KULLUK ve İTAAT ANLAMINDA İBADET
"Ey imân edenler! Size rızık verdiğimiz şeylerin (maddeten
ve manen) en temiz olanlarından yeyin. Allah'a şükredin; eğer (hakikaten)
O'na kulluk ediyorsanız" (Bakara, 172).(Taberi Tefsirinde II, 50'de âyeti hakkında şöyle diyor: "Eğer sizler
onun enirine boyun eğiyor, dinliyor ve itaat ediyorsanız, o halde size
yenmesini mubah ve helâl kıldığı şeyleri yeyin. Onun haram kılınması hususunda,
şeytana uymaktan vazgeçin... Şeytan, onu yemelerini teşvik ediyor ve haram
olduğuna inanmaktan vazgeçmeğe çağırıyor. Çünkü onu Câhiliyye
devrinde haram kılmaları, şeytana itaatleri, geçmiş atalarına ve babalarına
uymaları dolayısıyladır.)
Bu ayetin getirdiği hüküm ile İslam öncesi toplum hali arasındaki
münasebete gelince: İslam’dan evvel Araplar dini önderlerinin emirlerine
bağlanmak ve atalarının takip ettiği yola uymak suretiyle, içecekler ve
yiyecekleri konusunda bir takım sınırlara bağlı kalarak yaşıyorlardı.
Müslüman olunca Allah onlara şöyle buyurdu: "Eğer bana ibâdet ediyorsanız,
bu kayıtlamaların tümünü bir yana atmalı ve size helal kıldıklarımı afiyetle
yemelisiniz." Bunun anlamı şudur: "Siz bilgin ve önderlerinizin
kulları değilseniz ve sadece Allah'ın kulları iseniz; ve eğer siz gerçekten
önderlerinizi bırakıp Allah'a itaat ediyorsanız helâl ve haram konusunda
Allah'ın sizin için çizdiği sınırlara uymanız gerekir; Donların çizdiği
sınırlara değil. İşte bundan dolayı kelimesi, burada "Ubûdiyyet ve itaat"
mânâlarında kullanılmıştır.
"De ki: Allah
katında bir ceza olmak bakımından bundan daha kötüsünü size haber vereyim
mi? Allah'ın lanet ve aleyhinde gazap ettiği, içlerinden maymunlar, domuzlar
yaptığı kimselerle, tâğuta ibâdet edenler ki
bunların mevkii daha kötü ve dümdüz yoldan daha sapıktır" (Mâide,
60).
(Taberi Tefsiri'nde, III, 13'de Tâğût kelimesi hakkında bazı nakiller
yaptıktan sonra şöyle diyor: "Bana göre sözün doğrusu, Allah'a isyan
edip de, ya zor kullanarak veya karşı tarafın itaatiyle Allah'ı bırakıp
kendisine kulluk ettiren demektir. Bu kendisine kulluk edilen insan, şeytan,
put, totem, veya herhangi bir şey olabilir. Ben, Tâğut
kelimesinin aslının şöyle kullanıldığını tespit ettim: Bir kimse zulmettiği
ve haddi aştığı zaman, onun hakkında "azdı, tuğyan etti" denir.)
"And olsun ki biz, her ümmete "Allah'a kulluk edin,
tağuttan kaçının" diye (tebligat yapması için) bir peygamber göndermişizdir."
(Nahl, 36).
"Tağuttan, ona ibâdetten kaçınıp da Allah yoluna yönelenler
gelince) onlar için müjde vardır. O halde kullarıma müjdele" (Zümer,
17). Bu üç ayette, "Tâğut'a ibâdet"
sözünden kastedilen mânâ Tâğut'a kölelik ve
itaattir. Kur'an-ı Kerim'in kavramsal ifadesinde Tâğut'un
mânâsı -ki ona ait açıklama geçmişti- Allah'a karşı haddi aşan ve zulmeden
her türlü yönetim, otorite, başkanlık veya komutanlıktır. Allah'ın mülkünde
kendi hükmünü uygular, kullarını zorla, aldatarak veya kötü ve bozuk öğretim
gibi yollarla kendine itaate mecbur eder. Kişinin bu türlü otoriteye,
başkanlığa, liderliğe boyun eğmesi ve ona tapması şüphesiz Tâğut
için bir itaattir; başkası için değil.
|