Tefsir Dersi

 MÜZZEMMİL SURESİ
TEFSİR
Ayet: 1-9


1- Ey örtünen! (Peygamber)
2- Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl).
3- Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt.
4- Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'ân oku.
5- Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız (Kur'an vahyedeceğiz).
6- Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır.
7- Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır.
8- Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel.
9- O, doğunun ve batının Rabbidir. Ondan başka ilah yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut.

 1-2- Ey örtünen! (Peygamber). Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk. Bundan anlaşılıyor ki o an Rasululah (sav) uyuyor idi. Veya uyumak için bir örtü çekerek uzanmıştı. O zaman Allah (cc) ona “Ey üstüne örtü çekerek uyuyan“ buyurarak hoş bir uslub ile seslenmişti. Peygamber (sav)’e bu vasıfla hitab edilmesi ona karşı ünsiyet ve okşayıcı olma manası ifade eder.

Kalk, seni bekleyen büyük görev için, senin tarafından sırtlanmak üzere hazırlanan ağır yükün altına girmek için ayağa kalk. çalışmak, yorulmak, sıkıntı çekmek ve eziyetlere katlanmak için ayağa kalk. Kalk, uyku ve istirahat zamanı geride kaldı. Kalk, bu görev için hazırlan, onun gerektirdiği eğitimden geç.

Bu komut Peygamberimizi sakin evinin, ılık yuvasının yumuşak yatağından çekip çıkararak coşkun ve kurşun gibi ağır dalgalarının ortasına, vicdanlardaki ve pratik hayattaki çékici ve itici boğuşmaların arasına atan büyük ve ürpertici bir buyruktur. O günden itibaren Peygamberimizi sadece uykusuz geceler, yorgunluklar, uzun ve zorluklarla dolu bir cihad görevi bekliyordu.

Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl). Buradan maksat daha sonra gelen ayetlerden anlaşıldığına göre ibadettir. Yani „Bürünmeyi ve örtünmeyi bırak. Gece namazı kılmaya ve gece saatlerce Rabbine ibadet etmeye gayret et“

 3- Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt. Birazı hariç, yani gecenin birazı dışında kalk. Ne kadar? Gecenin yarısı yahut ondan biraz eksilt yarısından az kalk, ama bu eksiltme yarının yarısından, yani gecenin dörtte birinden fazla olmasın.

 4- Veya bunu artır ve ağır ağır (tertil ile) Kur'ân oku. Veya yarısından biraz daha çok zamanı ibadetle geçir. Bundan maksad, bu müddetin, gecenin üçte birinden az, üçte ikisinden de çok olmayacak şekilde uzun olmasıdır. Burada büyük göreve hazırlayıcı, araçları ilahi kaynaklı ve garantili sonuç verecek bir eğitim proğramı ile karşı karşıyayız. Bu programın ana maddesi gece uykusunu bölerek kalkmaktır. Üst sınırı gecenin yarısından çok ve üçte ikisinden az bir süredir. Alt sınırı ise gecenin üçte birlik bölümüdür. Gecenin bu saatlerinde namaz kılınacak ve ağır ağır Kur'an okunacaktır.

... ve ağır ağır (tertil ile) Kur'ân oku... Gece ibadet ederken Kur’an’ı ağır ağır teenni ile oku ki, Kur’an’ı anlama ve manalarını düşünmene yardımcı olsun. Ayetin orjinalinde kullanılan "tertil" sözcüğü tok sesle, "tecvid" kuralları uyarınca her harfi doğru biçimde seslendirecek, bu arada şarkı söyler gibi yapmayarak, sözcükleri ağız boşluğunda dalgalandırmaktan kaçınarak Kur'an okumaktır.

TERTÎL, bir şeyi güzel, düzgün ve tertip ile kusursuz bir şekilde açık açık, hakkını vererek açıklamaktır. Kur'ân'ın tertili her harfinin, edasının, tertibinin, mânâsının hakkını doyura doyura vererek okunmasıdır. Bir söz aslında ne kadar güzel olursa olsun gereği gibi güzel okunmayınca güzelliği kalmaz. Güzel okumasını bilmeyenler güzel sözleri berbat ederler. Ayrıca Kur’an okumak sadece kelimeleri telaffuz etmek değildir. Onun üzerinde tefekkür etmek de gerekir. Rasululah (sav) Kur’an’ı harf harf yani ağır ağır okur ve harfleri iyice çıkarırdı. Her rahmet ayetini okuduğunda durur ve onu isterdi. Her azab ayetini okudukça da durur ve ondan Allah’a sığınırdı.

İmam-ı Ahmed'in “Müsned“ isimli eserinde rivayet edildiğine göre Said b. Hişam (r.a) şöyle der: „Hz. Ayşe'ye "Ey müminlerin annesi, Peygamberimizin gece nasıl ibadet ettiği konusunda banâ bilgi ver" dedim. Hz. Ayşe bana "Sen Müzzemmil suresini okumadın mı?" diye sordu. "Evet, okudum" demem üzerine Hz. Ayşe şùnları söyledi; "Yüce Allah bu surenin baş kısmında geceleri ibadet etmeyi farz kıldı. Bunun üzerine Peygamberimiz ile yakın arkadaşları bir yıl boyunca geceleri ayakları şişesiye kadar namaz kılmaya koyuldular. Yüce Allah bu surenin son ayetini on iki ay gökte tuttu. Bir yıl sonra inen son ayetle bu yük hafifletildi ve gece ibadeti farz olmaktan çıkarak nafileye dönüştü“.

 5- Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz indireceğiz (Kur'an vahyedeceğiz). Dayanılması, uygulama ve yerine getirilmesi çok zor olan büyük bir kelâmı üzerine indirip tatbikini ve uygulamasını sana emredeceğiz. Sana gece namazını kılman emri, sana yüklediğimiz bir ağır sözü taşıyabilmek için sende tahammül gücü geliştirsin diye verilmiştir. "Ağır söz"den maksat bu Kur'an ve içerdiği yükümlülüklerdir. Kur'an aslında "ağır" değildir, okunması ve anlaşılması kolay bir kitaptır. Fakat o "hak" terazisindeki tartısı ve kalplere yönelik etkisi açısından "ağır"dır. Nitekim yüce Allah başka bir ayette "Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirmiş olsaydık, sen onun Allah korkusu ile parça parça olduğunu görürdün" buyuruyor. (Haşr Suresi, 21) Ama yüce Allah Kur'an'ı bir dağa değil de onu algılamaya yetenekli ve dağdan daha sağlam, daha sarsılmaz bir kalbe indirdi.

 Hz. Peygamber (s.a.v)'e vahiy inerken o kadar ağır ve şidddetli gelirdi ki, derhal yüzü değişirdi. Nitekim Hz. Aişe demiştir ki: Gayet soğuk bir günde vahiy inerken baktım, açılırken alnından ter fışkırıyordu. Aynı şekilde Veda Haccı sırasında Arafat'da "Gadba" adlı devesinin üzerinde iken vahiy gelince ağırlıktan deve çöke kalmıştı. Vahy ve onun inişi böyle maddi olarak bile bir ağırlık ve baskı ile geldiği gibi mânâsındaki hükümlerin ve ahlâk kurallarının icra ve uygulaması da nice zorlukları beraberinde getiren ağırlıkları kapsar. Kur'ân'ı okumak kolay olsa da onunla amel etmek zordur. Sonra, terazide ecri ve mükâfatı da ağırdır.

İşte önce gece kalkmak ve Kur'ân okumakla emir, bu cümleden olmak üzere gelecek olan ağır emirlerin uygulanabilmesine imkan ve yetenek kazanmak üzere nefisleri terbiye etmek ve nefsi yenme gayretlerini geliştirip kuvvetlendirmek için hazırlık mahiyetinde çalışmadır.

 6- Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır. Gece sessizlik ve her şeyden ayrılma zamanı olduğu için, uyanık olanların gözü gönlüne daha uygun ve gündüzleyin çeşitli engeller ve meşgaleler içinde duyulamıyacak olayları duymak için keşfi daha açık ve gösterişten, başkalarının baskısından kurtulmuş olarak ihlaslı davranmaya daha uygun yahut daha keskin, daha dokunaklıdır. Ve deyişce, söyleyiş ve anlayış açısından daha sağlamdır. Söz daha iyi söylenir ve duyulur, gürültüler kesilmiş bulunacağı için okuma ve düşünme, inceleme ve zikir, söylenen ve dinlenen söz daha sağlam olur.

Kişinin yatağından kalkarak ibadet ve itaat edeceği saatler olan gece saatleri, gündüzden daha zor ve ağırdır. Çünkü gece, uyku ve dinlenme saatleridir. Onu ibadetle geçirmek nefse daha zor ve ağır gelir. Bu zor işi yapmanın özelliklerinden biri de ruhları kuvvetlendirmek, iradeleri sağlamlaştırmak ve bedenleri güçlendirmektir. Hiç şüphe yokki Allah düşmanı kafirlere karşı cihad etmek için kuvvetli ruhlara ve güçlü bedenlere ihtiyaç vardır. Bu şekilde eğer bir kimse nefsi ve bedeni üzerinde hakimiyet sağlar ve onları Allah yolunda kullanmaya muktedir olursa, o kimse Hak dinini dünya galib kılmak için daha başarılı olacaktır. O kişi Allah’ın yolunda daha bir bilinçle ve kesin iradeyle gider ve her türlü zorluğa karşı direnç gösterir.

 7- Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır. Yani işlerinle meşgul olman için gündüz sana yeter. Geceyi de Rabbin için ibadete ayır. Veya Gündüzün yer yüzünde hareket; insanı meşgul edecek, okumaya ve ibadete engel işler vardır. Bunların arasında, geceki huzur ve neşe bulunmaz demektir. Dolayısıyla gündüzün işlerinde tasarrufta bulunma, dolaşma ve uzun zaman meşgul olma selahiyeti vardır. Öyleyse Peygamberimiz gündüzlerini bu yoğun işlere ve uğraşmalara ayırmalı, geceleri ise Rabbi ile başbaşa kalarak namaz kılmalı, Allah'ı anmalıdır.

 8- Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel. İşte bu iç ve dış sebeplerden dolayı ilerisi için hazırlanmak üzere gece kalk ve tertil ile Kur'ân oku ve Rabbının ismini an. Gece ve gündüz onu an. "Sübhanallah","Lâilahe illallah" "Allahû Ekber" demek, Allah'ı ululamak, namaz kılmak, Kur'ân okumak, ilim öğretmek, Allah için öğüt verip yol göstermek gibi Resulullah (s.a.v)'ın gece ve gündüz bütün saatlerinde meşgul olduğu şeyler buna dahildir. "Tam anlamıyla ona yönel" Kendini her şeyden çekerek Rabbına çekil, samimi bir şekilde onun emir ve itaatı ile meşgul ol. İçinde yüzdüğün dünya meşgale ve maksatları, alakası gönlünü asla işgal etmesin.

"Allah'ın adını anmak" demek sadece yüzlük ya da binlik "zikir" tesbihleri ile O'nun yüce adını tekrarlamak demek değildir. Gerçek anlamda "Allah'ın adını anmak" dille yapılacak zikir ile birlikte uyanık bir kalbin O'nu anmasıdır; bunun yanısıra aynı kalp duyarlılığı ile namaz kılmak ve Kur'an okumaktır. Ayetin orjinalinde geçen "tebettül" sözcüğü de insanın yüce Allah dışındaki herşeyle ilgisini tamamen kesmesi, tüm varlığı ile Allah'a yönelerek ibadete ve zikre dalması, her türlü oyalayıcı ve gönül karıştırıcı yabancı duygudan arınması, tam bir duygusal duyarlılıkla Allah ile başbaşa kalması demektir.

 9- O, doğunun ve batının Rabbidir. Ondan başka ilah yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut. O senin Rabb'ın bütün doğu ve batının Rabbidir Âlemlerin Rabbidir. Âlemde gerek parlayan gerek sönen her şeyin her hususta Rabbi, yöneticisi, terbiye edicisi, maliki odur. Parlatan o, söndüren de odur. Herkes gerek bilsin gerek bilmesin bütün âlem onun ilâhlığı altındadır. O'ndan başka ilâh yoktur. Tam bir sevgiyle sevilip, gönül verilecek ve ibadet edilecek, emrine boyun eğilecek ondan başka ilâh yoktur. İbadet edilecek varlık ancak odur. Akılların kavrayabildiği ve kavrayamadığı bütün emellere arzulara hakim olan ancak odur. Başkasından ummak boşunadır. Rablık da onun, ilâhlık da onundur. Onun için, ancak onu vekil tut, bütün işlerini onun görmesini iste. Şuurlu dileklerin hepsinde onun emir ve hükmü doğrultusunda yürü, ona dayan. Ne senin kendinin ne de başkalarının arzusuna göre yürüme. Onun her hususta irade ve gücü geçerlidir. Oysa onun hükmüne uymayan her düşünce ve emel batıl ve geçersizdir. O senin bütün işlerini iyileştirmeye ve düzeltmeye, sana düşmanlık edecek olanların hakkından gelmeye yeter.

Tek olan Allah'a dayanmak, O'nun birliğine, doğuyu ve batıyı, başka bir deyimle tüm evreni kapsayan egemenliğine inanmanın tabii sonucudur.

"Kalk" komutu ile bu ağır yükü sırtlanmaya çağrılan Peygamberimizin her şeyden önce tüm varlığı ile Allah'a yönelmeye, diğer herşeyi bir yana bırakarak sırf O'na dayanmaya ihtiyacı vardır. Çünkü ağır bir yük altında çıkacağı uzun yolculuğu sırasında gerekli gücü ve azığı bu kaynaktan alacaktır.



 
Önceki Sayfa       Ana Sayfa       Sonraki Sayfa