|
ASR
SURESİ
TEFSİR
Ayet: 2
2-
İnsan mutlaka Hüsrandadır (ziyandadır).
Kuşkusuz
insan; Yani her insan, bütün beşer türü her asırda ve her
zamanda ve özellikle son asırda bulunan insanlar, gelecekteki istisna
edilenler hariç hepsi, mutlak bir zarar içindedir. Ayette
"insan" kelimesi tekil olarak kullanılmıştır.
Ama sonraki cümlede, insanlar arasında bu dört özelliği taşıyanlar
istisna edilmiştir. Onun için burada "insan" kelimesi cins
isim olarak kullanılmıştır. Bu durumda "insan"
kelimesinin kapsamına, şahıslar, güruhlar, milletler ve bütün
insanoğlu girer. Yani bir sonraki ayette zikredilen dört sıfattan
yoksun olanlar kimler olursa olsunlar hüsrandadırlar.
Küfür
ve küfran gibi husr ve hüsran, kazanacak yerde zarar etmek, sermayeyi
kaybetmek, nihayet iflas ile hasret ve ümitsizlik içine düşmektir.
Çünkü insanın sermayesi ömrüdür, o ise her nefes, her saat harcanılıp
giderek tükenmekte ve her nefes geçtikçe o nimetlerin sonu ve hesabı
yaklaşmaktadır. Eğer o nefesler, insanın her istediği
zaman, istediği gibi yapacak şekilde kendisinin olsaydı, kendi
yapısı ve icadı bulunsaydı o ömür tükenmez, insan onu
dilediği gibi harcamakta hiçbir zarara düşmezdi. Fakat o insanın
kendi mülkü değil, yaratan Halık Teâlâ'nın mülkü olup,
onun adına güzel tasarruf ederek kârından istifade etmesi için
insana sınırlı ve hesaplı bir şekilde verilmiş
emanet sermaye kabilindendir. İnsanın bütün istifadesi, onun
harcama ve alışverişinden hasıl olacak kâra bağlıdır.
Bu şekilde insan o sermayeyi veren sahibine ödedikten sonra, hesap günü
kendisine kalacak olan kâra göre kendisini kurtaracak ve o oranda nimetlenmiş
olacak veya açığına göre sorumlu ve iflas etmiş olarak
zarar ve azapta kalacaktır. Tartının ağır veya hafif
basmasının sonucu da budur. O halde zamanın acı veya tatlı
olaylarla akışı içinde her harcanan nefeste bir zarar vardır
ki, onu ancak karşılığında Allah için yerine konup
onunla tartılacak olan kâr ödeyebilecektir. Ömürden her geçen saat,
her harcanan nefes, ya bir işe harcanır, ya boşuna geçer. Boşuna
geçtiyse elbette bir zarardır. Bir işe harcandıysa, o iş
ya hayır ve güzel olanbir itaattir veya şer ve fesat olan bir günahtır.
Veya ne o, ne o; ikisi ortası mübah olan bir iştir. Bir mübah ise,
bir eseri kalmamak itibarıyla boşuna geçmiş gibidir. Bir
şer ise kesin bir zarardır. Eğer itaat ise onu veya diğer
birini ondan daha güzel bir şekilde yapmak da mümkündür. Çünkü
Allah Teâlâ'ya tevazu ve baş eğme mertebeleri sayısızdır.
Onun için insanın Allah'a ilmi ne kadar çok olursa korku ve sevgisi de
o nisbette çok, tâat ve amelde Allah'ı yüceltmesi, o nisbette daha
tamam ve daha mükemmel olur. O halde her nefeste daha güzelini yapamayıp
da düşüğüyle kalmakta kârdan da olsa yine bir tür ziyan vardır.
Bu itibarla insan her an bir tür ziyandan uzak değildir, demek olur.
Bununla beraber bunlara asrın, zamanın akışı içinde
her yönden hücum etmekte olan engelleri, baskı yapan diğer büyük
olayları da katarak düşünülürse, insanın her an nasıl
bir tehlike ve ziyan içinde bulunduğu açıkça anlaşılır.
Her an nimet ve refah içinde bulunduğu kabul edilse bile, her dem ömrü
ölüme doğru gitmekte bulunan insanın bir zarar içinde bulunduğunu
inkâr etmek mümkün değildir.
"Hüsrân"
kelimesi lugat olarak, "kâr"ın zıddıdır.
Ticarette bu kelime genel olarak bir işte zarara uğramayı veya
iş hayatında sürekli zarar etmeyi ifade etmek için kullanılmıştır.
Kur'an-ı Kerîm "hüsran" kelimesini özel bir ıstılah
olarak, "felah", yani kurtuluş kelimesinin zıddı
olarak da kullanmıştır. İslamda felah kavramı
sadece dünyevi refahı değil, insanın gerçek dünyası
olan ahireti de kapsadığı gibi; hüsran kavramı da sadece
dünyevi başarısızlık ve zararı değil, aynı
zamanda ahiretteki başarısızlığı da kapsar.
Dolayısıyla şu bilinmelidir ki, Kurana göre gerçek
felah (kurtuluş) ahiret felahıdır ve gerçek hüsran da oradaki
başarısızlık ve zarardır.- Bu dünyada
insanın felah dediği aslında felah değildir. Tersine onun
sonucu bu dünyada bile hüsrandır. İnsanın bu dünyada hüsran
zannettiği de aslında hüsran değildir. Aslında o, felaha
bir vesiledir. Bu gerçek Kuran-ı Kerimde bir çok yerde vurgulanmıştır.
Kuran-ı Kerimde kesinlikle buyruluyor ki; insan büyük hüsrandadır.
Bunun anlamı, hem dünyada, hem de ahirette hüsrandır. Bu hüsrandan
ancak bir sonraki ayette geçen dört özelliği taşıyanların
kurtulmasından maksat, iki dünyada da hüsrandan kurtulmalarıdır.
|