Tefsir Dersi

 MÜZZEMMİL SURESİ
TEFSİR
Ayet: 10-14


Müşrikler ve Cehennem

 Sonraki ayetlerde Peygamberimize sabırlı olması; hemşehrilerinden gelen suçlamalara, yüz çevirmelere, engellemelere ve baltalama girişimlerine karşı geniş gönüllü olması, mesajını yalanlayanlarla arasına mesafe koyması, onlara mühlet tanıması direktifi veriliyor:

 10- Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl.
11- O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet ver.
12- Zira bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var.
13- Boğaza duran bir yiyecek, elem verici bir azap var.
14. O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek.

 10- Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl. Yani; o yalanlayıcı beyinsizlerin senin hakkında uydurdukları “sihirbaz, şair, mecnun“ gibi sözlerle verdikleri eziyete sabret. Çünkü Allah onlara karşı senin yardımcındır. Onlardan uzaklaş, eziyet ve sövmekle onlara karşılık verme. Ayette geçen HECR-İ CEMİL, kalben ve fikren onlardan uzak durup yaptıkları işlerde onlara uymamakla beraber kötülüklerine karşılık vermeye kalkışmayıp hoşgörü, idare ve güzel ahlâk ile güzel bir muhalefet yapmaktır. Bir kısım müfessirlere göre bu emir, savaş emri verilmeden önce idi. Daha sonra Rasulullah (sav)’e kafirlerle harb ve öldürme emri verilmiştir. Bundaki hikmet şudur: Mü’minler Mekke’de iken az ve zayıf idiler. Geceleyin ibadet ederek güçlüklere alışmaları emredildi ki, bu ruhi eğitimle kendilerini düşmanlarla mücadeleye hazırlasınlar ve sayıları artsın da azgınlık ve taşkınlığa karşı durabilsinler. Bu aşamaya gelmeden önce sabretmek ve sadece dil ile davet etmekle yetinmek gerekir...

...güzellikle onlardan ayrıl. Bu emir hakkında Mevdudi (rh) söyle der: Bundan kasıt, onlara tebliğ yapmayı bırak demek değil. Yalnız, onlar beyhude şeyler söylediklerinde onları muhatab alma denilmek istenmektedir... Burada Rasulullah (sav)’in tavrı zaten böyle değildi de Allah O’na böyle olmasını öğütlemişti gibi bir anlayışa gidilmemeli. Aslında Allah Rasulü’nün (sav) tavrı zaten böyleydi. Ama Kur’an-ı Kerim’deki bu irşaddan maksat kafirlere eğer Allah Rasulü (sav) onların bu hareketlerine cevab vermiyorsa bunun O’nun zayıflığı sebebiyle olmadığını bildirmektedir.

Seyyid Kutub (rh) bu ayet hakında şöyle demektedir: “Kaba davranışları ve yalanlamaları nezaketle karşılayarak tartışma ortamından tatlılıkla ayrılmak Allah'ı anmanın yanısıra sabırlı olmayı gerektirir. Yüce Allah bütün peygamberlerine ve bu peygamberlere inanan "mümin" kullarına ısrarla sabırlı olmayı öğütlemiştir. Sabır bu davayı omuzlayacak kimselerin azığı, cephanesi, kalkanı, silahı, sığınağı ve korunağıdır. Sabır, cihaddır. Nefse karşı, nefsin arzu ve ihtiraslarına karşı, nefsin sapmalarına karşı, nefsin zaaflarına karşı, nefsin yalpalanmalarına karşı, nefsin aceleciliklerine ve umutsuzluklarına, onların yöntemlerine, önlemlerine, komplolarına, eziyetlerine ve baskılarına karşı cihaddır. Genel olarak bütün nefislere karşı cihaddır. Çünkü nefisler bu davanın yükümlülüklerinden kaytarmaya, sıyrılmaya çalışırlar; bu davanın özü ile bağdaşmayan, onunla çelişen çeşitli kılıklar arkasında saklanmaya girişirler. Dava adamının bütün tehlikeler karşısındaki tek azığı sabırdır. Allah'ı anmak ise hemen hemen her durumda sabrın ayrılmaz yoldaşıdır.“

Ama onlar kötülüklerinde devam edip gitsinler mi? diye kalbe bir sıkıntı ve şüphe gelmemek ve bunun kesinlikle geçici olacağı anlatılmak için de buyruluyor ki;

 11- O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet ver. Yani, bana bırak o nimetler içinde zevk sürerek rahat yaşamak isteyen bolluk içindeki inkârcıları ve mühlet ver onlara biraz. Dilimizde de bilindiği gibi "sen onu bana bırak" demek, "ben onun tamamen hakkından gelirim" demektir. Yani, "sen yorulma, merak etme, onları sedece bana bırak ve acele etme, onlara çok değil biraz mühlet ver, ben onların tam olarak haklarından gelmeye ve cezalarını vermeye yeterim."

Ne sarsıcı, akılları baştan alıcı, bel kırıcı, ağır bir darbe! Düşünelim ki, bir yanda ezici iradenin sahibi, öbür tarafta şu zavallı ve güçsüz varlıklar! Bunlar zengin, varlıklı kimselermiş. Yeryüzünün kendileri gibi olan yaratıkları karşısında istedikleri kadar zorbalık taslasınlar, yüce Allah karşısında bunun ne anlamı olabilir ki?!

Mekke’de o yalanlayan ve türlü hileler ile Allah Rasulü’ne (sav) karşı halkın taassubunu kışkırtanlar kavimlerinin zengin olanları idiler. Çünkü İslam inkılabına çağrı onlara dokunmaktaydı. Bu sadece o döneme has değildir. Her zaman ıslahatçı bir harekete hep bu zenginler sınıfı karşı çıkmışlardır.

Bir kısım Müfessirler şöyle der: Yüce Allah (cc), Rasulullah (sav) Mekke’den hicret edinceye kadar onlara mühlet verdi. Mekke’den çıkınca, Allah onlara bela olarak kıtlık yıllarını verdi. Bu genel azabtır. Sonra Kureyş’in ileri gelenlerini Bedir’de öldürdü. Bu da özel azabtır.

Bundan sonra Yüce Allah (cc), müşriklere ahirette hazırlamış olduğu azabı anlattı:

 12- Zira bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var. Yani, Çünkü bizim yanımızda. Sende olmayan ve başkalarının yanında bulunmayan nice tomruklar görülmedik ağır ağır bukağılar ve son derece salgın bir ateş var. Onlar bu kelepçelerle bağlanacaklardır.

 13- Boğaza duran bir yiyecek, elem verici bir azap var. Ve boğaza takılan bir yiyecek, zakkum, irin, zehirli ve dikenli bitki gibi ki, boğaza girdi mi ne yutulur, ne çıkarılabilir. Ve her acıdan daha elem verici,

dayanılmaz bir azap vardır. Ağır zincirler, cehennem ateşi, gırtlaktan geçmez ve boğazı yırtan yiyecekler ve acı azap. Bunların tümü ellerindeki nimetin değerini bilmeyen, bu nimeti verene şükretmeyen "varlıklıların, zenginlerin" nankörlüklerine uygun düşen cezalardır.

 14. O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek. Bunların ne zaman olacağına gelince, yerin ve dağların sarsılacağı, ve o sivrilip duran dağların erimiş kum yığınına döneceği gün. O gün yeryüzü dümdüz olacak. Burada eriyen dağların olacağı anlaşılıyor ki, bu değişimde hepsi sarsılmakla beraber özellikle büyüklerinin yıkılacağına işaret vardır. Bu ise kıyamet günüdür.

Yüce Allah (cc) bu ayetlerle, kafirleri, allah’ın peygamberini yalanlamaya devam ettikleri taktirde, bütün bu cezalarla onları cezalandırmakla korkutmayı ve tehdit etmeyi murad etmiştir.

Bundan sonra gelen ayetlerde, zengin yalanlayıcıların bakışları başka bir tarafa çevriliyor. Kendilerine zorba Firavun hatırlatılıyor. Arkasından yüce Allah'ın, karşı gelinmez, ezici gücü ile bu zorbanın yakasına nasıl yapıştığına değiniliyor.



 
Önceki Sayfa       Ana Sayfa       Sonraki Sayfa