Tefsir Dersi

 BİRİNCİ BÖLÜM
Tefsir Usûlü


b) Müteşabih:

Müteşabih ayetler, birçok manalara gelebilen, açıklamaya ihtiyaç duyulan veya anlamı akıl ve nakille bilinmeyecek olan ve manâsında kapalılık bulunan âyetlerdir. Bunların hangi manâya geldikleri yalnız kendilerinden anlaşılmaz. Başka harici bir delile ihtiyaç gösterirler. Allah'ın sıfatları, kıyametin durumu, Cennet nimetleri, Cehennem azabı vs. hakkındaki ayetler bu çeşittendir.

 Genel olarak usul alimleri müteşabihleri iki kısma ayırmışlardır:

1- Muhkemle karşılaştırıldığında manası bilinebilen
     2- Hakikatını bilmeye imkan olmayan ayetlerdir.

 Müteşabihteki gizlilik şu yönlerde belirebilir:

a) Müteşabihliğin sadece lafızda olması: Lafızda müteşâbihlik ya kelimede, ya da cümlede olur. Kelimenin garip bir kelime olması veya birden fazla anlama gelmesi onu müteşâbih kılar. Cümlede müteşâbihlik ise, cümlenin kuruluşundan ve cümlenin üslûbundan kaynaklanan durumdur.

b) Müteşabihliğin sadece manada olması: Allah’ın sıfatları, kıyametin ahvali, cennet nimetleri, cehennem azabı gibi insan aklının tam anlamıyla kavrayamadığı hususlardır.

c) Müteşabihliğin hem lafız hem de mana da olması: Anlaşılması hem lafzının hem de manasının çeşitli yönlerden inceleyip araştırılmasına bağlı olan ayetlerdir.

Geniş anlamıyla müteşâbihlerin kapsamına yukarıda anlattığımız hususların hepsi girmesine rağmen, özel ve yaygın anlamıyla müteşâbih, Allah'ın sıfatlarını konu alan âyetlerdir.

Kur'ân-ı Kerim Allah hakkında istivâ, vech (yüz), yed (el), ayn (göz) gibi sıfatlardan bahsetmektedir. Allah hakkında kullanılan bu sıfatlar zahirleri üzere mi kabul edilecekler; yoksa te'vil mi edilecekler? Âlimler arasında bu hususlar tartışma konusu olduğundan, müteşâbih derken ilk akla gelen hususlar bunlar olmaktadır.

Selef alimleri bu sıfatları zahirleri üzere kabul eder, te'vil etmezlerdi. Onlara göre bu sıfatları te'vil etmek, meselâ "istivâ"ya "istilâ" demek "vech"e Allah'ın zâtı; "yed"e Allah'ın kudreti gibi anlamlar vermek, bu sıfatları tatîl (işlevsiz kılma) ve onları yok saymaktır.

Selef âlimleri bunu söylerken, Allah'ın elinin bizim elimize benzediğini ya da Allah'ın cisim olduğunu kasdetmezler. Nasıl Allah'ın zat ve sıfatlarını bilmiyorsak, sıfatlarının da keyfiyetini bilemeyiz, derler. İmam Malik'in, "istivâ"nın ne olduğunu soran birine; "İstivânın keyfiyeti akıl ile bilinemez. İstivâ'nın dildeki anlamı ise meçhul değildir. Ayrıca buna iman etmek vacib, hakkında soru sormak ise bid'attir" şeklindeki cevabı meşhurdur (Beyhakî, Kitabu'l-Esmâ ve's-Sıfât, Mısır 1358, s. 408).

Ancak hapsedilemeyecek bir fıtratta yaratılan insan zekası, müteşabihat üzerinde de işlemeye başlamıştır. Hele İslamiyeti ifsad etmek isteyenlerin, bu gibi ayetlere gelişi güzel mana vermelerini önlemek ve aynı zamanda kötü neticelerinden müslümanları korumak için, müteşabih ayetleri islam’ın ruhuna uygun bir şekilde tevil etmek mecburiyeti hasıl olmuştur.

Müteşabih ayetlerin tevil edilmesi caiz görülmezse de, Kur’an- Kerimde yasaklanan ve caiz görülmeyen tevil (Al-i İmran: 7-8), gönülleri sapkın, niyetleri kötü olanların fitne ve fesat çıkartmak maksadıyla yapmak istedikleri tevildir. Yoksa, iyi niyetle, akla muhakemeye ve dinin esaslarına uygun olarak yapılan teviller makbul ve lazımdır. Çünkü ilk devirdeki sağlam iman kaybolmuş, meydana gelen tereddütleri ma’kul bir şekilde ortadan kaldırma gereği icab etmiştir.

 Yapılacak te’villerin çeşitli yönlerden faydaları mevcuttur. Bu faydaları şöyle sıralamak mümkündür:

1-Bu ayetler sayesinde insan fikri dondurulmamış, geniş bir fikir hürriyetine izin verilmiş olmaktadır. Böylece insanın şerefi yükseltilmektedir.

2-Müslümanlar daha çok öğrenmeye ve başka bilgiler edinmeye sevkedilmiştir.

3-Dinin tebliğ ve tesisine engel olmak için sorulan suallere susturucu cevaplar verilmek suretiyle, meydana gelecek fesatların önünde ilk günden set çekilmiştir.

4-Müteşabihler insan oğlu için bir deneme olmuş, onların iman veya inkar etmelerinin bir ölçüsü kabul edilmiştir. Acaba insanlık dostoğru olan Peygamberin haberine itimad ederek gayba inanacak mı?.

5-Müteşabihler insan oğlunun güç ve yeteneği, ilim ve irfanı ne olursa olsun aciz bir yaratık olduğunun canlı delilidir. Bu ayetler, Allah’ın (cc) ilmiyle herşeyi kuşattığını, mahlukatının onun ilminden, ancak onun dileyeceği kadarını alabileceğini ifade eder. İnsan yaratıcısının karşısında kul olduğunu idrak eder.

6-Müteşabih lafızlar, Kur’an’ın ciltler dolusu kalın kitablardan oluşmasını önlemiş, mevcut haliyle ezberlenmesi ve korunması kolay bir kitab olmasını sağlamıştır. Eğer bu müteşabih manalar, diğer lafızlarla ifade edilseydi Kur’an’ın kalın cildler halinde olması lazım gelirdi. Bu bakımdan ezberlenmesi ve muhafazası da güç olurdu. Ayrıca müteşabihlerin bulunması çeşitli dil bilimlerinin öğrenilmesine de amil olmuştur.



 
Önceki Sayfa       Ana Sayfa       Sonraki Sayfa