Sözlükte;
yararlı, yararsız her çeşit iş ve davranışa amel denir. Fesadın
zıddı olan güzel ve doğru şeylere de sâlih denir.
İslam'a göre ise; gösterişten uzak, yalnızca Allah rızası için
ihlâsla yapılan ve aynı zamanda Allah'ın emir ve rızasına uygun
olan her çeşit güzel, hayırlı iş ve sözlere AMELİ SALİH denir.
Allah'ın emir ve rızasına ters düşen her çeşit çirkin, hayırsız
iş ve sözlere de AMEL'İ SEYYİ'E denir.
Ameli sâlih işleyen sevaba kavuşurken, amel'i seyyi'e işleyen
de günaha girer.
Ameli sâlih denilince, öncelikli olarak Allah'ın emirleri olan
farzlar gelir ve bu farzların başında da yine öncelikle beş
vakit namaz gelir.
Nedenine gelince!..
İmâna en yakın ibâdet namaz olduğu gibi, Mahşer'de imândan sonra
ilk sorgulama beş vakit namazdan olacaktır.
Sevgili
Peygamberimiz buyuruyor:
"Namaz,
dinin direğidir. Kim ki namazını dosdoğru güzelce kılarsa dinini
dikmiş (ayakta tutmuş), kim de namazını terk ederse (kılmazsa)
dinini yıkmış olur".
Bu hadisi
şerifin içeriğini düşündüğümüzde, tüyler ürpertici korkunç bir
gerçek ortaya çıkıyor ki,
Beş vakit namazı kılmayan kişi, kendi eli ile DİNİ'ni yıkmış
oluyor.
Sevgili kardeşlerim! Beş vakit namazı kılmayan ve elleri ile
dinini yıkan, tahrip eden kişinin ufak tefek hayırlar yaptım
diye övünmesi, gerçekten anlamsızdır.
Diğer yandan, yapılan her çeşit hayırlı işlerin, hayırlı sözlerin
ve hayırlı davranışların ameli sâlih olması için,
Güzel bir niyetle, bilinçli, ihlâslı yapılması ve özellikle
Allah'ın emir ve rızasına uygun olması şarttır.
Örneğin; Güzel bir niyetle, bilinçli, ihlâslı ve Allah'ın emri
doğrultusunda kılınan namaz, ameli sâlih olup, karşılığında
hem Allah'ın rızasına ve hem çok büyük sevaplara kavuşulurken..
Bilinçsiz, ihlâssız ve Allah'ın emirleri gözetilmeksizin çok
acele baştan savarcasına kılınan namazlar, ameli sâlih olmaktan
çıkar ve karşılığında sevap alınamaz.
Çocukların sünnet olmaları ve bekârların evlenmeleri sünnettir.
Yani ibâdettir ve ameli sâlihtir.
Ancak, sünnet ve evlenme cemiyetleri, Allah'ın emir ve rızasının
dışına çıkılarak sazlı, cazlı ve içkili bir ortamda yapılırsa,
ibâdet ve ameli sâlih olmaktan çıkar, ameli seyyi'e olur ve
bunları yapanlar korkunç günahlara girer.
Bir örnekte parasal ibâdetten verelim!..
Dinimizde zekât farzdır ve İslâm'ın beş temel ilkesinden biridir.
Ancak, gerek zekâtın ve gerekse zekât dışında yapılan diğer
hayırların, helal ve meşru kazançtan olması şarttır.
Helal ve meşru kazançla elde edilen mal ve paralarla yapılan
hayırlar ameli sâlih olup, karşılığında çok büyük sevaplar kazanılırken..
Allah'ın kesinlikle yasakladığı başta alkollü içkiler olmak
üzere yenilmesi, içilmesi ve giyilmesi haram olan şeyleri satanların,
rüşvet alanların, parasını çalıştırmayıp faize yatıranların,
uyuşturucu ticareti yapanların, barlarda, pavyonlarda ve içkili
gazinolarda çalışanların yaptıkları hayırlar(!) ameli sâlih
olmayıp, amel'i seyyi'e'dir ve karşılığı yine günahtır.
Namaz, oruç gibi bedensel ibâdetler; zekat, kurban ve nafile
sadakalar gibi parasal ibâdetler; Kur'an okuma, zikir yapma
ve emr'i bil ma'ruf gibi sözlü ibâdetler amel'i sâlih olup,
karşılığında sevaplar kazanıldığı gibi..
Allah korkusu ile bir günah'ı terk etmek de, amel'i sâlih'tir
ve karşılığında çok büyük sevaplar vardır.
Örneğin; alkol, uyuşturucu kullanan, kumar oynayan bir kişinin
Allah korkusu ile bunları terk etmesi, amel'i sâlih'tir.
Açık saçık gezen bir bayanın, Allah korkusu ile örtünmesi amel'i
sâlih'tir.
Bir kişinin Allah korkusu ile sazlı, cazlı düğüne gitmemesi
amel'i sâlih'tir.
Kötü yola ya da geneleve düşen bir kadının, Allah korkusu ile
o işi terk etmesi amel'i sâlih'tir.
Aşırı öfkelenen, aşırı sinirlenen kişinin, Allah korkusundan
dolayı sabır etmesi amel'i sâlih'tir.
Örnekleri çoğaltabiliriz ama bunlarla yetinelim ve bir hususu
özellikle belirtelim!..
Her
amel'i sâlih'in karşılığında hayal edemeyeceğimiz kadar büyük
sevaplar vardır ve bunlar amel defterimize yazılmaktadır.