ASR
SURESİ
TEFSİR
Ayet: 3
d)
...ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.
Yani
Hak ve hayır yolunda sabra vasiyetleşmişlerdir. Çünkü zamanın
acaibliği, dünyanın aldatması, nefislerin eğilimleri,
ziyana gidenlerin çokluğu karşısında hayır yapmak,
doğru söylemek, Hak yolunda gitmek bir çok acılar çekmeye,
zorluklara katlanmaya, mücalede etmeye, batıl iflas geçitlerini
atlamaya, bunlar da sabra dayanmaktadır. Nitekim Beled Sûresi'nde akabe
(sarp yokuş)yi geçen ve iman edip de birbirlerine hem merhamet, hem sabrı
tavsiye edenlerin meymenet sahibi oldukları anlatılmıştı.
Hak yolunda can veren şehitlerin Allah katında ebedî hayata ulaşmaları
da sabır sayesindedir. Ölüm nasıl olsa takdir edilmiş olan bu
âlemde böyle Hak yolunda güzel iş görmek için can vermek ve öyle
Hakk'a kavuşmaktan daha büyük ne saadet olabilir? Fakat öyle bir azim,
öyle bir sarp yokuşu aşmak kolay değildir. İşte bu müstesnalar,
öyle birer sarp yokuş olan müşkül, zor durum ve hallerde caymamayı,
yılmamayı bırakmamayı, dermansızlık göstermemeyi
ve böylelikle birbirlerini yardımsız, tesellisiz bırakmayıp
gerek itaat ve amel, gerek elem ve musibetler ve gerek nefsin arzularına
karşı sabır ve metanet tavsiye etmeyi kendilerine şiar
edinmişlerdir.
SABRI
TAVSİYE
Bilinmektedir
ki sabır, nefsin iyi bir şey yapmak veya kötülüklerden kaçınmak
için acıya, meşakkate tahammül kuvvetidir. Başlıca iki
çeşit olarak düşünülür:
Birisi,
elem ve külfete sabırdır ki bununla taat ve mücahedenin ve güzel
amellerin meşakkatlerine katlanılarak yüksek himmet ve gayret
sahiplerinin ulaştıkları başarılara erilir.
Birisi
de lezzet ve şehevî isteklere karşı sabırdır ki,
bununla da haramdan, yasaklardan ve hoş görünüp de sonu fena olan
aldatıcı, tehlikeli, maddî veya manevî zarar verici şeylerin
zararlarından sakınılır, korunulur. "Cennet
zorluklarla çevrilmiş; cehennem de aşırı arzularla çevrilmiştir."
hadis-i şerifinde iki yöne de işaret vardır. Sabrın
derecesi hususunda fıtrî (doğuştan) kabiliyetin bir hükmü
bulunduğu inkâr edilmemekle beraber, terbiyenin, alışkanlığın
ve bundan dolayı azim ve iradenin ve onun için de imanın önemi çok
büyüktür.
Övülen
ve tavsiye edilen sabır, iman ve güzel amel ile Hak ve hayır
yolunda sabırdır ki bu şecaat, sadakat ve mertlik şiarıdır.
Yoksa her kötülüğe katlanmak, her aşağılığa
boyun eğmek, pislikler içine düşüp de, her ne pahasına
olursa olsun, ondan çıkmaya, kurtulmaya çalışmamak, çabalamamak,
ilişik etmemek, batılda, fenalıkta -ne olursa olsun- saplanıp
kalmak ve şerre rıza göstermek demek olan tembellik, zillet ve
miskinlik ile düşüklükten ibaret bulunan duygusuzluk değildir.
...ve
sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.
İşte ancak böyle iman, güzel ameller, hakkı tavsiyeler, sabrı
tavsiyeler ile, bu dört vasıf ile vasıflanan kimseler ziyanda değil,
müstesnadırlar. Bu müstesnalardan başkası mutlak bir ziyandadırlar.
Bunun dördü de Hakk'a tam imanın belirtisi demektir. Hak, gerçekte
sabit ve tahakkuk edici olduğu ve imanın hükmü de inanılana
tabi bulunduğu için Hakk'a iman hiçbir zaman yanlış çıkmayacak
ve bütün mekan ve zamanın üstünde Hak, hayat ile yaşayacak olan
ebedî bir nimet ve saadet olduğundan, dünyada o Hakk'a tam imanın
bir tezahüründen ibaret olup da onun yolunda güzel işlere sarfedilmiş
bulunan bir hayat, bir ömür, hiçbir zaman boşa gitmez, hüsrana düşmez.
Böyle bir imana erişmeyen nefisler de ziyandan kurtulmaz. Hiç imanı
olmayanların kurtulamayacağı açık olduğu gibi, batıla
iman etmiş olanların da imanın meyvesi olan amelleri, o bâtılın
bâtıllığıyla yok olup gideceği de şüphesizdir.
Fakat bu âyet şunu gerektiriyor ki, Hakk'a iman etmekle beraber güzel işler
yapmayan, Hakk'ı ve sabrı tavsiye etmeyen kimseler de bir çeşit
ziyandan hariç kalmamış olurlar. Demek olur ki, iman olunca
amelsizlik ziyan etmez diyen Mürcie mezhebi sahiplerinin görüşleri doğru
değildir. Doğrusu Sünnet Ehli'nin dedikleri gibi imanı olup
da, imanına göre amel etmeyen fasıklar, asiler için de bir çeşit
ziyan vardır. Zira ebedî olmamakla beraber mümin isyankarlar için de
cehennem vardır. İman en sonunda onları da kurtarırsa da,
kötülükleri iyiliklerinden ağır gelen müminler de günahları
temizleninceye kadar cehennem azabı olan hüsranı göreceklerdir.
Seyyid
Kutub (r.ah) Tefsirinde şöyle der:
Hakk
gibi sabrı tavsiye etmek te zaruridir. iman ve ameli salih üzere ayağa
kalkmak, hakkın ve adaletin bekçiliğini yapmak, bireyin ve
toplumun, ferdin ve cemaatin karşılaşacağı en büyük
zorluklardan biridir. Bu nedenle sabretmek gerekir. Nefisle cihad için ve başkaları
ile cihad için sabır. Zorluk ve eziyetlere karşı sabır.
Batılın şımarıklığı, kötülüğün
saldırılarına karşı sabır. Yolun uzunluğuna,
aşamaların gecikmesine, yol işaretlerinin belirsizleşmesine
ve sonun uzaklığına karşı sabır.
Karşılıklı
olarak sabrı öğütleme, insanın gücünü artırır.
Zira hedef birliği, yöneliş birliği, toplumsal dayanışma
gibi duyguları ve hisleri harekete geçirir. Onları sevgi, azim ve
sebatla donatır. Bu da cemaatin pek çok değerlerini ve olgularını
harekete geçirir. Özünde onları yaşamayan, islamın gerçekliğini
yaşayamaz. Ve ancak bunun vasıtası ile sözkonusu gerçeğin
bir anlamı olabilir. Yoksa hüsrandan ve yıkımdan başka çare
bulunmaz.
Bu
sure yolu belirlemede kesin bir hat çiziyor. İnsanlığın hüsran
içerisinde bulunduğunu bildiriyor.
Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler,
birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.
Yol birdir, birkaç değil, iman amel-i salih ve amel-i salih yolu,
birbirine hakkı tavsiye eden, sabrı öğütleyen, hakkı
korumak için birbiri ile dayanışma içine giren ve dağarcığına
sabır azığı yerleştiren Müslüman cemaatin oluşturulması.
Bu
tek bir yoldur. Bu nedenle Hz. Peygamberin arkadaşlarından iki adam
Asır suresinin birbirine okumadan ve biri diğerine selam vermeden
buluştuklarında ayrılmazlardı. Karşılaşan
iki adam bu ilahi ilke üzerinde anlaşırlardı, sözleşirlerdi.
iman ve iyilik üzerinde sözleşirlerdi. Birbirlerine hakkı tavsiye
edeceklerine, sabrı tavsiye edeceklerine söz verirlerdi. Bu ilke üzerine
kurulu bulunan islam ümmetinin birer elemanı olduklarına and içerlerdi.
Çünkü onlar bu ilahi düsturu bilmekteydiler. Çünkü onlar iman ve doğruluk
üzere birleşmekteydiler. Hakkı tavsiyeyi ve sabrı tavsiyeyi
anlamaktaydılar.
Bizlerin
de asrımızın gidişini ve ömürlerimizin geçişini
anlayıp düşünerek birbirlerimize Hak ve sabır tavsiye etmeye
ve Hak Teâlâ'ya tam iman ile güzel amellere başarı dilemeye
ihtiyacımız ne kadar çok! Ne kadar çok!
|