Rivayetlerden birine göre, Hz. Adem'in vefatından sonra Allah, Kabe'yi göğe çekti ve daha sonra Hz. İbrahim, bunun yerine yeni bir Kabe inşa etti.

Bir başka rivayete göre, Hz. Adem'in vefatından sonra Allah Kabe'yi göğe çekmedi, fakat Kabe, Hz. Nuh zamanındaki tufan esnasında göğe çekildi.

Bir üçüncü rivayette deniliyor ki, Kabe hiç bir zaman göğe çekilmedi. Bilakis Tufan zamanında Kabe yıkıldı, harab oldu.

Bir dördüncü rivayete göre, Hz.Adem, Kabe'yi elmas, inci vs. gibi çok değerli taşlardan bina etmişti. Fakat Hz. Adem'in ölümünden sonra, Kabe göğe çekildi ve çocukları bunun yerine adi taş ve topraktan, Kabe'yi yeniden inşa ettiler.

Geçmişe ait ve kesinlikle bilemeyeceğiniz şeyleri bir kenara koymak zorundayız. Her halükarda, Hz. Nuh zamanındaki tufandan sonra Hz. İbrahim’e kadar, Kabe'nin hiçbir izine rastlanmamaktadır.

      Bir gün Allahu teala, Hz. İbrahim’e Kabe'yi yeniden inşa etmesini vahiyle bildirdi. Ve Hz. İbrahim; «Ya Rabbi, ben Hz. Adem zamanındaki Kabe'nin nerede olduğunu bilmiyorum.»dedi. Allah ona «Önünde hareket halinde olan şu buluta bak ve onu takip et. O nerede durursa, gölgesinin düştüğü yerde Kabe'yi inşa et» dedi. Hz. İbrahim o bulutun gölgesini takib ederek Mekke'ye kadar gitti. Mekke'ye varınca bulut durdu ve hareket etmedi. Hz. İbrahim bu bulutun gölgesinin düştüğü yerlerin ölçüsünü işaretledi ve temellerini kazmaya başlayarak, Kabe'yi inşa etti. Ondan sonra o bulut da kayboldu. Başka rivayetlere göre; Hz. İbrahim’e yardım etmek için melekler de gelmiştir.

     Her halü kârda, Kur'an-ı Kerîm tasrih ediyor ki, Hz. İbrahim, oğlu İsmail ile ve Allah'ın yardımıyla bu «Beytullah»ı inşa etti. Duvar, biraz 

yükseldikten sonra, Hacerül-Esved'in yerleştirilme meselesi ortaya çıktı. Hz. İbrahim, oğlu İsmail’e dedi ki; «Git, buraya uygun düşecek bir taş getir». Hz. İsmail gidip bir taş getirdi. Fakat Hz. İbrahim’in hoşuna gitmedi. Hz. İsmail tekrar gidip başka bir taş getirdi; bu da Hz. İbrahim’in hoşuna gitmedi. Ve bu, birkaç defa tekrar etti.

      Nihayet, Hacerü'l-Esved'in aslı, Hz. Nuh tufanına rağmen Mekke dağlarından birinde kalmıştı. Taş, Hz. İbrahim’e seslendi: «Ey İbrahim ben buradayım, gel beni götür ve Kabe'ye yerleştir.» Hz. İbrahim, onu aldı ve istenen yere yerleştirdi. Ondan sonra Oğlu İsmail bir taş daha getirdi, fakat Hz. İbrahim, «Hayır, lüzumu yok artık, ben gereken taşı buldum» dedi.

Bina biraz yükseldikten sonra» öyle bir an geldi ki Hz. İbrahim, binayı artık yükseltemez oldu. Bunun için, yani duvarların üst kısmını tamamlamak için, gerekli bir vasıta bulmak lazımdı. Çünkü insan boyu yetmiyordu. Hz. İbrahim, büyük bir taş bulup, onu Kabe duvarının önüne koydu ve üstüne çıkıp, inşaatına devam ediyordu. Bu taş, günümüzde «Makam-ı İbrahim» dediğimiz yerde bulunuyor. Bu taş, Kabe duvarları etrafında nakledildi. Hz. İbrahim taşın üzerine çıktı ve Kabe'nin diğer duvarlarını tamamladı.

İslam’ın ilk devirlerinde tarih kitaplarında bu taşın Kabe duvarına yapışık bir vaziyette olduğunu görüyoruz. Hz. Ömer zamanında bu taş, Kabe duvarından uzaklaştırıldı. Çünkü Kabe'yi tavaftan sonra iki rekat «tavaf nafile namazı» kılınır. Bu iki rekat namazın, Makam-ı İbrahim önünde kılınması tercih edilir. Burada namaz kılınması, Kabe etrafında tavaf eden hacılara imkan bırakmıyordu. Bunun için Hz. Ömer, bu nafile namazın Methaftan uzakta kılınması gayesiyle, Makam'ı İbrahim taşını biraz uzaklaştırmış ve Methafın biraz dışında bir yere yerleştirmiştir. Böylece, tavaf edenlere açık yer bırakılmıştır. Bu, Hz. Ömer'in bir uygulamasıdır.

 

Ana Sayfa

devamı