FİTNE KALKINCAYA KADAR
"Fitne kalmayıncaya
ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse
muhakkak ki Allah ne yaptıklarını görmektedir." (Enfal Suresi,
39)
İşte Allah yolunda cihadın her zaman için geçerli sınırı. "Fitne
kalmayıncaya ve dinde tamamen Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın"
emri yeryüzünde her zaman var olan pratik cahiliyye karşısında İslam'ın
hareket metodunu ortaya koyar.
İslam; kulları, kullara kul olmaktan kurtaran hürriyet buyruğu olup
-nefsani duygulara kölelikte bir çeşit kulluktur- Allah'ın alemlerin
Rabbi oluşunu gerçekleştirmek için gelmiştir. Bu emrin ilanı her yönüyle
beşer otoritesine karşı girişilen bir darbedir. Her ne şekilde olursa
olsun insanların otoritesi altındaki düzenleri yerle bir etmek demektir.
İşte İslam bu önemli görevini yapabilmek için şunları gerçekleştirmek
zorundadır.
Bu dine boyun eğenlerin üzerindeki zulmü kaldırıp insanların sultasından
kurtulduklarını bildirmesi ve her çeşidiyle kullara kul olmaktan kurtulup
tek bir ilah olan Allah'a kul olduklarını göstermesi lazımdır. Bu ise
ancak bu ilahi emre inanan, onu hayatında yaşayan; put ve putçularla
cihad eden, bu dine girmek isteyenlerin karşılaştıkları engelleri kuvvet
kullanarak yok eden ve tek kumanda altında imanlı kitlenin yetiştirilmesiyle
mümkündür. Ki her ne şekilde olursa olsun Allah'ın uluhiyetini gerçekleştirmek
için kulların kullara kulluğu prensibine dayanan sistemleri yıkması
gerekir. Allah'ın dini hakim olmalıdır sadece. Şunu da bilmek gerekir
ki: Bu din soyut inanç ve sembollerden ibaret olmayıp Allah'ın sultasına
boyun eğmek demektir.
"Onlarla savaşın ki fitne ortadan kalksın din yalnız Allah'ın dini
olsun, (yalnız ona tapılsın) Eğer (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse
artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur." (Bakara Suresi,
193)
Her*ne kadar bu ayet indiği zaman Arap yarımadasındaki insanları doğru
yoldan ayıran, sapıttıran ve dinin yalnız Allah için olmasına engel
olan müşriklerin kuvvetiyle karşılaşıyorsa da ayetin hükmü yol göstermesi
bakımından genel ve manası süreklidir. Cihad kıyamete kadar devam edecektir.
Her gün insanları hak dinden alıkoyan, İslam cemaati ise bu zalim kuvveti
her an yıkmak, devirmek, insanları o kuvvetin baskısından kurtarmak
ve Allah'ın kelamını onlardan korkmadan dinleyecekleri, işitecekleri
ve Allah yolunu seçip ona yönelecekleri bir şekle getirmekle yükümlüdür.
Fitnenin savaştan daha şiddetli olduğu açıklanıp kötülükleri saydıktan
sonra fitneye engel olmak konusundaki ilahi kelamın tekrar; meselenin
İslam nezdindeki önemini gösterir. Aslında İslam kendine inanan kişilerin
yemden doğuşunu açıklayan yüce bir prensibi ortaya koyar. İnsan kıymetinin
inancının kıymetiyle ölçüldüğü; insan hayatının terazinin bir tarafını,
inandığı inancında terazinin diğer tarafına koyulduğu; fakat inanç kefesinin
tercih edildiği bir nizamın doğuşu. Yine bu prensipte insanlığın esas
düşmanlarının kim olduğu da ortaya çıkıyor. İnsanların asıl düşmanı
inananları dinlerinden döndürmek isteyen ve sadece müslüman oldukları
için Müslümanlara zulmedenlerdir. İnsanlığın esas düşmanları; insanlığı
iyiliğin en önemli öğelerinden yoksun bırakan ve Allah'ın nizamıyla
insanlar arasına engeller kuranlardır, işte İslam cemaatinin fitne kalmayıp,
dinde yalnız Allah için oluncaya kadar savaşmaları ve buldukları yerde
öldürmeleri gerekenler bunlardır. Kur'an'ın ilk nazil olduğu sıralarda,
İslam'ın savaş konusunda emretmiş olduğu bu önemli esasın hükmü her
zaman için geçerlidir. Her zaman çeşitli şekillerde inananların hakkında
tecavüz edenler bulunmaktadır. Yine aynı şekilde fert ve cemaat halinde
veya bütün bir millet olarak tüm Müslümanlar; bu zulüm ve fitnelerle
karşı karşıya bulunmaktadır. Her ne şekilde olursa olsun dininden döndürmek
isteyen ve mü'mine zulmeden herkesin üzerine savaş açmak ve öldürmek,
İslam'ın koymuş olduğu ve genel prensibi gerçekleştirmek farzdır.
Eğer zalimler zulümlerine son verir, insanlarla Râbbleri arasına girmekten
vazgeçerlerse; artık onlara dokunulmaz. Zira cihad zalimlere karşıdır
|
|
 |
|