Sikke-i Tasdik-i Gaybî - s.2073

fıkrasından iki satır evvel bu fıkra-ı râ'na belki en ehemmiyetli ve en parlak fıkra olan

p031.gif (1426 bytes)

yani, "Ya Rab! Benim yıldızımı nur eyle. Âhirzamana kadar bedi' bir surette ışıklandır, şûlelendir" diyor. Evet İmam-ı Ali'nin (r.a.) şu duası bu zamanda Risale-i Nur ile kabul olduğunu ve Risale-i Nur'u irade ettiğini şu bedî, acip tevafuk ispat eder. Şöyle ki: p032.gif (484 bytes) tam tamına aynen cifir ve ebced hesabıyla Risale-i Nur oluyor. Çünkü nur kelimesi her ikisinde de var. p032.gif (484 bytes) İki yüz doksan altı (296) eder. Risale-i Nur'daki "risale" kelimesi aynen iki yüz doksan altı (296)'dır. Demek İmam-ı Ali (r.a.) bütün ulumunun hazinesi olan Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyanın bir şûle-i i'cazı olan Risale-i Nur'u Cenab-ı Haktan ahir zamanda Kur'ân'a çelik bir sur ve parlak bir yıldız olarak istemiş.HAŞİYE 1 Ve duası kabul olmuş. Daha Celcelûtiye'de bu zamana ve Risale-i Nur'a ima eden müteaddit emareler var. Hattâ hayretimi mucib bir rüya Eskişehir hapsinde istintâkımdan bir gece evvel görüyorum ki: "Celcelûtiye'nin Süryanî şu fıkrası

p033.gif (1402 bytes)

imdadıma yetişmiş. Beni sıkıntıdan kurtarmış. Ben birkaç defa tekrar edip okuyorum." Uyandım. Yattım. Yine onunla meşgulüm. Sabahleyin fevka'l-me'mul istintâka çağırıldım. Hem fevkalade cevap verdim. Müdafaatımın en mühim ve memurları hayrette bırakan parçası tekellüfsüz tezahür etti. Fakat o parçayı ben kaleme alamadım. Onlar yazdılar. Her ne ise... Bundan bu Celcelûtiye bize bakar. Bir hâtıra geldi. Baktım ki; O Süryanî fıkranın tam arkasında bir satır evvel Hz. İmam-ı Ali'nin (r.a.) Risale-i Nur'u tasrih etmişim, diye başta yazdığım p037.gif (623 bytes) ve iki satır evvel

p038.gif (594 bytes) manidar, müjdeli, kerametkâr fıkraları bulunuyor. Anladım ki: Gecedeki meşguliyet bunun için imiş. Elhasıl, Celcelûtiye bu işaretiyle kaside-i Ercüziye'deki zahir keramet-i Aleviyeyi hem teyid eder, hem onunla teeyyüd edip sarahat derecesine takarrub eder.

Cay-ı dikkattir ki: Ben üveysî bir tarzda bir kısım ilm-i hakikatı Hüccetü'l-İslâm olan İmam-ı Gazali'den (k.s.) almıştım. Şimdi anlıyorum ki, İmam-ı Gazali (k.s.) aynı dersi üveysî bir tarzda İmam-ı Ali'den (r.a.) almıştır. Demek Hz. İmam-ı Ali'nin (r.a.) mühim bir şakirdi olan İmam-ı Gazali'nin (k.s.) başı üstünde bu biçare talebesine şefkatkârâne, tesellidarâne en sıkıntılı bir zamanda bakması acip değil, belki lâzımdır ve öyle olmak gerektir. Risale-i Nur'a üç fıkrasında kuvvetli işaret eden Hz. Ali'nin (r.a.) kaside-i Celcelûtiyesinin hiçbir cihetle tesadüfe hamledilemez. Tevafuklu bir kerametini beyan etmeye mecbur oldum.

Şöyle ki: Üç aydan beri o kasideyi okuyorum. Yalnız sekiz sayfayı halledemediğim bir vefka dair olduğu cihetle okumuyordum. Fakat ahirinde p039.gif (333 bytes) den başlayan ahirki iki sayfayı da ötekilerle beraber okurdum. Yetmiş defa kat'î, belki tahminime göre yüze yakın defalarda her defa istisnasız ne vakit elime alıp baştan okuduktan sonra ahirini açarken p040.gif (744 bytes) ile başlayan sayfa açılıyordu. Ben hayret ediyordum. Onu okumayarak iki sayfa sonra p039.gif (333 bytes) ile başlayan iki sayfa ahirini okuduklarıma zam ederek her ne vakit baştan okuduğum ve terkettiğim sekiz sayfaya gelirken kitabın bâki kalan yüze yakın sayfaları içinde açtıkça yine p041.gif (430 bytes) sayfası açılıyordu. Hayret içinde hayret ediyordum. Elli defadan sonra dedim: "Acaba bu sayfa neden açılıyor? Onu da okusam ne olur?" Baktım ki, Kaside-i Celcelûtiyeyi okuduğum maksadın neticesini o sayfa gösteriyor. Ben terk ettiğimden hatâ ettiğimi bildim. Ondan sonra okumaya başladım. Ondan sonra belki kırk defadan fazla ele aldıkça yine o sayfa açılıyordu. Nihayet arkadaşlarıma hikâye ettim. Onlar da hayret içinde hayrette kaldılar. Dedim: "Bu Celcelûtiyenin bir kerametidir. Sizleri değil, başkalarını ikna edecek maddî delil elimde yok. Yalnız benim müşahedatım var. Benim müşahedatım başkasına hüccet olamaz. Ben de şimdiye kadar delilsiz dâvâları yazmak adetim değildi. Fakat madem şu tevafuk aciptir.


Sikke-i Tasdik-i Gaybî - s.2074

Elbette işarettir ki, "Beni yaz." Ve inanmayanlara kendini inandıracak ki yazdırmak istiyor.

Cenab-ı Hakka yüz bin şükür ediyorum ki, bana hem büyük bir teselli, hem dâvâma büyük bir delil gösterdi. Ve tevafukun beş altı nev'i bize ve mesleğimize medar-ı imtiyaz ve vesile-i teşvik olarak verilmiş. Ve her me'yusiyet ve gevşeklik zamanımızda bir kamçı-yı teşvik ve bir keramet-i hizmet-i Kur'ânîyeye, medar bir tevafuk-u latife imdadımıza yetiştiği gibi bu defa da yetişti. Evet, kalben gayet alâkadar olduğum kardeşlerimin müfarakat zamanının pek yakın olduğu bir zamanda ve hapiste yalnız kalacağım bir anda ve üç ayda yetmiş defa acip bir tarzda bana açılan bir sayfanın kerametini dâvâ ettiğim ve delilsiz kaldığım bir hengamda Hz. Ali'nin (r.a.) Celcelûtiye kasidesinin yetmiş defa bila-istisna bana açılan p042.gif (746 bytes) den başlayan üç-dört satırda üç-dört kuvvetli emare ve delil vardır ki, p041.gif (430 bytes) hitab-ı umumisinde bize hususi bakıyor.

BİRİNCİ EMARE: p042.gif (746 bytes) fıkrası hem makam, hem mânâ, hem cifir ve ebced hesabıyla bu nidâ-i umumi-i Alevî de hususi bir tarzda bu zamana ve Risale-i Nur'a ve Risale-i Nur'un müellifine bakıyor. Çünkü p044.gif (680 bytes) cifir ve ebced hesabıyla bin üç yüz elli üç (1353) senesi zamanını tam gösterdiği ve o zamanda da Risale-i Nur ve şakirtlerin en korkulu bir zamanıdır ki, altı satırda yedi defa p045.gif (261 bytes) kelimelerini tekrar ediyor p046.gif (426 bytes) fıkrasındaki p047.gif (361 bytes) Molla Said (r.a.) p041.gif (430 bytes) Molla Kürd ve Molla Said Bedi' (r.a.) yalnız üç farkla tevafuk sırrıyla gösteriyor. Ve bu isim sahibi bu hitapta hususi murad olduğuna işaret ediyoruz. Ve mânâsıyla da bin üç yüz elli üç (1353) senesinin tarihinde bu ism-i Âzamın hamili yani ism-i Âzamı kendine muhafaza ittihaz eden şahıs demekle, o umumi hitapta böyle hususi bize bakıyor. Çünkü Lillahilhamd bin üç yüz elli üç (1353) tarihinde her yirmi dört saatte yüz yetmiş bir defa p049.gif (578 bytes) olan ism-i Âzamı okuyorum ve kendimi onunla muhafazaya çalışıyorum. Evet kaside-i Ercüziye'sinde Sekine tabir ettiği ism-i Âzam ve Celcelûtiye'sinde Süryani ve Arabî olarak yine müteaddit tarzda  p051.gif (541 bytes)gibi tabirle beyan ettiği Esma-i Sitte-i Meşhure ki, ism-i Âzamdır. Gösterdiği bin üç yüz elli üç (1353) tarihindeHAŞİYE 2 yüz yetmiş bir defa Esma-i Sittesi Risale-i Nur müellifinin daimi virdidir. Ve o yüz yetmiş bir (171) defa okuduğum Esma-i Sitte ile beraber yetmiş bir (71) âyeti yirmi dört saatte on dokuz defa okuyarak yekûnü bin üç yüz elli üç (1353) de bin üç yüz kırk bir (1341) eder ki, bu ism-i Âzama bin üç yüz kırk (1340)'dan beri devam ettiğimin tarihine tevafuk ediyor. Hem bir defasında on dokuz âyet ism-i Âzam ile beraber on dokuz defa daimi okunur. Ve âyetlerin tekrâratının hurufatının adedi altı bin altı yüz altmış altı (6666). Ayât-ı Kur'âniyeye tevafuk ediyor. Sûre-i İhlasın üç Fâtiha-i Şerifenin tekerrür-ü nuzûlü için iki olsa yine tam tamına tevafuk ediyor.

İKİNCİ EMARE: p051.gif (541 bytes) satırından sonra p052.gif (746 bytes) fıkrası pek zahir ve kat'i bir surette harb-i umumiyi gösterdiği gibi, harb-i umumide gayet tehlikeli bir surette harbe iştirak eden bu fakirin en korkunç zamanına bakar ve teselli eder, "korkma" der. Ve bu umumi hitapta hususi Risale-i Nur'un başlangıcı olan İşârâtü'l-İ'câz'ın mebde-i telifiyle ve âlem-i İslâmın en müthiş ve korkulu musibet zamanını mânâsıyla gösterdiği gibi cifir ve ebced hesabıyla da gösterir. Mânâ ile cifir hesabı ittifak ettiği yerde ima kuvvetlenip işaret derecesine çıkar. Çünkü p053.gif (291 bytes) Hicri bin üç yüz otuz yedi (1337), Rumî iki küsür fark eder. O halde bin üç yüz otuz dörde (1334) iniyor. O tarihte yalnız tek başımla Rusya'nın şimalinde en korkulu bir vaziyette ve esaretten firar ettiğimin zamanıdır. p054.gif (439 bytes) beraber olsa bin dokuz yüz kırk küsur oluyor ki, Allahü âlem o tarihte diğer bir harbi umumi çıkmasına işaret etmekle beraber, böyle büyük yekunlerde üç dört farkın ehemmiyeti olmadığından hem Rumî yerine Arabî bu Miladi tarihine girse beş altı sene fark ediyor.


Sikke-i Tasdik-i Gaybî - s.2075

Yine otuz yedi tarihi evvelki hesaba tevafuk edip en korkulu vaziyetimizde teselli veriyor. p059.gif (433 bytes) ise pek sarih bir surette harb-i umumiyi gösteriyor. Çünkü p059.gif (433 bytes) mânâsı "dehşetli bir harb-i ahir zamanda korkma" demekle beraber cifir ve ebced hesabıyla bin üç yüz otuz bir (1331) veyahut bin üç yüz otuz üç (1333) ettiğinden o umumi hitaptan hususi bize baktığı sair emarelerle göründüğü gibi o tarihte harb-i umumide en müthiş bir vaziyete giriftar olmuştum. İşârâtü'l-İ'câz'ın müsvedde-i evveliyesi düşmanın elinde parça parça olmuştu. Ben de bir defada dört mermi vücuduma isabet ederek birisinde yaralı ayağım kırık, su ve çamur içinde otuz dört saat ölüme muntazır ve etrafımda düşman askerleri muhasara ettiği bir hengamdır ki; en korkulu ve en me'yusiyetli zamanıma bakıyor. Öyleyse, o umum içinde hususî bize işaret ediyorHAŞİYE 3 denilebilir.

ÜÇÜNCÜ EMARE: Bu üç güz mevsimidir aynı zamanda medar-ı teselli üç kerameti görüyoruz.

Birincisi: Gavs-ı Âzam

p071.gif (1089 bytes)

tabiri ile on beş emare-i kaviye ile bize baktığı ve teselli verdiği gibi p072.gif (390 bytes) ile korkumuzu izale etmiş.

İkinci güzde: Aynı mevsimde Hz. Ali (r.a.) aynen o kudsî hafidinin başı üstünde bize bakıp korkulu, me'yusiyetli vaziyetimizden ve yakında başımıza gelecek musibete karşı tahaffuz için ism-i Âzamı ders verip p073.gif (577 bytes) tabiriyle beş kuvvetli delillerle o umumi hitaptan bize hususi baktığını gördük.

Üçüncü güzde: Bizi ikaz ettiği musibet başımıza geldiği ve hapse düştüğümüz ve bütün ruhumla ünsiyet ettiğim arkadaşlarımın müfarakat zamanında yine p074.gif (738 bytes) diye kerametkârâne bize teselli ve korkumuzu izale eder bir tarzda beyanatı görüldü.

Latif bir tevafuktandır ki, üç güz mevsiminde aynı zamanda sekizinci ve on sekizinci ve yirmi sekizinci lem'alar bu üç keramat-ı azîmeye dair olduğundan ihtiyarımız olmadan onar fasıla ile; sekiz, on sekiz, yirmi sekize tevafuk ediyor. Bu altı satırda yedi defa Hz. İmam-ı Ali'nin (r.a.) p075.gif (262 bytes) diyerek bin üç yüz otuz yedi (1337)'den sonraki senelere, korkulu seneler olduğundan en ziyade Kur'ân hesabına perişaniyet ve havfa düşmüş olanlara teselli ve teşci' etmesi bu umumi kitapta herbir seneye bir p075.gif (262 bytes) kelimesiyle bakıp kırk ikiye ve daha sonrasına kadar. Risale-i Nur'un mebde-i intişarı ve telifi ve bu fakir arkadaşlarımla beraber zamanın en dehşetli darbesine maruz olduğumuzdan bu umumi hitapta bize hususi baktığına kuvvetli bir emaredir. Eğer p075.gif (262 bytes) mânâsında bulunan p076.gif (765 bytes) gibi dört-beş kelime daha ilave olsa bizim ve Risale-i Nur'un intişariyle beraber en korkulu bir zamanda olduğumuzdan yine sair emaratın işaretiyle bu fıkralar umumi hitap içinde hususi bir surette Risale-i Nur şakirtlerine bakar. Ve bilhassa "Birbirine mukabil meliklerin ve reislerin tecavüzünden ve tevkifinden ve ihatasından korkma!" meâlinde olan

p077.gif (1415 bytes)