Âd kavmi tarımda, hayvancılıkta ve inşaat işlerinde,
o dönemin en gelişmiş toplumlarındandı.
Tarıma elverişli toprakları, akarsuları boldu ve
insanları uzun boylu, iri yapılı sağlıklı, çok kuvvetli ve uzun
ömürlü idiler.
Şımarık ve putperest bir toplum olan Âd kavmi,
süsü, eğlenceyi, insanlarla alay etmeyi ve komşu ülkelere baskınlar
düzenleyip esir aldıkları kişilere işkenceler yapmayı ve sonra
onları yüksek binalardan aşağı atıp öldürmeyi severdi.
Yüce Allah buyuruyor:
"Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u peygamber
gönderdik. (Hûd) dedi ki; Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin
için O'ndan başka ilâh yoktur. (Siz Allah'tan) korkmaz mısınız?"
(Âraf, 65)
Hazret-i Hûd, durmadan dinlenmeden insanlara ilâhî
emirleri tebliğ ediyor, onları yalnızca yüce Allah'a kulluk etmeye
davet ediyor ve tatlı dili, yumuşak üslubu ile onlara öğütler
veriyordu ama,
"(Kavmi) Dedi ki; Sen bize öğüt versen de,
vermesen de fark etmez (çünkü dinlemiyoruz)!" (Şuarâ, 136)
Peygamberleri Hazret-i Hûd'a; "Sen bize öğüt versen de, vermesen de fark
etmez, çünkü seni dinlemiyoruz"
diyen azgın ve sapık kavmi, sonra daha da azıttılar ve yüce Allah'a
meydan okurcasına!..
"Bizden daha kuvvetli kim var ki? dediler."
(Fussilet, 15)
Âd kavminin açıkça yüce Allah'a meydan okuması,
Gayretullah'a dokundu ve ilâhî gazabın öncü belirtileri başladı.
Aşırı sıcak ve aşırı kurak derken, kıtlık dönemi
başladı. Aşırı bolluğa alışan ve bu nedenle azan, şımaran Hûd
kavmi, kısa zamanda açlık sınırının altına düşünce, Hazret-i Hûd;
"Dedi ki; Ey kavmim! Rabbinize istiğfar edin
(affınızı dileyin). Sonra da O'na tevbe edin, (eğer tevbe ve istiğfar
ederseniz) üzerinize bol bol yağmurlar indirir ve kuvvetinize
kuvvet katar. Sakın ha! Mücrim olarak dönüp gitmeyin."
(Hûd, 52)
Hazret-i Hûd kavmini tevbeye, istiğfara davet ediyordu
ama kavmi küfr-ü inadide
direniyor ve putlarından vazgeçemiyordu.
Küfr-ü inadide ve sapık yaşantısında direnen kavminin
yakında çok korkunç bir fırtına ile helak edileceğini vahiy yolu
ile öğrenen Hazret-i Hûd, bunu kavmine haber verdi ve onları tekrar
tevbeye, istiğfara davet etti.
Yüce Allah buyuruyor:
"Derken O'nu (Hûd'un haber verdiği azabı)
vâdilerine doğru gelen bir bulut şeklinde gördüler ve: İşte! Ufukta
beliren yağmur bulutu, bize yağmur yağacak (diye sevinirlerken),
Hayır! O, acele ettiğiniz şey ki rüzgardır, onda çok elem verici
azap vardır." (Ahkâf, 24)
Azgın ve şımarık Âd kavmi, vâdilerine doğru gelmekte
olan azabı, "yağmur bulutu geliyor, bize yağmur yağacak" diye
sevinirlerken ve peygamberleri Hazret-i Hûd ile alay ederlerken..
Yağmur bulutu diye sevindikleri karartının, kendilerine
doğru yaklaşması ve koskocaman ağaçları köklerinden söküp fırlatması
üzerine, bunun yağmur bulutu olmayıp,
Hazret-i Hûd'un haber verdiği çok korkunç bir
fırtına olduğunu anladıkları zaman, iş işten geçmiş ve ilâhî azap
başlamıştı.
Yüce Allah buyuruyor:
"Âd kavmi de gürültülü ve azgın bir fırtına
ile helâk edildi." (el-Hâkkâ,
6)
"(Allah) O'nu (fırtınayı) 7 gece ve 8 gün
hiç kesintisiz üzerlerine estirdi. (Orada bulunsaydın) O kavmin,
sanki içi boş hurma kütükleri gibi yıkılıp kaldıklarını görürdün."
(el-Hâkkâ, 7)
Kapkara bulutlar şeklinde ve tozu dumana katarak
gelen ilâhî gazab, çok korkunç sesler çıkararak esiyor, koskocaman
ağaçları kökünden söküp atıyor ve aşırı dondurucu soğuğu ile insanları
âdeta felç ediyordu.
"Bizden daha kuvvetli kim var ki!"
diye yüce Allah'a meydan okuyanlar, korkudan paniğe kapılıp sağa
sola kaçışmaya yeltendiler ama, iş işten geçmiş ve ilâhî gazab
başlamıştı.
Yedi gece ve sekiz gün hiç kesintisiz devam eden
ve korkunç sesler çıkararak esen fırtına, burun deliklerinden
girip, dübürlerinden çıkıyor ve o iri cüsseli kişileri havaya
kaldırıp, yerden yere vuruyordu.
Sonuçta meşhur (ünlü) İrem bağları ile birlikte
hepsi helak oldular ve içi kof hurma kütükleri gibi yüz üstü düşüp
öldüler.
|