İbn Cübeyr meşhur seyahatmesinde belirtiyor ki, kendi zamanında, bir gün Makam-ı İbrahim’i, seller alıp götürdü. Daha sonra bu taş bulundu ve kaybolmaması için Kabe'nin içine yerleştirildi. Bu, taşın ne zaman Kabe'den çıkarıldığını ve şimdiki yerine konduğunu bilemiyorum.

     Bir zaman önce, bu taşı kapatan bina yıktırıldı. Ve şimdi bu taş büyük bir camın altına yerleştirilmiştir; görülebilir. Mekke'ye ilk gittiğimde bunu görememiştim; fakat daha sonraki gidişimde, bu taşı dediğim vaziyette gördüm. Bu taş (Makam-ı İbrahim), mermerdendir ve üzerinde çukur vardır. Bu çukurun, Hz. İbrahim’in ayak izi olduğu söyleniyor. Ben, bunu kesin olarak söyleyemem. Fakat tırnak izlerinin olmadığını gördüm. Sadece bir çukur var.

     Şimdi, niçin tavaf yapıldığını ve tavafa başlamak için Hacerü'l-Esved'in üzerine niçin ellerin konduğunu, bunun ne manaya geldiğini, gayesinin ne olduğunu izah etmek üzere, bazı açıklamalarda bulunalım.

     Filhakika, bu açıklamaların hiçbiri ne Kur'an-ı Kerîm'de ve ne de Hadislerde mevcuttur. Bunlar, ulemanın fikirleridir. Ulemanın herbiri ayrı şeyler söylemişlerdir; İmam Gazali bir türlü, diğerleri de başka bir türlü görüş ileri sürmüşlerdir. Ben, hoşuma giden görüşü naklediyorum.

     Allah Bir'dir; fakat birçok ismi vardır ve bunlar Allah'ın sıfatlarıdır. Mesela Allah, Rahim'dir, Rahman'dır, Gaffar'dır, Rezzak'tır, vs. Bunlar Allah'ın sıfatlarıdır. Meşhur Hadis-i Şerifinde, Hz. Peygamber, Allah'ın doksan dokuz güzel ismi olduğunu söylüyor. (Esmaullahi'l-Hüsna). Kur'an-ı Kerîm ve Hadis-i Şeriflerde geçen Allah'ın isimlerinden, insanın, yaratıcısı ile olan alakasını en çok ifade edeni «Melik» sıfatıdır. Çünkü bu isim, insan ile Yaratıcısı arasındaki bağlantıyı çok güzel ifade etmektedir.

     Kral her şeye muktedirdir. Onun zenginliği vardır. O hakim olan, cezalandırandır. Halbuki, bir kul ve köle olan insanın hiçbir şeyi yoktur;

ne kuvveti, ne zenginliği vs. Ve bu cemiyette de böyledir, insan cemiyetinde, Kral en kuvvetli, köle de en kuvvetsiz insandır. Madem ki insan Allah için «Melik» ismini kabul etmiştir, bunun neticelerini de kabul etmesi lazımdır. Kur'an-ı Kerîm'de görüyoruz ki, «Melik» sıfatı geçtiği yerlerde bir kral için lüzumlu olan diğer sıfatlar da geçmektedir. (el-Melikü'l-Kuddus) vs. insan cemiyetinde bir kral varsa, bu Kral, nelere sahiptir?

     Her şeyden önce, onun tahtı vardır, (Arş). Kur'an-ı Kerîm «Arş» (taht) kelimesini Allah için kullanıyor «Arş’ın sahibidir» (Bürüc süresi, 15). Bundan başka, bir kral, hazinelere sahip olur. Yine Kur'an-ı Kerîm: «Göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır» buyuruyor. (el-Münafikun süresi, 7). Bundan başka bir Kralın orduları vardır. Kur'an-ı Kerîm diyor ki;

«Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır» (Fetih süresi, 4). Kralın sahip olduğu diğer şeyler arasında, araziler vardır. Kur'an'da şöyle buyuruluyor. «Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır» (Casiye süresi, 27). Şayet arazi çok büyükse, bu arazinin bir merkezinin olması lazımdır, yani başşehir. Çok hayret vericidir ki, Kur'an-ı Kerim, Mekke için «Ummul-Kura» tabirini kullanmaktadır. (En'am, 92; Şura, 7). «Umm» anne, «Kura» da şehirler manasındadır. «Şehirlerin annesi», yani başşehir.

İngilizce’de «Metropolis» denmektedir ki, bu «Ummu'l-Kur'a»nın tam tercümesidir. «Metro», anne; «Polis» şehirler demektir. Ummu'l-Kura, uzun zamandan beri Mekke için kullanılan isimlerden biridir. Yani İslamiyet'ten evvel de Mekke'ye «Ummu'l-Kura» deniyordu. Ve Kur'an-ı Kerîm bu ismi kullanmaktadır. Şahsen ben, Mekke'ye niçin «Ummu'l-Kura» dendiğini ve bu ismin ne zamandan beri kullanıldığını bilmiyorum. Bu hususta teferruatlı bilgi yoktur.

Bir başşehirde, kralın sarayı olması icabeder ki, «Beytullahi'l-Haram» Allah-ü Teala'nın evidir.

 

Ana Sayfa

devamı