allah buyuruyor:
"Gökten takdir edilen ölçüde su indirip, onu
yeryüzünde iskân ettik (depoladık). Hiç kuşkusuz (dilediğimiz
an) onu gidermeye kaadiriz." (Mü'minûn,18)
Yeryüzünde
bir damla su yokken, atmosferdeki hidrojen ve oksijen atomlarını
izdivac ettirip suyu yaratan ve takdir ettiği ölçüdeki suyu atmosferden
yeryüzüne indirip, göllerde, denizlerde su, kutuplarda buz ve
yüksek dağlarda kar şeklinde depolayan yüce Allah,
Kesinlikle
inanıyoruz ki, dilediği an yeryüzündeki suları gidermeye kaadirdir
(güçlüdür).
|