İslami Okul Okulların En Önemlisi
İslam’da “Kadınları evlerinden çıkarın.” diye bir ayet yoktur. Sünneti inkâr eden, bazı ayetleri gizleyip bazılarını da Yahudiler gibi bile bile tahrif eden sapkınlar bunu uydurmuştur. Nisa Suresi 34. ayette geçen “darbûhunne (dövün)” kelimesini tahrif ederek yerine “kadınları evlerinden çıkarın” ifadesini yerleştirmişlerdir. Allah onları kahretsin.
Cumhuriyet tarihi boyunca yaklaşık kırk beş farklı Kur’an meali yayımlanmıştır. Bu meallerin yalnızca üçü dışında tamamında “dövün” kelimesi geçmektedir. Peygamber Efendimiz’den günümüze kadar ümmetin itibar ettiği bütün seçkin âlimler, bu ayetteki fiili “darbûhunne” yani “hafifçe dövün” anlamında açıklamışlardır. Bugüne kadar hiçbir sahih âlim bu kelimeyi “kadınları evlerinden çıkarın” şeklinde tercüme etmemiştir. Ancak aşağıda isimleri zikredilen kişiler, bu ayeti tahrif ederek Allah’ın kelamını bozmuşlardır:
Edip Yüksel:
“Erkekler kadınları gözetirler. Zira ALLAH her birine farklı yetenekler ve özellikler vermiştir. Nitekim erkekler evin geçiminden sorumludur. Erdemli kadınlar, (Tanrı’nın yasasına) boyun eğer ve Allah’ın korumasını emrettiği (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsalar korurlar. İffetlerinden endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve nihayet onları çıkarın. Size itaat ederlerse onlara karşı bir yol aramayın. ALLAH Yücedir, Büyüktür.” (Nisa Suresi: 34)
Yaşar Nuri Öztürk:
“Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah’ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.” (Nisa Suresi: 34)
Bayraktar Bayraklı:
“Erkekler kadınları, Allah’ın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı nimetler ve sahip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup gözetirler. Dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten Allah’ın korunmasını buyurduğu mahremiyeti koruyan, sadık ve itaatkâr kadınlardır. Serkeşliklerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince, onlara önce nasihat ediniz, sonra yattıkları yatakta yalnız bırakınız; yine de itaat etmezlerse onları geçici olarak evden uzaklaştırınız. Bundan sonra itaat ederlerse, onları incitmekten kaçınınız. Allah gerçekten yücedir; büyüktür.” (Nisa Suresi: 34)
Abdülaziz BAYINDIR, Mehmet OKUYAN, Caner TASLAMAN bu üç şahıs ise yaptıkları sohbetlerde bu ayeti kerimeyi aynı şekilde anlatarak “Kadınları evlerinden çıkarın.” tahrifatına onlarda ortak olmuşlardır.
Allah Teâlâ kutsal kitapları tahrif eden Yahudileşme temayüllü saptırıcılar hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Onlardan bir kısmı da, söyledikleri Kitaptan olmadığı hâlde, siz onları Kitaba ait sanasınız diye Kitabı okurken, dillerini eğip bükerler. Allah katından olmadığı hâlde, “Bunlar Allah katındandır!” diyerek Allah adına bile bile yalan söylerler. (Âl-İ İmrân, 3/78)
Bu yoldan sapmışlara sormak gerekir: Her ailede zaman zaman tartışma, dargınlık veya geçimsizlik olabilir. Peki, bir insan nasıl olur da karısını evinden çıkarır, başka bir yere gönderir, yuvasından uzaklaştırır? Her yer fitneyle, kötülükle, namussuzlukla doluyken, bir kadın sokakta, otelde veya başka birinin evinde kime emanet edilecektir? Bu hangi akılsız aklın, hangi sapkın mantığın ürünüdür?
Kur’an’daki “darbûhunne” kelimesini Yahudiler gibi tahrif edip “evden çıkarın” diye tercüme edenler, insanlara kadının evinden kovulmasını “modern bir ifade” gibi sunmaktadır. Oysa bir kadın tazir veya disiplin cezasını hak etse bile, bu onun evinden kovulmasını meşrulaştırmaz. Çünkü ev, ailenin kalesidir; dışarısı ise fitneyle doludur.
“Kadınları evlerinden çıkarın” diyenler, aslında aile kurumunu zayıflatmakta, birliğin yerine ayrılığı, muhabbetin yerine tefrikayı koymaktadır. Oysa en kötü birliktelik bile ayrılıktan evladır. Zira “gözden ırak olan gönülden de ırak olur.” Ayrılık, evliliği değil, insanlığı da bitirir.
Sevgi, bazen kavga ve kırgınlıkların arasında bile yaşar; ama ayrı yaşayanlar arasında sevgi yaşayamaz. Pozitif bilim dahi “en kötü birliktelik bile ayrılıktan iyidir” derken, din bozucular, Allah’ın kelamını modernleşme bahanesiyle tahrif etmiş, kâfirlere şirin görünme uğruna Kur’an’ın hükümlerini çarpıtmışlardır.
Bu kişiler, Allah’ın ayetleriyle oynamak cüretini göstermiş, ümmetin temel direği olan aile kurumunu hedef almışlardır. Allah onları bildiği gibi yapsın; biz onları Allah’a havale ediyoruz.
Allah bir meselede hüküm vermişse müminlere düşen, “İşittik ve itaat ettik.” (Bakara, 2/285) demektir. Çünkü neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu en iyi Allah bilir, siz bilemezsiniz.”
Öyleyse Bu İşin Aslı Nedir?
Bu konunun aslı şudur: Nisa Suresi 34. ayette geçen “vadribûhunne” fiili, klasik Arap dilinde “azarlamak, hafifçe uyarmak” anlamına gelir. Sahabe, tâbiîn ve müfessirlerin tamamı bu fiili aile birliğini koruma çerçevesinde, simgesel bir uyarı olarak anlamıştır. Ayet, kadını aşağılamak veya evden kovmak için değil; yuva yıkılmasın, barış yeniden tesis edilsin diye inzal edilmiştir.
Resulullah (s.a.v.) da bu ayetin uygulamasını açıklarken, “onları vurmak (darabe) derken yüzüne vurmayın, iz bırakmayın, zarar vermeyin” buyurmuş; bunu bir sevgi terbiyesi çerçevesinde sınırlandırmıştır.
Dolayısıyla “kadını evden çıkarın” gibi bir mana, Kur’an’a, Sünnete, Arapça’ya, hatta insan fıtratına bütünüyle aykırıdır. Bu anlayışı savunanlar, Allah’ın kelamına değil; kendi heva ve nefislerine tabi olmuşlardır. İşte hakikat budur:
Kur’an, birliği emreder, tefrikayı değil; yuva kurmayı ister, yıkmayı değil; ıslahı hedefler, ifsadı değil.
Müsennif VELİOĞLU
KADININ İZZETİ