İkinci mescid de yine Hicret'ten evvel, Hz. Ebu Bekir'in kendi evinde inşa ettirdiği mesciddir. Bu durum hayretle.karşılanabilir. Niçin Hz. Ebu Bekir? Mekke'de on bakanlığı olan bir hükümet konseyi vardı. Hz. Ebu Bekir bu bakanlardan biriydi. Bunun için prestiji vardı ve aynı zamanda O'nu koruyacak kabilesi de vardı. Şu halde evine çekilip, orada ibadet etmesinin sebebi neydi? Kaynaklar, bu hususta bize fazla bir malumat vermiyor; fakat bu konuda benim bazı düşüncelerim var. Huzaa kabilesini bertaraf edip, Kureyş için kuvveti eline alan, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in atalarından biri «Kusay»dı. Mekke'li büyük aileler, Kusayın neslinden geliyorlardı. Halbuki Hz. Ebu Bekir'in kabilesi «Teym»den geliyordu. Bunun için Teym kabilesi şehri idare eden, Benu Umeyye, Benu Haşim ve diğer kabilelere nazaran daha aşağı sayılıyordu. Bu nedenle, birisi «Teym» kabilesini tenkid etmek isterse, deniyordu ki, «Halka taalluk eden bir hususta istişare etmek için Teym kabilesini davet etmiyelim» veya, davet ediliyor fakat görüşü sorulmuyordu. Bu hususta bir şair, bir beyitte şöyle demiştir: «Amme meselelerinde Teym kabilesini istişareye çağırmayalım, hatta çağıracak olursak bile, görüşünü sormayalım». Teym kabilesi, diğer kabilelere nazaran çok daha zayıf bir durumdaydı. Bundan dolayı Hz. Ebu Bekir, müslümanlığını büyük bir ihtişamla açıklayamıyordu. İkinci bir sebep de şudur: Bi'setin beşinci senesinde bazı müslümanlar, müşriklerin işkencelerinden kurtulmak için Habeşistan'a hicret ettiklerinde, Hz. Ebu Bekir de bunların arasındaydı. |
O dönemin Arabistanında herhangi bir şahıs, memleketini terk edince, bu O'nun milliyetini reddettiği anlamına da geliyordu. Bundan dolayı Hz. Ebu Bekir artık Mekke'li sayılmıyordu ve O, Mekke'ye şahıs olarak değil, ancak birisinin himayesiyle geri dönebilirdi. Kinane kabilesinden İbn Duğunna adındaki birisi Hz. Ebu Bekir'in başından geçenleri öğrenince üzülmüş ve Habeşistan yolundayken O'na: «Mekke’ye geri dön, ben seni himayeme alıyorum» deyip, Hz.Ebu Bekir'i Mekke'ye geri getirmişti. Mekke'de itibarı vardı; çünkü O, Mekke'lilerin askeri müttefiki idi. Bunun için İbn Duğunna, Hz. Ebu Bekir'le Mekke'ye dönünce, Mekke'lilere: «Ben bunu himayeme alıyorum, kimse O'na kötülük yapmasın» demiş ve Mekke'liler de bunu kabul etmişti. Yalnız Mekke'lilerin şöyle bir şartı vardı: Hz. Ebu Bekir müslümanlığını açıkça izhar etmeyecekti ve ibadetini gizli yapacaktı. Buhari'nin dediği gibi muhtemelen, Hz. Ebu Bekir'i evinin avlusunda bir mescit yapmaya sevk eden sebep buydu. Bir başka husus da şudur: Hz. Ebu Bekir'in çok tatlı bir sesi vardı. O namazı yüksek sesle kıldığında veya evinin avlusunda olan mescitte Kur'an-ı Kerîm'i yüksek sesle okuduğu zaman, Mekkeliler müzik dinler gibi Hz. Ebu Bekir'i dinlemeye gidiyorlardı. Çünkü sesi çok güzeldi. Bu husus gündüz için varid olduğu gibi, gece için de geçerli idi. Hz. Ebu Bekir'in Kur'an okuyuşunu, müzik olarak dinlemeye gelenlerin sayısı her gün biraz daha artıyordu. Gerçekte bu, müslümanlar için Kur'an-ı Kerim'in tilaveti iken, Hz. Ebu Bekir'i dinlemeye gelenler gayr-i müslim oldukları için buna müzik diyorum. Onlar için bu güzel okuyuş müziği ifade ediyordu. |
![]() |