HİLAFET TARTIŞMALARI
Hz; Peygamber (s.a.v.)'in vefatından sonra, onun yerine seçilecek halife mevzuunda müslümanlar birkaç gruba aynimıştı. Bunlar arasında halifenin kendilerinden seçilmesini isteyen ensar da vardı. Hz. Ebu Bekir (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.v.)'in vefatı ve bunun üzerine Ensar'ın, Ben'i Saide «Sakıfe»sinde (kulübünde) toplanıp, bir halife seçmek istedikleri haberini alır almaz oraya gitti ve Ensar'ın hiç kimse ile istişare yapmaksızın halife seçmelerine mani oldu. Bilindiği gibi bu mesele, Hz. Ebu Bekir'in seçilmesiyle son buldu. Fakat bu müessese üzerinde araştırma yapmak isteyen için, bazı önemli hususlar vardır. Hz. Ebu Bekir (r.a.), Ben-i Saide Sakıfesine gelince, Ensar ilk önce halifenin Medine'den, yani Ensar'dan seçilmesini istediler. Burada toplanan müslümanların düşüncesine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) bu mevzuda hiçbir emir vermemiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) ne bir veliahd seçmiş, ne de Halife'nin şu veya bu gruptan seçilmesini buyurmuştu. Şu halde, herkes bu mevzuda hür olduğunu düşünüyordu. Muhtemelen Ensar, Kur’an-ı Kerim'deki «Mü'minler ancak kardeştirler» (Hucurat süresi, 10) ayet-i kerimesini düşünerek halifenin, herhangi bir gruptan olabileceğim düşünüyorlardı. Ve mevcut şartlar muvacehesinde, halifenin Ensar'dan seçilmesi lüzumuna inanıyorlardı. Çünkü İslam'ın başşehri Medîne idi ve Halife'nin taşra ahalisinden değil, başşehrin ahalisinden seçilmesi uygundu. Medine'de bellibaşlı İslam toplumu; Ensar idi ve en önemli grubu teşkil ediyorlardı, ikinci olarak Ensar, İslam'a bir çok hizmetlerde bulunmuştu. Doğduğu şehir olan Mekke'yi terkedip, Medîne'ye giden ve «Ben Ensar'danım» diyen Hz. Peygamber (s.a.v. )'i himayelerine alıp koruyanlar, yine ENSAR idi. Filhakika bir gün Ensar ile diğer gruplar arasında bir münakaşa esnasında, |
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştu: «Şayet bütün müslümanlar, bu yöne Ve Ensar diğer yöne gidecek olursa, ben Ensar'ın gittiği yöne giderim». Şu halde Ensar şöyle düşünüyordu: «Biz Islamiyet'e büyük hizmetlerde bulunduk. Bizim gayretimiz bizim yakınlık göstermemiz, topraklarımız, şehrimiz sayesindedir ki İslamiyet gelişti: Şu halde Halife'nin bizden seçilmesi icabeder.» Yine biliniyor ki Hz. Ebu Bekir (r.a.) şöyle buyurmuştu: «Medine dışındaki Araplar, Ensar'dan seçilecek bir halifeyi değil Kureyş'ten seçilecek bir halifeyi kabul edeceklerdir.» Şu halde Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın delili şöyle idi: «Sadece, Başşehir olan Medine'de yaşayan müslümanları değil, fakat büyük bir araziye yayılmış olan bu devletin diğer müslümanları da düşünmek lazımdır». Hz. Ebu Bekir (r.a.) ilave ediyor: «Umumiyetle, Araplar Medine'den yani Ensar'dan seçilecek bir halifeyi değil ve fakat Mekke'de Kureyş tarafından seçilecek bir halifeyi kabul edeceklerdir.» Ensar calib-i dikkat olan bir diğer çözüm şeklini teklif etti. Bu, hilafet müessesesinin gelişme tarihi yönünden de dikkat çekicidir. Ensar, şu teklifte bulundu: «İki halifemiz olsun: biri Ensar'dan, diğeri de Muhaciründan; bizden bir, sizden bir emir». Maalesef, Ensar'ın bundan ne kastettiklerine dair elimizde teferruat yoktur. Acaba bu görüşten maksat, iki kişiden müteşekkil bir heyet miydi, bilemiyoruz. Bu hususta, onların düşünmedikleri bir güçlük vardı. Şayet, Ensar'ın dediği gibi iki halife seçilse ve bu iki halife arasında bir ihtilaf çıksa, acaba «A» ve «B» şahıslarından hangisinin görüşü alınacakta? Şayet bu şahıslar üç kişi olsaydı, ekseriyet» baş vurulabilirdi. Fakat iki kişi olunca bu müşkil çözülmez. Acaba onlar müslümanların iki gruba mı ayrılmalarını istiyordu, yani Ensar'dan seçilen halife bir grubu, Muhaciründen seçilen halife diğer grubu mu idare edecekti? Bunu da bilemiyoruz. Bu görüş dahi, pratikte mümkün değildi. |
![]() |