Daha sonra, Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas’in iyileşip, Hz. Ömer (r.a.)'ın hilafeti zamanında İrak'ı feth ettiğini biliyoruz. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v. )'in kararı çok makul idi. Ölmeye yakın olan bir hastanın, malının tamamı sadaka olarak kabul edilmez. Çünkü bu karar, dediğimiz gibi toplumun menfaatine uygun bir karardır. Caminin bir diğer yönü de vardır ki, bu kadınlarla ilgilidir. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hanımları (müminlerin anneleri), beş vakit namaz kılmak için camiye geliyorlardı. Fıkhî hükümlere ait teferruata girmek istemiyorum. Şu kadarını söyliyeyim ki, kadınların, adet günlerinde, camiye gitmeleri zaten mümkün değildir. Fakat kadınların, bu aylık hastalıklarına dair bir istisna görüyoruz ki, o da bayram gününe taalluk eder. Kütüb-i Sitte ve diğer hadis kitaplarında bir hadis-i Şerif okuyoruz ki, buna göre, Hz. Peygamber (s.a.v.), bayram günü kadınların da camiye gitmelerini emir buyurmuştur. «Sağlam olsun hasta olsun (yani aylık hastalıkları), yaşlı olsun, genç olsun, bütün kadınların, bayram günü camiye gitmeleri lazımdır» demiştir. Ve Hz. Peygamber (s.a.v.) ilave ediyor: «Aylık hastalık durumunda olan kadınlar, bu hastalıklarından dolayı namaz kılmayacaklar, sadece camide bulunup, hutbeyi dinleyeceklerdir». Muhtemelen bu, Medine döneminin, ilk yıllarında gayr-i müslim olanlara, müslümanların sayısının çok olduğunu gösterip onlara tesir etmek için yapılmıştı. Muhtemelen aynı gaye iledir ki, |
Hz. Peygamber (s.a.v.)bayram namazına gitmek için herkesin bir tek yoldan camiye gitmesini ve namazdan sonra diğer bir yoldan dönülmesini emretmişti. Yani yüzlerce, hatta binlerce kişi, bir anda şehrin bir sokağından geçecek olurlarsa, müslüman olmayan şehir halkı müslümanların ne kadar kalabalık olduklarını görecek ve bunlardan etkileneceklerdi. Bu hususta daha fazla teferruata dalmadan netice olarak şunu söylemek istiyorum. Verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı gibi Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında cami, dinî vazifelerde kullanıldığı gibi siyasi, kültürel ve sosyal faaliyetler için de kullanılmıştır. Bu hususta bir misal daha vermek istiyorum; Hz. Ömer (r.a.)'ın hilafeti devrine rastlayan. Büyük İslam Tarihçisi îbn Kesir naklediyor ki, her beş vakit namazdan sonra, Hz. Ömer (r.a.) yerinden kalkmaz ve biraz oturup beklerdi. Namazdan sonra o yerinde kalır ve diğer müslümanların bir diyecekleri varsa, kendisine gelip konuşurlardı. Şayet namazdan hemen sonra evine gitmiş olsaydı, halkın teması güçleşecekti. Onun için, o herkesin gelip derdini anlatabilmelerini mümkün kılmak bakımından camide bir süre daha kalırdı. Hz. Ömer (r.a.) bunu her zaman, günde beş defa tatbik ederdi. § |
![]() |