Tefsir Dersi

 ASR SURESİ
TEFSİR
Ayet: 3


b) ...salih amel (iyi işler) işleyenler,

Yani imanları yalnız gönüllerinde ve dillerinde kalmayıp, bütün hislerine, akıllarına, varlıklarına işleyerek iradelerine sahip olanlar; yaptıkları işleri iman ve inançlarına uygun, Allah'ın rızasına, indirdiği hükümlerine uygun, hak ve hayır olduğuna inanarak yapanlar, hep iyiliğe çalışıp kendileri, aile, akraba, kavim, insanlık için iyilik, sonu hayır ve menfaat olan işler ile güçleri yettiği kadar güzel ameller yapanlar, emrolunan görevleri yerine getirip, yasaklanan büyük günah ve çirkinliklerden çekinenler...

 Salİh Amel:

İnsanın hüsrandan kurtulması için gerekli olan; imandan sonra salih ameldir. "Salih" kelimesinin anlamı bütün iyiliği kapsar. Küçük ve büyük iyilik de buna dahildir. Ama Kur'an'a göre kökü imana dayanmayan hiçbir amel salih amel sayılmaz. Herhangi bir amel Allah ve Resulü'nün bildirdiği hidâyete uygun işlense de, iman olmaksızın salih amel sayılmaz. Onun için Kur'an-ı Kerîm'de nerede amelden söz edilmişse, orada iman da zikredilmiş ve salih amel imandan sonra anılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de hiç bir yerde imansız amel zikredilmemiştir. Aynı zamanda hiç bir yerde, iyi bile olsa imansız bir amele mükafaat ümidi verilmemiştir. Diğer taraftan, faydalı ve muteber (geçerli) imanın, amel ile isbat edilmiş iman olduğu belirtilmiştir. Yoksa, salih amel olmadan yürütülen bir iman davasını insan kendi kendine reddetmiş olur.

Çünkü insan, iman iddiasına rağmen Allah ve Resulü'nün gösterdiği yoldan başka yol takip edebilmektedir. Onun için Kur'an'da verilen müjdeler, iman etmenin yanında salih amel işleyenler için geçerlidir. Bu surede de, insanın hüsrandan kurtulması için, imandan sonra, salih amel işlemesi gerektiği bildirilmiştir. Diğer bir ifadeyle, salih amel olmadan sadece iman ile bir insan hüsrandan kurtulamaz.

Amel-i salih imanın doğal ürünüdür. iman gerçeğinin kalbe yerleştiği anda itibaren başlayan, özden kaynaklanan harekettir. Çünkü iman, aktif ve harekete geçirici bir gerçektir. Amel, ihsan şeklinde insanın pratiğinde kendini gerçekleştirmeye çalışmadan insanın kalbinde ve vicdanında yerleşip duramaz. İşte islamın iman anlayışı budur. Hareketsiz ve sönük halde beklemesi müminin içinden dışa çıkıp dışında kendini göstermeden gizli kalması mümkün değildir. Eğer iman bu doğal hareketini sağlayamıyorsa ya zayıftır ya da ölüdür. Tıpkı kokusunu içinde tutamayan çiçek gibi. Nasıl ki çiçekten kokunun yayılması doğal ise imanda da hareketin olması doğaldır. Yoksa iman yok demektir.

Zaten imanın önemi buradan kaynaklanmaktadır. iman bir hareket, bir eylem, bir kurma ve düzeltmedir. Allah'a doğru yöneliştir. iman vicdanın derinliklerine gömülü, gizli, pasif, çekingen, büzülmüş bir şey değildir. Hareket içinde somutlaşmayan sırf iyi niyetlerden ibaret de değildir. İşte imanı hayatın içinde yapıcı büyük bir güç haline getiren islamın apaçık yapısı ve karakteri de budur.

Allah insanlardan iman ve salih amel istemektedir. Salih olmayan ameller Allah tarafından kabul görmez. Amelin salih olması ise, önce imana dayanması sonra da Allah'ın çizdiği sınırlar içinde olmasıdır. Çünkü, Allah'ın emir ve yasaklarını değil de, insanların hevalarına dayalı ameller ancak fasid (geçersiz) amel olabilir ve hem insanın kendisini, hem toplumu, hem de karayı ve denizi ifsad eder.

Salih amel başlıca iki türlüdür:

Birisi bedene ait ibadetler gibi mükellefin baştan itibaren ve bizzat kendisine faydalı ve kendi iyiliğine olan ameller. Diğeri de zekat ve sadaka gibi başkalarına faydalı olan amellerdir. Birine kendini kemale erdiren, diğerine de başkasını tamlayan, yahut birine fazilet, diğerine fadl (iyilik etme) denilir. Bunun en önemlisi de hakka çağırma ve hak yolunda mücahededir.



 
Önceki Sayfa       Ana Sayfa       Sonraki Sayfa