İkinci bir heyet de, Necran heyetiydi. Necran, bugün için Güney Arabistan'da Yemen hududundadır. Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında, burada hristiyanlar yaşıyordu. Bu hristiyanlar da, muhtemelen korktuklarından, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e bir heyet göndermişlerdi. Kendi kendilerine diyorlardı ki, «Medine Kralı yani Hz. Peygamber (s.a.v.) kuvvetlidir; bize saldırmaması için iyisi mi onlarla antlaşma yapmak için görüşelim». Gelen heyetin başkanı bir papazdı. Bu heyette, çeşitli rütbelerde, başka din adamları olduğu gibi, hiç inanmayanlar da vardı. Şüphesiz ki, heyetin başı papaz olunca dinden bahsedilir. Bunun için bu heyetin başkanı olan papaz da, barıştan bahsedeceği yerde, önce dinden yani İslamiyet ve Hıristiyanlıktan söz etti ve böylece bir münakaşa oldu. Bu mevzudaki kaynağımız İbn Hişam bütün teferruatı vermektedir. Hangi noktalarda münakaşa oldu; Hz. Peygamber (s.a.v.) bu sorulara nasıl cevap verdi; bunların hepsi İbn Hişam'da mevcuttur. Neticede, Hz. Peygamber (s.a.v.) cevapta Onları ikna edemeyince bir teklifte bulundu; «Mubahale». Mubahale, yalancıya karşı Allah'ın lanetini, istemektir. Hz. Muhammed, Necranlı heyete diyor ki: «Siz, dediklerinizin doğruluğunu iddia ediyorsunuz; ben ise, dinimin doğruluğuna inanıyorum. Şu halde, hep beraber Allah'a dua edelim ve aramızdan hangimiz yalancıysa, Allah O'na lanetini ve gazabını yollasın». Bu olay, Kur'an-ı Kerîm'de de zikredilmiştir: «Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimiz ve kendinizi çağıralım, sonra (hepimiz bir arada olarak) dua ve niyaz edelim de Allah'ın lanetini yalancıların üstüne okuyalım» (Al-i îmran süresi, 61). Bunun üzerine konuşma sona erdi ve Hz. |
Peygamber (s.a.v.) Onlar'a: «Yarına kadar düşünün ve buraya gelip bunu yapalım» dedi. Ertesi gün Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin gibi en yakın akrabalarını alarak camiye geldi. Necranlı heyet Onlar'ın bu şekilde gelişini seyrediyordu. Heyetin başkanının çok akıllı olduğu görülüyordu. Yanındakilere diyordu ki, «Peygamberin ve yanındakilerin gözünde o kadar kuvvetli bir nur görüyorum ki, bunlar göğün yere inmesini isteseler, gök yere iner. İyisi mi, bu insanlarla daha fazla münakaşa etmeyelim. Çünkü Allah'ın lanetini isteyecek olursak, hepimiz helak oluruz. En iyisi biz Onlar'la barış yapalım ve doğru olmayan bir dine dayanarak Allah'ın lanetini istemeyelim». Ondan sonra da barış maddelerini görüşmeye başladılar. Yani senede ne kadar vergi vereceklerini vs., vs. Kaynağımız İbn Hişam'ı takip ediyoruz: Oturum esnasında, Hristiyan heyetin başkanı, oturuma ara verilmesini istedi. Bunun üzerine O'na «Nereye gidiyorsun; Ne yapmak istiyorsun?» denildiğinde cevaben, «Şimdi ibadet saatimizdir; camiden çıkıp ibadetimizi yaptıktan sonra geri döneceğiz» dediler. Hz. Peygamber (s.a.v.) onlara «Şayet sadece ibadet için çıkıyorsanız, gitmeyin, ibadetinizi camide yapın» dedi Onlar da ibadetlerini camide yaptılar. İbn Hişam ilave ediyor ve diyor ki, o gün orada bulunan müslümanlar, hristiyanların kıble olarak doğuya yöneldiklerini gördüler. Kıble tabiri kullanılıyor: «Onların kıblesi doğuya doğru idi». Muhtemelen, bu rivayeti nakleden müslüman ravi hristiyanların niçin doğuya döndüklerini bilmiyordu. Her hal-ü kârda, oradaki müslümanlar, hristiyanların ibadet için doğuya yöneldiklerini gördüler; bunu yazdılar; bu doğrudur. |
![]() |