O gün bazı müslümanların binekleri yoktu. Hz. Osman (r.a.) atıldı ve «ben onlara deve veririm» dedi. Ondan sonra Hz. Ömer (r.a.) gelerek 10.000 dirhem getirdi. Dinar değil, dirhem ve 30.000 değil 10.000 adet getirdi. Bu nisbeten daha azdı. Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Ömer (r.a.)'a sordu: «Evinde ne bıraktın?» Hz. Ömer (r.a.), «Bu sahip olduğum bütün servetin yarısıdır. Varlığımın yarısını Allah yolunda harcanmak üzere veriyorum» dedi. 30.000 dinar, Hz. Osman (r.a.) için küçük bir meblağı ifade ediyordu, çünkü O zengindi. Hz. Ömer (r.a.) ise malının yarısını vermişti ki, bu büyük bir fedakarlıktı.

Bunun için, Hz. Peygamber (s.a.v.) O'na da övgüde bulundu.

      Daha sonra Hz.Ebu Bekir (r.a.) geldi. Yanlış hatırlamıyorsam O da 500 dirhem getirmişti. Bu çok az bir para idi. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v.) O'na «Evinde ne bıraktın?» diye sorduğunda O, «Allah'ın ve Rasulü'nün sevgisini... Benim sahip olduğum bütün servet buydu ve onu veriyorum» dedi. Şüphesiz bu büyük bir hareketti. Büyüklük, paraya göre değil, nisbete göredir.

Fakat Hz. Peygamber (s.a.v.), her zaman, bu kabil fedakarlıkları kabul etmiyordu. Hz. Ebu Bekir (r.a.)'dan bütün malını, Allah rızası için kabul etmişti. Fakat başka sahabeler, malının tümünü vermek istediklerinde, Hz. Peygamber (s.a.v.) onlara «hayır» demişti.

Yine Tebük seferinde, üç kişi gönüllü olarak isimlerini yazdırdıkları halde, harbe iştirak etmemişlerdi. Hz.Peygamber (s.a.v.) bundan memnun kalmadı ve bu durum uzun bir süre devam etti.

     Bu üç kişiye ait kıssa, Kur'an-ı Kerîm'de zikredilmektedir: «(Savaştan) geri bırakılan (ve haklarındaki hüküm geciken) üç kişinin tövbelerini de kabul etti.» (Tevbe süresi, 118). Olayın ilk döneminde Hz. Peygamber (s.a.v.) onları cezalandırmış ve hiç kimsenin bunlarla konuşmamasını istemişti. Bilahare gelen vahiy, onların tevbesinin Allah tarafından kabul edildiğini bildirdi. Bu üç kişiden biri, Allah'ın bu ihsanından yani vahiy ile tevbesinin kabul edilmesinden o kadar çok memnun kaldı ki,

 Hz. Peygamber (s.a.v.)'e gelip buna karşılık, malının tümünü sadaka olarak vermek istedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) bunun üzerine şöyle buyurdu: «Hayır, ailene de biraz bırakmalısın ki, senin ölümünden sonra, onlar muhtaç olmasınlar.»

     Bir başka misal de Sa'd b. Ebi Vakkas'a aittir. 8. Hicri yılda, Mekke'nin fethi sırasına Sa'd b. Ebî Vakkas, Hz. Peygamber (s.a.v.) ile beraber Mekke'ye gitmişti. Sa'd, Mekke'de hastalanır. Hz. Peygamber (s.a.v.), O'nu ziyaret etmek için gittiğinde, Sa'd Hz. Peygamber (s.a.v.)'e şöyle der: «Ben çok hastayım ve ölebilirim. Bunun için bütün malımı sadaka olarak bırakmak istiyorum.» Hz. Peygamber (s.a.v.) «Hayır, hepsini vermemen gerekir» dedi ve ilave etti: «Yakın akrabalara da bir şeyler vermek lazımdır». Buna karşılık Sa'd: «Öyle ise, yarısını sadaka olarak vereyim, diğer yarısı da akrabalara kalsın» dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.), «Hayır, yarısı da olmaz» dedi. Bunun üzerine Sa'd «O halde üçte birini veriyorum» dedi. O sırada Hz. Peygamber (s.a.v.): «Bu kadarını verebilirsin, fakat bu da çoktur.» dedi. Şu halde görüyoruz ki, Hz. Peygamber (s.a.v. )'in herkese karşı tutumu başka idi. Bu tutum, duruma, şartlara ve psikolojik hareketlere göre değişiyordu. Mesela; önce verdiğimiz örnekte, Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Ömer (r.a.)'ın malının yarısını sadaka olarak vermesini kabul etmişti. Ve aynı zamanda, Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın servetinin tamamını kabul etmişti. Fakat Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas'tan kabul etmedi. Zannediyorum ki, bunun sebebi çok basittir. Zira, Hz. Ömer (r.a.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın sıhhatleri yerindeydi. Bunlar hasta değillerdi, ölüm döşeğinde de değillerdi. Bunun için, çalışıp kazanabilirlerdi. Oysa Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas, çok hastaydı ve ölebilirdi. Ve Hz. Peygamber (s.a.v.) malının tamamını kabul etmiş olsaydı, ölümünden sonra, yakın akrabaları dilenci olacaklardı. Şu halde Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kararı, toplumun menfaati içindi. Bunu herhangi bir maliye bakanı kabul eder, fakat bir peygamber kabul etmez. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.), bir kanun va'z etmek istiyordu ki, bu kanuna göre, hasta olan bir şahıs, malının tamamını sadaka olarak vermemelidir.

 

Ana Sayfa

devamı