İSLÂM DİNİ, TAVİZSİZ BİR SOSYAL DÜZENDİR
(Seyyid Kutub'un bu
makalesi, 15.10.1952 de -Ed-Oava- adlı dergide yayınlanmıştır.)
Ortadoguda bu günlerde, bazı komünist militanlar ve onların borazanlığını
yapan yazarları tarafından İslâm ile komünizm arasında bir yakınlık bulunduğu
hususunda ileri sürülen bazı çalışma ve çabalan görmekteyiz. Ortadoğuda,
meydana gelen bütün çalkantılı olayların yanı sıra bu yaklaşım ve çabaların
bir rastlantı olmaması gerekir. Çünkü, bütün bu çaba ve yaklaşımların
ardında müslümanları parçalamak ve kötü emellere hizmet ettirmek plânlan
vardır.
Bu gibi çaba ve yaklaşımların peşinde koşanlara, açık ve kesin olarak
şöyle sesleniyoruz: İslâm dini, inanç ve düzeniyle komünizm tehlikesini
önleyccek güçtedir. Belki İslâm dini, dünya çapında bu kızıl tehlikenin
önüne geçebilecek tek güç ve düzendir. Çünkü, komünizm tehlikesini önlemek
için bütün dünyada alnan önlemler zayıf ve geçicidir. Bunlar, zora ve
baskıya dayanan ve sağlam hiç bir esasa dayanmayan güçsüz ve sönük tedbirlerdir.
Ancak İslâm dini, her alanda olduğu gibi, bu hususta da asla taviz vermez.
Komünizme, hiç bir gedikbırakmaz. Sızacağı bütün gedikleri kapatır ve
her türlü önlemi alır. Sosyal düzeni, sağlam esaslara dayar.
Yanlış olarak sanıldığı gibi, İslâm dini sadece öpülüp başa konan, koltuk
altında saklanılan, kendisiyle cinlerden ve kötü ruhlardan korunulan bir
şey değildir. Komünizm ve benzeri bütün batıl düzenlerden insanları kurtaran
İslâm düzeni, inanılan ve yaşanılandır.
İslâm, sadece dua, teşbih, zikir, mevlit ve benzeri camilerde okunan ve
yapılan dinî törenler değildir. İslâm'ı, sadece bunlardan ibaret olduğunu
sananlar yanılmış ve aldanmış kimselerdir. Çünkü emperyalistler, yıllarca
bu ülkede bu anlayışı yaymaya ve kabul ettirmeye çalıştılar. Bu emperyalistlere
uyan ve onların hesabına çalışan bir çok hain ve köle ruhlu kişiler de
bu yanlış anlayışın yayılmasına yardımcı oldular...
Evet İslâm dini, kendisine has olan ekonomik ve sosyal düzeni ile, fert
ve devlet işleriyle, kanun ve temel esaslarıyla komünizmden tamamen ayrıdır.
Bu ayrı ve asla benzemeyen yönleriyle de sosyal hayatını, komünizm veya
başka yabancı düzenlerden korur. İslâm dini, gerek ferdin ve gerekse devletin
bütün sosyal ilişkilerinde ortaya koyduğu sosyal adaleti, kanunlar ve
haklar karşısında herkese aynı ölçü içinde sağladığı eşitliği ile komünizmin
önünde kale gibi durur ve bu kızıl tehlikenin İslâm toplumunun içine sızmasını
önler. İslâm toplumunda yaşayanlar, çalışma ve yasama gibi tabii hak ve
fırsatlardan devletin güvencesi altında yararlanırlar. Güçlünün zayıfı,
varlıklının yoksulu ezmesine ve sömürmesine fırsat verilmez.
Komünizme karşı duran İslâm düzeni, her türlü yabancı ve emperyalist düzenlere
karşı duran ve cihad emri ile sosyal hayatın bütün yabancı düzen ve kültür
akımları karşısında koruyan yüce bir düzendir, İslâm'ın sosyal düzeninin
egemen olduğu bir yerde, orada emperyalizmin her türlü düzenine yer yoktur.
Gerek batı ve gerekse doğu emperyalizmine karşı aynı şiddet ve oranda
direnme gücü gösterir. Temiz, yüce ve mukaddes topraklarını, bu gibi düzenlerin
savunucularından korumak ve kurtarmak için cihâdı farz olarak ilan eder.
Allah'a, peygambere ve İslâmın temel esaslarına yürekten bağlı olanlar,
İslâmın koyduğu düzenlerden başka her hangi bir düzeni kabul etmezler.
Yüce Allah, Kur'an-ı Kerimde, bu hususta şöyle buyurmaktadır:
"Allah'a ve âhiret gününe inanan bir milletin, - babaları veya oğullan
veya kardeşleri veya yakınları olsa bile - Allah'a ve peygamberlerine
karşı gelenlere, sevgi beslediklerini görmezsin. İşte Allah, imanı bunların
kalbine yazmış, katında bir nur ile onları desteklemiştir."
( Mücadele sûresi, âyet: 22.)
Başka bir âyette ise, şöyle Duyurulmaktadır:
"Allah, ancak size karşı din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan
çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasak eder.
Her kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimdirler." (Mûmtahine
sûresi, ayet: 9.)
İşte, yabancı ideoloji ve düşünce sistemlerine karşı İslâm'ın bakış açısı
budur.. İnanç ve ahlâkî eğitimin, bu temel bakış açısından insanlara ve
özellikle de kendişine inananlara yöneltir. Onları, bir bütün olarak çatısı
altına girmeleri için çağında bulunur. Namaz, oruç, zekât ve hac gibi
ibadetler, islâm binasının birer temelidir. Fakat bunlar, İslâmın bir
bütünü değildir. İslâmın sosyal ve ahlâk düzenini korumak, bunları gerek
toplum ve gerekse aile hayatında yaşamak ve yaşatmak, cihâda hazır olmak,
din ve vatan uğrunda gerektiğinde mal ve canını seve seve feda etmek de
İslâmın birer emri ve temel esasıdır. Bunları diğerlerinden ayırmanın
imkânı yoktur.
İslâmi hayat için sadece dua, zikir, sakal, mevlit, şeker, şerbet ve benzeri
dış görünüşler yeterli değildir. Artık bu gün emperyalistlerin teşvik
ettikleri bu inanç biçimine, gerçek anlamda inananların hiç biri aldanmamaktadır.
Böyle yapmacık dış görünüşle yetinen veya bu teşvik edilen inanç biçimine
aldananların, söz ettiğimiz İslâmın sosyal düzeni ile hiç bir ilgi ve
yakınlıkları yoktur. Gerek Batı ve gerekse Doğulu ideolojilerin sahipleri,
İslama olan bakış anları aynıdır. Hepsi de ona, sadece kalplerde inanıp
saklanan bir inanç gözü ile bakarlar. Bu hususta, aralarında hiç bir fark
yoktur...
İşte, bu noktadan başlayarak Ortadoğuda, bu son günlerde bazı komünist
taraftan yazarların, İslâmdan söz etmeleri ve İslâmdan yana görünmeye
çalışmaları birer aldatmacadır diyoruz. Çünkü onlar, kendi ideolojilerini
gerçekleştirmekten başka hiç bir şeyi düşünmezler. Onlar, İslâm ve müslümanları
kendi emellerine basamak yapmak istiyorlar. Bu niyet ve taktiklerinden
dolayı aldanıyorlar. Müslümanlar, asla onların oyununa gelmeyeceklerdir.
Hayâl ettikleri neticeyi de asla elde edemeyeceklerdir.
Çünkü, onların sandıklan gibi müslümanlar uyumuyorlar. Dost ve düşmanlarını
ayırt edebilecek derecede uyanmış, hak ve doğru yollarını seçmiş, gerçeği
görmüş ve bir daha aldanmamak üzere gözlerini açmış bulunuyorlar. Müslümanlar
artık, kendi yollarında yürüyorlar. Kendi hedeflerine ulaşmaya ve kendi
davalarını gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Müslümanlar bütün güçleriyle
mukaddes topraklan üzerinden, emperyalizmin egemenliğini kaldırmaya ve
onun meydana getirdiği maddi ve manevi yıkıntı ve çöküntüleri temizlemeye
çabalıyorlar. Bu hususta, Allah'tan başka hiç kimsenin yardımını, korumasını
ve müdahalesini de istemiyorlar. Hakkı ve adaleti istiyorlar. Ancak, bu
hak ve adaletin de İslâmın sosyal düzeninin gölgesinde gerçekleşmesini
istiyorlar. Bu isteklerini, inanan bütün insanlar için ilân ediyorlar.
Emperyalizmin gücü, bu İslâmi uyanışın önüne geçemez. Ne Batı ve ne de
Doğuda bu uyanışı durduracak her hangi bir güç de yoktur. Er veya geç
mutlaka bu İslâmî uyanış, arzulanan hedeflere basan ile ulaşacaktır. Komünizmin
nefsî veya şeytanî düzeni de bu uyanışın önünde çöküp gidecektir. Onu
kendi emellerine alet etmesi şöyle dursun, onun yüce uyanışı ve dirilişi
karşısında, varlığını sürdürmesi bile mümkün olmayacaktır.
Evet, pek yakın bir zamanda dünya, İslâmın komünizm ile nasıl savaşacağını
ve onu ülkesinden nasıl temizleyeceğini görecektir. Ancak, İslâm'ın bu
savası sadece, kendi adına ve kendi hesabına olacaktır. Batı emperyalizminin
hesabına ve maddi çıkarına uygun düşen bir ortamın oluşması için olmayacaktır.
İslâm, sadece kendi düzeninin egemen olmasını ister. Bunun dışında bütün
düzenleri red eder. Islama çağıranlar, İslâmın bütün dünyada egemen olmasını
isteyenler, bu noktaya dikkat etmeleri gerekir.
Bütün insanlara, açık ve kesin olarak, "Gerçekleştirmek istediğimiz
düzen İslâm'dır" diye ilân ediyoruz. Bizim islâm'dan başka bir davamız
yoktur. Dünyada üçüncü bir kitle olarak oluşturmaya çalıştığımız inancın
temel dayanağı İslâm'dır. Bu kitle sadece, isimden ibaret değildir. Gene
bu kitle yalnız, maddi çıkarlar dolayısı ile bir araya gelmiş değildir.
Siyasî ye ekonomik sözleşmelerde veya sosyal ilişkilerde bulunan bir topluluk
değildir.
Şüphesiz, İslâmın oluşturduğu bu üçüncü dünya kitlesi, inanç ve düşünceden
doğan bir topluluktur. Düzen, hedef ve gaye birliğinden doğan bir kitledir.
Bu, Batı veya Doğu düzenlerinden tamamen ayn olarak yeni bir dünyanın
kurulmasına çağındır. Beyinlerini bu her iki batıl düzenle kirletenler,
kulaklarını sadece Doğu ve Batıya dikenler, gözlerini günlük olaylardan
başka hiç bir yöne çevirmeyenler bu kitlenin gerçekliğini ve yüceliğini
anlayamazlar. Saydığımız bu basit vasıflara sahip olanlar, -buna gafil
ve şuursuz müslümanlar da dahil - böyle bir kitlenin oluşmasının mümkün
olmayacağı kanaatindedirler. Onların bu kanaati, Allah'ın izni ile pek
yakın bir zamanda boşa çıkacaktır.
Bu yeni doğuş ve dirilişin önünde, İslâm dünyasına, koyun gözüyle bakan
kurtlar, ürküp kaçacaklardır.
Bir daha bu bölgeye uğramamak şartı ile arkalarına bakmadan çekip gideceklerdir.İslam,
tek başına bunlarla savaşacak güçtedir. Bunların tek korkusu İslamdır
ve İslam'ın yeniden dirilmesidir. Fakat, onların korktukları başlarına
gelecek ve İslam'ın dirilişi mutlaka bir gün gerçekleşecektir...
Ancak bu İslam'ın diriliş; tavizkâr davranan ve sadece dış görünüşe aldanan
kişilerin anladığı anladığı bir İslam değildir. Sosyal düzen olarak İslam'a
inanan ve onu şerefle yaşamayı kabul edenlerin anladığı İslam'dır.
|
|
 |
|