Salı, 6 Cemaziyelevvel 1447

ONLARIN HEVALARINA UYMA

Onlar, herhangi bir meselede Allah’ın kitabına ve Resûl’ün sünnetine çağrıldıklarında derhal yüz çevirirler. Çünkü çok iyi bilirler ki Kur’an ve Sünnet, onların hevâlarına göre kurdukları hayat tarzına engel olacak, sahte özgürlüklerini ellerinden alacaktır.

Gerçek müminler gibi “İşittik ve itaat ettik.” demeleri gerekirken, onlar dini tahrif eder, hükümleri eğip bükerek kendi hevalarına uydurmaya çalışırlar.

Onlar; İslam’ın dışında kalan her beşerî ideoloji, her bâtıl din ve İslam’dan ayrılmış her bid’at fırkasıdır.

Onlar; yaratıcıyı inkâr eden, hiçbir dine inanmayan, ahireti reddeden ateist ve materyalist topluluklardır.

Onlar; peygamberlere indirilen ilahî buyruklara iman etmeyip teslim olmayan, beşerî görüşlerini din edinen kimselerdir.

Onlar; önceki semavî kitapları tahrif eden, dini bozan ve hevalarına uyduran başta Yahudi, Hristiyan ve müşrik topluluklardır.

Onlar; bâtıl fikirlere kapılmış, kıt akıllarını ilah edinmiş, felsefe ve kelam gibi çıkmaz dehlizlerde kaybolmuş zavallı topluluklardır.

Onlar; şeytanın fısıltılarına kanan, putperest, yıldızperest ve materyalist bâtıl din mensuplarıdır.

Onlar; kalplerinde eğrilik bulunan, sahabeye dil uzatan, sünneti inkâr eden ve ayetleri tahrif eden bid’at ehli fırkalardır.

Onlar; Haricî, Mürcie, Cehmiyye, Kaderiyye, Sûfî ve Şîa gibi Ehl-i Sünnet çizgisinden sapmış fırkalardır.

Onlar; menfaatleri neyi gerektiriyorsa o renge bürünen, ak koyunla aklanan, kara koyunla kararan nifak ehlidir.

Onlar; kâfir efendilerinin rızasını kazanmak için her türlü yalanı, dalkavukluğu ve tahrifatı yapmaktan çekinmezler.

Onlar; beşerin uydurduğu yasaları ölçü edinen, şeriatı ise reddeden, bozarak hevalarına uyduran kimselerdir.

Onlar; İslam’ın hükümlerini gizleyen, tahrif eden, ahiretini satan bedbaht kâfir ve münafıklardır. Onlara dikkat et!

Onlara İblis telkin eder, şeytan onların kalplerine vesvese fısıldar. Dinde onlardan bilgi almak caiz değildir; zira onlar kendilerine uyanları cehenneme sürüklerler.

Resûl-i Ekrem onların din diye ileri sürdüğü batıl şeylere uyulmamasını emretmiştir.

Resûl-i Ekrem onların hevalarına, onların saptırmalarına karşı ümmetini uyarmıştır.

Resûl-i Ekrem onlar hevalarını vahye tabi kılmadıkça mümin olamayacaklarını bildirmiştir.

Allah-u Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Onların arasında Allah’ın indirdikleriyle hükmet, sakın onların heveslerine uyma! Allah’ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmamaları için onlara karşı son derece dikkatli ol!” diye… (Maide: 5/49)

“De ki “Bakın, sizin Allah’tan başka yalvardığınıza benim kulluk etmem, bana kesinlikle yasaklanmıştır.” De ki “Ben, sizin heveslerinize uyacak değilim; aksi takdirde doğru yolu bırakıp sapıklığa düşmüş olurum.” (En’am: 6/56)

“Eğer dileseydik elbette onu ayetlerimiz sayesinde yüceltebilirdik, ne var ki o; tutkularının peşine takılarak dünyaya saplanıp kaldı! Onun durumu tıpkı bir köpeğin hâline benzer, üzerine gitsen de dilini çıkarıp hırlar, bıraksan da! İşte, ayetlerimizi yalanlayan kimselerin durumu böyledir. Bunu anlat, belki düşünürler.” (Araf: 7/176)

“Eğer hak onların arzu ve heveslerine uymuş olsaydı bütün gökler, yeryüzü ve içindekiler bozulur giderdi! Hayır! Biz onlara uyarı ve ibretler gönderdik. Fakat onlar kendilerine yücelik kazandıracak uyarıcıdan yüz çeviriyorlar.” (Mü’minun: 23/71)

“Eğer çağrına bir cevap veremezlerse o zaman bil ki onlar yalnızca heveslerinin peşindedirler. Allah katından yol göstericiye dayanmaksızın, heveslerinin peşinde koşan kişiden daha sapkın kim olabilir? Hiç kuşkusuz Allah, zalim insanları doğru yola iletmez!” (Kasas: 28/50)

“İşte bunun içindir ki sen dâvet et ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol! Dikkat et, o inkârcılar seni Kur’an’dan saptırmaya çalışacaklar; sakın onların arzu ve heveslerine uyma… (Şura: 42/15)

“Sonra seni de bu dinde bir şeriat ile görevlendirdik o hâlde ona uy, cahillerin arzu ve heveslerine uyma!” (Casiye: 45/18)

“Kendi arzu ve heveslerini tanrı edinen ve Allah’ın da sapıklığı hak ettiğini bildiği için kulağını ve kalbini mühürleyip gözlerinin üzerine perde çekerek hidayetten mahrum bıraktığını bir düşünsene! Allah’tan sonra artık kim onu doğru yola iletebilir? Öyleyse düşünüp öğüt almayacak mısınız?” (Casiye: 45/23)

Tevhidin nuruyla yolu aydınlanan kişi ile küfrün karanlığında bocalayıp yolunu şaşıran kişi bir olur mu? Elbette hayır!

Öyleyse; tevhidin nuru nedir, küfrün karanlığı nasıldır, hayattan bir misalle görmek ister misin?

Müsennif VELİOĞLU 

KADININ İZZETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.