Herhalde, Kur'an-ı Kerîm'de geçen Talüt hikayesi buna örnektir. Talüt'la beraber yaşayan Peygamber'in yanında, Talüt Yahudilere kral seçilmişti. Yahudi cemiyeti düşmanlarıyla harbedebilecek bir kralı seçmesi için Peygamber'e müracaat ettiklerinde Peygamber «Allah size melik olarak Talut'u seçti ve sizin topluluğunuz buna itiraz ediyor» Cemiyet diyor ki «Bu nasıl kral olabilir? Zengin değil ki?» «Onlara Peygamberleri: Hakikat, Allah size bir padişah olarak Talut’u göndermiştir» dedi. Dediler ki: «Biz hükümdarlığa O'ndan daha layık iken ve O'na maldan da bir bolluk verilmemişken nasıl olur da bizim başımızda padişahlık O'nun olabilir?» (Peygamber) dedi: «Şüphesiz Allah O'nu sizin üstünüze beğenip seçmiştir. O'na, bilgice, vücutça (kuvvetçe) de bir üstünlük vermiştir. Allah mülkünü kime dilerse ona verir. Allah’ın rahmeti, ilmi her şeye yaygın ve lütfu keremi boldur. Gerçek bilicidir». (Bakara suresi, 247). Peygamber, yahudilerin bu sorusuna cevaben: «Zenginliğin, kral olmak için hiçbir değeri yoktur» dedi. Bunun aksine olarak Peygamber Yahudilere ayet-i kerime'de geçtiği gibi, «Allah ona, bilgice, vücutça bir üstünlük vermiştir» cevabını veriyor. Buradaki ilimden, siyasi bilgi, hukuki bilgi, idari bilgiyi anlayabiliriz. Cisim'den de iyi ve düşmanla harb edebilecek bir komutan anlaşılır. Şu halde, Hz. İşmuil'in bu misaline vakıf olan müslümanlar, ilim ve cismin, seçilecek olan halife için zorunlu ve fakat zenginliğin mecburi olmadığını düşündüler. Muhtemelen onlar düşündüler ki, Beytü'l-Mal'dan kendisine maaş verilecek, onun için fakirlik veya zenginliğin kıymeti yoktur. Yeter ki, iyi bir komutan, cesur, |
akıllı, bilgili, dindar bir müslüman olsun. Mevzuya devam etmeden önce, Talüt ve Hz. İşmuil'e ait bir vak'a vardır ki dikkat çekicidir. Yukarda verdiğimiz örnekte Bir peygamberin varlığında, bir krala ihtiyaç duyuluyor. Bu çok gariptir. Çünkü peygamber, bir kral olarak tavsif edilmişti. O'nun ilmi vardı, vahiy alıyordu; O'na hürmet ediliyordu; bütün toplum tarafından reis -Peygamber olarak tanınmıştı. Bütün bunlara rağmen. Peygamber'den ayrı olarak bir krala ihtiyaç duyuldu. Kur'an-ı Kerîm, bir krala ihtiyaç duyulduğunu açıklıyor ve sebebini veriyor: «Bize bir hükümdar gönder (tayin et) de Allah yolunda savaşalım demişlerdi» (Bakara süresi, 246). Yani Peygamber İşmuil (a.s.), iyi bir kumandan değildi; savaşta idareyi sürdüremezdi. Peygamber, dînî işler için Peygamber olarak kaldı ve maddî meseleler için de, düşmanlarıyla savaşabilecek iyi bir kral istediler. Muhtemelen, Peygamber Hz. İşmuil çok yaşlı idi, halbuki, harp için genç olan birisine ihtiyaç vardı. Onun için onlar: «Bize bir kumandan ver» diyorlardı. Şu halde, her iki kuvvetin birbirlerinden ayrılmasına bir şartla İslamiyet cevaz veriyor. Şüphesiz, peygamber Allah yolunu, yani vahiy yolunu takip etmektedir. Aynı şekilde, kralın da aynı kanuna tabi olması mecburidir. Yani siyasette, harplerde vs. gibi yönlerde kral, yine Allah'ın kanununa uymak mecburiyetindedir. Kanun aynı idareciler farklı olabilecektir. Dinî meseleler için bir reis, maddî ve siyasî meseleler için başka bir reis olacak ve fakat ikisi de aynı kanunu takip edeceklerdir. § |
![]() |