Şimdiye kadar, vatandaşların, idare aleyhine yapabilecekleri şikayetler üzerinde durdum. Aynı şekilde hükümet, herhangi bir mevzuda, halkla istişare yapmak istese, bu istişare yine camide yapılırdı. Filhakika, Asr-ı Saadet'te Peygamber herhangi bir mevzuda Kur'an-ı Kerîm'de serahat (açıklık) varsa, hiç kimseyle istişare etmezdi. Fakat sarahat yoksa Hz. Peygamber (s.a.v.), maddi meselelerde ashabı ile istişare eder, o meselelere öylece hal çaresi arardı. Hatta diyebilirim ki, Hz. Peygamber (s.a.v.) ashabı ile hem dini ve hem de siyasi meselelerde istişare ediyordu. Mesela; başlangıçta, namaz vakitlerini bildirme, yani ezan meselesi vardı. Kur'an-ı Kerîm'de, bu mevzuda bir sarahat olmadığı için Hz. Peygamber (s.a.v.) bütün Medine halkına, namaz vakitlerini nasıl bildireceğini bilmiyordu, işte bunun için ashabı ile istişare etti. Bazıları dediler ki; «Ateş yakalım, ve ateşin dumanını görünce anlaşılsın ki, namaz vaktidir.» Diğer bazıları, Hristiyanlarda olduğu gibi, çan kullanılmasını istediler. Bu hadise bilinen bir olay olduğu için detaylara girmek istemiyorum. Sonuçta Hz. Peygamber (s.a.v.), ashabı ile istişare ederek, ezanı te'sis etti. Buna göre bir müslüman, yüksek sesle «Allahu Ekber, Allahu Ekber...» diye ezan okuyacak ve Medine halkı bunu duyacak ve camiye geleceklerdi. Ezan, tamimiyle dinî bir meseledir. Hz. Peygamber (s.a.v.), aynı zamanda camide, aynı minberden, tamamiyle siyasi ve maddi |
olan meselelerde de, ashabı ile istişare ederlerdi. Uhud savaşından evvel, «Şehirden çıkıp, düşmanla şehir dışında mı savaşmalı yoksa, şehirde kalıp müdafaa harbi mi yapmalı» hususunda Hz. Peygamber (s.a.v.), camide ashabı ile istişarede bulunmuştur. Sadece istişare için değil, başka ihtiyaçlar için de Hz. Peygamber (s.a.v.) camiyi kullanıyordu. Tebük seferinde paraya ihtiyaç vardı ve Hükümetin yeterli parası yoktu. Hz. Peygamber (s.a.v.), müslümanları camide topladı ve kuvvetli Bizans ordusunun karşısına çıkarılmak üzere 30.000 kişilik bir ordunun teşkili için müslümanlardan yardım isteyerek şöyle dedi: «Yardım etmeniz lazımdır. Para verin, çünkü Hükümet'in yeterli derecede imkanı yoktur; bu paraya ihtiyaç vardır.» Bunun üzerine, her müslüman, kendisine terettüp eden yardımı camiye getirdi. Bu husustaki teferruat çok ilgi çekicidir. Şöyle ki: Hz. Peygamber (s.a.v.), insanların psikolojisini ve iyilik yapmaları için onları nasıl teşvik edeceğini biliyordu. Mesela, Hz. Peygamber (s.a.v.) Tebük seferi için yardım isteyince çok zengin olan Hz. Osman (r.a.), yanlış hatırlamıyorsam 30.000 dinar getirmişti. 30.000 dinar, büyük bir meblağdı. Hz. Peygamber (s.a.v.), bu durumdan o kadar memnun olmuştu ki, memnuniyetini şöyle açıklamıştı. «Bugünden sonra Osman ne yaparsa yapsın, Allah O'nu afv etmiştir ve cennetine koyacaktır.» Muhakkak ki, Hz. Osman (r.a.) da övgüden çok memnun kalmış ve yardım miktarını daha da arttırmıştı. |
![]() |