Burada,
fazla ehemmiyeti olmayan bir teferruat var, onu da nakletmek istiyorum: Bu
hadiseyi müteakip, Hz. Ali, Hz. Sa'd b. ebi Vakkas gibi birçok müslüman
ileri gelenleri, Hz. Ebu Bekir (r.a.)'e gidip hal hatırını sorduktan sonra,
bu vasiyetnameden söz ederler ve Hz.Ebu Bekir (r.a.)'e «muhtemelen sen Ömer'i
seçtin» derler. Hz.Ebu Bekir, «evet» der. Hz. Ebu Bekir (r.a.) ile konuşmaya
başlayan şahıs şöyle devam eder: «Sen Allah'a nasıl cevap vereceksin? Böyle
bir şahısı tayin etmek için, Allah'tan korkmuyor musun? Herkes onun ne kadar
sert bir adam olduğunu biliyor. O, hiç kimseyi dinlemek istemez, sen nasıl
onu seçersin?» Bu hadiseyi nakleden rivayet şöyle devam ediyor: Hz. Ebu
Bekir (r.a.) o kadar üzülüp, kızdı ki, uzanmış olduğu yatağında
harekete geldi, oturdu ve şöyle dedi: «Ben Allah'a diyeceğim ki, ben bu dünyada
mevcut olan en iyi şahsı tayin ettim. Ben Ömer'i sizden daha iyi tanıyorum».
Ve galiba şöyle de diyor: «Ömer, şüphesiz serttir, fakat hilafete gelip,
mesuliyeti eline alınca başka türlü hareket edecektir. Şayet Ömer, benim düşündüğüm
şekilde hareket ederse ne ala ve ben O'nun, düşündüğüm şekilde hareket
edeceğine inanıyorum- fakat O, böyle hareket etmeyecek dursa Allah O'nu
cezalandıracaktır». Bunu müteakip, müslümanlar çıkarla? ve birkaç
dakika sonra da Hz. Ebu Bekir (r.a.) son nefesini verir.
Emniyet
müdürü yeniden müslümanlara gelip vasiyetnameyi açar okur ve onlara Halife
Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın vefat ettiğim söyler, istisnasız herkes, yeni seçilen
halifeyi kabul edip O'na biat eder. Böylece görüyoruz ki, Hz. Ebu Bekir (r.a.) bir nevi seçimle hilafete geldiği halde, Hz. Ömer (r.a.) seçimle değil, tayinle hilafete gelmiştir. Fakat beriki halde de müşterek bir taraf vardır ki, bu «biat»tır. Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın bir halef, yani veliahd tayin etmesi yetmemektedir. Bu kişinin meşru halife olabilmesi için bu tayinden sonra müslümanların, O'na biat etmeleri «Biz seni halifemiz olarak tanıyoruz» demeleri lazımdır. Hz. Ömer (r.a.) hilafete geldikten sonra, Hz. Ebu Bekir (r.a.)'in düşündüğü şekilde hareket etti. Yani o artık, eskisi gibi sert değildi. |
Hz. Ömer
(r.a.), Devletin en fakir insanı gibi yaşadı. O, Devlet parasının kendisine
değil, ümmete ait olduğunu biliyordu. Bunun için alelade bir insanın
yiyemeyeceği kadar az yiyor, giyemeyeceği kadar sade giyiyordu. Ve O'nun bu
durumu, sadece müslümanları değil müslüman olmayanları da şaşırtıyordu,
Yakın tarihten konumuzla ilgili bir örnek vermek istiyorum. Muhakkak ki,
Gandi'yi artık herkes
Sahih-i
Buhari'de Hz. Ömer (r.a.)'ın nasıl hareket ettiğine dair olan bir hadisi
de nakletmek istiyorum. Hz. Ömer, sert bir adamdı. Fakat bu sertliğim,
mes'ul olduğu şeylerde göstermiyordu; sorumlu bir şahıs olarak hareket
ediyordu. Uyayna b. Hism el-Fezari adında bir sahabi vardı. Onun hayatı hakkında
verilen bilgilerden, iyi bir müslüman olmadığı anlaşılıyor. Müslüman
oluyor, sonra mürted oluyor, sonra tekrar müslüman oluyor; hülasa aleyhinde
buna benzer birçok rivayet vardır. Hatta Hz. Peygamber (s.a.v.)'e geliyor. Hz.
Peygamber'den izin almadan O'nun evine giriyor; içerde Resülullah'ın hanımları
olduğu halde, aldırmıyor ve içeri dalıyor. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v.)
bunu müsamaha ile karşılıyordu; çünkü büyük bir kabilenin reisi idi. Bu
adam orada Hz.Aişe'yi görüyor ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'e şöyle diyor: «Ya
Resülallah, (Hz. Aişe'yi göstererek) sen bana.bu gülü ver ve benim hanımlarımdan
istediğim al», İşte Uyayna b. Hism böyle biriydi. |
![]() |