CİHAD İKİYE BÖLÜNEMEZ
Baştan beri ifade
etmeye çalıştığımız hakikatleri eğer kavrayabildiyseniz savaşı, hücum
ve savunma diye ikiye ayırdıkları gibi cihadı da ikiye ayırmanın doğru
olmayacağını kabul etmek durumunda kalırsınız. Çünkü bu ayrım ancak,
millet ve vatan için yapılan savaşlarda geçerlidir. Gerçi hücum ve savunma
bölgelere ya da milletlere özgü olan savaşlar için kullanılır. Ancak
evrensel bir inkılab getiren, millet ve bölge ayrımı yapmadan tüm insanlığı
dil, din, cins, ırk gözetmeksizin saflarına çağıran, bu çağrıyı kabul
eden herkese kapısı açık olan hak ve adalet üzerine dayalı bir yönetim
şekli getiren ve bu yönetime aykırı bütün sistemleri yıkmak isteyen
bir topluluğun davasını hücum ve savunma diye ikiye bölmek doğru değildir.
Yukarıda anlatılanları bir yana bıraksak bile İslam'daki cihad ülküsünü
çeşitli bölümlere ayırmanın doğru olmayacağını görmek mümkündür. Her
şeyden önce cihad, hem hücum hem de savunma savaşıdır. Çünkü müslüman
topluluk, İslamî kurallara uymayan her türlü yönetim şekline karşı olduğu
gibi böylesi bir yönetimin kökünü kurutmak için, gerekirse bütün gücünü
bu uğurda harcamaktan sakınmaz. Böylece de kendi düzenini uygulamak
için idari kuvvetleri sağlar; ülkeyi korur. Gerçi İslam için korunacak
belirli bir coğrafî sınır söz konusu değildir.'Karşı olduğu sistemlerin
hakim olduğu yerleri işgal etmek için değil de, bağlı olduğu prensipleri
hakim kılmak için savaşır. Bununla birlikte şunu da belirtmek gerekiyor
ki İslam'daki cihad; yabancıları kendi fikir ve inancını kabullenmeye
zorlamak için değil, yönetimi batıl sistemlere inananların elinden alıp
hak sancağını taşıyan imanlı ellere teslim etmek içindir; "Ta ki
yeryüzünde fitne kalmayıp din de sadece Allah'ın oluncaya kadar...
|
|
 |
|