ULUHİYET KONUSUNDA MESELENİN ASLI
İlâh kelimesinin yukarıda
geçen çeşitli mânâları arasında kesin görüşe sahip bir kimsenin rahatlıkla
anlayabileceği mantıkî bir bağ vardır. Ne olursa olsun herhangi bir şeyi
kendisi için veli, yardımcı, kötülükleri uzaklaştıran ihtiyaçlarını gideren,
duasını kabul e-den, zarar ve fayda vermeye gücü yeten bir varlık olarak
görürse ve bütün bunları tabiat kanunları çerçevesi dışında mânâlarla
anlayıp onlar hakkında kabul ederse, bu inandığı şeyin bu âlemin nizamı
üstünde,bir otoriteye sahip olduğunu kabul etmesinden ileri gelmektedir.
Yine bir kimse birinden korkar, ondan sakınır, gazabının kendisine zarar
vereceğine, hoşnutluğunun fayda sağlayacağına inanırsa, onun bu inancının
ve hareketinin kaynağı, bu kişinin yaşadığı çevre üzerinde bir otoriteye
sahip olduğu düşüncesinin zihninde yer etmesinden doğmaktadır. Neticede
itibari ile yüce Allah'a inandıktan sonra, Allah'tan başkasına dua eden
ve ihtiyaçlarını O'ndan başkasına arz eden kimsenin bu yanlış inancı,
uluhiyyet otoritesinin her hangi bir kısmında onun, Allah'a ortak olduğuna
inanmanın dışında başka bir sebepten kaynaklanmaz. Aynı şeklide kim Allah'tan
başkasının hükmünü kanun sayar, emir ve yasaklarını uyulması gereken bir
şeriat telakki ederse, onun otoritesini üstün kabul etmiş demektir.
Sözün özü şudur:
Ulûhiyetin
aslı bir otoritedir. İster insanlar onun hükmünün bu âlemde tabiat kanunlarına
hakim olduğuna inansın, isterse insanın dünya hayatında onun emrinin de
itaati ve boyun eğmeyi gerektirdiğini kabul etsin veya etmesin netice
aynıdır.
|