Aişe Radıyallahu anha validemizin hayatı boyunca karşılaştığı en ağır imtihan, İfk Hadisesi olarak bilinen iftira olayıdır. Münafıklar, kasıtlı bir tertiple Aişe Radıyallahu anha’ya zina isnat ederek, hem Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in hem de mü’minlerin annesi olan Aişe Radıyallahu anha’nın itibarını zedelemeye çalışmışlardır. Bu hain plan, sadece bir şahsı değil, bizzat İslâm toplumunun güven ve vakarını hedef almıştır.
Ancak Allah Teâlâ, bu alçakça iftirayı bizzat vahiy ile ortadan kaldırmıştır. Nur Sûresi’nin onuncu ayetinden itibaren nazil olan ayetlerde, Aişe Radıyallahu anha’nın temiz, iffetli ve mü’minlerin annesi olarak yüce bir makama sahip olduğu bildirilmiştir. Kur’an, bu olayı ebediyen kayıt altına alarak iftiracıların yalancı, münafık ve Allah katında lanetli kimseler olduğunu açıkça beyan etmiştir.
Ne var ki, tarih boyunca bazı sapkın topluluklar ve İslâm düşmanları, bu apaçık Kur’anî hükme rağmen Aişe Radıyallahu anha’ya dil uzatmayı sürdürmüşlerdir. Onların bu düşmanlığı, aslında Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem’e ve bizzat İslâm’a yönelmiş bir husumettir. Zira Aişe Radıyallahu anha, sadece bir şahsiyet değil, İslâm’ın iffet sembolüdür. Onun şahsına yönelen her iftira, vahye, nübüvvete ve ümmetin değerlerine yönelmiş bir saldırıdır. Allah onları kahretsin ve hak ettikleriyle muamele etsin.
AİŞE Radıyallahu anha’nın YAŞADIĞI İFK HADİSESİ
Aişe Radıyallahu anha validemizin hayatta iken maruz kaldığı en büyük iftira İfk Hadisesidir. Bu olayda münafıklar kasıtlı olarak Aişe Radıyallahu anha’ya zina isnat ederek Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem ve eşi Aişe Radıyallahu anha’nın itibarlarını sarsmaya ve İslam toplumunu yıpratmaya çalıştılar. Allah Teâlâ Aişe Radıyallahu anha’nın temiz ve iffetli bir kadın olduğunu bildiren Nur Suresini indirerek onu temize çıkarmıştır. İfk hadisesinde yaşanan olayları, bu konuda inen ayetleri ve bu ayetlerin tefsirini özetleyerek istifadenize sunuyoruz.
“”Hicretin altıncı yılında, Medine çevresindeki güçlü kabilelerden Mustalık Oğulları Müslümanlara karşı büyük bir savaş hazırlığına girişmiş ve bu amaçla diğer kabileleri kışkırtmaya başlamışlardı. Durumu haber alan Allah’ın Elçisi, daha atik davranarak düşmanı ansızın bastırıp ağır bir yenilgiye uğrattı. Daha sonra Medine’ye dönerken, geceleyin bir yerde konakladılar. Sabaha karşı hareket için hazırlıklara başlandığında, bu yolculukta Hz. Peygamberin yanında bulunan hanımı Hz. Aişe annemiz, ihtiyacını gidermek üzere konak yerinden uzaklaşmıştı. Dönerken, yolda düşürdüğü gerdanlığını aramak için biraz oyalandı. Çünkü kendisi gelmeden kervanın hareket etmeyeceğini çok iyi biliyordu. Fakat onu hevdecin içinde zanneden görevliler, boş hevdeci deveye yüklemişler ve ordu, şafak sökmeden yola çıkmıştı. Hevdeç, deve üzerine yerleştirilen, etrafı örtülerle kapalı küçük oda şeklinde bir taşıma aracıdır. Hz. Aişe ufak tefek yapılı, zayıf bir kadın olduğu için, görevliler onun hevdecin içinde olmadığını fark edememişlerdi. Konaklama yerine dönen Hz. Aişe, kervanın gitmiş olduğunu görünce gözlerine inanamadı. Fakat kısa zamanda yokluğunun anlaşılacağını ve kendisini götürmek üzere görevlilerin geleceğini biliyordu. Böylece, gün doğuncaya kadar orada bekledi. Nihayet, orduyu geriden takip eden Safvan b. Muattal adındaki görevli, —ki Bedir savaşına katılmış, temiz ahlâkı ve dürüstlüğüyle tanınan bir sahabiydi— Hz Aişe’yi bulup yedeğindeki deveyle kervana yetiştirdi. Buraya kadar her şey normal seyrinde gidiyordu. Fakat Peygamberi yıpratmak için fırsat kollayan münafıklar, bu olayı bahane ederek Hz. Aişe hakkında korkunç bir iftira kampanyası başattılar. Aişe r.’yi, babası Ebu Bekr r.’i ve annesi Ümmü Ruman r.’ı perişan eden, Hz. Peygamberi yüreğinden yaralayan ve İslâm toplumunu neredeyse bir iç savaşın eşiğine getiren bu korkunç iftira, tam bir ay boyunca Medîne’de çalkalandı durdu. Gerçi müminler, bu çirkin iddiayı hiçbir zaman onaylamadılar; ne var ki, birçokları, bu iftirayı yayan münâfıklara karşı açıkça ve sert bir şekilde tavır da koyamadılar. Müslümanların çetin bir sınavdan geçtiği bu bir aylık sıkıntılı dönemin ardından, nihâyet ilâhî rahmet kapıları açıldı ve hem Hz. Aişe’nin masumiyetini bildiren, hem de buna benzer iddialar karşısında nasıl davranılması gerektiğini Müslümanlara öğreterek güzel dersler veren aşağıdaki ayetler nazil oldu:
Nur Suresi 11-22 ayetler
- O iftirayı ortaya atanlar, sizin içinizdeki münafıklardan oluşan örgütlü bir çetedir. Fakat ey inananlar; bunu kendiniz için kötülük sanmayın, aksine, bu sizin için hayırlıdır. Çünkü öncelikle, aranıza sızan münafıkların maskesi bu olay sayesinde düştü. Ayrıca, Hz. Aişe’nin masumiyeti de ilâhî vahiyle belgelenmiş oldu. Korkmayın, size karşı atılan her iftira, sizin daha da güçlenmenizi ve Allah katında derecenizin yükselmesini sağlayacaktır. Masum insanlara alçakça iftira atan o münafıklara gelince; onların her biri, kazandığı günahın cezasını çekecektir; hele iftirada öncülük ederek bu işin başını çeken Abdullah b. Übeyy adındaki münafıkların reisi yok mu, işte onun hakkı cehennemde ebediyen mahkûm edileceği büyük bir azaptır!
- Peki, hiçbir delile dayanmayan bu söylentinin sağda solda konuşulduğunu işittiğiniz zaman siz inanan erkek ve kadınların, Hz. Aişe gibi tertemiz bir insana karşı kalplerinde güzel düşünceler beslemeleri ve “Bu düpedüz bir iftiradır!” demeleri gerekmez miydi? Çünkü suçu ispatlanmadıkça, bütün insanlar masum kabul edilmelidir.
- Öte yandan, bu iftirayı ortaya atan kimselerin, iddialarını doğrulamaları için dört şâhit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki, değil dört, bir tane dahi şâhit gösteremiyorlar, öyleyse, Allah katında belirlenen İslam’ın evrensel ahlâk ve hukuk kurallarına göre, onlar yalancıların ta kendileridir!
Eğer Allah’ın lütuf ve rahmeti, dünyada da, ahirette de sizi kucaklamış olmasaydı, içine daldığınız bu dedikodulardan dolayı, mutlaka başınıza müthiş bir belâ gelirdi.
Çünkü bunu dilinize dolamış, içyüzünü bilmediğiniz bir konuda ileri geri konuşup duruyordunuz. Bir iftiranın yayılmasına sebep olmak Allah katında büyük bir günah olduğu hâlde, siz bunu basit ve önemsiz görüyordunuz. Oysaki:
- Bunu işittiğiniz anda, derhal mümine yaraşan tavrı takınmalı ve “Bu konuda öyle ileri geri konuşmak bize yakışmaz; aman Allah’ım, bu gerçekten büyük bir iftiradır!” demeniz gerekmez miydi?
Eğer gerçekten iman ediyorsanız, Allah böyle bir işe bir daha asla bulaşmamanızı size öğütlüyor!
İşte bunun içindir ki, Allah size ayetlerini böyle açıkça ve ayrıntılı olarak bildiriyor. Unutmayın ki, Allah her şeyi bilen bir alim, hüküm, hikmet ve hâkimiyet sahibi bir hakîmdir.
Bu gibi asılsız iddiaları, söylentileri ve her tür ahlaksızlığı destekleyerek inananlar arasında ahlâksızlığın, çirkin davranışların, fuhşiyatın yayılmasını isteyenlere, hem bu dünyada, hem de âhirette can yakıcı bir azap vardır! Bu sayılan çirkinliklerin topluma ne büyük zararlar verdiğini ve buna karşı neler yapılması gerektiğini tam olarak sadece Allah bilir, siz bilemezsiniz. Öyleyse, her şeyi bilen Rabb’inize güvenmeli ve O’nun hükümlerini hayata egemen kılmalısınız.
Bu yüzden Allah, sakınmanız gereken her şeyi size bildirerek, mükemmel bir hukuk sisteminin temellerini oluşturacak prensipleri size öğretiyor. Çünkü Allah, kullarına karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. Bir düşünsenize:
- Eğer Allah, engin lütuf ve rahmetiyle sizleri kucaklamasaydı ve kullarına karşı bu kadar şefkatli, bu kadar merhametli olmasaydı hâliniz nice olurdu? İşte bunları düşünün de:
- Ey iman edenler! Allah’ın emirlerini hiçe sayarak, zulüm ve haksızlık peşinde koşan insan ve cinlerin, yani şeytanın adımlarını izlemeyin! Her kim şeytanın adımlarını izlerse, şunu iyi bilsin ki, o ancak zina, fuhuş, cinsel sapıklık, çıplaklık gibi çirkinlikleri ve gerek Kur’an gerekse sünnet tarafından çirkin görülen davranışları emreder. Ve insanoğlu, kendi gücüne, becerisine güvenerek onunla baş edemez. Öyle ki, eğer Allah’ın lütuf ve rahmeti sizinle olmasaydı, içinizden hiç kimse tertemiz ve fazîletli bir hayat yaşayamaz, günahlardan ve kötülüklerden arınamazdı. Fakat sonsuz kudret ve merhameti sayesinde Allah, dilediğini temiz ve fazîletli hayata yönelterek arındırmaktadır. Çünkü bunu yapabilecek ilim, hikmet ve kudrete sahip olan sadece O’dur. Öyleyse, tertemiz bir toplum oluşturarak dünyada ve âhirette mutluluğa ulaşmak istiyorsanız, Allah’ın gösterdiği yolu izlemelisiniz. Unutmayın ki Allah her şeyi işitendir, kimin temiz ve fazîletli olmayı hak ettiğini en iyi bilendir. İşte size, üstün bir erdemlilik örneği:
Münâfıkların Hz. Aişe hakkında yürüttükleri bu iftira kampanyasına, ne yazık ki, birkaç Müslüman da —insanî zaafları nedeniyle— katılmış bulunuyordu. Üstelik bunlardan biri, Hz. Ebu Bekir’in akrabası olan ve onun yardımlarıyla geçimini sağlayan Mistah adında bir Müslümandı. Gerçi Mistah, cehâletinin kurbanı olarak işlediği bu günahtan dolayı içtenlikle tövbe etmiş, cezasını da çekmişti. Fakat Hz. Ebu Bekir, kızı hakkında böyle çirkin bir iftiraya destek veren bu adamın nankörce tutumu karşısında o kadar incinmişti ki, bundan böyle ona asla yardımda bulunmayacağına dâir yemin etmişti. Bunun üzerine, böyle bir davranışın müminlere, hele Hz. Ebu Bekir gibi erdemli kimselere yakışmadığını bildiren aşağıdaki ayet nazil oldu:
- İçinizdeki erdemli ve varlıklı kimseler, kendilerine karşı nankörce davranmış olsalar bile, akrabalarına, yoksullara ve Allah yolunda hicret etmiş olanlara yardım etmeme ve onlara bir daha hiçbir şey vermeme konusunda yemin etmesinler; bilakis, işledikleri günahtan dolayı tövbe eden bu insanlara karşı affedici ve bağışlayıcı olsunlar; öyle ya, Allah’ın da sizi bağışlamasını istemez misiniz? Unutmayın ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir ve sizin de böyle tövbekâr müminlere karşı merhametli olmanızı ister. Fakat yaptığı kötülüklerde ısrar edenler için bağışlanma söz konusu olamaz””
Aişe Radıyallahu anha validemizin temiz ve iffetli bir kadın olduğu bu ayetlerle tasdik edilmiştir. Buna rağmen o günkü münafıklar, bu günkü münafıklar ve kıyamete kadar gelecek olan münafıklar Aişe Radıyallahu anha’ya düşmanlık etmeye ve hakkında iftira atmaya devam edeceğe benziyor. Bu münafık fırkaların en büyüğü ve en şerlisi hiç şüphesiz Rafızilerdir, bunların başka bir adı ise Şiidir. Âlimlerin ifadesiyle bu ümmetin Yahudileri Şiilerdir. Allah onları kahretsin..
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ
İslami Okul Okulların En Önemlisi